TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Bütçe sunumundan bir gün önce AKP tarafından hazırlanan AKP'nin hazırladığı ve kira gelirlerinden vergi alınmasını, SGK borçlarının maaşlardan kesilmesini, işverene devlet desteğinin düşürülmesini de öngören 36 maddelik torba yasa görüşülmeye başlandı. Komisyonda Merkez Bankası’nın uzun süredir gereğinden fazla nakit ve rezerv biriktirdiğine dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale, “Ya burada yanlış bir rezerv ve hazine stratejisi izliyorsunuz. Yani gereğinden fazla nakit ve rezerv biriktiriyorsunuz. Ya da umarım öyle değildir Allah korusun yeni bir 19 Mart benzeri hukuksuzluk sürecinin olası etkilerini şimdiden bertaraf etmeye çalışıyorsunuz. İkisinden bir tanesi” ifadelerini kullandı.
AKP'nin hazırladığı ve kira gelirlerinden vergi alınmasını, SGK borçlarının maaşlardan kesilmesini, işverene devlet desteğinin düşürülmesini de öngören 36 maddelik "Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin görüşmeleri Plan ve Bütçe Komisyonu'nda başladı.
“YA ENFLASYONU DÜŞÜRECEĞİNİZE İNANMIYORSUNUZ YA DA PİYASALAR HÜKÜMETE GÜVENMİYOR”
Yeni düzenlemeyle 595 milyar TL daha net borçlanma limiti öngördüğünü dile getiren CHP’li Ümit Özlale, “Bu tablo, ya enflasyonu düşüreceğimize kendimizin inanmadığını, ya da piyasaların hükümete güvenmediğini gösteriyor” dedi.
Özlale şu ifadeleri kullandı:
“Bu torba yasayla beraber tam 595 milyar lira daha borçlanmak istiyorsunuz. Diyebilirsiniz ki: "Düşük faizle borçlanırım, benim böyle bir kabiliyeti var." Şimdi, baktık, yüzde kaçla borçlandığına hazinenin. Sayın Bakan Yardımcımız da burada. Arkadaşlar, on yıllık devlet tahvili yüzde 40. Bu sene enflasyon yüzde 32 - yüzde 35 TÜİK ölçümleriyle. Önümüzdeki sene enflasyonun yüzde 20-25 bandına inmesini öngörüyorsunuz, ondan sonra da yüzde 5. Geçen hafta birileri on yıllık yüzde 40 devlet tahvil alarak on yıl boyunca -diyelim ki enflasyonu düşürdük, umarım da düşürüz- reel anlamda yüzde 30-yüzde 35 değer kazanacak. Şimdi, böyle bir ekonomide on yıllık devlet tahvilinin on yıllık yüzde 40 olduğu bir yerde siz hangi yatırımcıyı, hangi üreticiyi istihdamını artırmaya, üretimini artırmaya ve böylelikle daha fazla kurumlar vergisi vermeye ikna edebilirsiniz? Sormamız gereken soru budur. İkinci nokta da şu: Neden yüzde 40'la borçlanıyorsunuz? İki sebebi olabilir: Ya gerçekten enflasyonu düşüreceğinize inanmıyorsunuz -umarım öyle değildir- ve "On sene boyunca ben yüzde 40'tan daha iyi borçlanamam." diyorsunuz ya da piyasalar izlediğiniz politikalardan dolayı size güvenmiyordur, o yüzden de yüzde 40'tan daha az size borç vermeyi kabul etmiyordur. İkisi de bence başlı başına çok önemli problemler.”
“GEREĞİNDEN FAZLA NAKİT VE REZERV BİRİKTİRİYORSUNUZ”
Merkez Bankası’nın uzun süredir gereğinden fazla nakit ve rezerv biriktirdiğine dikkat çeken Özlale, ”Ya burada yanlış bir rezerv ve hazine stratejisi izliyorsunuz. Ya da umarım öyle değildir Allah korusun yeni bir 19 Mart benzeri hukuksuzluk sürecinin olası etkilerini şimdiden bertaraf etmeye çalışıyorsunuz” dedi.
Özlale’nin konuya ilişkin açıklaması şöyle:
“Uzun bir süredir merkez bankası enflasyonla mücadeleden daha fazla rezerv biriktirmeye çalışıyor. Çok yüksek faizlerle şimdi buradaki torba yasada da ekstradan 595 milyar lira daha borçlanma limitini arttırarak nakit biriktirmeye çalışıyorsunuz ya burada çok değerli bürokratlar var çoğun da tanıyorum. Ya burada yanlış bir rezerv ve hazine stratejisi izliyorsunuz.
Yani gereğinden fazla nakit ve rezerv biriktiriyorsunuz. Ya da umarım öyle değildir Allah korusun yeni bir 19 Mart benzeri hukuksuzluk sürecinin olası etkilerini şimdiden bertaraf etmeye çalışıyorsunuz. İkisinden bir tanesi.”
“OKULLARDA BİR ÖĞÜN ÜCRETSİZ YEMEK BU SENENİN BÜTÇESİNDE DE YOK”
Özlale, “Bunun sonucunda biz 300 milyonun üzerinde bir vergi geliri bekliyoruz. Tamam eyvallah. Eğer bu ismi 330 milyar civarındaki vergi gelirini siz çocuklarımızın okulda yemek projesine harcayalım deseydiniz ki bu senenin bütçesinde yok. Bu muhalefet sırasındaki hiç kimse bir şey demezdi. Hepimiz sizi alkışladık ya da Türkiye'nin barınma problemi için harcayacağım deseydiniz yine biz size hiçbir şey demezdik.
Fakat gelin görün ki. Burada yapılacak olan bu ekstradan elde edilecek olan vergi gelirinin nereye kullanılacağını yazmıyorsunuz ama bize birkaç tane ipucu veriyorsunuz.
“BUNUN BİZE GETİRİSİ 335 MİLYAR, 5 KATINDAN FAZLASINI FAİZ OLARAK VERİYORSUNUZ. 2 TRİLYON. BÜTÇENİN YÜZDE 18’İ.”
O da bütçede. Bakın bütçede bugün faiz harcamalarının boyutu 2 trilyonu geçti. Yani bugün biz kira geliri olandan, ikinci el üçüncü el motorlu taşıtını satandan, askerliğini yaparken çalışamadığı için yüzde 33 yerine yüzde 45’le artık dışarıdan borçlanma zorunda olacak olan askerimize daha fazla yük getiriyoruz. Bunun bize getirisi 335 milyar maliyeye arkadaşlar siz bunun 5 katından fazlasını faiz olarak veriyorsunuz. 2 trilyon. Bütçenin yüzde 18’i.”
Özlale’nin konuşması şöyle:
“Başkan, değerli milletvekilleri, basınımızın değerli emekçileri, bürokratlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi ilk önce bu torba yasaya başlamadan önce bu torba yasanın şimdi bahsedeceğim sunumundaki. İş yeri sayısına ve istihdama faydalı olup olmayacağına bakalım.
Bakın durum bu.
2022’den beri son 3 senedir iş yeri sayısı yerinde sayıyor. Tek artışta işte bir fazla bir tane istihdam yaratan mikro ölçekli girişimler dolayısıyla uygulanan programlardan dolayı biz 3 seneden beri firma sayısında hiçbir değişiklik yaşamıyoruz.
Tam tersine azalma var, istihdam artmış mı? İstihdam da artmamış. 4A zorunlu sigortalı sayısı 2022 düzeyinin gerisinde 3 sene öncesinin gerisinde, yani şu anda uygulanan program ne bir istihdam yaratıyor, ne aynı zamanda girişimcilere yeni bir işletme açma imkanı fırsatı veriyor.
Bakın şimdi firma ve istihdam sayısındaki değişime geçen sene 100 aldığımız zaman.
İmalat sanayinde özellikle bizim istihdam deposu olan tekstil, hazır giyim, deri, diğer imalat sektörlerinin hepsinde korkunç bir istihdam kaybı var. Ve bakın, tekrardan ihracatımıza, iş yeri sayısına, hele son sütundaki zorunlu sigortalı sayısına çok büyük bir kayıp var.
Dolayısıyla bugün ekonominin temel problemlerinden bir tanesi şudur, ne bir girişimciye iş yeri açma imkanı sağlanıyor ne de bir istihdam yaratılıyor.
Arkadaşlar bugün Türkiye'nin kabaca üçte biri çalışıyor. Türkiye'nin üçte biri de çalıştığı çalışanlarının yarıya yakınının açlık sınırının altında kaldığı bir ekonomide Sosyal Güvenlik Kurumu bu torba yasanın getireceği düzenlemelerle düzelmez.
Bizim burada hepimizin üzerinde anlaşmamız gereken şey şudur, gelecek olan torba yasa istihdamı arttıracak mı? Gelecek olan torba yasa, iş yerinin üzerindeki yükümlülükleri azaltıp, yeni üniversite mezunlarımıza, lise mezunlarımıza, teknik lisesi, meslek lisesi, mezunlarımıza istihdam sağlayacak mı? Ben bu torba yasaya baktığımızda maalesef tam tersini görüyorum.
Bu torba yasa belki bir 300 - 335 milyarlık bir gelir öngörüyor. Fakat hepimizin sorması gereken soru şu:
Bu torba yasağa günün sonunda benim gencimin iş bulmasını, ekonominin istihdam yaratmasını kolaylaştıracak mı? Kolaylaştıracak mı?
Eğer önümüzdeki dönem bu torba yasadan dolayı istihdam kaybı olursa biz yeni vergi paketleriyle karşı karşıya kalırız ve bu vergi paketleri istihdamı daha da azaltır. Bu kısır döngüden bizim kurtulmamız için bu torba yasanın ve önümüzdeki hafta görüşmeye başlayacağımız bakanlık bütçelerine çok daha farklı bir perspektiften bakmamız gerekiyor.
Şimdi bu perspektifin bütüncül olması lazım. Neden?
Çünkü bakın yarın Cumhurbaşkanı yardımcımız sayın Cevdet Yılmaz buraya gelecek ve 2026 bütçesini sunacak. Biz bugün 2025’in bitmesine 2 ay kalan yeni bir vergi paketini konuşuyoruz.
Bu nereden bakarsanız bakın bütüncül bir anlayış değildir. Şimdi neden biz bu 335 milyarlık vergi paketini ihtiyaç duyduk? Ondan biraz bahsedelim.
Baktığınız zaman kurumlar vergisinde senenin başında 1.6 trilyonluk bir gelir öngörüyordunuz, bunun yarısını bile yakalayamayacaksınız. Çok büyük ihtimalle..
Geçen sene kurumlar vergisinde öngördüğünüzün yüzde 38 altında kaldınız. Hafızam beni yanıltmıyorsa.. Ama bu sene onun da gerisinde kalacaksınız. Yani öyle bir noktaya geliyor ki.
Bakın, bu anlayış yanlış bir anlayış, biz istihdam yaratmadan iş yerlerinin üretimini arttırmadan imalat sanayi başta olmak üzere üretimi arttırmadan bu kısır döngüden biz kurtulamayız.
Sebebi basit. Neden kurumlar vergisi artmıyor? Çünkü enflasyonla mücadelede çok yüksek bir faiz uyguladığınız zaman şirketler bunu yüksek finansman gideri olarak yazıyorlar ve zarar yazıyorlar. Bugün bizim öz sermayesi kısıtlı olan şirketlerimizin hepsinde finansman giderlerine bakın. Devasa bir şekilde arttığını görürsünüz. Arkadaşlar Hazinemiz bizim 10 yıllık yüzde 40 borçlanıyor, yüzde 40. Birazdan bu konuya geleceğim.
Böyle bir ortamda kurumlar vergisinin hedefinin yarısına bile ulaşmanız mucize ama bunun sebebi dış konjonktür değil. Bunun sebebi bizzat uyguladığınız dezenflasyon programı. İlk önce bunun bir altını çizmek lazım.
İkinci mesele de şu talebi bozduğunuz zaman ve enflasyonla sadece dar gelirli orta gelirli vatandaşın talebini boğmak üzere mücadele ettiğiniz zaman şirketler üretim yapmak için herhangi bir şekilde teşvik duymuyorlar. Enflasyon düzeltmesinin biraz önce sayın vekilim de söyledi. Bütçede kurumlar vergisinin azaltıcı yönde etkisini göremediniz. Büyük ölçekli şirketlerin yararlandığı vergi ve istisnaları kaldıramazdınız, o yüzden de devasa bir kurumlar vergisinde yanılma oldu.
Bunu da siz bu vergi ve istisnalardan işte kira gelirlerinden elde edilecek olan parayı arttırarak ya da taşıt alım vergisi gibi ikinci el üçüncü el araba satışından da ben biraz daha para alayım diyerek kapatmaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla buradaki bu torba yasa anlayışı bizi daha iyi bir yere götürmez.
Şimdi, size birkaç şey daha anlatmak istiyorum. Bunun sonucunda biz 300 milyonun üzerinde bir vergi geliri bekliyoruz. Tamam eyvallah.
Eğer bu ismi 330 milyar civarındaki vergi gelirini siz çocuklarımızın okulda yemek projesine harcayalım deseydiniz ki bu senenin bütçesinde yok. Bu muhalefet sırasındaki hiç kimse bir şey demezdi. Hepimiz sizi alkışladık ya da Türkiye'nin barınma problemi için harcayacağım deseydiniz yine biz size hiçbir şey demezdik.
Fakat gelin görün ki. Burada yapılacak olan bu ekstradan elde edilecek olan vergi gelirinin nereye kullanılacağını yazmıyorsunuz ama bize birkaç tane ipucu veriyorsunuz.
O da bütçede. Bakın bütçede bugün faiz harcamalarının boyutu 2 trilyonu geçti. Yani bugün biz kira geliri olandan, ikinci el üçüncü el motorlu taşıtını satandan, askerliğini yaparken çalışamadığı için yüzde 33 yerine yüzde 45’le artık dışarıdan borçlanma zorunda olacak olan askerimize daha fazla yük getiriyoruz. Bunun bize getirisi 335 milyar maliyeye arkadaşlar siz bunun 5 katından fazlasını faiz olarak veriyorsunuz. 2 trilyon. Bütçenin yüzde 18’i.
Şimdi diyebilirsiniz ki bu 2025 yılına özgüydü. 2026 yılında işler değişecek. Orta vadeli programa bakıyoruz. 2026 yılında öngörülen faiz harcaması 2.7 trilyon. Yani bu bizim faiz harcaması açısından iyi bir dönemimiz. Önümüzdeki sene şimdikinin yüzde 35 daha fazla faiz harcaması yapacağız.
Yani korkarım ki bu programa devam edersek bu hazine ve maliye anlayışı bu para politikası anlayışı devam ederse biz önümüzdeki sene birçok torba yasayı daha burada konuşmak zorunda kalacağız.
Sebebi de bizim çok yüksek faiz maliyetleriyle bütçede oluşan ekstra yük. Şimdi devam ediyorum ve çok önemli bir noktaya geliyorum.
Burada yeni yasa bize net borçlanma tutarı da ekstradan bir 595 milyar lira daha eklemeyi öngörüyor. Bakın hazine ve Maliye Bakanlığı yüzde 5 arttırdı. Sayın Cumhurbaşkanımız yüzde 5 daha arttırdı bu yetmedi. Bu torba yasayla beraber tam 595 milyar lira daha borçlanmak istiyorsunuz diyebilirsiniz ki düşük faizle borç sanırım benim böyle bir kabiliyetim var.
Şimdi baktık. Yüzde kaçla borçlandığını hazinenin? Sayın bakan yardımcımız da burada arkadaşlar 10 yıllık devlet tahvili yüzde 40. Bu sene enflasyon yüzde 32 yüzde 35 TÜİK ölçümleriyle önümüzdeki sene enflasyonu yüzde 20 - 25 bandına inmesini öngörüyorsunuz. Ondan sonra da yüzde 5.
Geçen hafta birileri 10 yıllık yüzde 40 devlet tahvili alarak 10 yıl boyunca diyelim ki enflasyonu düşürdük. Umarım da düşeriz. Reel anlamda yüzde 30 yüzde 35 değer kazanacak. Şimdi böyle bir ekonomide 10 yıllık devlet tahvilinin 10 yıllık yüzde 40 olduğu bir yerde siz hangi yatırımcıyı hangi üreticiyi istihdamını arttırmaya, üretimini arttırmaya ve böylelikle daha fazla kurumlar vergisi vermeye ikna edebilir? Sormamız gereken soru şudur.
İkinci nokta da şu.
Neden yüzde 40 borçlanıyor musunuz? 2 sebebi olabilir ya gerçekten enflasyonu düşüreceğini de inanmıyorsunuz. Umarım öyle değildir ve 10 sene boyunca ben yüzde 40’tan dahi borçlanma diyorsunuz ya da piyasalar izlediğiniz politikalardan dolayı size güvenmiyordur ya da o yüzden de yüzde 40’tan daha az size borç vermeyi kabul etmiyordur.
İkisi de bence başlı başına çok önemli problemler. Biz burada vatandaşın üzerine daha büyük bir mali yük getiriyoruz ama aynı zamanda yüzde 40 devlet tahvili ile borçlanarak önümüzdeki dönemde vatandaşın durumunun daha iyi olacağını garanti etmiyoruz. Bakın bir nokta daha var. Bunu önemli bir şekilde tartışmak lazım. Çünkü bunun bir siyasi boyutu da var.
Uzun bir süredir merkez bankası enflasyonla mücadeleden daha fazla rezerv biriktirmeye çalışıyor.
Çok yüksek faizlerle şimdi buradaki torba yasada da ekstradan 595 milyar lira daha borçlanma limitini arttırarak nakit biriktirmeye çalışıyorsunuz ya burada çok değerli bürokratlar var çoğun da tanıyorum. Ya burada yanlış bir rezerv ve hazine stratejisi izliyorsunuz.
Yani gereğinden fazla nakit ve rezerv biriktiriyorsunuz. Ya da umarım öyle değildir Allah korusun yeni bir 19 Mart benzeri hukuksuzluk sürecinin olası etkilerini şimdiden bertaraf etmeye çalışıyorsunuz. İkisinden bir tanesi.”