Aydın’ın Germencik ilçesinde incir üreticileri, sayısı her geçen yıl artan jeotermal enerji santrallerinin, iklim ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin kendilerini zor durumda bıraktığını dile getiriyor. Üretici Halil Çetinkaya, “Bunların gece gündüz devamlı olarak gökyüzüne saldığı buhar, ister istemez bu iklim krizini artırıyor. Dünyanın en nitelikli incirinin yetiştiği bu Germencik bölgesinde incirin kalitesi her geçen gün, her geçen yıl biraz daha düşüyor. Rekolte olarak da düşüyor" dedi.
Türkiye’nin en önemli incir üretim merkezlerinden biri olan Aydın’da, üreticiler bu yıl rekolte açısından endişeli. Germencik ilçesinde yoğunlaşan jeotermal enerji santrallerinin çevresel etkilerinin, incir üretimini ciddi şekilde olumsuz etkilediği ifade ediliyor. Üreticiler, iklim krizine ek olarak santrallerin yaydığı buhar ve maden faaliyetlerinden kaynaklı tozun, hem verimi hem de ürün kalitesini düşürdüğünü söylüyor.
“Jeotermaller iklimi daha da kötüleştiriyor”
Germencik’te incir üreticiliği yapan Halil Çetinkaya, yaşanan rekolte düşüşünün sadece doğal nedenlerle açıklanamayacağını, bölgede aktif olan 27 jeotermal santralin çevreye verdiği zararın her geçen gün daha görünür hale geldiğini belirtti. Çetinkaya, “İncir yetiştiriciliğinde karşılaştığımız en büyük sorun, üretici olarak en önemli sorunlardan birisi, her yıl yaşadığımız ve gün geçtikçe daha da şiddetlenen iklim krizinin etkileri. Tabii bunu tetikleyen, artıran unsurlardan biri de bölgemizdeki jeotermal santraller. Şu anda Germencik'te 27 aktif jeotermal santral var. Bu sayı daha da artacak. 3 tanesinin ÇED toplantısını yaptık. Bunların gece gündüz devamlı olarak gökyüzüne saldığı buhar, ister istemez bu iklim krizini artırıyor. Dünyanın en nitelikli incirinin yetiştiği bu Germencik bölgesinde incirin kalitesi her geçen gün, her geçen yıl biraz daha düşüyor. Rekolte olarak da düşüyor. Bu sadece benim görüşüm değil; Ege Kuru Sebze ve Meyve İhracatçılar Birliği'nin de Aydın Çalıştayı’ndaki söylemi bu yönde: Son beş yılda incir rekolte oranı her yıl düşüyor” diye konuştu.
Germencik’te bulunan jeotermallerin bölgeye etkisinin çok fazla olduğunu kaydeden Çetinkaya, “Bu nedenle incirde sıkıntı yaşıyoruz, incir üretiminde sıkıntı yaşıyoruz. Diğer yandan üretmeye devam ediyoruz. Herhangi bir sıkıntımız yok şu anda. Ama bazı bölgelerde, özellikle dağ bölgelerinde yeni yapılmakta olan rüzgâr enerji santralleri veya maden ocaklarına yakın bölgelerde faaliyetlerden dolayı ortaya çıkan toz kaynaklı kırmızı örümcek vakaları yaşanıyor. Bir de son yıllarda 'incir kara sineği' denen bir sinek ortaya çıktı. Akdeniz sineği, ekşilik sineği denen sinekler de son yıllarda görünmeye başladı. Bunlar da çok büyük etken. Genelde incirde kimyasal ilaçlama, kimyasal kullanılmaz, üretim bazında kullanılmaz. Yani şu anda şu gördüğünüz ağaçlara ben ne kimyevi gübre attım ne de ilaç attım. Bu anlamda son yıllarda yaşanan bu sinek vurgunu ve iklim değişikliğine bağlı sıkıntılar dışında incir üretiminde sıkıntımız yok” dedi.
“Her şeye direniyoruz. Üretmeye devam ediyoruz”
Girdi maliyetlerinin fazla olmasından yakınan Çetinkaya, “Girdi maliyetleri çok çok fazla. Geçen yıl 30 bin liraydı işçi maliyeti, aylık sezonluk. Bu yıl 60-70 bin liraya, yerine göre dağlarda 90-100 bin liraya çıktı. Hemen hemen 2-3 kat arttı. İlek bu yıl çok pahalı oldu. Bin liraya ilek, yani erkek sinek dediğimiz ilekleri, bunları atarız biz; incirlerden çıkan sinekler bu toplara girer ve incir olur. Haziran ayında attığımız o ilekler çok pahalı. Gübre maliyetleri çok pahalı, mazot maliyetleri çok pahalı. Mazot 55 lirayı geçti. Devlet ‘destekleme veriyoruz’ diyor ama maalesef devletin verdiği mazot desteği, gübre desteği gülünç bir rakam. İnsan gerçekten çok ayıplıyor. Ben yapmıyorum da, yani destekleme almıyorum da. Olmaz böyle bir şey. İnsanlarla dalga geçer gibi. Büyük bir sıkıntı. Her şey iki kat artmışken siz dönüm başına 50-100 lira gibi bir destekleme veriyorsunuz. Bu bir depo mazot bile değil. Tabii ki girdilerimiz çok ağır. Küresel çapta, iklimsel çaptaki sıkıntılar malum. Onun dışında incirimiz yine direniyor. Biz direniyoruz üretici olarak, insanlara hizmet etmek, üretmek için. Direniyoruz, incir ağaçlarımız direniyor. Sıcağa direniyor. Her şeye direniyoruz. Üretmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Maden ve enerji adına bu topraklar yok oluyor, zehirleniyor”
Geçen yıllara oranla çiftçiliğin her geçen gün biraz daha azaldığını ifade eden, Çetinkaya, “Bunu önleyebilmek, üretimi artırmak için önce eğitim lazım. Şimdi eğitim veriyoruz biz. Pırıl pırıl gençler yetiştiriyoruz. Kesinlikle ama tarıma, toprağa soğuk bir nesil yetişiyor. Bu konuda çocuklar da haklı. Tarımla uğraşan bir anne baba, çocuğum okusun istiyor. Çünkü tarımda çalışan insanlar, emek veren insanlar emeğinin karşılığını, alın terinin karşılığını alamıyor. Bu nedenle insanlar tarımdan kaçıyor. Ama şunu hiç kimse unutmasın ki, önümüzdeki süreçte tarım çok çok önemli. Ne enerji, ne teknoloji... Ben her zaman söylerim, önümüzdeki süreçte elinde temiz gıdayı, temiz suyu elinde tutabilen toplumlar dünyaya hükmedecek. Kesin. Dünya açlığa gidiyor. Bir karış toprağa sahip olmamız lazım. Bu coğrafyada dört mevsim üretim yapabiliyorken, bu güzelim coğrafya, bu güzelim topraklar yeraltı sularımız, maden adına, enerji adına birilerine peşkeş çekiliyor. Maden ve enerji adına bu topraklar yok oluyor, zehirleniyor. Havamız zehirleniyor, suyumuz zehirleniyor. Dilerim namerde muhtaç olmayız, bir karış toprağa muhtaç olmayız. Bu ülkeyi yönetenler aklını başına alır, tarımın ve gıdanın, suyun önemini anlarlar, tarıma gereken önemi verirler” diye konuştu.
“Hem incir alanları daralıyor hem de incirin rekoltesi ve niteliği düşüyor”
Geçen yıl incir rekoltesinin oldukça düşük olduğunu hatırlatan Çetinkaya, “Valla, bu sene daha düşük. Geçen yıldan daha düşük. Şimdi bazı arkadaşlar 'rekolte güzel' falan diyorlar ama ben geçen gün Kartaldere tarafına, dağ kesimlerine gittim. Orada binlerce dönüm incir bahçesi kırmızı örümcek nedeniyle, toz ve dökülme yaşadı. Bu toplar olgunlaşmadan döküldü. Rekolte bence yarı yarıya düşük, belki yarıdan fazla. Benim gözlemim bu. Hiç kimse kendini aldatmasın. İncir rekoltesi bu sene gerçekten düşük olacak. Bir de incirde son günlerde Aydın’ın doğu bölgelerinde yağmur, çiğ yapmaya başladı. Bu incir mevsimi, incir mahsulü çiği sevmez, nem sevmez. Şu üç beş günlük nem incirlerde bozulmaya, akmaya başladı. O yüzden rekolte düşük bu yıl. Normalde dünyanın bir numaralı inciri Aydın’da yetişiyor ama burada bile rekolte oldukça düşük. Bu hava şartları, bu sinek vurgunu, topların dökülmesi... Çevreden kaynaklı bu jeotermal ve çevresel faaliyetlerden, maden şirketlerinin meydana getirdiği toz, iklim değişikliği... Hepsini üst üste koyduğunuz zaman hem incir alanları daralıyor hem de incirin rekoltesi ve niteliği düşüyor. Her geçen yıl düşüyor” şeklinde konuştu.
“İncirin tamamen koruma altına alınması gerektiğini düşünüyorum”
Aydın Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu ve Efeler Ziraat Odası Başkanı Mehmet Kendirlioğlu da incirin hem bölge hem de ülke ekonomisi için önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
“İncir, Aydın için gerçekten en önemli ürünlerin başında geliyor. Sadece Aydın için değil, ülkemiz için de çok değerli bir ürün. İhracata giren bir ürünümüz. Takriben, yaş incirle beraber kuru incirin toplamda ülkemize kazandırdığı dövize baktığımızda 400 milyonla 500 milyon dolar arasında değişiyor. Bu gerçekten çok güzel bir rakam. Bugünlerde incir hasadımız başladı. İncir, Aydın çiftçimiz için çok değerli bir ürün; ekonomik anlamda da çok büyük katkısı olan bir ürün. Şu an itibarıyla, kıştan kaynaklı dondan kaynaklı özellikle yüksek yerlerdeki incirlerimiz bir miktar etkilendi verim anlamında. Ama esas etkilenen konu şu andaki aşırı sıcaklar. Aydın'da görülmeyen 43, 44, 45 dereceler yaşanabiliyor. İncir de bundan etkileniyor tabii ki. Güneş yanıkları, verim kayıpları burada oluşabiliyor. Bizim için fiyat da çok önemli. Yani verim önemli olduğu kadar fiyat da önemli. Yani istediğiniz kadar verim alın, fiyat düzgün olmadığı zaman çiftçilerimiz yine para kazanmamakla karşı karşıya kalabilir. İncir, Aydın için çok değerli. Ülkemiz için çok değerli bir ürün. Onun kıymetini bilmemiz gerekiyor. İncirin tamamen koruma altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çok çok özel bir ürün. Sadece Aydın'da yetişiyor ve Aydın'ın etrafındaki birkaç ilimizde, İzmir’de de yetişebiliyor ama asıl yetişen yer Aydın. Her ağacın tek tek anıt ağaç olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve önümüzdeki yüzyıllarda da bu ağaçların, bu meyvenin yaşaması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.