Ömer Faruk Gergerlioğlu:Türkiye AB ülkelerinin çöplüğü olmuş!

Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlallerini ve Gündemi TBMM’de düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.

Vekil Haberleri 27.05.2022, 10:35
Ömer Faruk Gergerlioğlu:Türkiye AB ülkelerinin çöplüğü olmuş!

İşte Gergerlioğlu'nun o açıklaması:

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu her şey sümenaltı ediyor, hak ihlalleri yoğun bir şekilde devam ediyor.

Yeni hak ihlalleri oluyor çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor ve başvurduğumuz bakanlıklar da soru önergelerimize yeterli, etkin cevapları vermiyor, her şey sümenaltı ediliyor, hak ihlalleri yoğun bir şekilde devam ediyor.

Cezaevindeki son kayıp Batman Beşiri Cezaevi’nde Sıddık Uğur

Dün söylediğimiz, iddia ettiğimiz bugün gerçekleşiyor. İşte onlardan birisi; cezaevlerinde çok yoğun hak ihlalleri yaşandığını hep söylüyoruz, adil olmayan yargılamalar yaşandığını hep söylüyoruz. Dün yine bir mahpus intihar etti, hayatını kaybetti. Batman Beşiri Cezaevi’nde Sıddık Uğur 29 yaşında aldığı müebbet hapis cezasının onandığını duyduktan sonra hayatını kaybetti, intihar etti. Neler yaşadı bilemiyoruz, ayrıntıları bilemiyoruz, nasıl bir şekilde yargılandı, nasıl bir şekilde onandı bu kararlar ve neler yaşadı ama biliyoruz ki; birçok intihar eden mahpus var. Ümitsizlik, çaresizlik içinde mahpuslar var en sonuncusu Sıddık Uğur oldu. Adil olmayan yargılamalar maalesef devam ediyor, 29 yaşında gencecik bir mahpusun hayatını mal oldu. Geceleyin Sıddık Uğur’un cenazesi hemen kaldırıldı. Bir soru önergesi verdik, hemen bu şüpheli ölümün araştırılması için Adalet Bakanlığı’na sorduk soru önergesi ile. Konunun peşindeyiz. Sıddık Uğur neler yaşadı?

Cezaevinde psikolojik baskılar mahpusları derinden etkiliyor.

Biz hep söylüyoruz; psikolojik ve fizyolojik sorunlar yaşıyor mahpuslar. Psikolojik sorunlar yaşayanlar, ya intihar ediyor, ya da intiharı düşünüyorlar. Böylece can kayıpları devam ediyor. Fizyolojik olarak yaşanan sıkıntılardan çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor. Bununla ilgili neler yaşanacağının belli olduğu bir ülkede yaşıyoruz! Biz bu sıkıntıları söylüyoruz ve bunun sonunda ölümler olur, intiharlar olur diyoruz! Dinlenmiyor ve insanlar ölüyor! İşte yaşanan bir başka vaka Van Cezaevi’nde yaşlı bir mahpus; Ramazan Turan’ın ölümü ile ilgili İHD Van şubesinin hazırladığı rapor açıklandı. İnsan Hakları Vakfı da katılmış bu açıklamaya ve Ramazan Turan’ın Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 13 saat boyunca hastaneye götürülmediği ortaya çıkıyor ve mahpusların ifadeleri burada var! Yaşlı, tek başına bir koğuşta kalan kimseye yanına mahpus veriyor, o mahpus anlatıyor. “Geldiğinde çok hastaydı. Uzun süre acile götürülmemiş.” 13 saat boyunca boğazı şiş ve nefes almakta zorlanan birisi 13 saat sonrasında hayatını kaybetmiş. Son ölümlerden birisi Abdullah Ece’ydi, o da sağlık hakkına erişemediği için hayatını kaybetti.

Makbule Özer ve Hadi Özer çifti halen zulmen cezaevinde.. Yazıktır günahtır bu zulümdür, vicdansızlıktır, bu uygulamalara son verin!

 

Şu anda Van’da 79 yaşında Makbule Özer, eşi 80 yaşında Hadi Özer cezaevindeler, uyduruk gerekçelerle adil olmayan yargılamalarla ağır cezalara çarptırıldılar, yaşlı insanlar bunlar! Ramazan Turan, Abdullah Ece gibi Makbule Özer ve Hadi Özer’in cezaevinde ölmesini mi bekliyorsun Sn. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ sana buradan soruyorum! Yazıktır günahtır bu zulümdür, vicdansızlıktır, bu uygulamalara son verin!

Suç işleyen Van Hakkâri Tabip Odası Başkanı Dr. Hüseyin Yaviç değil Van Valisi Mehmet Emin Bilmez’dir!

Van ile ilgili başka haberimiz var. Dr. Rümeysa Berin Şen biliyorsunuz ağır bir nöbet sonrası hayatını kaybeden bir meslektaşımızdı, bir asistan doktor kardeşimizdi, ağır bir nöbet sonrası kadın doğum asistanı olarak yaşadığı nöbet sonrası yorgun, argın evine dönerken maalesef hayatını elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmişti. Hekimlerin yaşadığı ağır hak ihlallerinin bir göstergesiydi. TTB feryat ediyordu ve en sonunda bu doktor kardeşimiz ağır bir çalışma ortamından sonra maalesef ki geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Onun hakkı için Van Hakkâri Tabip Odası Başkanı meslektaşımız Dr. Hüseyin Yaviç bir açıklama yapmak istemişti Van’da arkadaşlarıyla ve o açıklamaya izin verilmemişti. Bir hekim vefat etmiş ve hekim arkadaşları onun için bir açıklama yapıyor, ağır çalışma koşullarını söyledik, söyledik dinlemediniz ve sonunda bu kaza oldu diyecekler ne var bunda ve büyük bir acı, üzüntü içindeler, darp edilerek açıklama yapmaları engelleniyor. Haklarında dava açılıyor! Dün Van Hakkâri Tabip Odası Başkanı meslektaşımız Dr. Hüseyin Yaviç mahkemede yargılandı; 2911’e muhalefetten dolayı. Vatandaşların anayasal haklarıdır, Anayasa Madde 34, vatandaşların önceden haber vermeksizin toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir ama görüyorsunuz; otoriter bir yönetim altında yaşıyoruz! Maalesef ki bu hadiseler devam ediyor. Suç işleyen valilik yargılanan ise biziz demişler! Çok haklılar! Anayasal bir hak askıya alındı diyor ve Van’da da Valiliğin getirdiği yasaklar 5.5 yılını doldurmuş. O gün doğan bir çocuğun şu anda 5.5 yaşında olduğunu söylüyor insan hakları savunucuları. Biz bunları kabul etmiyoruz.

Aysel Tuğluk’a özgürlük!

Yargının hukuksuz kararları devam ediyor! Şu anda alzheimer hastası olmasına rağmen şu anda cezaevinde bulunan hasta mahpus Aysel Tuğluk ile ilgili bir AYM kararı ortaya çıktı! 2010 yılında Mardin Nusaybin’de katıldığı etkinlik ile ilgili bir yargılamaya uğramıştı ve hakkında erteleme kararı verilmişti Aysel Tuğluk hakkında. 2019 yılında bu kararın hukuksuz olduğuna dair Tuğluk’un avukatları AYM’ye başvuruyor ve AYM’de Tuğluk’u haklı buluyor. Genel ve temyiz mahkemelerinden sonra Anayasa Mahkemesi’nde bu hukuksuz kararlar iptal ediliyor çünkü baştan sona hukuksuzluk diz boyu. Bu da AYM’den bir iptal almış oy çokluğu ile bu karar alınmış. Maalesef ki yöneticilerin baskısı altında yerel mahkemelerin verdiği kararların hukuksuzluğunun apaçık ortaya çıktığı günleri yaşıyoruz.

Türkiye AB ülkelerinin çöplüğü olmuş!

Maalesef ülkede bir insan hakları açısından, ekonomi açısından ve her açıdan büyük felaketler yaşanıyor. Bu iktidarın ülkeyi soktuğu halden bir son gösterge sunuyorum! Türkiye Avrupa Birliği’nin en büyük çöplüğü olmuş. Türkiye AB ülkelerinden 14.7 Milyon Ton çöp ithal ederek, çöp ithalatında zirvede yer alıyor! İkinci sıradaki Hindistan’ı 6’ya, Mısır’ı 8’e, Pakistan’ı 11’e katlamışız. Bütün Avrupa’nın çöpü bize geliyor neden? Çünkü buradaki iktidar ile iş birliği yapmış tüccarlar para kazansın diye, çöpler gelsin burada işleme tabi tutulsun, bizim burası çöplüğe dönsün Avrupa çöplerden kurtulsun, buradaki iktidarla kol kola girmiş tüccarlar para kazansın, 84 milyonunda sağlığı bozulsun. İşte böyle bir ülke yarattılar. Tarifi imkânsız bir kötülüktür.

23 Milyon 497 bin icra dosyası var

Ekonomik olarak, iş dünyasında çevre hakları açısından durum bu iken, vatandaşın ekonomik durumu felaket halde. Mahkemelerdeki icra dosyaları felaket halde. Hemen herkes icralık. Geçtiğimiz yılın sonuna göre 926 bin artmış ve 23 Milyon 497 bin icra dosyası var şu anda! İnanılmaz sayılar, vatandaşın içine düştüğü hal bu! Yıllar içinde korkunç bir artış gözleniyor.

1 yılda 273 gazeteci yargılanmış, 26 gazeteci cezaevinde. Gazetecilik suç değildir.

1 yılda 273 gazeteci yargılanmış, 26 gazeteci cezaevinde. İşte ülkenin, düşünce, fikir dünyasının hali bu! Düşünüyorsanız, düşüncelerinizi, gördüklerinizi topluma yansıtıyorsanız vay halinize! Gazeteci ne yapar? Topluma ayna tutar! Ayna tutunca da haliniz budur! Boylarsınız cezaevini, maalesef ülkenin hali bu! Çevre hakları açısından, ekonomi, iş dünyası açısından, düşünce dünyası açısından yaşadığımız hal bu! Gazeteciler bu hale isyan ediyorlar. “Gazetecilik suç değildir.” Diyorlar, çok haklılar, biz de tüm gazeteci arkadaşlarımızın yanındayız, kabul edilecek durum değil. Gazeteci arkadaşlarımız sadece ve sadece var olanı yansıtmaya çalışır. Bu da suç değildir.

Zafer Havalimanı skandalından sonra Gökçeada Havalimanı skandalı

Ülkenin varını yoğunu talan etmeye devam ediyorlar! Bakın Zafer Havalimanı skandalından sonra Gökçeada Havalimanı skandalını anlatalım size. 88 Milyon TL. Basit değil! Söylenmesi kolay, 88 Milyon TL’ye yapılmış bu havalimanı! Gerçekten bir kuruşa ihtiyacımız varken, bir havalimanı yapılmış, havalimanı yıllardır kullanılmıyor! İçinde 38 personel var ne uçak iniyor, ne de kalkıyor. Personeller boş boş bekliyor. 88 Milyon TL’ye yapılmış! Memleketin parasını bu kadar har vurup harman savurmak, lüzumsuz bir yere havalimanı yapmak, o havalimanı yapılırken ne ihlaleler, ne kirli işler döndü onu bilemiyoruz, şu anda da ihaleler devam ediyor, elektrik, aydınlatma ihaleleri devam ediyor. Uçak inip kalkmıyor! Allah aşkına bu iktidardan size 3 5 örnek verdim, memleketin nasıl talan ettiğine dair örnekler! Memleketin hali bu! Bir milletvekili olarak milletimize Millet Meclisi’nden talan ettikleri ülkenin halini anlatıyoruz maalesef ve bunu kabul etmiyoruz! Zaten bizim mücadelemizde bu! Bütün bunlardan sonra vatandaşın içine düştüğü hal nedir?

Ekonomistler diyor ki: “Dolar 30 TL’de durursa şükredin.”

4 kişinin yoksulluk sınırı 19 bin 406 TL olmuş! Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Araştırma Merkezi mayıs ayına ilişkin "Açlık Yoksulluk Araştırması’nı yayımladı. Açlık sınırı 6 bin 465 lira diyor. Gıda dışı harcama için yapılması gereken harcama tutarı ise Mayıs’ta 12 bin 941 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı da 930 lira daha artarak 19 bin 404 liraya çıkmış. Süt, yoğurt, peynir ay öncesine göre 119 TL artarak 1576 TL’ye yükselmiş. Herkes biliyor, dün Dolar, Euro ne kadardı, bugün ne kadar! Almış başını gidiyor! Ekonomistler diyor ki: “Dolar 30 TL’de durursa şükredin.” Diyorlar. Ülke batmış durumda arkadaşlar! Yüzü kızarmayan bir iktidar ise; gayet rahat çünkü onlar yağmalıyorlar! Yağma yapıyorlar, başka bir şey değil! Bu halde ne olacak bilemiyoruz! Biz elimizden gelen tüm gayretle bu yağma ve talanı durdurmaya çalışıyoruz, bunu sözlerimiz, fiillerimizle yapmaya çalışıyoruz.

ASDEP personel 4-D kadrosunda olduklarını, aslında 4-B kadrosuna geçmeleri gerektiğini söylüyorlar.

ASDEP personelleri bize başvurmuşlar ve 4-D kadrosunda olduklarını, aslında 4-B kadrosuna geçmeleri gerektiğini söyleyerek bir kadro talebinde bulunmuşlar, biz de bununla ilgili bir yasa teklifi veriyoruz. Devlet çalışma barışını sağlamalı, Anayasa Madde 10’daki eşitlik ilkesine göre; bir grup insana 4-B veriyorsunuz, bir grup insana aynı işi yaptığı halde 4-D veriyorsunuz. Bu kadronun verilmesi gerekiyor, Anayasa Madde 10 ve 49’a göre eşitlik ve Devlet çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirler alır ilkesine göre 4-B statüsüne ASDEP personellerinin geçirilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Karayolları müşavir çalışanları 696 KHK kapsamında çalışmalarına rağmen isimleri danışman olduğu için kadro alamıyorlar

Karayolları müşavir çalışanları da aynı durumda, 4 bin kardeşimiz var. Bu kardeşlerimiz de 696 KHK kapsamında çalışmalarına rağmen isimleri danışman olduğu için kadro alamıyorlar ve onların kadro alması için de biz bir soru önergesi vererek aynı işi yaptıkları halde, neden kadro alamadıklarını soruyoruz. Niye onlar 696 sayılı KHK kapsamı dışında bırakılarak kadro alamıyorlar? 4 bin karayolları müşavir işçisi neden kadro alamıyor diye soruyoruz ve almaları gerektiğini söylüyoruz!

Erzurum ili Tekman ilçesi Hamzalar Mahallesi köyü halkı mağdur!

Erzurum ili Tekman ilçesi Hamzalar Mahallesi köyü halkının bize müracaatı var. Bölgedeki Muş ve Bingöl ili sınırlarında bulunan 145 ada 1 parsel ve 123 ada 1 parsel numarasında kayıtlı yaklaşık 50 bin hektar civarında olan meralarına her yıl Elazığ’dan gelen göçebelerle tecavüz edildiğini ve yıllardır bununla ilgili Tarım Bakanlığı ve ilgili birimlerini başta olmak üzere Erzurum Valiliği ve Tekman Kaymakamlığı ile güvenlik kuvvetlerine yaptıkları başvurularına bir cevap alamadıklarını söylüyorlar. Göçenler buraya gelip yerleşiyor, sağa sola hayvanları kaçıp taciz ediyor, hak çiğniyorlar, bölgedeki insanların hakları çiğneniyor ve bu konuda halen yeterli bir önlem alınmıyor. Bu olacak bir şey değil. Bu şahıslar herhangi bir izin ve sevk belgesi olmadan ve herhangi bir mülkiyet ve kullanım hakkı sahibi olmadan nasıl bu tecavüzü rahatça yerine getiriyorlar Tarım Bakanlığı’na soruyoruz! Bu gücü kimden alıyorlar? Ne zamana kadar sürecek? Bu konuda önlemleri ne zaman alacaksınız? Bu 3 il sınırından gönderilmelerine yönelik çalışmalar nasıl olacak? Jandarma marifetiyle bunları buradan çıkarmanız mümkün değil mi diye bölge halkı soruyor çünkü hak çiğneniyor. Buradaki yaşayan insanların meralarına başkaları gelerek izinsiz, haksız, hukuksuz bir şekilde faydalanıyor, burada çok büyük bir sıkıntı var ve biz de bununla ilgili Tarım Bakanlığı’na soru önergesi verdik. Dedik ki; bu konuda çalışmalarınız var mı? Size iletilen şikayet var mı? Bize şikayet gelmiş Tarım Bakanı size şikayet gelmedi mi? Herhangi bir izin ve sevk belgesi olmadan bu mülkiyet ve kullanım hakkına nasıl sahip çıkabiliyorlar? Ne zamana kadar bunu yapacaklar gibi sorularla biz Tarım Bakanı’na sorduk artık Tarım Bakanı bunu bize açıklasın, biz sorularımızı sorduk ve açıklama bekliyoruz Sn. Tarım Bakanı’ndan.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakan olduğu bir yerde polisler intihar etmez mi?

Polis intiharları ile ilgili çok önemli gelişmeler var. Polisler intihar ediyor! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakan olduğu bir yerde polisler intihar etmez mi? Bu soruyu size soruyorum! Geçtiğimiz yıllara oranla 5 katı oranında intihar ediyorlar. Zaten biz tahammül edemiyor İçişleri Bakanı’na, o bakanlıkta çalışan polis kardeşlerimiz nasıl tahammül etsin? Toplumun 5 katı polisler intihar ediyor! Zulmediyorlar, haksızlık, hukuksuzluk diz boyu! Fazla çalışma, mesai dışı çalışma, çalışma sürelerinin belli olmaması, zorbalık, kötü sözler vb. birçok kötü uygulama sonucu bu insanlar intihar ediyor. Niye durup dururken İçişleri Bakanlığı personeli intihar ediyor İçişleri Bakanı buna bir cevap ver! Sağda solda ona buna hakaret küfür etmeyi biliyorsun! Senin personelin bu yüzden intihar ediyor. Keskin sirke küpüne zarar demişler! Hakaret, küfür, sövme ortamı oluşturduğun bakanlıkta dışarıya zulmettirdiğin bakanlıkta bir de içeride keskin sirke küpüne zarar kendi personelin de intihar ediyor! Biz polis haksızlık yaptığı zaman karşı çıkarız ama polise haksızlık yapılıp onun intiharına neden olan olaylar olunca da ona da karşı çıkarız, bu kabul edilecek bir hal değildir bunu da herkesin çok iyi bilmesi lazım! Biz apaçık haksızlık kavramına karşıyız. Bunu da herkesin bilmesi lazım. O yüzden insan hakları savunucuları ve savunuculuğunun değerini bilsin polis memurları! Gerektiği zaman biz onların haklarını da savunuyoruz. Haksızlık yapsalar da, insanlara zaman zaman zulmetseler de kendileri zulme uğrayıp, intihar ettikleri zaman yine yanlarında insan hakları savunucuları var.

Gençler Kürtçe şarkı söylüyorlar, yanlarına bir tane ruh hastası mıdır ne olduğu belli değil bir kişi gelip, “Kürtçe müzik yapmayın, Türkçe yapın. diyor.

Şu görüntü dün Bursa’da çekildi. Gençler Kürtçe şarkı söylüyorlar, yanlarına bir tane ruh hastası mıdır ne olduğu belli değil bir kişi gelip, “Kürtçe müzik yapmayın, Türkçe yapın. Al sana 200 TL Türkçe konuş, bıktık senden.” diye bağırıyor. Kim olduğunu, ruhsal durumunu bilmiyoruz ama ülkede ırkçılık hastalık şeklinde devam ediyor. Bu kabul edilemez bir hal. Biz kesinlikle bunun giderilmesi gerektiğini, toplumsal barışı mahveden bir ırkçılık hastalığının olduğunu apaçık bir şekilde söylüyoruz.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor! Bu komisyon insan haklarını inceleme komisyonu değil insan haklarını örtme komisyonudur!

Yoğun bir şekilde hak ihlalleri bize geliyor. Onları gündem etmek zorundayız çünkü İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor! Bakın kırmızı plakalı araçlarla dolaşıyorlar, milletin hakkını yiyorlar, milletten gelen şikayetleri gerektiği gibi değerlendirmiyorlar, 4 yıldır İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tek bir suç duyurusu yapmış değil! Yetkisi var ama tek bir suç duyurusu yapmış değil! Binlerce haksızlık götürüyoruz komisyona ama tek bir suç duyurusu yapmayan bir komisyon! Ey millet sen bu komisyondan bir hak sormayacak mısın? İşte komisyonun haksızlığı apaçık ortada! Komisyonun hakkı, hukuku örtbas etme girişimleri apaçık ortada, ben de bunu Millet Meclisi’nden kamuoyuna ifşa ediyorum. Bu komisyon insan haklarını inceleme komisyonu değil insan haklarını örtme komisyonudur!

Bir iş güvenliği uzmanı bize müracaat etmiş. “ Biz iş güvenliği uzmanıyız, maaşımızı patrondan alıyoruz aslında devletten almamız gerekiyor çünkü patrondan aldığımızda ona hatasını bildirdiğimizde “Hadi bakalım seni işten çıkarıyorum.” Diyor, ben nasıl görevimi yapabilirim? Bir kaza olduğu zaman fatura bize çıkıyor. Tuzla’daki patlama neticesinde bir arkadaşımız hapise girdi ve ilgili firmaya çalışması 120 dakikaydı. 120 dakikalık bir kontrol yapabiliyordu patlama oldu tüm fatura iş güvenliği uzmanına çıkıyor bu hak mıdır? OSGB’ler asgari ücret maaşı veriyor, uzun saatler çalıştırıyor, müşteri kaybetmemek için uzmanını savunmuyor.” Bunu ben Meclis Genel Kurulu’nda vurguladım tekrar vurgulamaya devam ediyoruz.

Eymen Altabakh isimli Suriyeli Türkiye'ye 2018 yılında giriş yaptıktan sonra ikamet izni çıkarmıştır daha sonra ailesini Türkiye’ye getirmiştir. Ailesinin geçici koruma kimlikleri bulunmakta yalnız kişinin ikamet belgesi izni uzatılmamış olup belgesi durdurulmuştur. 2021 yılında kişi göç idaresine alınmış Çorum ilini gitmesini istemişler kişi Çoruma gitmiş geçici kimliği için fakat orada bulunan memurlar sistemde hala ikamet iznini olduğunu bu yüzden kimlik çıkarmayacaklarını ifade etmişler kişi İstanbul’da olan göç idaresine durumu anlatmıştır fakat kendisi şu an ne ikamet izni bulunmakta nede geçici koruma kimliği bulunmakta. Mağdur durumda kimliği olmadığı için çalışamıyor 1 ay önce ameliyat yapmıştır kişinin sınır dışı edilme durumu var. İnsanları böyle ortada bırakmamak lazım.

Erzurum Horasan Aliçeyrek Köyü’nden bir başvuru var. Köyümüzde 24 saat su akmıyor ve su saati takılması zorunlu hale geldi deniliyor.

“Ben İzmir’de oturuyorum. Eşim Erol Bozdemir Afyon Bolvadin T Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü. Gidiş gelişler çok zor. Denetimli serbestlik verilmiyor. 10 dakikalık telefon görüşü çok az ve görüntülü görüşme yapamıyorlar.” Düşünün ayda bir açık görüşe gidiyor, mahpuslar son derece zor durumda.”

Diyor ki yine denetimli serbestlik, görüntülü görüşme ve 1/10 infaz indirimi ile ilgili şikayetleri olan vatandaş Selim Yeşildaş’ın eşi İzmir Şakran Cezaevi’ndeymiş, Afyon Cezaevi’ne nakledilmiş ve burada gidiş gelişlerin çok zor olduğuna “Haftalık 30 dakika telefon görüşü bize verilmiyor, 10 dakikalık telefon görüşünde bir şey konuşamıyoruz. Görüntülü görüşme hakkımız yok. 27 aydır evlatlarını göremedi.” Adli mahpusların yakınları ziyarete gidemediklerinde görüntülü görüşme hakkı 30 dakika olarak veriliyor fakat siyasi mahpusa 1 dakika bile verilmiyor. Siyasi mahpusun yakını gelemediği zaman bırakın 30 dakikayı 1 dakikalık bile görüntülü görüşme verilmiyor bu nasıl bir haksızlıktır? Bu nasıl bir ayrımcılıktır Adalet Bakanı Bekir Bozdağ boş boş konuşmayı bilirsin. “Tweet attığından değil içine yazdığından ceza alıyor.” Gibi abuk sabuk açıklamalar yapmayı iyi bilirsin bak burada haksızlıklar var, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Adalet Bakanlığı biz size apaçık söylüyoruz olacak iş mi bu? Niye ayrımcılık yapıyorsunuz mahpus yakınları arasında. Mahpuslar arasında yapıyorsunuz o da olmaz anladık ama mahpus yakınlarının ne suçu günahı var? Suçsuz günahsız insanlar! Onlara niye ayrım yapıyorsun? Birine 30 dakika görüntülü görüşme hakkı tanıyorsun diğerine 1 dakika bile tanımıyorsun? Var mı bunun izahı Sn. Bekir Bozdağ? “Ben istediğim gibi çalarım, vururum, oynarım, istediğimi yaparım.” Diyorsun bu kabul edilecek şey mi? Biz bunları görmeyecek miyiz? Vatandaş bize başvuruyor!

Bir başka başvuruda; yine “Eşim Hakan Mustafa, 5.5 yıldır tutuklu bulunmakta ve ikametimiz İzmir Afyon Bolvadin’e git gel canımız çıkıyor.” Diyor ve gerçekten insanlar böyle büyük sıkıntılar yaşıyor. 1/10 infaz indirimi verilmiyor. Tek bir kişiye bile verilmedi! 1.5 yılı aştı, güya Avrupa Birliği standartlarına uygun infaz indirim yasasında iyi hal indirimi çıkardılar, ya sizin işiniz gücünüz yalan atıp durmak! 1/10 indirimi verdiğiniz tek bir kişiyi bana gösterebilir misiniz Sayın Bakan? 80 puan alacaksın diyor, 80 puanı alacak aktiviteleri bile vermiyorlar insanlara. Dünyanın en en uyumlu mahpusu olsan bile 80 puan alamıyorsun! 1/10 diye herkes bir heveslendi tek bir kişi bile, yüz binlerce kişi arasında 1/10 indirimi alamadı. İnsanlarla dalga mı geçiyorsun Sayın Bakan. Biz sizin bütün kirli çamaşırlarınızı ifşa ederiz. Biz sizi biliyoruz, sizin iç yüzünüzü biliyoruz ve sonuna kadar da ifşa edeceğiz. Siz Adalet Bakanı değil Zulümat Bakanısınız! Bunu da iyi bilin! Senden önceki selefin Abdulhamit Gül’de böyleydi sen de böylesin. Siz sarayın Zulümat Bakanlarısınız! Kitap okumaları ayda 2 kitap olarak sınırlandırılıyor, mahpus kitap okuyacak onu bile vermemeye çalışıyorlar.

İş güvenliği ve işçi hakları ile ilgili bir başvuru diyor ki: “Ben Nurettin Ataş TOKİ inşaatında çalışıyordum İzmir Seferihisar’da düştüm, ayağım 3 yerden kırıldı ama iş kazası geçirdikten sonra beni hastaneye bile götürmediler. Kendi imkanlarımla hastaneye gittim, iş güvenliği yok burada.” Taşeron firma mı bilemiyoruz, “Afganistan’lı, Suriyeli işçiler çalıştırılıyor. İşçi ölse kalsa kimsenin umurunda değil, İzmir Seferihisar Polis Karakolu’na şikayetimi ilettim.” Hiç kimse iş güvenliği ile ilgili gerekenleri yapmamış ve sakat kalma riski oluşmuş. TOKİ’ye soruyoruz, bunu taşerona mı yaptırıyorsun ne dolap döndürüyorsunuz burada. İşçi düşmüş ayağını kırmış kimse ilgilenmemiş. Ne olup ne bitiyor? Nedir bu iş? TOKİ’ye bunu soruyorum açıklamasını yapsınlar!

Selçuk Arslan: “KHK ile işimden ihraç edildim. Beraat ettim, hiçbir yerde işe giremiyorum.” Diyor, yüz binlerce KHK’lı sorunlarını gündem etmeye devam edeceğiz. İşinden haksız şekilde ihraç edilmiş, beraat etmiş “Bana bir iş verin. Karnımı doyurayım.” hiç kimse bir iş vermiyor. Zalimlik, vicdansızlığın son hali bu maalesef!

Denizli D Tipi Kapalı Cezaevi’nde denetimli serbestlikler verilmiyor yine. Diyorlarmış ki: “Pişman olduğuna ikna olmadık.” Kafamı mı okudun kardeşim? “Tüm gerekenleri yerine getirdim.” “Yok ikna olmadım kardeşim, yatacaksın içeride.” Kurullar böyle, tamamen idarenin yönetimi altında, haksız, hukuksuz işler yapıyor. Uzun zamandır 30 kişi kalıyorlarmış. 10 kişilik yerde 30 kişi kalıyorsunuz, denetimli serbestlik süreniz gelmiş “Sen daha yatacaksın.” “Niye” “Ben öyle istedim.” 1/10 indirimini vermiyorlar, kıyafetleri tek tek sayıp alıyorlar. 85 üzerinden 80 puan almak gerekliymiş onu da alabilen yok. Binlerce mahpusun bize başvurularında bunlar söyleniyor. “KHK ile işinden alınmış bir öğretmenim, ceza dosyam Yargıtay’da ve son incelemede maalesef eşim gelmeden onaylanırsa ne yapacağımı bilemiyorum.” Diyor. Eşi cezaevindeymiş, kendisin de cezası onanırsa çocuklar ortada kalacak, eşi zaten tahliye edilmiyor. İnsanlar büyük dramlar yaşıyorlar.

Bir adil olmayan yargılama ve şüpheli bir yargılama süreci iddiası ile karşı karşıyayız. “19 Kasım 2021’de babam Ali Kaya amcamın oğlu Mehmet Kaya tarafından bıçak darbesiyle katledildi.” Diyor bize başvuran kişi ve 10 yıl 3 ay hapis cezası verildi sonunda ama işin ilginç tarafı; hapis cezası verilmiş sonra tahliye edilmiş. Adam; adam öldürmüş! Ceza verilmiş, tahliye ediliyor! En ufak bir tweet atarsınız, 10 yıl ceza alırsınız ve tutukluluğunuz devam eder, cezayı güya vermişler ve ardından tahliye vermişler “Sen kaç git.” Diye. Burada siz hiç pis kokular almıyor musunuz? Burnunuza nasıl kokular geliyor ey toplum sorarım size içiniz alıyor mu? Apaçık bir cinayet var ve bunun üzerine öldürülen kişinin eşi 9 gün sonra kalp krizi geçirip vefat etmiş üzüntüsünden, adaletsizliğe isyanından. Rüşvet iddiaları var deniliyor. Gerçekten çok sıkıntılı bir yargılama süreci. Biz bunu burada gündem ediyoruz. “Hukuki her türlü desteğinizi istiyoruz, üniversite son sınıfı öğrencisi olarak geçirdiğim bu zorlu günlerde beni yalnız bırakmamanızı rica ederim.” diyor katledilen kişinin oğlu ve biz de bu kardeşimizin yanındayız, burada gerçekten kabul edilmeyecek bir durum var.

Denetimli serbestlik başvurusu. Ahmet Çevik Manisa Akhisar Süleymanlı T Tipi Cezaevi’nde denetimli serbestlikten yararlanamadı. Halen cezaevinde. 8 yıl 9 ay sürekli yatıyor.

YÖK tarafından denklik mağduru olan vatandaşların başvurusu var. Af söylentileri dolaştı ve hukuk fakültesi mezunu, YÖK başvurusunu yapmış, denklik ile ilgili sıkıntılar olan öğrencilere yönelikte çözüm getirilmeli.

Urfa Birecik ilçesinde ikamet eden Hüsne Kaplan’ın başvurusu var. Sosyal yardım almak için başvuru yapmış, eşinden ayrı, 12 yaşında çocuğu var, adres değişikliğinden dolayı yardımı kesmişler belinden ameliyatlı olduğu için çalışamıyor, evini gelip kontrol etmelerine rağmen yardım onaylanmamış, önceden yardım alırken şimdi alamıyor. Diyor ki: “Evimde 2 minderim var, gece uyuyorum, gündüz oturuyorum. Gaziantep Şahinbey’deki sosyal hizmetlere gittiğim zaman tersleyip gönderiyorlar.” Antep Şahinbey Kaymakamlığı’na buradan sesleniyoruz. Bu vatandaşımızın durumu; Hüsne Kaplan’ın başvurusunu değerlendirin, bize şikayetle başvurmuş Sn. Şahinbey İlçe Kaymakamı lütfen bu durumu değerlendirin diyorum. Hak neyse o yerini bulsun. Bize başvurdu ben de sizin ayrıntılı araştırma yapmanızı istiyorum.

“Murat Akbulut’un kızıyım. Daha önceden de size başvurdum. Babam Kütahya E Tipi Cezaevi’nde mahkum, iyi halli raporuna rağmen hiçbir gerekçe gösterilmeden tahliyesi engelleniyor, tıp fakültesi öğrencisiyim, kız kardeşim 8. Sınıf öğrencisi bu sene sınava girecek, anneanne yanında kalmaktayız, psikolojik açıdan çok büyük zorluk yaşıyoruz, itirazlarımızı yaptık, infaz hakimliği gerekçesiz ret verdi dosya ağır ceza mahkemesinde bekliyor.” Murat Akbulut’un çocuklarının hali bu! İnsanlar perişan, gerçekten çok haksız, hukuksuz işler yapılıyor, bu çocuklar perişan. Mahpusa haksızlık yapıyorsunuz ama öbür taraftan çoluk çocuk ortalıkta perişan durumda kalıyorlar, bunlar da kabul edilecek hadiseler değil. Bunu da tekrar buradan iletmiş olalım.

Açık cezaevi izinleri sonunda 31 Temmuz 2023’e uzatıldı. Tüm açık cezaevi mahkumlarının gözü aydın tekrar. Yoğun bir gayret sarf ettik, bu konuda Adil Yaşam Derneği ve Başkanı Haluk Çavuşoğlu arkadaşımız da yoğun bir gayret sarf etti, binlerce mahpus yoğun bir gayret sarf etti ve uzatılması gerekiyordu çünkü yaşamla telifi kabil bir olay değildi, insanlar 2 yıldır hayata karışmış, çoluk çocuk sahibi olmuşlardı ve sonunda uzatıldı, yoğun bir baskıyla bunu hepimiz birlikte gerçekleştirdik, herkesin ellerine sağlık.

Zulümler devam ediyor ve biz bunları kabul etmediğimizi haykırıyoruz. 79 yaşındaki Makbule Özer’in durumunu gündem etmiştik, bu teyzenin durumu yüreğimizi yakıyor, kabul edilecek bir durum yok. Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 79 yaşında Makbule Özer teyze, bu teyzenin neresini zindan da tutuyorsunuz? Zaten uyduruk bir mahkeme ile evine gelen bir kişinin üzerindeki kimlik sahte çıkmış. Evime gelen kişinin üstündeki kimliği ben nerden bilebilirim. Evinize misafir gelse cebindeki kimlik sahte olsa siz nereden bilirsiniz? “Vay efendim böyleymiş.” diye bu kadına örgüte yardım yataklıktan 2 yıl 1 ay ceza verilmiş ve cezaevinde. Olacak işler değil. Adil olmayan yargılama, yaşlı başlı insanlara vurunca mahvediyor, bu kadın içeride ölse ne olacak? Cezaevinde çok büyük zorluklar yaşadığı haberini alıyoruz.

Çok dikkatli bir şekilde takip ediyoruz Mehtap Şentürk Sincan Cezaevi’ndeydi, cezaevinde tutulamadı, annesi ile beraber hastaneye kaldırıldı, 70 gün boyunca ziyaretçi alınmadı yanına, felç bir hasta annesi ona bakım yapıyor. Adli tıp başvurusu yapıldı defalarca ve yine infaz erteleme verilmedi, ne suç işlemiş ki Allah aşkına dosyasına bakıyorsunuz bomboş dosyalar, yok Bank Asya da parası varmış, uyduruk gerekçeler ve sen böyle felç bir hastayı ısrarla zindanda tutuyorsun, adli tıp demiş ki: “Hele bir Menemen R Tipi’nde 1 ay yatsın, durumuna bakalım ona göre Adli Tıp’a yine gelsin bakalım.” Allah aşkına böyle diyeceğine infaz erteleme versene, felç bu hasta. Kendi banyosunu yapamıyor, bakım ihtiyacı var. Bir düğmeye bile basamıyor, acil butonuna Menemen R Tipi’nde basamadığı için yanına Şerife Sulukan’ı vermişler “İkiniz beraber kalın, acil butonuna Şerife bassın.” Demişler. Böyle rezalet, Allah’tan korkun, hiç utanmıyor musun Adalet Bakanı. Ben sana tekrar söylüyorum; Menemen R Tipi’nde Şerife Sulukan %89 engelli, Mehtap Şentürk %85 engelli MS hastalığından dolayı malul olan kişiler bunlar. Şerife Sulukan covidden sonra felç geçirdi, Mehtap Şentürk hem MS hastalığı hem epilepsi hastası, bu insanları zindan da tutarak elinize ne geçecek bana bir söyleyin Allah aşkına! Olacak bir şey değil! Bir an evvel tahliyelerinin gerçekleşmesi gerekir, tekrar buradan haykırıyoruz. Bakın Mehtap Şentürk’ün eşi de cezaevinde, bana mektup yazmış onu okuyorum, Sayın Bakan Bekir Bozdağ bunları duy, vicdanın varsa bir söyle bakalım ne diyorsun? “MS hastası eşim Mehtap Şentürk’e her türlü çile çektiriliyor. Morale ihtiyacı çokken hastanede olduğu 70 gün boyunca ziyaretçi görüşü yaptırılmamış. Çok önemli ilacını alamamış, fizik tedavisi sekteye uğramış. Epilepsi nöbetinde ölse sorumlusu kim?” diye soruyor! Bunu kime soruyor Sayın Bakan? Sana soruyor! Basın toplantının başında intihar eden mahpustan bahsettim, illa Mehtap Şentürk ve Şerife Sulukan’da mı intihar etsinler? Bu lafları ağzımıza getiriyorsunuz! İnsan feryat ediyor! Böyle bir şey olabilir mi?

Bize gelen başka mahpus mektubunda biz o kuyuların dibinden gelen seslere kulak kabartıyoruz onları duyuyoruz, Allah’a şükürler olsun ki vicdanımız var. Yağmur Balcı Gebze Cezaevi’nden bize yazmış. “Ben Gebze, eşim Burhaniye Cezaevi’nde. Oğlum 5 yaşında kızım ise 29 aylık. Kızımı 1 ay önce verdim ve her aradığımda saatlerce ağladığını, annesinin onu terk ettiğini düşündüğünü söylediler, perişan oldum, psikolojim çok kötü.” Diyor Yağmur hanım. Anne baba tutukluluklardaki durum bu! Formül bulun dedik! Anne, babadan sonra cezaevine girsin dedik zulmünüzden dolayı Meclis’e kadar gelen yasayı iptal ettiniz! Siz böyle zalimsiniz! Sizin hesap verecek hiçbir haliniz yok! Siz zalimsiniz, vicdansızsınız. Çok rahat bir şekilde bunları söylüyorum çünkü en net bir şekilde bilen insanlardan biriyim ben sizin tüm fiillerinizi çok iyi bilen, tüm yağma ve talanınızı çok iyi bilen bir insanım!

Bekir Bozdağ’a tekrar soruyorum; Adalet Bakanı olmak kolay değil, yüz binlerce mağdur insanın feryadı yükseliyor bu ülkede Sayın Bekir Bozdağ.

Bakırköy Cezaevi’nden eşi de cezaevinde olan Nagihan Yüksel’in feryadını sana ileteyim. “Çocukların hayallerini 4 duvar arasında kurmadığı, dondurma için haftalarca beklemediği, her mazgal sesinde korkup irkilmediği, rahatça nefes aldığımız, gülüşlerimizin yürekten olduğu özgür güzel günlerin dua temennisiyle.” Demiş Nagihan Yüksel Bakırköy Cezaevi’nden yazmış. Düşünün çocukları Eskişehir’den  feryat ediyor, “Bari beni Eskişehir Cezaevi’ne verin.” onu da yapmıyorlar. Siz ne işe yarıyorsunuz Adalet Bakanlığı? Bir insana zulmetmek için mi varsınız? Bir anneye, bebeklerine zulmetmek için mi varsınız?

Cezaevlerini bu kadar çaresiz durumda bırakırsanız ne olur? Daha geçtiğimiz günlerde Adana’nın Ceyhan ilçesinde, M Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan genç  hükümlü Y.E.Y. intihar ederek yaşamına son verdi! Böyle biz tesadüfen bunları duyarsak duyuyoruz, cezaevi yetkilileri açıklama da yapmıyor! Dünya birincisiyiz cezaevindeki intiharlarda ve cezaevi yetkilileri Adalet Bakanlığı açıklama yapmamak için 40 takla atıyor! Hal bu arkadaşlar! Biz boşuna mı konuşuyoruz! Her söylediğim bir hafta sonra ispat ediliyor şu ülkede! Şu basın toplantılarında her söylediğim bir hafta sonra ispat oluyor! Böyle bir şey var mı? Bu nasıl bir duyarsızlık Sayın Bakan?

Bakın şu fotoğraf; Ayşe Karaduran 17 haftalık hamile bir kadın. Tutuklanmış, zindanda. Hamile kadının cezaevinde yeri ne? Allah aşkına sorarım size ama bu iktidar intikam politikaları ile hareket ediyor, bebekli, hamile çocuklu demeden insanları zindanlara tıkıyor. Şanlıurfa Cezaevi’nde. Cezaevleri hamile kadınlara göre yerler değil ve maalesef böyle.

Bakın ikisi birlikte Ayşe Karaduran ve Ceyda Nur Eroğlu iki hamile kadın ve ikisi de cezaevinde. Ayşe Karaduran 17 haftalık hamile Şanlıurfa Cezaevi’nde Ceyda Nur Eroğlu ise Edirne cezaevinde. Zulüm maalesef ki devam ediyor! Kabul edilecek bir hal değil, biz bunların hepsine isyan ediyoruz!

Ben çıplak arama meselesini gündeme getirdim, yetkililer bunu örtbas etmeye, yalan atmaya çalıştılar ama haber aldık ki; Sn. Selahattin Demirtaş’a da Edirne Cezaevi’ne girdiğinde çıplak arama yapılmak istenmiş. Sn. Demirtaş’ta çok sıkı bir duruş sergilemiş. “Değil siz Cumhurbaşkanınız bile gelse bana çıplak arama yapamaz.” Demiş ve memurlar yapamamış. Direnmek lazım, boyun eğmemek lazım. Bir halkın onurunu ayaklar altına aldırtmamak lazım.

Bu da unutamayacağımız bir OHAL fotoğrafı. 14 yaşında bir cemaatin sohbetine gitmiş, 18 yaşına gelmiş yargılanmaya başlamış, askeri okul öğrencisiymiş, askeri okuldan çıkarılmış, tıp fakültesini kazanmış, çok zeki başarılı bir çocuk, genç tıp fakültesi 3. Sınıftayken 7.5 yıl hapis cezasına çarptırılıyor, “Hadi bakalım cezaevine.” Bu çocuk doktor olacaktı! Uyduruk gerekçelerle, “Sen sohbete gittin.” Bu ülkede sohbete gitmenin terör örgütüne üye olduğuna dair önceden bir şey söyleniyor muydu? Şimdi nereden çıktı bunlar? “Vay sen teröristsin” neymiş? Bir cemaatin sohbetine gitmiş! Ankesörden aranmış! Kim ne aramış, kiminle konuşmuş o da belli değil ve bu delikanlı tıp fakültesi 3. Sınıfında süper bir zeka, cezaevine yollandı, cezaevinde şu anda. Kırıklar Cezaevi’nde olacak iş mi bu? Annesi, babası perişan. Annesi ile konuştuk, babasıyla konuştuk, kabul edilecek bir hal değil! Hangi vicdan bunu kabul eder? “Sen bunu nasıl gündem edersin?” diyenler sizin zerre mi vicdanınız yok? Allah’tan korkun, bizim vicdanımız var ve şu zalimliklere sessiz kalmıyoruz. Şu delikanlı tıp fakültesi 3. Sınıf öğrencisi haksız hukuksuz adil olmayan bir şekilde yargılanıp zindana gönderiliyorsa ben burada susamam, istediğiniz kadar bizi zindanlara yollayın, istediğiniz kadar zulmü yapın bana da yapın başkasına da yapın susmayız, Türkiye’de zulüm var çünkü Mustafa Enis Durak şu anda zindanda, doktorluk hayatı, eğitim hayatı engellendi ve şu görüntü vicdan sahibi herkesin vicdanını sızlatıyor, bir delikanlı annesinin omuzuna başını koymuş ve bu zulüm karşısında çaresiz ve bitmiş bir halde.

KHK’lı polis İsa Yaşar 6 Şubat 2022’de bir beyin kanaması sonrasında hayatını kaybetti. 57 yaşındaydı ve belli ki sağlık hakkı ihlallerinden dolayı, doğru dürüst takipler yapılmadığı için ani bir beyin kanamasıyla gencecik bu insan, hayatını kaybetti. İhmaller yaşandı, 1.5, 2 saat cezaevinden hastaneye gidemedi ve hastanede neler yapıldı bilemiyoruz. Beyin MRlarında ne vardı, gerektiği anda ameliyat yapılabildi mi? Mahpus olduğu için ameliyat umursanmadı mı? Neler yaşandı bilmiyoruz. Düşünün 3 ay olmuş, hala soruşturma başlatılmamış. Soru önergemize cevap verilmemiş, olacak iş değil! Ülkenin haline bakın! Binlerce böyle hak ihlalinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bu ölümü araştırın diyoruz. Kamera kayıtları, hastane kayıtları, soruşturma açın, otopsisi mutlaka çıkmıştır 3 ayda otopsi çıkmaz mı? Savcı otopsiyi bekliyoruz diyordu, otopsi çıkmıştır, nerede savcı? Sen neredesin? Hiçbirinizin mi vicdanı yok? Nerede bu soruşturma? Biz bu tür vakaları sonuna kadar takip edeceğiz. Mustafa Kabakçıoğlu vakasını takip ettiğimiz gibi, Nesrin Gençosman vakasını takip ettiğimiz gibi, Halime Gülsu, Muzaffer Özcengiz’i, tüm hasta mahpus olupta hayatını cezaevinde kaybeden insanların durumunu takip ettiğimiz gibi İsa Yaşar’ın durumunu da takip edeceğiz, bunu da herkes çok iyi bilsin.

Dün ceza verildi, maalesef Nuriye Gülmen arkadaşımız 10 yıl hapis cezası aldı! Nuriye Gülmen bir KHK direnişçisi, fedakâr ve hak talep eden bir insan. Açlık grevine girdi, Yüksel Caddesi’nde direndi Ankara’da: “KHK’lar gidecek biz kalacağız.” Dedi ve sonunda zulmen 10 yıllık cezaya çarptırıldı ve tutukluluğuna devam denildi. Az önce söyledik; bakın cinayetten bir kişiye 10 yıl hapis cezası verilmiş tahliye edilmiş! Cinayet işlediği belli olan kişi tahliye ediliyor, düşünce suç değildir ama birilerine göre düşünce suç; Nuriye Gülmen 10 yıl uyduruk bir hapis cezası alıp tutukluluğuna devam deniliyor. Olacak iş mi bu? Bu nasıl bir zulümdür!

Bekir Polat Tarsus Cezaevi’nden bize yazmış: "Bazı suç gruplarına 1/10'dan faydalanmaları için gereken 80 puan özellikle verilmiyor. O zaman niye bu yönetmelik çıkmış? 2 yıldır geceleri su kesiliyor, sıcak su çok az veriliyor.” diyor.

Cezaevleri ağzına kadar dolu ama Bekir Bozdağ’a soruyoruz; mahpusları bırakmak gibi bir düşüncen niye yok? Diyor ki: “Kayseri Bünyan cezaevinde yatış süreleri bittiği halde Yargıtay onayı olmadan çıkamıyorlar. 6 yıl dolmuş aileler perişan. Lütfen sesimiz olur musunuz?” Kayseri Bünyan Cezaevi’ndeki mahpus yakınları bize bunu iletiyorlar! Düşünün cezaevleri ağzına kadar dolu, denetimli serbestlik, koşullu salıverilmesi gelmiş, insanları bırakmamak için ne yapacağını bilemeyen Adalet Bakanlığı var. Tüm dünyaya sizi mahcup edeceğiz!

Karabük’te geçtiğimiz günlerde 14 genç kadın öğrenci gözaltına alındı, uyduruk gerekçelerle 3’ü tutuklandı, yetmedi tekrar tutuklama istedi savcı, böyle insanları cezaevlerine, zindanlara doldurmak için büyük bir çaba sarf eden bir adli sistem var. Kabul edilecek bir durum değil. Tutukluluk bir tedbirdir, dışarıda da yargılayabilirsin, yurt dışı yasağı koyar yargılarsın ama “Yok ben onları ancak cezaevine atarak içimin ateşini söndürürüm.” Diyen bir Adalet Bakanlığı var!

Furkan Gönüllülerine polis zulmü, işkencesi yaşandı. İnanılmaz bir şekilde darp edildiler, her türlü haksızlık, hukuksuzluk defalardır yapılıyor, son olarak yine yapıldı. Alparslan Kuytul’un haksız, hukuksuz bir şekilde Patnos Cezaevi’ne konulmasına itiraz eden öğrencileri Anayasal hak olan gösteriler yapıyorlar fakat bize işkence yapma diyen Alparslan Kuytul’un öğrencilerine size işkencenin alasını yaparım diye cevap veriyor. Biz bununla ilgili İçişleri Bakanlığı’na da bir soru önergesi verdik, bu nasıl bir keyfiliktir! Bu kabul edilecek bir durum mudur diye soruyoruz değerli arkadaşlar.

Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde Dışişleri Bakanlığı’na bağlı eski diplomatlar gözaltına alındı, 3 yıl önce de böyle bir olay gerçekleşmişti ve Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında işkence yapıldığına dair Ankara Barosu’nun raporu ortaya çıkmıştı, yine gözaltında eski Dışişleri Bakanlığı bürokratları var, yine işkence olmasın bu konuda bir uyarı yapıyoruz!

17-31 Mayıs Gözaltında kaybedilenler, kayıplar zorla kaçırılanlar haftası, bununla ilgili şu anda 2.5 yıldan fazladır kaçırıldığı ve sonrasında haber alınamadığı için kardeşi ve tüm yakınları tarafından takip edilen Yusuf Bilge Tunç’un kız kardeşi Şefika Nur Kurt ile görüştük ve 90’lı yıllardan beri kayıp olan Mehmet Selim Örhan’ın oğlu Adnan Örhan ile görüştük, insan hakları savunucusu CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu arkadaşımızla birlikte bir program yaptık. 17-31 Mayıs kayıp kaçırılanlar haftasında bir farkındalık oluşturmaya çalıştık, biz bunu unutmayacağız ve takip edeceğiz.

Yorumlar (0)