Erdoğan Toprak:Hukuk devletinde yönetenler, yasama ve yargı önünde hesap vermeli!

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, iç politikadaki gelişmeleri değerlendirdi.

SİYASET 22.11.2021, 10:24 22.11.2021, 16:07
Erdoğan Toprak:Hukuk devletinde yönetenler, yasama ve yargı önünde hesap vermeli!

Gazetekritik/ CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, "bir ülkede şeffaf yönetim ve demokratik toplumun, hukuk devletinin varlığının en somut kriteri, yönetenlerin yasama ve yargı önünde hesap vermesidir." değerlendirmesinde bulundu.


İşte Erdoğan Toprak'ın iç politkaya dair o değerlendirmesi:
Bir ülkede şeffaf yönetim ve demokratik toplumun, hukuk devletinin varlığının en somut kriteri, yönetenlerin yasama ve yargı önünde hesap vermesidir. Üçüncü yılına giren tek kişilik yeni yönetim sisteminde bu ilkeler rafa kaldırılırken, Avusturya’da yolsuzluk ve usulsüzlükle suçlanan başbakanın görevden istifa etmesi ve dokunulmazlığının kaldırılması, TBMM’deki soru önergelerine sadece ‘link’ gönderen Türkiye’yi yönetenler için ibret olmalıdır!


Türkiye yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve imzaladığı uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülükleriyle taahhütlerini yerine getirmediği için, 30 Kasım’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısının gündemine alındı. Hukuk devleti ve demokratik toplumun, işleyen bağımsız ve tarafsız yargının, şeffaf bir yönetimin en somut kriteri ve ‘olmazsa olmazı’ ülkeyi yönetenlerin eylem ve işlemleri için milletin iradesini temsil eden yasama ve bağımsız- tarafsız-adil yargı önünde hesap verme yükümlülüğüdür. Mevcut yönetim açısından Türkiye’de bu sıraladıklarımın varlığından söz edilebilir mi? Hayır. İktidar ve atanmış bakanları, yasama organının, meclisin, milletvekillerinin iktidarı denetleme aracı olan en basit soru önergesine bile yanıt verme gereği duymayıp, eski açıklamalarının, basın toplantılarının linkini gönderiyorlar.


Türkiye, dünya uyuşturucu ticaretinin, kokain trafiğinin üssüne dönüştü. Tonlarca kokain ele geçiriliyor, ortada yakalanan, tutuklanan, yargılanan yok! Brezilya’da, Panama’da, Kolombiya’da ‘varış adresi Türkiye’ olan 4 ton kokain ele geçiriliyor alıcısının kim olduğu açıklanmıyor. Söz konusu ülkelerin narkotik birimleri, emniyeti Türkiye ile bilgi alışverişinde bulunmak istiyor, yanıtsız bırakılıyor. İktidar partisinin merhum bir vekilinin uyuşturucu baronlarının yargıdaki dosyalarını takip ettiği açığa çıkıyor çıt yok. İçişleri bakanı mafyadan aylık 10 bin dolar maaş alan siyasetçi olduğunu söylüyor, ortada ne bir soruşturma ne iddianame var. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere CHP’li büyükşehir belediyelerinin teftiş kurullarının saptadığı yolsuzluk dosyalarına İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince incelenip yargıya intikal ettirilmek üzere el konuluyor, iki yıldır ortada bir şey yok.


Oysa Avusturya’da başbakan hakkında yolsuzluk iddiası ortaya atılır atılmaz başbakan görevinden istifa etti. Şimdi de soruşturmanın selameti ve yargının siyasetten etkilenmemesi için dokunulmazlığı kaldırıldı. İşleyen demokrasi, kurumsal demokratik devlet, yasama-yürütme-yargı arasında güçler ayrılığı, denge-denetleme sistemi ve şeffaf yönetim budur.

Türkiye’de ise iktidarın dört bakanı hakkındaki yolsuzluk-rüşvet iddiaları örtüldü, savcı ve hâkim değiştirildi. Yüce Divan’a gönderilmeleri engellendi. Hatta bu bakanlardan birisi CB Erdoğan’a hakkını helâl etmediğini, bakanlıkta yaptığı her işlemi onun talimatıyla yaptığını ama kendisini ‘hırsızlarla aynı çuvala koyup attığını’ söyledi. Hakkında soruşturma açılıp yargılanmayı, aklanmayı istediğini ilan etti. Ne siyaset ne yargı ne savcılıklar harekete bile geçmedi. TBMM’de bu eski bakanla ilgili araştırma komisyonu önergesi iktidar ittifakı oylarıyla reddedildi. Demokratik bir ülkede, kurumları, denge-denetleme mekanizmaları, bağımsız yargısı işleyen bir demokraside bunların olması mümkün mü?


Bunun en sıcak son örneği İsrailli bir turist çiftin Çamlıca kulesinde CB Erdoğan’ın evini fotoğrafladıkları gerekçesiyle ‘askeri-siyasi casusluk’ suçlamasıyla gözaltına alınıp, savcılığın son sürat düzenlediği iddianameyle tutuklanması ve ardından İsrail Başbakanı ve Cumhurbaşkanının telefonuyla bir haftada serbest bırakılmaları. İsrail Dışişleri Bakanı özel uçakla gelip vatandaşlarını cezaevinden alarak sosyal medyadan ‘eve dönüyoruz’ paylaşımı yaptı. İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog ve Başbakan Naftali Bennett CB Erdoğan’a teşekkür ettiler. Bunun anlamı mahkemeye verilen siyasi talimatla İsrailli çiftin serbest bırakılmış olmasıdır. Yoksa ne diye CB Erdoğan’a teşekkür etsinler? Aksine normal olan, olması gereken İsrailli yetkililerin ‘Bağımsız Türk yargısına ve adaletin yerini bulduğuna’ teşekkür etmeleri değil miydi? Türkiye’deki hukuk devleti ve yargı bağımsızlığıyla ilgili içerideki durumu hepimiz biliyoruz ancak anlaşılan yurt dışındaki, uluslararası alandaki algı da aynı yönde ve kimse Türkiye’de demokrasinin, hukuk devletinin, adil yargılanma hakkının, bağımsız mahkemeler ve yargının olduğuna inanmıyor, bunun olacağını da düşünmüyor.


ABD Başkanı Trump’ın, Almanya Başbakanı Merkel’in, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un CB Erdoğan’a telefonlarıyla ‘Casusluk ve terör örgütü üyeliği’ ile suçlanıp tutuklanan isimlerin serbest kalması, anlaşılan İsrail yönetimi tarafından da emsal alınmış. Onlar da çözümün yargıya güvenmekte veya en iyi avukatları tutarak savunmada değil, CB Erdoğan’ın vereceği talimatta olduğunu bilerek hangi kapıyı çalacaklarını, kime telefon açacaklarını biliyorlar.


İktidarın Hukuk ve Yargı Reformu paketlerine, İnsan Hakları Eylem Planı’na, Hukuk Devletini Güçlendirme Reformlarına vb. iddialarına kim inanır? Nitekim inanmadıkları için Türkiye’yi ve CB Erdoğan’ı demokrasi zirvesine davet etmiyorlar. Avrupa Konseyi uygulanmayan yargı kararları için Türkiye’ye yaptırım hazırlığına girişiyor. Bu kadar açık, net ve basit!

Yorumlar (0)