Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması üzerine X sosyal medya platformunda bir paylaşımda bulunarak, bu durumu eleştirdi. Çervatoğlu, yaptığı bu paylaşımda, "Kendinden olmayan herkese savaş açan, hiçbir farklı sese ve söze tahammülü olmayan bir diktatörlükle karşı karşıyayız. Anadolu'da zalimler için kullanılan bir laf vardır: ‘Zulmün artsın ki tez zeval bulasın.’ Elbet bu karanlığı aşacağız." şeklindeki ifadeleri kullandı. Ancak bu sözleri nedeniyle, "devleti aşağılama" suçlamasıyla karşılaşarak soruşturma başlatıldı.
Rize Pazar Cumhuriyet Başsavcılığı, Çervatoğlu hakkında, Cumhurbaşkanı’na tehdit kapsamında başlayan bir süreç çerçevesinde "devleti aşağılama suçu" iddiasıyla soruşturma açtı. Söz konusu paylaşımda yer alan ifadeler, siyasi bir otoriteye yönelik eleştiriler içermektedir. Bu durumu, yasal çerçeve içine alan savcılık, ifadeleri inceleyerek kamu düzenini ve güvenliğini koruma amacı gütmektedir. Başsavcılığın başlattığı soruşturma, yalnızca Çervatoğlu’nun sözleriyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda ülkedeki ifade özgürlüğü ve demokrasi konularında da önemli tartışmalara yol açar.
Başkan Ercüment Şahin Çervatoğlu, soruşturma kapsamında ifadesini vermek üzere Pazar Bölge Adliyesi’ne gitti. Burada yaptığı açıklamalarda, "Bu devlet, bu memleket bizim. Hepimizin. Sadece birilerinin olmasın diye mücadele etmeye devam edeceğiz," ifadelerini kullandı. Ayrıca, söz konusu tweetinin toplumsal ve siyasal bir eleştiriyi içerdiğini vurgulayarak, Anayasa’nın 26. maddesiyle güvence altına alınan düşünce özgürlüğü çerçevesinde hareket ettiğini belirtti. Çervatoğlu, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanmasının ardından, ülkedeki basın ve düşünce özgürlüğü konularındaki kaygıları dile getirmenin demokratik bir hak olduğunu ifade etti.
Çervatoğlu'nun paylaşımında kullandığı "diktatörlük" kavramı, genel bir yönetim eleştirisi olarak adlandırılmaktadır. Bu bağlamda, siyasal sistemlere dair yapılan eleştirilerin, kişisel hakaret veya hedef almaktan çok, yönetim anlayışını sorgulayan bir yaklaşım olduğu vurgulanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarında da belirtildiği gibi, siyasetçiler ve kamuya mal olmuş şahısların, daha özgür bir şekilde eleştirilebileceği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, Çervatoğlu’nun tweetinin herhangi bir suç teşvik etmediği, sadece düşünce özgürlüğü çerçevesinde ele alınması gereken bir durum olduğu öne sürülmektedir.
Bu olay, Türkiye’deki ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Çervatoğlu’nun karşılaştığı soruşturma, siyasi otoriteye yönelik eleştirilerin ne kadar riskli hale geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ülkede demokratik değerlerin ve medya özgürlüğünün korunması gerektiği, aksi takdirde bireylerin seslerini duyurmasının zorlaşacağı düşüncesi baskın hale geliyor. Çervatoğlu’nun açıklamaları ve geliştirdiği savunma, ifade hürriyeti tartışmalarında önemli bir örnek teşkil ediyor. Basın mensuplarının ve siyasilerin fikirlerini rahatlıkla paylaşabileceği bir ortamın sağlanması, sağlıklı bir demokrasi için elzemdir.