Ömer Faruk Gergerlioğlu, Boğaziçili öğrencilerle kayyım rektörü;SMA'lı hastası bebeğin babası ile hasta ailelerin durumunu konuştu

Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Av. Ayça Göray ile çıplak aramayı, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Yağmur, Dilruba ve Uğur ile kayyım rektörü ve de SMA’lı Roza Bebeğin babası Eser Arı ile de SMA hastası bebekleri ve onların ailelerinin durumunu konuştu.

Vekil Haberleri 06.01.2021, 10:26 06.01.2021, 10:34
Ömer Faruk Gergerlioğlu, Boğaziçili öğrencilerle kayyım rektörü;SMA'lı hastası bebeğin babası ile hasta ailelerin durumunu konuştu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu ÖFG TV’nin 101. Bölümünde;

Av. Ayça Göray ile çıplak aramayı, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Yağmur, Dilruba ve Uğur ile kayyım rektörü ve de SMA’lı Roza Bebeğin babası Eser Arı ile de SMA hastası bebekleri ve onların ailelerinin durumunu konuşmuştur.

ÖFG TV de 3 konu: Çıplak arama, Kayyım rektör ve SMA’lı bebekler

Değerli izleyenler bugün önemli gelişmeler var geçen hafta bize yansıyan önemli gelişmeler var, bu programımızda 3 konuğumuz olacak, gündemin çok önemli konuları ve konukları olacak bunlar.

Birincisi çıplak arama ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin 30 Aralık’ta resmi gazetede yayınlanan, 3 Aralık’ta almış olduğu bir kararı var, bunu müvekkilin avukatı ile konuşacağız.

İkincisi Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör ile ilgili öğrencilerin direnişi var bunu da Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden 3 öğrenci arkadaşımız ile görüşeceğiz.

Yine 1 Ocak sonrasında inanılmaz bir şekilde gündem olan SMA hastalarının karşılanması ile ilgili Milli Piyango’nun artan ve Varlık Fonu’na devredilen 75 Milyon TL’lik oluşan gündemi ve bununla ilgili bir SMA hastası annesi ile konuşacağız ve bu konuları daha size aydınlatmaya çalışacağız.

İktidar partisinin ileri gelenleri, grup başkanvekilleri: “Çıplak aramanın olmadığını, inanamadıklarını söylüyorlardı.” Sözcüleri yalan ve hakaretlerle bize saldırıyorlardı ve Adalet Bakanı da bu koroya katılmıştı, İçişleri Bakanı bize hakaret, iftiralar ile ve tehditlerle, yargıya hedef göstermelerle saldırmıştı.

İlk olarak çıplak arama konusunda çok önemli bir misafirimiz var, müvekkil Rüya Ağdaş Sönmez bir ihlale uğruyor ve ardından mahkemeye müracaat ediyor, savcılığa müracaat ediyor, suç duyurusunda bulunuyor ve takipsizlik veriyor, yargısal süreçler devam ediyor 4 yıldır bu yargısal süreçler devam ediyor, müvekkil ve avukat durmuyor ve Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Geçtiğimiz ay Aralık’ta çıplak aramayı çok konuşmuştuk, tam da bu sırada çıplak arama ile ilgili bu karar çıkmış 3 Aralık’ta bizim haberimiz yok ama biz bu konuyu konuşuyorduk, ben çıplak aramanın var olduğunu ısrarla kamuoyuna söylüyordum, iktidar partisinin ileri gelenleri, grup başkanvekilleri: “Çıplak aramanın olmadığını, inanamadıklarını söylüyorlardı.” Sözcüleri yalan ve hakaretlerle bize saldırıyorlardı ve Adalet Bakanı da bu koroya katılmıştı, İçişleri Bakanı bize hakaret, iftiralar ile ve tehditlerle, yargıya hedef göstermelerle saldırmıştı. Bütün bunlardan sonra biz çıplak aramanın var olduğu konusunda ısrarlı bir şekilde duruyorduk.

2 genç mağdure üniversite öğrencisi pazartesi Uşak Valiliği ve İzmir Emniyeti’nde uğradıkları çıplak arama nedeniyle suç duyurusunda bulundular.

Evet geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili çok önemli bir karar çıktı, biz avukat hanımla konuşacağız ayrıca dün bir gelişme daha yaşandı, Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde 26 genç üniversite öğrencisinin çıplak aramaya uğradığını söylüyordum, çok netti bu bizim açımızdan. Bu öğrenciler medya ile de konuşmuştu, daha sonra korkutuldukları için suç duyurusunda bulunamamışlardı. Onlar bizim bu mücadelemizden sonra cesaretlendiler ve pazartesi Uşak Valiliği ve İzmir Emniyeti’nde uğradıkları çıplak arama nedeniyle suç duyurusunda bulundular. Bu da çok önemli bir gelişmeydi ve korku duvarlarının yıkıldığını, çıplak aramanın artık yargılanacağını gösteriyordu. Bizler hukukun peşinde koşan insan haklarının peşinde koşan insanlar olarak bu kararlara çok sevindik ve çok önemli bulduk. Bu yüzden çok değerli avukat hanımla konuşmak istiyoruz. Sn. Avukatımız Ayça Göray hoşgeldiniz efendim.

Av. Ayça Göray: Merhaba Hoşbuldum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ayça Hanım ben sözü size bırakayım, gündemi takip ediyorsunuz, aslında Türkiye kamuoyunun gündemine Aralık ayında çok yoğun bir şekilde geldi çıplak arama anlaşılan bir hukukçu olarak çıplak arama sizin yıllardır çok önemli bir gündeminiz, uğraştığınız bir dava, takip ettiğiniz bir konu, ısrarla üzerine gittiğiniz bir konu. Baştan itibaren izleyenlerimize anlatır mısınız? Neler yaşandı? Nasıl sonuçlandı.

2 tane kadın polis memuru tarafından “Otur-kalk.” ve vücudunun direnç göstereceği şekilde bazı hareketlere tabi tutuluyor, bu hareketleri yaparken müvekkilim aşırı derecede bitap düşüyor fakat kadın polis memurları buna hiç aldırmıyorlar.

Av. Ayça Göray: Müvekkilim düzgün bir vatandaş olarak metro çıkışında iki tane kadın polis memurunun çantasını açma konusunda bir zorlamasına maruz kalıyor. Çantasında spor kıyafetlerini olduğunu, spora gittiğini ve gecikmekte olduğunu söyleyerek, metrodan içeri girmek için aslında bir çaba gösteriyor. O sırada polis memurları müvekkilimi tartaklıyorlar, 2 kadın polis memuru müvekkili tartaklıyorlar ve orada ona aslında birazcık kuvvet, şiddet uyguluyorlar. Müvekkilim tabi ki bu konuda bir direnç gösterince karakola götürülüyor, karakola götürüldüğünde de aslında karakol büyük bir karakol Aksaray’da büyük bir polis karakolu, çay ocağına sokularak, çay ocağında çırılçıplak soyuluyor ve 2 tane kadın polis memuru tarafından “Otur-kalk.” ve vücudunun direnç göstereceği şekilde bazı hareketlere tabi tutuluyor, bu hareketleri yaparken müvekkilim aşırı derecede bitap düşüyor fakat kadın polis memurları buna hiç aldırmıyorlar. Dışarıdan erkek polis memuru kapıyı çalıyor fakat ona da sesini duyuramıyor müvekkilim ne yazık ki böyle bir durumda kalıyor. Bu olay gecesi sabaha kadar polis karakolunda tutuluyor ve sistematik olarak arada mutlaka bir kesintili de olsa bir şiddet uygulanıyor kendisine fiziki olmasa da. Sabah savcılığa çıkıyor ve aslında böyle bir gerek yok, basit bir şüphe durumu bile yokken böyle bir muameleye maruz kalıyor. Daha sonrasında biz bu olayın akabinde şikayette bulunduk, şikayetimiz polis memurları açısından sonuçsuz ve takipsiz kaldı fakat müvekkilim açısından dava açıldı, davada müvekkilim ceza aldı polis memurlarına dirençten dolayı ama tabi ki biz bireysel başvuru aşamasına giderek bu mücadeleyi sürdürme çabasındaydık ve Aralık ayında tam da sizin bu çıplak arama ile ilgili kamuoyuna yansıyan bazı olayların tam da olduğu sırada Anayasa Mahkemesi bu bireysel başvuruyu görüştü ve bununla ilgili ihlal kararı aldı ve gerekçeli karar da tebliğ edildi dün bana. Bu karara göre de yeniden yargılama yapılması, devletin yükümlülüklere aykırı davrandığı ve yargılamanın eksik soruşturma yapılarak takipsizlik hükmünün kurulmasının yanlış olduğuna ilişkin bir karar yayınladı. Bu karar tabi ki böyle bir hukuk mücadelesi için çok olumlu ve çok güzel bir karar oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Tazminata da hükmetmiş sanırım Anayasa Mahkemesi.

Av. Ayça Göray: Tazminat ile ilgili hükmü şu an ne yazık ki ben çok iyi hatırlayamıyorum fakat sonuç olarak ihlal gördüğüne göre, tazminat hakkını da kazanmış oluyor müvekkil.

Bir vatandaş niye böyle bir aşağılayıcı muameleye maruz kaldıktan sonra ancak 4 yıl sonra adalete ulaşabiliyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki siz bu mücadeleyi nasıl yorumluyorsunuz? Bir kişi, bir kadın Türkiye’de maalesef makul olunca insanların anladığı bir çıplak aramaya maruz kalmış. Hem de bir karakolun çay ocağında, hakaret görerek, alay edilerek böyle bir muameleye maruz kalmış. Kendisi bu muamelenin yapanların cezalandırılma yolunda ilerlemesi gerekirken kendisine bir ceza verilmiş, görevli memura mukavemet diyerek ama gördüğüm kadarıyla yılmamışsınız 4 yıllık bir süreç sonrasında buralara gelinmiş, peki size şunu sormak isterim. Bir vatandaş niye böyle bir aşağılayıcı muameleye maruz kaldıktan sonra ancak 4 yıl sonra adalete ulaşabiliyor. Neden savcılıklar bu denli bir olayı, çıplak aramayı göz ardı ediyor bundaki nedenler nedir? Buradaki hali nasıl yorumluyorsunuz?

Aslında kararda çok güzel anlatmış Anayasa Mahkemesi devlet pozitif yükümlülük gereği böyle bir şikâyet aldığında hiçbir şikâyeti almamış olsa dahi bir bulgu varsa, kendiliğinden bunu soruşturması, bunu aydınlatması ve bununla ilgili sorumluları cezalandırması gerekirken bunu eksik inceleme ile ya da “Benim memurum böyle bir şey yapmaz.” zihniyeti ile böyle bir karar alınmasını yanlış buluyor

Av. Ayça Göray: Sayın milletvekili şöyle bir durum var. Savcılık kolluk kuvvetlerine güveniyor demek ki böyle bir soruşturmayı açmaya gerek bile duymuyor, aslında kararda çok güzel anlatmış Anayasa Mahkemesi devlet pozitif yükümlülük gereği böyle bir şikâyet aldığında hiçbir şikâyeti almamış olsa dahi bir bulgu varsa, kendiliğinden bunu soruşturması, bunu aydınlatması ve bununla ilgili sorumluları cezalandırması gerekirken bunu eksik inceleme ile ya da “Benim memurum böyle bir şey yapmaz.” zihniyeti ile böyle bir karar alınmasını yanlış buluyor, bunu yeniden yargılamaya muhtaç bir olay olduğuna karar veriyor ve bu gerçekten aslında bizim için yani böyle bir hukuk mücadelesi için de genel bir hukuk mücadelesi, hak arama mücadelesi için ben muazzam bir karar olarak nitelendiriyorum çünkü ben savcılığın direkt takipsizlik verdiğinde bu dosya ile ilgili çok şaşırmıştım çünkü hiçbir soruşturma ve inceleme yapmadan böyle bir karar verdi. Öte yanda müvekkilim asliye ceza mahkemesinde yargılandı ve bu yargılama 3 celse sürdü ama diğer tarafta soruşturma hiçbir şekilde tamamlanmadan direkt olarak karar verildi. Mağdur bir insanın memura direndiğine, iki tane memura nasıl direnebilir tek başına bir insan? Bir memurlar da hiçbir fiziki bulgu yokken, bir ceza aldı kendisi sicili çok temiz olduğu için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi ama ceza aldı, bu yüzden bence Anayasa Mahkemesi’nin kararı müthiş derecede devletin pozitif yükümlülüğünü üstlenmesi, bu doğrultuda davranması ile ilgili olarak çok güzel bir karar ve bundan sonra da bu tür uygulamaların önüne geçecek bir karar diye düşünüyorum.

Biliyoruz ki mahkemeler Türk Milleti adına karar veriyor, millet adına karar veriyor, milletin özgürlüğü, hakkı esastır, kamu görevlilerinin millete hizmet etmesi esastır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Avukat Ayça Hanım Anayasa Mahkemesi’nin kararını muhteşem bir karar olarak niteliyor, ben de katılıyorum gerçekten benim gördüğüm ve çok sevindik gerçekten hani bu milletin gördüğü kötü muameleye Anayasa’yı korumakla mükellef bir mahkemenin bir ceza. Biliyoruz ki mahkemeler Türk Milleti adına karar veriyor, millet adına karar veriyor, milletin özgürlüğü, hakkı esastır, kamu görevlilerinin millete hizmet etmesi esastır. Bu çok önemlidir, ön plandadır, biz millet olarak devleti niye oluşturuyoruz? Bize hizmet etsin diye. Kolluk görevlileri niye oluşuyor polisler doktorlar niye oluşuyor? Hepsi bize hizmet etsin diye oluşturulan bu kurumlardaki memurlar ellerine bir güç geçince istediği gibi vatandaşa zulmediyorsa ve en ağır hakareti çıplak aramayı, işkenceyi yapıyorsa bunun mutlak surette sorgulanması lazım. Burada benim gördüğüm kolluk görevlilerini kollayan bir yargısal mekanizma var, görüyoruz Ayça Hanım bu konuda ne dersiniz? Bu ve benzeri hadiselere çünkü çok rastlıyoruz cezasızlık olayına biz insan hakları savunucuları çok rastlıyoruz siz ne dersiniz? Bu ülkede çok işkence vakası örtbas edildi zaman aşımına uğratıldı ve sümenaltı edildi. Çıplak arama konusunda iktidar yetkilileri: “Yok öyle bir şey, inanamıyoruz.” Diyor ve yargıda bu kararları veriyor, bu çerçevede ne dersiniz?

Müvekkilim sadece işinden evine gitmek isteyen bir vatandaş, bir toplu gösteriye katılmamış, bir suç olayına karışmamış, kendisi aranan şüpheli ya da bir şüpheli vasfında biri değil buna rağmen böyle bir muamele görüyorsa tabi ki burada ben kolluk kuvvetlerinin savcılık ile birlikte çalışmasından kaynaklanan bir güç tabi ki sadece savcılık ile birlikte çalışmalarından kaynaklanan değil, kendileri bir güç olarak bu gücü orantısız biçimde halkın üzerinde uygulayabilecek karakterde bazı memurlardan oluştuğunu da düşünüyorum.

Av. Ayça Göray: Sayın Gergerlioğlu bu tamamen bireysel bir olay. Müvekkilim sadece işinden evine gitmek isteyen bir vatandaş, bir toplu gösteriye katılmamış, bir suç olayına karışmamış, kendisi aranan şüpheli ya da bir şüpheli vasfında biri değil buna rağmen böyle bir muamele görüyorsa tabi ki burada ben kolluk kuvvetlerinin savcılık ile birlikte çalışmasından kaynaklanan bir güç tabi ki sadece savcılık ile birlikte çalışmalarından kaynaklanan değil, kendileri bir güç olarak bu gücü orantısız biçimde halkın üzerinde uygulayabilecek karakterde bazı memurlardan oluştuğunu da düşünüyorum. Tabi ki bütün emniyet güçlerine, bütün kolluk kuvvetlerine aynı şeyi isnat edemeyiz ama belki kötü karakterde bazı insanların bunları işlerine de yansıttığını böylelikle de halkın mağdur olduğunu, kendilerini güvende hissedecekleri, güvene alınmaları gereken bir alanda bir şiddete uğrayacakları ile ilgili bir zaaf oluşturuyor ne yazık ki! Öyle olunca da tabi şimdi ben bu olayla ilgili olarak kendim adına bile bir güvensizlik düşünmüş olabilirim olayın gerçekleştiği tarihte, tam 15 Temmuz olaylarından sonra gerçekleşen bir olaydı bu, güvenlik ile ilgili evet çok üst düzey bir güvenlik tedbiri alınmıştı ama sonuç olarak bir suç şüphesi olmadan insanların bu şekilde bir muamele görmüş olması da son derece hatalı bir uygulamadır ve Anayasa Mahkemesi’nin de bunun  ihlal olduğu ve tabi ki sonuçta kökenin de çıplak aramadan kaynaklanan ve çıplak aramanın da ötesinde çıplak olarak uğranılan işkenceden kaynaklanılan bir olay olduğu düşünülürse ben bu tip kararların kolluk güçlerine böyle uygulamalar yapmakta biraz daha geri adım atacağını, onları disiplinize edeceğini düşünüyorum, dilerim de öyle olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz geçtiğimiz ay benim gündeme getirmemle Türkiye kamuoyu çıplak arama konusunu çok konuştu. Peki siz 4 yıldır bu davanın içinde olan bir hukukçu olarak neler hissettiniz o sırada?

Av. Ayça Göray: Sayın Gergerlioğlu tam olarak da Anayasa Mahkemesi’nin sitesinde kısa kararının yayınlandığı bir tarihe denk geliyordu. Hatta ben şey dedim: “Ya bu çıplak arama sizin olayı da tam anlamamıştım, herkes bana bunu söyleyince “Senin olay mı o?” diye söylüyorlardı, o başka bir şey dedim.” İkisinin bu kadar üst üste gelmesi ve örtüşmesi aslında kamuoyunun dikkatini çekmek açısından bence çok isabetli oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok önemli. Peki son olarak Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını değerlendirmenizi isterim, Anayasa Mahkemesi bazen biraz iktidardan da etkilenen, bazı kararlar alabiliyor, özgürlükçü olmayan kararlar da alabiliyor ama bu kadar hele ki böyle iktidarın tamamen gemileri yaktığı ve “Byle bir çıplak arama yoktur.” Dediği anda alınan böyle bir kararı Anayasa Mahkemesi açısından nasıl yorumlarsınız?

Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu karar bir nebze de olsa adalete olan güvene, hak arama arayışına karşı insanların çünkü gerçekten büyük bir ihtiyastır. Hak aramakla, hakkına sahip çıkmak, bu anlamda biraz evvel de söyledim muhteşem bir karar

Av. Ayça Göray: Bizim ülkemizde mevcut zaman diliminde adalet mekanizmasının ne kadar bağımsız olduğu tartışılır durumda. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu karar bir nebze de olsa adalete olan güvene, hak arama arayışına karşı insanların çünkü gerçekten büyük bir ihtiyastır. Hak aramakla, hakkına sahip çıkmak, bu anlamda biraz evvel de söyledim muhteşem bir karar çünkü devlet kendi en üst yargı makamı eliyle yine kendi kolluk kuvvetlerinin normal vatandaşa bir kendi alanında işkence uygulamış olabildiğine ilişkin başvuruyu kabul edilebilir buldu. Bu gerçekten bizim için bir adalet olsun, bundan sonra bu şekilde devam etsin ben bu şekilde diliyorum.

Çok inatçı, ısrarlı bir yolla herkes bu yolun peşine düşmüyor, başında bırakan çok kişi oluyor ülkemizde gerek müvekkiliniz gerek siz çok iyi bir süreç içinde Türkiye kamuoyuna, tüm mağdurlara önemli bir kararı hediye ettiniz çok teşekkür ederiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok teşekkür ederiz Sn. Avukat Ayça Göray, programımıza katıldınız müvekkilinizin sesi oldunuz çok önemli şeyler söylediniz, gerçekten biz de bu kararı çok olumlu bulmuştuk, sizlerin de aynı şekilde karşıladığınızı görüyoruz, ben ayrıca bir insan hakları savunucusu olarak sizi tebrik ediyorum. Çok inatçı, ısrarlı bir yolla herkes bu yolun peşine düşmüyor, başında bırakan çok kişi oluyor ülkemizde gerek müvekkiliniz gerek siz çok iyi bir süreç içinde Türkiye kamuoyuna, tüm mağdurlara önemli bir kararı hediye ettiniz çok teşekkür ederiz.

Av. Ayça Göray: Teşekkür ederim, iyi günler.

AK Partili Özlem Zengin’e hatırlatmak isterim, işte size bir koca kapı gibi Anayasa Mahkemesi kararı. Siz de hukukçu değil misiniz? Bir milletvekili değil misiniz? Bir partinin grup başkanvekili değil misiniz? Neyi inanamıyorsunuz? Neyi örtmeye çalışıyorsunuz? Neyin üstünü kapatmaya çalışıyorsunuz? Hangi hakikatin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz? diye soruyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler gerçekten bugün bu yaptığımız bağlantının ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz, dün duyurmuştuk biz bu haberi ve haberlerden duymuştuk. Gayret ettik, ulaştık avukat hanıma. Bir işin peşine düşünce ulaşıyorsunuz ve avukat hanım da gördüğünüz gibi çok önemli bir karardan dolayı çok mutlu, dün aynı zamanda Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde çıplak aramaya uğrayan 2 üniversite öğrencisi mağdurenin de suç duyurusu yaptığı haberini verdik, bu ikisi birleşince şunu söylemek isterim, AK Partili yetkililere, bize her türlü hakaret altında bulunduranlara tekrar hatırlatmak isterim, AK Partili Özlem Zengin’e hatırlatmak isterim, işte size bir koca kapı gibi Anayasa Mahkemesi kararı. Siz de hukukçu değil misiniz? Bir milletvekili değil misiniz? Bir partinin grup başkanvekili değil misiniz? Neyi inanamıyorsunuz? Neyi örtmeye çalışıyorsunuz? Neyin üstünü kapatmaya çalışıyorsunuz? Hangi hakikatin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz? Diye soruyorum. AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’da delil istiyordu. Kamerasız ortamlarda yapılan çıplak aramaya delil istiyordu, biz ona diyoruz ki “Al sana delil.” Anayasa Mahkemesi bu yargılamada ihlal olduğuna dair çok net bir karar verdi, al sana yılların hukukçusu ama şu anda da mağduriyetleri görmeme şampiyonlarından Sn. Av. Cahit Özkan al sana bir Anayasa Mahkemesi kararı. AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’e de seslenmek isterim. Bizi iftiracı, Fetö’cü, yalancı ilan etmeye çalışan Ömer Çelik’de görsün ki böyle polemikle bu işler olmuyor, suç duyurlarını duysunlar, Anayasa Mahkemesi kararını duysunlar. AK Parti’li Mahir Ünal’a da seslenmek isterim, o da bize yine aynı komplo teorileri ile yaklaşmıştı, bütün bunların bir kendi gerçeği örtme istekleri olduğu ve çıkarlarının dışında koşan bir söylemin peşine takıldıklarını gösteriyor, Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı da bizi teröristlikle, Fetö’cülükle, Pensilvanya’ya gitsin gibi laflar etmişti hatta İçişleri Bakanı hakkımda çok ağır yalan, hakaret, iftiralar sarfetmişti ve bizi yargıya hedef göstermişti, o hedef gösterdiği yargı kendisine kapı gibi bir karar sundu. “Çıplak arama var.” Dedi. “Polis merkezinde yapıldı.” dedi. “Ey savcı bunu eksik soruşturdun, gidin işinizi doğru dürüst yapın bu millete hizmet edin.” Dedi. Bakın bunlar çok önemli sözlerdir, öyle siyasetçilerin kafalarından yargıya emir vermesi, kendi yürütme makamını yasama ve yargı üstünde bir mevki olarak görmelerine çok esaslı bir cevap verdi: “Bu memlekette milleti koruyan bir Anayasa var.” Dedi, “Anayasa Mahkemesi” var dedi. “Ne söylediğinizin farkına varın.” Dedi ve bundan anlayanlar için çok önemli kararlardı aslında, umarım ki polis merkezlerinde bir daha bunlar olmaz, her zaman dediğim gibi biz tüm polis camiasını suçlamıyoruz, polis camiası da devlete, millete hizmet etmektedir ama görevini keyfi, kötü ve zorbaca kullananlar gerek Adalet Bakanlığı gerek İçişleri Bakanlığı makamlarında vardır ve bunlar bu ihlallere imza atmakta, örtbas etmekte ve bu iddiaları ortaya atanları da yaftalamaya çalışmaktadır. Konumuz burada bitiyor ikinci konumuza geçelim.

Boğaziçi Üniversitesi’ne bir rektör atandı ve bu rektör AK Parti milletvekili aday adayı olmuş, belediye başkan aday adayı olmuş. Böyle tamamen AK Parti kimliğini gizlemeyen bir kişi ve önceki KHK’lar ile belirlenmişti, aslında bugünün meselesi değil.

Bugün çok önemli bir gelişme yaşandı, dünden beri yaşanıyor, birkaç gündür yaşanıyor aslında. Boğaziçi Üniversitesi’ne bir rektör atandı ve bu rektör AK Parti milletvekili aday adayı olmuş, belediye başkan aday adayı olmuş. Böyle tamamen AK Parti kimliğini gizlemeyen bir kişi ve önceki KHK’lar ile belirlenmişti, aslında bugünün meselesi değil. 3-4 yıl önce bu KHK’lar çıkarken Cumhurbaşkanlığı’na rektör atama yetkisi verilmişti, o zamanlar aslında bunlara sıkı karşı çıkmak gerekiyordu ama bu nedenden insanlar çok karşı çıkmıyordu. Bütün bunlardan sonra Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu sıkı militan AK Parti’li kişi Boğaziçi Üniversitesi ülkemizin çok önemli üniversitesine, tüm öğrencilerin girmek istediği çok prestijli bir üniversiteye rektör olarak atandı, gerçekten değerli bir üniversite Boğaziçi Üniversitesi çok yüksek puanla alır, gerçekten bilim üretilir ve ülkemizin nadide üniversitelerinden birisidir, biz bugün 3 Boğaziçi Üniversiteli öğrenci ile konuşacağız, konuğumuz 3 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi.

Öğrenci arkadaşlarımız konuk olarak geldiler. Hoşgeldiniz arkadaşlar.

Uğur: Hoşbulduk

Dilruba Yağmur: Hoşbulduk

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kendinizi tanıtın, bölümünüz, isminiz soyadınız, kaçıncı sınıftasınız kısaca tanıtır mısınız?

Uğur: Boğaziçi Üniversitesi Muhasebe bölümünde 3. Sınıftayım. Okuldaki 5. Senem.

Yağmur: Okuldaki 4. Senem batı dilleri ve edebiyatları bölümünde okuyorum.

Dilruba: Okulda 3. Yılım, işletme 2. Sınıf öğrencisiyim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz ilk önce Uğur ile başlayalım. Uğur bey ne oldu? Neler yaşandı Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanlar ile ilgili kısa bir bilgi verdim ama siz öğrencileri olarak rektörünüz hakkında mutlaka bir isteği olan, görüşü olan öğrenciler olarak görüşleriniz vardır. Sizden dinleyelim neler yaşandı kaç gündür Boğaziçi Üniversitesi’nde neler oldu?

Rektörü hala kabul etmiyoruz. Öğrenciler ve hocalar olarak da bunu kabul etmemeye devam edeceğiz.

Uğur: Öncelikle rektörü hala kabul etmiyoruz. Öğrenciler ve hocalar olarak da bunu kabul etmemeye devam edeceğiz. Neden kabul etmiyoruz? Çünkü Boğaziçi’nden seçilen biri değil, tamamen dışarıdan atama ile yapıldı, anti demokratik bir şekilde yapıldı bu yüzden kabul etmiyoruz ve bunun yanında Melih Bulu aynı zamanda sonradan kamuoyuna çıkan birisi, aynı zamanda cinsiyetçi açıklamaları olan da birisi. Bunu kabul etmek istemiyoruz.

Yağmur: Aslında biz Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak Uğur’unda dediği gibi anti-demoktarik yönteme karşıyız en temelinde. Bu yeni bir şey değil aslında 2016 yılında da OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar ile okula yine bir kayyım atanmıştı ve biz o dönemde buna karşıydık öğrencileri olarak, biz üniversitelerin özerk alanları olarak özerkliğini korumaları gerektiğini çok önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu alanların açık ve demokratik kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Karar alma süreçlerinde tüm öğrencilerin ve okulun tüm bileşenlerinin etkin olması gerektiğini düşünüyoruz. Üniversiteler, akademi ortamları, bilim üretilen, sanat üretilen, kültürü olan kurumladır ve Melih Bulu ismi intiharlarla adı geçen şu an bir rektör olarak bize atandı. Biz bu rektörü tanımıyoruz, okulumuzun bu bilim, sanat ve kültür ortamına da iyi olmayacağını düşünüyoruz.

AK Parti ile iletişimi olduğunu bildiğimiz bir isim kendisi bu başka bir parti de olabilirdi, başka bir iktidar biçimi de olabilirdi, bu aslında atanmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor

Dilruba: Aslında burada gerçekten demokratik yollar ile başa gelmiş olma vurgusu çok önemli çünkü bir yandan AK Parti ile iletişimi olduğunu bildiğimiz bir isim kendisi bu başka bir parti de olabilirdi, başka bir iktidar biçimi de olabilirdi, bu aslında atanmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor, bir yandan farklı vurgular da var, gerçekten isminin geçtiğini de biliyoruz asıl istemimiz seçim olması, seçimle herkesin istediği bir rektörün başa geçmesi bir yandan da.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu konuda üniversite öğrencileri arasında konsesyus noktasında ne dersiniz arkadaşlar? Üniversitenin öğrencileri, öğretim üyeleri bu konuda topyekûn bir duruş mu sergiliyorlar yoksa farklı görüşler de var mı?

Dilruba: Aslında şöyle bir durum var, şimdi ki başta tüm öğretmenler ve tüm akademisyenler ve öğrenciler bu duruma karşılar, anti-demokratik yollarla başa geldiğini biliyorlar, bu konuda bir konsessus oluşmuş durumda ama işlenen süreçlere dair farklı yöntemler tercih edildiği oldu, bununla ilgili ayrışmalar olduğu oldu ama yine de demokratik bir seçim isteğimiz konusunda hem fikiriz bunu söyleyebilirim.

Uğur: Şu an öğrenciler arasında yönteme dair ve de metin yazımında içeriğe dair tartışmalar oluyor ama herkesin hem fikir olduğu şey anti-demokratik olan bu atamayı kabul etmiyoruz, akademisyenlerimiz de öğrencilerimiz de ve diğer bileşenler de bunu kabul etmiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Önceki rektörün seçimi, atanması nasıl olmuştu? O dönemde neler yaşanmıştı? Bilimsel açıdan neler olmuştu? Bunu da bir alalım Uğur Bey sizden.

Önceki rektör atamasında da önceki rektör seçimlerinde Vedat Akgiray, Gülay Barbarosoğlu ve birkaç kişinin daha olduğu bir seçim gerçekleşmişti. Gülay Hoca %80’den daha fazla bir oy olmasına rağmen atama yapıldı ve hala seçimle gelmemiş bir rektör atandı, bunu da öğrencileri olarak tanımamaya devam ettik.

Uğur: Önceki rektör atamasında da önceki rektör seçimlerinde Vedat Akgiray, Gülay Barbarosoğlu ve birkaç kişinin daha olduğu bir seçim gerçekleşmişti. Gülay Hoca %80’den daha fazla bir oy olmasına rağmen atama yapıldı ve hala seçimle gelmemiş bir rektör atandı, bunu da öğrencileri olarak tanımamaya devam ettik. Bu da bizim için bir kayyım rektördü. Vedat Akgiray’a da ben değinmek istiyorum çünkü son 1 yıldır gördüğümüz kadarıyla Bimeks işçilerine maaşlarını ödemeyen, tazminatlarını vermeyen bir akademisyen kendisi ve buna da protestolar gerçekleşti ve aynı zamanda Vedat Akgiray 2016 da seçilmeme sebeplerinden birisi de Melih Bulu’nun şu an yaptığı açıklamalarda da tamamen bir sermayeye çevirme isteği ile girmişti rektörlük seçimlerine.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yağmur Hanım siz ne dersiniz? Önceki dönem seçimi, rektörlüğün hizmetleri, öğrenciye bakışı, Boğaziçi Üniversitesi’ni geliştirmesi açısında neler yaşandı önceki dönemde?

Boğaziçi Üniversitesi’nde geçtiğimiz 4 yılda özellikle LGBTİ + klubüne yapılan baskılar yaşandı, bunları da hepimiz gördük ve oradaydık bununla mücadele etmek için o dönemde de gözaltılar yaşandı okulda, yine dün ve bu sabah olduğu gibi öğrenciler gözaltına alındılar bunların hepsi kayyım rektör zamanında yaşandı

Yağmur: Önceki dönem yine aynı şekilde protestolara devam ediyorduk. Aslında o süreçte biraz okulun içindeki akademisyenler ve biraz daha ortamı yumuşatmaya çalışan hocalarımız olmuştu, birazcık onların da çabasıyla daha sakin bir dönem geçirmiştik, bu sakin dönem olması her şeyin çok iyiye gittiği anlamına gelmiyor, Boğaziçi Üniversitesi’nde geçtiğimiz 4 yılda özellikle LGBTİ + klubüne yapılan baskılar yaşandı, bunları da hepimiz gördük ve oradaydık bununla mücadele etmek için o dönemde de gözaltılar yaşandı okulda, yine dün ve bu sabah olduğu gibi öğrenciler gözaltına alındılar bunların hepsi kayyım rektör zamanında yaşandı, biz bundan sonra başka şeylerin yaşanmasından da korkuyoruz, bu süreçler yaşanıyor, yaşanmaya da devam ediyor. Bu okulun kapısına kelepçe vurdular bizlerin, hocalarımızın eğitim aldığı evi olarak saydıyı kurumun, bundan sonra gelecek olanlardan endişeliyiz, önceki döneme dair ekleyebilecek çok da fazla bir şey gelmiyor aklıma ama çok da iyi bir dönem değildi açıkçası.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Dilruba Hanım siz ne diyorsunuz? Kaç gündür öğrenciler arasında bir birliktelik var ve bir partili rektöe karşı bir duruş sergileme kararı aldınız bunda tabi bir de yaşanan gerçeklik var, polisin tüm gösterilere karşı müdahelesi var, bunun gibi durumlar da var, peki bütün bu çerçevede nasıl hissettiniz kendinizi? Üniversitede ki bu kayyım rektöre karşı çıkacağız ama polisle de karşı karşıya gelebiliriz, neler yaşarız ne olur ne biter, bu konularda neler yaşadı öğrenciler?

Biz bir araya gelmeden önce kampüse polisler girmişti, bu aslında çok önemli bir olay kayyım rektörün ilk icraatlarından birisi oluyor bir yandan da onun onayı olabilir muhtemelen.

Dilruba: Şöyle söyleyebilirim aslında biz dün bir araya geldik ve Güney Kampüsün önünde birleştik, sesimizi çıkardık aslında dün yaşanan olayda biz bir araya gelmeden önce kampüse polisler girmişti, bu aslında çok önemli bir olay kayyım rektörün ilk icraatlerinden birisi oluyor bir yandan da onun onayı olabilir muhtemelen. Bundan dolayı da biraz açıkçası kampüs ne kadar güvenli? Ne kadar öğrencilerin sorusu oluştu kafamızda açıkçası ve öğrenciler orada başka üniversitelerden gelen üniversiteli arkadaşlar da vardı hep beraber içeri girmek istedik ve bunun üzerine gerçekten polisle yaşanan farklı arbedeler, gerçekleşti. Açıkçası dün yaşanan polis şiddetinden de gördüğümüz, arkadaşlarımız gözaltına alındı ve bugün de akademisyenler bir araya geldiler bugün saat 12.00’de Güney Kampüste ardından öğrenci arkadaşlarımızla hep beraber buradaydık ve akademisyenlerin de bizim de söylediğimiz şey: “Gözaltına alınan öğrencileri serbest bırakın.” şu anda kampüsteyiz ama kampüste var. Turnike olaylarından beri, turnikelerin ilk gelmesinden beri kampüse yavaş yavaş baskı altına alındığını da görüyorduk, artık son süreçte daha ne kadar baskı ortamında yaşayacağız bilemiyorum, biraz açıkçası bir yandan korkutucu oluyor bu durumlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Şu anda izleyenlerimize de aktardığımız görüntüler oluştu, öğrencilerce üniversiteye polis girmişti ve bir arbede yaşandı, üniversitenin kapısına zincir vuruldu, bunları saygın, prestijli bir üniversite öğrencisi olarak nasıl yorumluyorsunuz? Bugün ve sonrasında bu muameleden sonra neler yaşanabilir Uğur Bey ne diyorsunuz?

Önceki kayyım rektör döneminde OHAL’in varlığı gibi nedenlerle polis yine kampüse giriyordu ancak burada rektörün daha ilk günden polisi kampüs içine alması ve bir noktadan sonra da öğrencilerin içeri giremeyeceği şekilde kapıda polis barikatı kurulmasının kabul edilebilir bir durum olduğunu düşünüyorum.

Uğur: Özellikle polis müdahalesini ben yeniden vurgulamak istiyorum, polisin özellikle kampüse girmesini çünkü üniversitelerin özerkliği gereği polislerin içeride bulunmaması gerekiyor. Bunu bir önceki kayyım rektör döneminde OHAL’in varlığı gibi nedenlerle polis yine kampüse giriyordu ancak burada rektörün daha ilk günden polisi kampüs içine alması ve bir noktadan sonra da öğrencilerin içeri giremeyeceği şekilde kapıda polis barikatı kurulmasının kabul edilebilir bir durum olduğunu düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir de bugün öğretim üyeleri rektöre arkalarını dönerek bir protesto eylemi gerçekleştirdi ve bunun yanısıra sabahleyin 17 öğrenci gözaltına alındı. Bu konuda Yağmur Hanım siz ne dersiniz? Bu gelişmeler konusunda.

Boğaziçi Üniversitesi’ne özgü bir olay değil bugün Türkiye’de birçok üniversite, birçok şehir kayyımlar tarafından yönetiliyor ve bizim diğer üniversitelerin öğrenci arkadaşlarımızın da bize destek olarak gelmesi hem bizim için çok güçlendirici bir şeydir

Yağmur: Bu olay sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin başına gelen, Boğaziçi Üniversitesi’ne özgü bir olay değil bugün Türkiye’de birçok üniversite, birçok şehir kayyımlar tarafından yönetiliyor ve bizim diğer üniversitelerin öğrenci arkadaşlarımızın da bize destek olarak gelmesi hem bizim için çok güçlendirici bir şeydir, onların da en doğal hakkı olduğunu düşünüyorum, sonrasında üniversiteler özellikle devlet üniversiteleri kamusal alanda bütün öğrencilere aittir o yüzden arkadaşlarımızın destekleri bizim için çok önemli, bu gözaltı süreçlerinden biz de çok olumsuz etkilendik ve gerçekten aklımız sürekli onlarda. Biz bir yandan okulda protestolara devam ediyoruz ama bizim en büyük talebimiz gözaltında ki öğrencilerin serbest bırakılması.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Dilruba Hanım İçişleri Bakanlığı açıklaması da geldi bu tür protestoları kriminalize çabası içinde olduğunu da gözlemledik, bu konuda ne dersiniz bir öğrenci olarak?

Dilruba: Açıkçası şöyle bir durum var. Bizler öğrencileriz ve çok temel bir talebimiz var ve bu talep doğrultusunda bir araya geliyor, bu şekilde bir araya gelmiş insanların gerçekten sürekli belli isimler ile dışlamak yöntemin kendisi de anti-demokratik olmayan ve suçlayıcı bir sürece götürüyor. Bir yandan burada hep birlikte ortak taleplerimiz olduğunu söylüyoruz sonuçta bunun kutuplaştırmaya gitmesine hedef olduğunu düşünmüyorum açıkçası bu aynı zamadanda öğrenciler arasında da birliği bozabilecek bir şey!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Uğur Bey biz izleyenlerimize de şimdi bu görüntüleri gösteriyoruz, ev baskınlarında sanki bir örgüt evi basılıyormuş gibi inanılmaz bir kriminalizasyon çalışması, kapı, duvar yıkarak içeri girmeler. Sizin bu özgürlük, bilim isteyen direnişinizi kriminalize etme çabaları gösterildi. Ne diyorsunuz bu duruma?

Uğur: Aslında dün akşam itibariyle herhangi bir gözaltı yokken bugün sabah operasyon ile öğrencilerin gözaltına alınması kabul edilebilir bir şey değil aslında aynı zamanda fotoğrafını da gösterdiğimiz gibi evlerde bulunmayan insanların duvarları kırılmış. Aynı zamanda başka gözaltına alınan insanların çıplak aranma için zorlandığını, darp edildiğini öğrendik bu sabah ve bunların yanında bir de sosyal medyada bir tür linç de LGBTİ + arkadaşlarımızın linçlenmesi ve hedef gösterilmesi ve sabah onların da içeri atılması ve tutukluluk süresince de LGBTİ + fobiye psikolojik şiddete maruz kaldıklarını öğrendik. Bırakılmaları gerekiyor, başka bir şey diyemiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yağmur Hanım bu çıplak arama mevzusu öğrencilere de uygulandı, bunu bugün öğrendik, öğrencilerin avukatı çıplak arama yaşadıklarını, darpa, hakarete uğradıklarını söyledi, geçtiğimiz ay da çıplak arama mevzusu çok önemliydi az evvel çıplak arama mevzusunu 4 yıldır yargısal süreçte Anayasa Mahkemesi’ne götürmüş ve oradan bugünlerde çıplak arama konusunda bir ihlal kararı çıktığını kamuoyuna beyan eden bir avukat hanım ile konuştuk. Maalesef iktidar çıplak aramayı reddediyor ama yapmaya da devam ediyor. Anayasa Mahkemesi çıplak arama var diyor, iktidarımızın kelli, felli bakanları, yöneticileri, parti yetkilileri çıplak arama yok diyor ama bugün de arkadaşlarınız çıplak arama uğradı ne dersiniz Yağmur Hanım?

Yağmur: Bunu çok temel bir insan hakları ihlali olarak görüyorum bu durumu. Dün protesto ile en doğal haklarını okullarını savunmaya çalışan öğrenciler gözaltına alındıktan sonra böyle bir insanlık dışı muameleye maruz bırakıldılar, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz ve arkadaşlarımızın yanında olmaya devam da edeceğiz. Darpa uğrayan, psikolojik şiddet gören, homofobik söylemler ile karşılaşan arkadaşlarımız da oldu gözaltında gerçekten çok zor. Tüm milletin buna karşı durmaya çağırıyoruz, hep birlikte buna tepki koymanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki son olarak Dilruba hanıma sorayım. Dilruba Hanım bundan sonrasında ne olacak? Bu böyle gözaltılar, korkutmalar, sizi sindirecek mi? Geri adım atacak mısınız? İntihal yaptığı öne sürülen bu partili kişiyi rektör olarak kabul edecek misiniz? Yoksa farklı etkinlikler de yapacak mısınız?

Dilruba: Açıkçası biz bunu kabul etmiyoruz. Dün de söylediğimiz şey buydu, bugün de bu. Bundan sonra da bunu böyle olacak, bir araya geliyoruz ve sesimizi çıkarmaya devam ediyoruz, kayyım rektör de gidene kadar da bir seçim yapılana kadar da durmayacağımı düşünüyorum.

Yağmur: Biz gerçekten dün de buradaydık, yarın da burada olacağız. Biz bundan sonra rektör ne kadar kalacaksa burada olmaya devam edeceğiz, elimizden gelen her şekilde karşısında durmaya ve onu tanımamaya devam edeceğiz, korkmuyoruz ve vazgeçmiyoruz. Teşekkürler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Teşekkür ederiz Dilruba Hanım, Yağmur Hanım ve Uğur Bey. Çok teşekkür ederiz, sizin sesiniz olmaya çalıştık, sesinizi ÖFG TV’de kamuoyu duyuyor ve duyurmaya da devam edeceğiz. Üniversitelerin bilim yuvası olmasını istiyoruz, hele ki Boğaziçi Üniversitesi gerçekten çok taktir ettiğimiz bir üniversite ve oranın da böyle bir bilim yuvası olması gerekiyor. Bunu kimse engelleyemeyecek, ben burada sizlere veda ediyorum, çok teşekkür ediyorum katıldığınız için, direnişinizde de güç, kuvvet diliyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler gördüğünüz Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bilim peşinde olmaları, sınıflarında olmaları gereken bir zaman diliminde maalesef siyasi bir kararla atanmış bir rektör ile uğraşma halindeler. Bunu kabul etmek mümkün değil. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bilim peşinde koşuyor, rektörlerinin bilim insanı olmasını istiyor ama siyasi iktidar her yerde olduğu gibi tepeden inme, kendi adamını, liyakatı olmayan kişileri Türkiye’nin önemli üniversitelerinin başına geçirmeye çalışıyor ve bu noktada da öğrenciler bir direniş halinde, öğrencilerin Allah yardımcısı olsun diyorum ve bilim dolu günler diliyorum üniversiteye.

SMA hastalarıyla ilgili 27. Dönem Meclisinde bu konuda ilk soru önergesini veren bir milletvekiliyim, konuya şimdi değil 2 yıl öncesinden aşinayız, vakıfız, bu dramı takip ediyoruz ve bakanlara gerek yazılı soru önergesi gerekse de Meclis’e geldiklerinde sözlü olarak bu konuları soruyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir başka konuya geçiyoruz, günümüzün 3. Konusu son konusu programımızın. SMA hastalarının konusu. Uzun süredir takip ediyoruz SMA hastalarını bir genetik problem, aslında taşıyıcı olan kişilerin evlenmesi sonrası ortaya çıkan genetik bir problem. Ben bir doktorum, hekimim, bir tıp uzmanıyım ve son zamanlarda belirginleşen bu hastalık konusunda yaşanan dramları da takip ediyorum. Hastalık taşıyıcı olan 2 kişinin evlenmesi ile doğan çocuğun motor nöron hücrelerindeki SMN 1 isimli bir proteinin yapılmasının engellenmesinden dolayı vücudu kaslandıran sinirlerde ki yetersizlik nedeniyle vücudunun üst ve alt ekstremitelerinde ki kasların yetersizliği, solunum kaslarının yetersizliği ve sonuçta ölüme doğru giden bir hastalık, dramatik bir hastalık, bebek yaşlarda başlıyor ve ilerleyici eğer önlenemezse ölüme gidiyor! Tedavisi olabilen bir hastalık ve pahalı tedavisi olan bir hastalık. Bu konuda aileler gereken tedavinin karşılanmadığını söylüyorlar, ben bu konuda bize gelen şikayetler nedeniyle 27. Dönem Meclis’inde bu konuda ilk soru öneregesini veren bir milletvekiliyim, konuya şimdi değil 2 yıl öncesinden aşinayız, vakıfız, bu dramı takip ediyoruz ve bakanlara gerek yazılı soru önergesi gerekse de Meclis’e geldiklerinde sözlü olarak bu konuları soruyoruz. Bakanlar bize ya cevap vermemeyi tercih ediyor ya da cevap verdiklerinde doğru söylememeyi tercih ediyorlar. Oldukça pahalı ilaçları var, Zolgensma adı verilen bir ilaç gen tedavisinde çok ön planda geliyor ve oldukça etkili ve erken zamanlarda kullanılırsa çok hayat kurtarıcı oluyor ama bu ilaç pahalı 2.4 Milyon $ olduğu söyleniyor ve iktidar da bir şekilde bahaneler bularak bu ilacı temin etme yoluna gitmiyor ve artı sadece ilaç da değil hastanın bakım masrafları, değişik ilaçları ve evlenmeden önce yapılması gereken testler de şu anda Türkiye’de yapılmıyor. Bütün bunlar komplike sorunlar, biz bu konuda bir duyarlılık oluşsun diye, 2 Ocak günü Milli Piyango’dan artan 75 Milyon TL’nin Varlık Fonu’na devredilmesine itiraz ederek, bu 75 Milyon TL’nin SMA hastaları için harcanması gerektiği yönünde bir tweet attım ve sonrasında çok büyük bir ilgi gördü. Ben bu tweet’i atarken tamamen vicdani hislerle ve o bebeklerin hali gözümün önüne gelerek, merhamet hisleri ile attım başka da hiçbir gerekçem yoktu, bir tweet atayım da bu ailelere yardımcı olayım dedim ve tweet’i attım ve kamusal vicdan uyandı, her kesimden; sağdan, soldan her kesimden insan bu tweet’e eşlik etti, hashtag kampanyaları oluşturuldu, çok büyük bir akımın başlatıcısı olduk, Allah’a şükürler olsun, çıplak arama konusunda da böyle olmuştu, bu konuda da böyle oldu sonuçta hakkın peşinde vicdanın peşinde koşarsanız ister istemez bu topluma yansıyor ve toplumda trend oluyor. Biz yine söylüyoruz Milli Piyango’dan kalan 75 Milyon TL SMA hastalarına harcansın. Bunu söylediğimizden sonra Sağlık Bakanı ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı açıklamalar yaparak: “Efendim bu konuda gündem oluşturanların ilaç firmaları tarafından manipule edildiğini, kirli güçler tarafından bu kampanyanın çıkarıldığını.” Kimisi de troller vasıtasıyla “FETÖ’cüler tarafından bu kampanyanın oluşturuldu.” Gibi inanılmaz çok üzücü beyanlarda bulundular, gerçekten çok üzücü hani çünkü bakın ortada bir siyaset yok ortada ölmek üzere olan bebekler var, çocuklar var, ağlayan anneler var, babalar var, çaresiz insanlar var ve bu konuda bir şeyler yapalım diyorsunuz, hemen size bir kulp takıyorlar. Çıplak arama konusunu insani ve vicdanı olarak gündeme getirdim, bana koruyla: “Terörist, FETÖ’cü, yalancı, iftiracı.” Korosu başladı! Şimdi SMA konusunu biz gündem ettik ve tüm toplum buna sahip çıktı yine böyle kirli bir dil diye bir tanımlama getirildi. Biz bunları gerçekten önemsemiyoruz, meselenin özü nedir ona bakıyoruz. Biz bu konuda mağdur ailelerle konuşmak istiyoruz. Canı yananlarla konuşmak istiyoruz, SMA’lı hasta sayısının 1300 civarında olduğunu biliyoruz, bize biraz sonra konuğumuz bu konuda daha ayrıntılı bilgiler de verecek. Bir SMA hastası babası Roza bebeğin babası ile konuşacağız Eser Arı Siirt Kurtalan’dan bize bağlanacak, SMA’lı kızı 7 aylık Roza, Roza çok zor durumda, ben onun fotoğraflarını, videolarını da gördüm Roza oldukça zor durumda ve Roza’yı kurtarmamız gerekiyor. Bir şekilde kampanyalar ile Roza’ya hizmet etmemiz lazım. Roza bebeğin babası Eser Arı ile bir bağlantı yapacağız. Bahsettiğimiz gibi genetik bir hastalık, önlenebilir bir hastalık, öncesinde proflaksi dediğimiz tıpta, proflaksi yani koruyucu önlemler alınırsa, taşıyıcı olan kişiler evlendirilmezse SMA hastası olmaz. Peki testler yapılıyor mu evlilik öncesi? Hayır yapılmıyor ve insanlar maalesef sevinçle dünyaya getirdikleri bebeklerinin 5-10 gün içinde nefes alamadığını, perişan olduğunu görüyor ve gerçekten çok dramatik hadiseler yaşanıyor. Aileler ne yapacağını bilemiyor, çok pahalı bir tedavi, kampanyalar düzenliyorlar ve bu kampanyalar sonrasında bir miktar topladıktan sonra bu tedaviyi uygulamaya çalışıyorlar ama son çıkan yasa ile de SMA tedavisi konusundaki kampanyaların önüne de bir set konmuş durumda burada da bir sıkıntı var, biz bütün bunları bir mağdur ailesi ile görüşeceğiz, bir SMA hastası Roza bebeğin babası Eser Arı ile görüşeceğiz, Nerede Eser Arı? Siirt Kurtalan’da. Merhaba Eser Arı ben ön açıklamaları yaptım, sözü size bırakıyorum, bugünlerde tüm kamuoyu SMA hastalarını konuştu aniden ama sizin için sadece bugünlerde değil aylardır sizin için hayatınızın en önemli gündemi SMA hastalığıydı, neler diyorsunuz, neler yaşadınız Eser Arı söz sizde.

Sayın vekilim, dediğiniz gibi çok ama çok çaresiziz. Yani gecemiz, gündüzümüz kalmadı, gece gündüz bir baba olarak ağlamaktayım, eşim psikolojisi kesinlikle kalmadı, eşim kendisi hemşire ben kendim mühendisim işimizi bıraktık, varımızı yoğumuzu satıp şu an çocuğumuz ile ilgileniyoruz

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Sayın vekilim, dediğiniz gibi çok ama çok çaresiziz. Yani gecemiz, gündüzümüz kalmadı, gece gündüz bir baba olarak ağlamaktayım, eşim psikolojisi kesinlikle kalmadı, eşim kendisi hemşire ben kendim mühendisim işimizi bıraktık, varımızı yoğumuzu satıp şu an çocuğumuz ile ilgileniyoruz, çocuğumun 12 gün önce kalbi durdu benim. Ben evde olmasam kesinlikle suni tenefüs kalp masajı yapamadığı için bir damla suyu boğazından geçiremediği için benim çocuğumun kalbi durdu ve benim eşim evde bayıldı ve benim çocuğum anlatırken bile elim kolum titriyor sayın vekilim. Mosmor bir şekilde ben yavrumu ceset gibi koluma aldım, suni tenefüs ve kalp masajı ile hayata döndürüp hemen hastaneye yetiştirmek zorunda kaldım. Benim kızımın ne başı tutuyor ne ayağı oynuyor ne yutkunabiliyor ne nefes alabiliyor evimde 5 tane cihaz var sayın vekilim. 5 tane cihazla kızımı yaşatmaya çalışıyorum, evet ülkemizin karşıladığı bir ilaç var bu kesinlikle çözüm değil sayın vekilim. Bu hastalığın seyrini rahatlatıyor, Spinraza ilacını çocuğumuzda uyguluyoruz onun için bile kriterler var sayın vekilim. Ben çocuğuma Spinraza’nın birinci dozunu vururken ben çocuğumun damarlarında delecek yer bırakmadım sayın vekilim. Her yerini deldim çocuğumun. 10 tane tahlil bana verdiler, bu çocuğun tahlilini yapıp öyle getirin dediler, benim artık dayanacak gücüm kalmadı sayın vekilim.

Zolgensma isimli ilaç %95 kesinlikle 16 aile, kampanyasını tamamlayıp, şu an Amerika’da çocukları yuvarlanıyor sayın vekilim, oturmaya, emeklemeye başladı, benim kızım şu an başını kaldıramıyor, benim kızıma ben bir damla su veremiyorum sayın vekilim.

Şu an çocuğum yoğun bakımda 12 gün oldu benim çocuğum şu an yoğun bakımda ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Zolgensma isimli ilaç %95 kesinlikle 16 aile, kampanyasını tamamlayıp, şu an Amerika’da çocukları yuvarlanıyor sayın vekilim, oturmaya, emeklemeye başladı, benim kızım şu an başını kaldıramıyor, benim kızıma ben bir damla su veremiyorum sayın vekilim. Şu an kızım yutkunamadığı için maması burundan veriliyor sayın vekilim. Öyle bir mağduruz ki biz şu an, öyle bir hayatın içindeyiz ki; hayat kesinlikle demiyorum sayın vekilim, öyle bir hal aldık ki gecemiz yok, gündüzümüz yok her an tetikteyiz sayın vekilim. Ne gecem var ne gündüzüm var, hastane köşelerinde sandalyenin üzerinde biz yatıp kalkıyoruz eşimle. Ben kendim mühendisim, eşim hemşire ikimiz de işi bıraktık çocuğumuzu yaşatmaya çalışıyoruz. Ben devletimden, hükümetimden bu ilacın araştırılmasını istiyorum, 16 tane aile 2.5 Milyon $ toplayıp gittiler, peki bu aileler ile niye irtibata geçmiyor, bu çocuklar şu an yürüyor, emekliyor, yuvarlanıyorlar benim kızım şu an başını kaldıramıyor, şu an yoğun bakımda kendisi canı ile mücadele ediyor sayın vekilim. Ben bir baba olarak yalvarıyorum, sesimiz olun, kızıma nefes olun istiyorum, çok mağduruz sayın vekilim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki kaç aile Spinraza ilacını kullanıyor Eser Arı?

Spinraza ilacı 1400 tane SMA’lı ailemiz var diye biliyorum, SMA Tip 1 olanlarına veriliyordu, benim kızım Roza TİP 1 teşhisi konuldu, SMN 1 geni kesinlikle protein üretmiyor kasları.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Spinraza ilacı 1400 tane SMA’lı ailemiz var diye biliyorum, SMA Tip 1 olanlarına veriliyordu, benim kızım Roza TİP 1 teşhisi konuldu, SMN 1 geni kesinlikle protein üretmiyor kasları. Spinraza ilacı 75 bin € benim bildiğim, bir çocuğa vuruluyor bir dozu. 1400 tane çocuğa 15 günde bir Spinraza vuruluyor ilk 2 ay sayın vekilim. İlk 2 ay 4 doz veriliyor, ondan sonra kriterlere takılıyor, alamayan aileler var sayın vekilim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizin çocuğunuz kaç aydır Spinraza alıyor.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Benim çocuğum 3. Dozu aldı, ben 4. Doz da takıldım, benim çocuğum şu an yoğun bakımda ben şu an Cerrahpaşa’dan geliyorum, ben reçetemi yazdıramadım. Yoğun bakımda olduğu için reçete yazdırılmadı. 4. Dozu bana vermediler sayın vekilim sırf yoğun bakımda yattığı için.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Teşhis ne zaman konulmuştu çünkü teşhis çok gecikmemesi gerekiyordu, siz kaç günlükte teşhis konuldu.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: 3.5 aylıkken biz rahatsızlandığını farkettik hemen Genetik Tanı Merkezi’ne götürdük çocuğumuzu sevk ettiler, 4 hafta sonra 4. Aya girdiğinde çocuğumun tanısı konuldu ve kızım şu an 8 aylık, 4 aylık canı ile mücadele ediyor. 4 aydır onu hayatta tutma mücadelesi veriyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Şimdi bildiğimiz kadarıyla Spinraza ilacı da pahalı bir ilaç ama bir de onu temin etmek de zor çünkü bazı kriterler tutmayınca dediğiniz gibi şu anda yaşadığınız gibi Spinraza’yı da alamıyorsunuz. Öyle ki Zolgensma’yı aslında almayı talep ediyorsunuz, sizin için hayat kurtarıcı olacağı belli fakat şu anda bu para için de bir sanırım toparlayamadınız, bir kampanya içinde olduğunuzu biliyorum ama bu parayı temin edemediğiniz ve Amerika’ya gitme noktasında halen bir bekleme içindesiniz değil mi?

Benim kızım o ilaca %1 bile ihtimal olsa, % 1 bile olsa ben kızımı kobay olarak kullanmak istiyorum sayın vekilim, benim kızımı yaşatan %0.1 bile olsa ben bunu ülkemden istiyorum. Ben sosyal devlette isem bu benim hakkım. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıyım, sağlık, yaşamak benim hakkım.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Evet sayın vekilim çünkü bütün kapılar yüzümüze kapalı, hangi yere başvursak yüzümüze kapalı. Biz ne yapcağımızı şaşırdık. Benim kızım o ilaca %1 bile ihtimal olsa, % 1 bile olsa ben kızımı kobay olarak kullanmak istiyorum sayın vekilim, benim kızımı yaşatan %0.1 bile olsa ben bunu ülkemden istiyorum. Ben sosyal devlette isem bu benim hakkım. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıyım, sağlık, yaşamak benim hakkım. Bu haktan bizi mahrum edemezler sayın vekilim. Biz aileler olarak çok mağduruz, gerçekten çok mağduruz. Biz bu konuyu uzun süredir takip ediyoruz, 2 yıl önce ben bu konu ile ilgili soru önergesi verdim Bakanlığa cevap vermediler. Bakanlar Meclis’e geldiğinde bunları sözlü olarak sorduk yüzlerine ama “Ya SMA’lı bebeklerin tüm tedavileri yapılmaktadır Ömer Bey.” Diye bize cevap verdiler, biz bu cevabın doğru olmadığını biliyorduk çünkü sizlerin durumunu biliyorduk sıkıntılarınızı biliyorduk, hele ki bu 1 Ocak’da ki Milli Piyango çekilişinden sonra konu çok müthiş bir şekilde Türkiye gündemine geldi biliyorsunuz. Ben bununla ilgili bir tweet attım, “Milli Piyango’dan Varlık Fonu’na devredilen 75 Milyon TL SMA hastalarına harcansın.” Dedik ama bu sefer de bakanlar bizi ve diğer binlerce, milyonlarca tweet atan kişiyi “İlaç firmalarının oyununa gelmekle, kirli oyunculukla, Fetö’cülükle.” Gibi saçma sapan ithamlarla itham ettiler, siz bu son gelişmeyi son 3-4 gündür yaşadığınız gelişmeye ne dersiniz bir mağdur çocuk babası olarak?

Benim  harcım değil 2.5 Milyon $, asgari ücretin düşük olduğu bir ülkede ben kendimce yetemem bu parayı ben toplayamam sayın vekilim. Benim devletim bana el atması lazım, Spinraza veriyor, Spinraza’nın etkilerini de biliyorum, Spinraza sadece yaşam kalitesini arttırıyor ama hastalığın seyrini yavaşlatıyor ama tamamen kesin çözüm değil sayın vekilim

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Sayın vekilim ben bir mağdur olarak buna gündem değişikliği diyorum, kesinlikle bu ilacın etkisi var, yani ben merhametlerine, vicdanlarına sığınıyorum bu ilacın FDA tarafından İsrail hükümeti, Almanya hükümeti, Amerika hükümeti, Avusturya hükümeti yani hepsi kullanılmış bir şekilde çocuklarına buldular sayın vekilim ve %95’e varan sonuçlar elde edildi, ben Türkiye isem, ben madem büyük bir devletsem, sosyal bir devletsem ben bu ilacı çocuğum için istiyorum sayın vekilim, benim harcım değil 2.5 Milyon $, asgari ücretin düşük olduğu bir ülkede ben kendimce yetemem bu parayı ben toplayamam sayın vekilim. Benim devletim bana el atması lazım, Spinraza veriyor, Spinraza’nın etkilerini de biliyorum, Spinraza sadece yaşam kalitesini arttırıyor ama hastalığın seyrini yavaşlatıyor ama tamamen kesin çözüm değil sayın vekilim, bu dönemde vefat eden çocuklarımız var sayın vekilim. Araştırılmasını istiyorum. Spinraza’nın yan etkilerinin de görüldüğünü, araştırılmasını istiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki Eser Arı Sağlık Bakanı der ki: “Efendim bu ilaç Zolgensma daha deney aşamasındadır, çocuklara, bebeklere belki zararı olur, Amerika’da onaylanmamıştır o yüzden biz bunu gerekse aslında getiririz gerekmediği için getirmiyoruz gibi kelamlar etti.” Sağlık Bakanı’nın bu açıklamalarında soru işaretleri oluşturdu kamuoyunda. SMA aileleri çok fazla değil onlara çok fazla söz düşmüyor ama Sağlık Bakanı’nın bu sözünü milyonlar duyuyor, size de bir cevap hakkı doğdu, ne dersiniz Sağlık Bakanı’nın, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın bu sözüne?

Bu ilaç kesinlikle kanıtlanmış, bu ilaç Spinraza’dan kesinlikle, Spinraza bir protein sayın vekilim, protein çocuğa protein yükleniyor. Ankesörlü telefon düşünün, jeton atıyorsunuz konuştuktan sonra jeton bitiyor, bu çocuğun, benim çocuğum fizik tedavileri ile mama refleksi ile, terlemesi ile kesinlikle bütün proteini kaybediyor sayın vekilim.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Bu ilaç kesinlikle kanıtlanmış, bu ilaç Spinraza’dan kesinlikle, Spinraza bir protein sayın vekilim, protein çocuğa protein yükleniyor. Ankesörlü telefon düşünün, jeton atıyorsunuz konuştuktan sonra jeton bitiyor, bu çocuğun, benim çocuğum fizik tedavileri ile mama refleksi ile, terlemesi ile kesinlikle bütün proteini kaybediyor sayın vekilim. Benim çocuğum 1 ayda 800 gram verdi terlemekten, fizik tedaviden dolayı. Bu ilacı alan 16 tane aile var, biz 3-5 aile ile görüştük, şu an videoları izliyorum çocuk yuvarlanıyor, buradayken Spinraza alırken çocuk başını kaldıramıyordu, yuvarlanmıyordu şu an Amerika’da görüntülerini görüyoruz ve o kadar umutlanıyoruz ki Sağlık Bakanlığı’na ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na kesinlikle %1 bile ihtimal olsa sayın vekilim bu ilacın araştırılmasını, bilim kurulunun hemen bir an önce çünkü bu çocuklar 1 saniyesi bile çok önemli sayın vekilim. Hemen gündeme taşınmasını istiyorum sayın vekilim. Bu ilacı sosyal devletteysek lütfen hepsinin merhametine sığınıyorum, vicdanına sığınıyorum, bu ilacı getirin %1 bile ihtimal varsa biz çocuğumuzun üzerinde denemiş bile olsak görmek istiyoruz, aileler olarak karşı değiliz istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ben bir doktor olarak geciken tedavinin ne kadar kalıcı hasarlar oluşturduğunu çok iyi bilirim. Geciken tedavi kalıcı hasarlar oluşturur, geri dönüşümsüz hasarlar oluşturur sonradan o tedaviyi verseniz bile alabileceğiniz faydayı alamayabilirsiniz bu çok önemli, ben şunu da çok iyi biliyorum Zolgensma Amerikan İlaç Dairesi, FDA tarafından da onaylanmış, Bakanın dediği gibi onaylanmamış bir ilaçta değil, sizin bu ilacı denemekten başka çareniz yok, ilacın yan etkisi şu olur bu olurdan ziyade çünkü çocuk ölüme doğru gidiyor, şu hale bırakılırsa, görünen o ve bu ilacın temini çok önemli, peki şunu da sormak isterim çocuğun fizik tedavi ihtiyaçları, öksürük ile ilgili ilaçlarının ödemesi yapılıyor mu? Bunlar konusunda bir devlet ödemesi alıyor musunuz?

Ben tükendim, ben montumu satıyorum sayın vekilim, montumu sattım. Ben montumu sattım kermeste. Ben eşimin ayakkabılarını çocuğumun giymediği ayakkabıları canlı yayınlarda satışa çıkardım sayın vekilim, ben daha ne yapabilirim? Daha nasıl sesimi çıkartabilirim? Şaşırdık sayın vekilim inanın evde psikolojimiz alt üst oldu ne yapacağımızı bilemez durumdayız

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Benim çocuğum bu tanıyı aldıktan sonra doktorumuz bize hemen cihazların alınmasının gerektiğini söyledi sayın vekilim. Ben cihaz almaya gittiğimde SGK tarafından karşılanıyor mu dediğimde “Hayır kesinlikle karşılanmıyor.” dediler, 40 Bin TL’lik bir cihaz. Öksürtme cihazı 40 Bin TL. Ben çocuğuma gelen çeyrek altınları satarak ben onun makinesını aldım sayın vekildim, cihazlar aldım, asprin cihazı aldım, nemlendirici cihazı aldım, oksijen cihazı aldım, ben tükendim, ben montumu satıyorum sayın vekilim, montumu sattım. Ben montumu sattım kermeste. Ben eşimin ayakkabılarını çocuğumun giymediği ayakkabıları canlı yayınlarda satışa çıkardım sayın vekilim, ben daha ne yapabilirim? Daha nasıl sesimi çıkartabilirim? Şaşırdık sayın vekilim inanın evde psikolojimiz alt üst oldu ne yapacağımızı bilemez durumdayız şu an.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Anlaşılan hayatınız da alt üst oldu, şu anda bir arabanın içinden bize bağlanıyorsunuz, bir yerlerden gelip bir yerlere geliyorsunuz, hayatınız bir alt üst olma halinde geçiyor herhalde, neredesiniz nereye gidiyorsunuz?

Sosyal Güvenlik Merkezi beni aradı orada “Kesinlikle taburcu olmadan bu ilacı veremiyoruz.” Dediler bana, ben de şimdi hastaneye gidiyorum, çocuğum orada tedavi görüyor çünkü kendi doktoru vardı o kontrol altına aldı çocuğumu şu an yoğun bakım ünitesinde enfeksiyon, ciğerine mama kaçmasıyla, yutkunamadığından dolayı bir damla suyu veremiyorum.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Ben şu an Cerrahpaşa’dan geliyorum sayın vekilim, kızımın 4. Doz başvurusu için gittim yoğun bakımda olduğu için Sosyal Güvenlik Merkezi beni aradı orada “Kesinlikle taburcu olmadan bu ilacı veremiyoruz.” Dediler bana, ben de şimdi hastaneye gidiyorum, çocuğum orada tedavi görüyor çünkü kendi doktoru vardı o kontrol altına aldı çocuğumu şu an yoğun bakım ünitesinde enfeksiyon, ciğerine mama kaçmasıyla, yutkunamadığından dolayı bir damla suyu veremiyorum. Şu an hastaneye gidiyorum, çocuğumun başını beklemeye gidiyorum, kapının önünde beklemeye çalışıyorum, sesimiz duyurulana kadar bekleyeceğiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Allah yardımcınız olsun diyoruz, sizin sesinizi bugün duyurmaya çalıştık, tüm Türkiye kamuoyuna, dünyaya umarız ki bir çözüm bulunur, Roza bebeğimiz kurtulur gerçekten çok üzücü bir görüntü, yaşadığınız acıyı çok iyi anlıyorum bir anne baba olaral ilk çocuğunuz sanırım, bir çocuk sevinci yaşarken aniden büyük bir sıkıntı ve dramın içine düşmüşsünüz gerçekten çok zor, Allah yardımcınız olsun, biz sizin sesinizi duyurmaya devam edeceğiz ve  yetkililerin bu tavırlarını eleştirmeye de devam edeceğiz, çok basit bir teklifte bulunduk Eser Arı 75 Milyon TL sizin derdinizi çok fazla olmayan bu ailelerin derdini çözebilir aslında ama memleket biliyorsunuz bir yağma, talan ülkesi, o Varlık Fonu’na giden paralar nerelere harcanıyor onu da bilmiyoruz son olarak bize bu Varlık Fonu’na giden para ile ilgili talebinizi kamuoyuna iletir misiniz? Size belki çok acil ve hayat kurtarıcı bir destek olabilir, bu konudaki görüşünüzü alarak, programımızı kapatacağız.

Şu an giden ailelerin topladığı para bizi o kadar mutlu ediyor ki her iyileşen çocuk bizim çocuğumuz, o para bizim 5-10-20 çocuğumuzu bile kurtarıyorsa bu kesinlikle devredilmesi gereken bir para, bu bebeklerin parası, bizim paramız, biz kendi paramızı istiyoruz, biz kimsenin parasını istemiyoruz, bu para bizim, bu çocukların hakkı. Bu çocukların nefesi, bu çocukların yaşama şansı.

SMA’lı Roza Bebeğin Babası Eser Arı: Teşekkür ederim sayın vekilim. Tabi sayın vekilim bu açıkta kalan para kesinlikle ama kesinlikle bu çocuklara. Sayın vekilim bir çocuk bile kurtulursa bütün dünya kurtulmuş olur, o sevince bağlanıyoruz biliyor musunuz? Şu an giden ailelerin topladığı para bizi o kadar mutlu ediyor ki her iyileşen çocuk bizim çocuğumuz, o para bizim 5-10-20 çocuğumuzu bile kurtarıyorsa bu kesinlikle devredilmesi gereken bir para, bu bebeklerin parası, bizim paramız, biz kendi paramızı istiyoruz, biz kimsenin parasını istemiyoruz, bu para bizim, bu çocukların hakkı. Bu çocukların nefesi, bu çocukların yaşama şansı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Eser Arı ben tekrar size Allah yardımcınız olsun diyorum, elinizden gelen her türlü yardımı gündeme oluşturmaya çalışacağız sizler için haberleşmede kalalım, biz parti olarak da bu konuyu çok önemisiyoruz, bu konuda da Meclis’te ilk soru önergesi veren vekil olarak da konuyu çok önemsiyorum Allah şifa versin, Allah kötü haberlerden korusun diyoruz ve size veda ediyoruz iyi akşamlar, şifalar diliyorum.

Allah’ın yardımını ve sizlerin de desteğinizi diliyoruz, programlarımıza devam edeceğiz inşallah, haftaya Salı günü saat 21.00’de birlikte olana kadar hepinize hayırlı akşamlar diliyorum efendim hoşçakalın.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Evet değerli arkadaşlar bugün 3 konuğumuz vardı, 3 farklı konuda daha doğrusu 5 konuğumuz vardı, çıplak arama konusunda Anayasa Mahkemesi kararı dolayısıyla Av. Ayça Göray, Boğaziçi Üniversitesi’nin yaşadığı öğrencilerinin yaşadığı kayyım rektörü dolayısıyla 3 öğrenci arkadaşımızla görüştük Uğur, Dilruba ve Yağmur hanımlarla görüştük ve en son olarak da gündemde çok önemli, çok acı, çok üzücü bir gelişme olarak SMA hastalarına 75 Milyon TL’nin aktarılması ile o bebeklerin hayatının kurtarılabilmesi gündemini tekrar gündeme taşıdık, bu konuda zaten önemli bir gündem oluşturmuştuk ve bunu devam ettirmeye de niyetimiz var, biz ne desek boş, bir acılı babayı dinledik gerçekten söyledikleri çok önemliydi, çok yaralı, çok üzüntülü biz SMA’lı hasta bebek ailelerin yanında olmaya devam edeceğiz ve inşallah elimizden geleni yapacağız, tüm hak ihlallerine karşı duruşumuza da devam edeceğiz, Allah’ın yardımını ve sizlerin de desteğinizi diliyoruz, programlarımıza devam edeceğiz inşallah, haftaya Salı günü saat 21.00’de birlikte olana kadar hepinize hayırlı akşamlar diliyorum efendim hoşçakalın.

Yorumlar (0)