Dr. Gergerlioğlu TBMM’de basın toplantısında gündemdeki olayları değerlendirdi!

HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının çalışmamasını eleştirerek başladı. Gergerlioğlu şunları söyledi:

Vekil Haberleri 20.11.2021, 08:53
Dr. Gergerlioğlu TBMM’de basın toplantısında gündemdeki olayları değerlendirdi!

HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının çalışmamasını eleştirerek başladı. Gergerlioğlu şunları söyledi:

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı kesinlikle tek bir ihlale çözüm bulmuyor.

Cezaevlerinden sosyal yaşamdan gelen çeşitli hak ihlallerini size iletip, bunlara çözüm bulmaya çalışacağız, bunları tarihe not olarak düşmeye çalışacağız ve önemli bir işlevi yerine getirmeye çalışacağız çünkü Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı kesinlikle tek bir ihlale çözüm bulmuyor. Tek bir konuda bile ihlal vardır kararı çıkmıyor. Böyle bir ortamda biz tek başına Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak çalışmak zorundayız, bu ihlallere yüreğimiz dayanmıyor, kabullenemiyoruz ve birileri görevini yapmıyorsa onların bileceği iştir, bu dünyada ve öte dünyada verecekleri bir hesap vardır ama biz bunları burada bırakmayacağız ve sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

İster dindar ister dinsiz ister ateist ister Alevi Sünni olun bu ülkede bu topraklarda helalleşme sözü kadar sıcak, içten bir başka kelime bulamazsınız.

Gündemimizin ilk maddesinde Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme ile ilgili söylediği sözler var, bu sözleri çok önemli ve anlamlı buluyorum. Biz kısır siyasi çekişmelerden kurtulup, toplumsal değişim ve dönüşümü sağlamak zorundayız. Ben bir insan hakları savunucusuyum, barış için her türlü bedeli ödemiş bir insanım ve bu ülkede barış için, insan hakları için, toplumsal ılımlı değişimler için adım atan herkesi desteklerim, önceden de destekledim, şimdi de destekliyorum ve destekleyeceğim. Benim partimden olmasa da bana uzak bir kimlikte olsa, yakın da olsa kim olursa olsun “Barış, insan hakları” noktasında atılan tüm adımları destekliyorum. Helalleşme çağrısı aslında bir yüzleşme çağrısıdır, aslında hukuk önünde hesaplaşma çağrısıdır. Bu çağrıyı hafife alıp; “Helalleşme dini terimdir, biz dini terimlerle hareket etmeyiz.” Diyenlere söyleyecek sözüm var. İster dindar ister dinsiz ister ateist ister Alevi Sünni olun bu ülkede bu topraklarda helalleşme sözü kadar sıcak, içten bir başka kelime bulamazsınız. Çok değerli, önemli ve sıcak bir kavramdır. İnsanlar arasında bizim ilişkilerimizde de sıkıntılar olur, birbirimize küser darılırız, çatışırız, kavga ederiz ama en sonunda en güzel yol olan helalleşmeyi tercih ederiz. Bizim baskın çıkmamız mesele değildir, önemli olan helalleşmedir. Ne olacak? Biz haklı çıksak, baskın çıksak, karşımızdakini ezsek ne geçecek elimize? Önemli olan helalleşmeyi sağlayabilmektir, bu toplumda biz hepimiz helalleşmeyi sağlayabilirsek bu toplum gerçekten adım atar, ileriye doğru gider. Bundan hiç kimse gocunmaz.

CHP KHK zulmüne uğrayan binlerce insan ile görüşüyor, bunu bir HDP’li olarak destekliyorum, tebrik ediyorum

Ne CHP içindeki birtakım kesimler ne de CHP dışındaki birtakım kesimler. Hiç kimse bu sözlerden lütfen rahatsız olmasın, CHP önemli bir adım atarak, birtakım itirazlar geleceğini de bilerek, önemli adımlar atmaktadır. Ben yıllarca CHP’yi eleştirmiş bir insanım. CHP’nin statükocu ve içine kapanan anlayışı yıllarca eleştirmiş bir insanım ama eleştirmem demek şimdiki doğru adımını görmezden geleceğim anlamına gelmez. Bu adımları destekliyorum, çok değerli adımlardır, CHP’nin dindarlarla, baş örtülülerle, Kürtlerle, Aleviler, Sünniler ile her kesimden mağduriyete uğramış, her insanla, azınlıklar, Ermeniler, Rumlar ve diğer her kesimden insanla barışacağız, adım atacağız, Cumhuriyet adımı atacağız, devlet adımları atacağız demesi son derece önemlidir. Bazı adımları konusunda eleştiriler var. Bunları CHP devlet adına adım atacağını söylüyor, parti adına değil. Kendisine yakın olan kesimleri de kastediyor. Kendisine yakın ve uzak olan kesimler için adım atacağını söylüyor. Eğer ki biz iktidar olursak ister bize yakın ister uzak kesimlere doğru hamleler yapacağız. Gerek bizim yıllarca söylediğimiz konularda devletin adım atması gerekse de bize uzak olan kişilerin mağduriyeti konusunda bir söylem geliştirmemizde yine devletin adım atmasını sağlayacağız diyor. CHP KHK gerçeği ile de yüzleşmeye başladı, uzun süre bu konuda biraz atıl kaldılar, görmezden geldiler ama sonrasında adımlar atmaya başladılar. Şu anda CHP KHK zulmüne uğrayan binlerce insan ile görüşüyor, bunu bir HDP’li olarak destekliyorum, tebrik ediyorum. Bunlar çok doğru adımlardır çünkü bu ülkede KHK’lılara yönelik olarakta son 5 yıldır bir soykırım yaşatılmaktadır, bir politik kırım yaşatılmaktadır.

Biz bu ülkede kısır politik çekişmelerden kurtulup toplumsal barışı, insan haklarını yakalamak zorundayız.

İnsanlar işlerinden atıldığı yetmezmiş gibi özel sektörde çalıştırılmayıp yurtdışına çıkışları engellenerek hayatları karartılmaktadır. Bütün bunlara karşı CHP’nin adımlar atmasını son derece değerli buluyorum. Biz bu ülkede kısır politik çekişmelerden kurtulup toplumsal barışı, insan haklarını yakalamak zorundayız. Bunu A’dan Z’ye tüm toplum kesimlerine söylüyorum. HDP’li, CHP’li, AKP’li, İYİ Parti’li, MHP’liye ve mecliste grubu olmayan tüm parti ve kesimlere söylüyorum. Helalleşme çağrısına ben de evet diyorum. Ben kendi şahsıma da adım atıyorum. Sn. Selahattin Demirtaş’da bugün önemli açıklama yaptı. Çok önemli değerler olduğunu söyledi. Partimizde bu açıklamayı değerli buluyor ve dediğim gibi biz öncesinde eleştirmiş olsakta CHP’nin bu adımlarını destekliyoruz, tasvip ediyoruz ve her kesimin helalleşmek için adım atması gerektiğini söylüyoruz.

Bu insanları cezaevine alınca başınız göğe mi erecek?

Bugünlerde çok önemli bir gündem var. Cezaevinden 19 ay öncesinde izne gönderilen açık cezaevinde kalan mahpuslar veyahut da kapalı cezaevinden açık cezaevine gönderilmek üzere olup açık cezaevlerinde izin ilan edilmesinden dolayı tahliye edilen kişileri Adalet Bakanlığı geri çağırıyor 30 Kasım’da. Bundan 12-13 gün sonra bu insanlar cezaevine girecekler. 19 aydır hayatlarını kurmuşlar, sosyal hayatta evlenip aile kurmuşlar, çoluk çocuk sahibi olmuşlar, iş kurmuşlar istihdam sahibi olmuşlar. Bütün bu hayatınızı bitirin sizi tekrar cezaevine alacağız deniliyor. Sosyal devlet bunu yapmaz. Cezaevine insanları koymanızın nedeni eğer ki ıslah edilmesi ise bu insanlar zaten ceza çekmişler, ıslah olmuşlar, dışarı çıktıklarında yeni bir suça karışmamışlar, yurtdışına kaçmamışlar, sosyal hayatlarını devam ettiriyorlar. Peki bu insanları cezaevine alınca başınız göğe mi erecek?

Açık görüşler halen yasak, kapalı görüşler de 2 kişiden fazlasına izin yok!

Bu insanların hayatını alt üst ederek nereye varacaksınız? Bize binlerce insan başvuruyor büyük bir perişanlık içinde. 30 Kasım’da izinlerin bitirilmesi konusu iptal edilsin diyorlar. Biz de katılıyoruz, izinler uzatılsın, bir taraftan da açık cezaevindeki izinleri bitiriyorsunuz, öbür taraftan kapalı cezaevlerinde en ağır covid tedbirleri uyguluyorsunuz. Açık görüşler halen yasak, kapalı görüşler de 2 kişiden fazlasına izin yok! Kapalı görüşlerde 1.5 saate varmasına rağmen yasal olarak süreç 30-45 dk insanları görüştürüyorsunuz. En ağır şekilde covid tedbirlerini uygularken açık cezaevine insanları neden gönderiyorsunuz? Ölmesi için mi bu insanları gönderiyorsunuz Sn. Abdulhamit Gül? Binlerce insanın vebalini nasıl kaldıracaksınız? Cezaevlerinde yüzlerce insan öldü. Covid nedeniyle de ölmeye devam ediyorlar. Çok ağır sağlık hakkı ihlalleri bize her gün geliyor. Bütün bunlardan sonra kalkıp siz 91 bin kişiyi cezaevlerine göndermeye çalışıyorsunuz olacak iş mi bu?

Biz açık cezaevi izinlerinin bitirilmemesi için önemli bir gayret sarf ediyoruz. Bugün ben size izinlerinin bitirilme ihtimali olan birçok kişinin mesajlarını okuyacağım, bana geldi. Daha binlerce mesaj oluyor, bir kısmını size iletmeye çalışacağım. Geçen gün Adil Yaşam Derneği Başkanı Muhammed Haluk Çavuşoğlu ile de bir program yaptım, mahkumlarla görüştüm, canlı olarak konuştuk. Çok büyük sıkıntı var. Adalet Bakanlığı, Aile, Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nı direkt ilgilendiren onbinlerce kişi için boş yere mesai harcamalarına neden olacak bir durum var. Bütün bunların engellenip, bakanlıkların hayırlı işler yapmaları yerine bu tür işlerle uğraşması ile vakit geçirecek yere izinlerin uzatılması gerekiyor.

“16 ay kiramı kim ödeyecek? En önemlisi 3 çocuğuma kim bakacak intiharın eşiğindeyim.”

Elimizde birçok belge var, izinlerin uzatılmasına dair çok istek geliyor. Onları ben size okuyorum. “Ben ve eşim açık cezaevinde izinliyiz. Eşimin de benim kadar cezası var. 30 kasımda izinler bitecek deniliyor. Biz cezaevinde iken paralarımız mallarımız çoğunu kaybettik. En yakınımızdakiler bile çocuklarımıza bakıyorlar diye bir dünya paralarımızı aldılar çocuklarımla ben ilgileniyorum. Şimdi cezaevine gitmemiz gerekiyor. Şu anda para veremediğim için kimse bakmıyor. Çocuklarımla tekrar kavuştuk. Benden ayrılmak istemiyorlar. Perişan durumdayız. Şimdi ben gidersem evi nereye taşıyacağım? 16 ay kiramı kim ödeyecek? En önemlisi 3 çocuğuma kim bakacak intiharın eşiğindeyim. Bir de bugün haberlerde çıktı az cezası kalanlara denetim verilecek diye. 6 ay ya da 1 yıl cezası kalanlara denetim verilecek diye haber çıktı. Böyle bir yasa çıkarsa bizde yararlanalım. Yani mevcuttaki izinli kişilere vurursa ya biz faydalanamazsak yani bir sene denetim verilirse herkese verilsin o zaman benim 4 ayım kalır bir şekilde düzenim tam olarak bozulmaz. Ama sadece 1 yıl ve altı kalanlara verilirse biz faydalanamazsak benim ve çocuklarımın hayatı kararır. Sayın vekilim devlet büyüklerim beni ve tüm mahkumları affedin. Beni çocuklarından ayırmayın. Çocuklarım çok tatlı ayrılmak istemiyorum bizi ayırmayın.” Diyor bir vatandaşımız.

Dolar 11 TL’yi geçti. Felaketi yaşıyoruz.

Başka meselelerde de bize başvurular geliyor. Esnafın hali perişan arkadaşlar! Bugün Dolar 11 TL’yi geçti. Felaketi yaşıyoruz. Üstü kapalı bir devalüasyon yaşıyoruz. Esnaf bitik durumda. Bunun etkileri çok daha yaygın ve vahim olarak kısa bir süre sonra ortaya çıkacak. Size esnaflardan örnek vereceğim. Bir fırıncı bana ileti gönderdi. “Sayın üstadım ben mahalle fırıncısıyım. 7 aydır fırını açmışım. Ben fırını açmaya başladığım zaman un fiyatı çuval başı 150 TL idi. Aradan 7 ay geçti şimdi bana gelen un fiyatı çuval başı 255 TL. Bugün un bayisi beni aradı: “Un fiyatı fabrikada 300 TL’yi bulacak en kısa zamanda al.” Allah rızası için sorun bakalım bu hükümet bizden ne istiyor canımızı mi istiyor ne istiyor? Vallahi zor durumdayız billahi zor durumdayız. Onlara hakkımızı helal etmiyoruz. Hakkımızı helal etmiyoruz. Hakkımızı helal etmiyoruz.” Diye 3 kez yazmış fırıncı kardeşimiz. Biz bunun gibi sözlerin binlercesini duyuyoruz esnafımızı dolaştığımızda, insanlarımızla sohbet ettiğimizde. Bu nasıl bir sorumsuzluk? İstifa edip, çekilin şu iktidardan hem siz kurtulun hem de biz kurtulalım. Nedir bu yaptığınız? Beceremiyorsunuz, yönetemiyorsunuz, çekin gidin diyoruz size. Böyle felaket bir durum mu olur? Çocuk oyuncağı mı? Daha dün 8.5 TL idi dolar. 11 TL oldu. Olacak şey mi bu?

Sn. Lütfi Elvan Evim Mağdurlarının durumu ne olacak?

Bürokratlar bir şey söylüyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın umurunda değil kendi bildiğini okuyor. Bürokratlar bunun karşısında ya görevden alınıyor ya istifa ediyor! Hiçbir çözüm bulunmuyor, dolar almış başını gidiyor. Doların başını alıp gitmesi ne demek? Her 10 Kuruş Dolar artışında 45 Milyar TL borcumuz artıyor. 45 Milyar TL borcumuz artıyor; biz bunlarla EYT’lilerin sorunlarını, KHK’lıların sorunlarını çözebiliriz ve daha birçok sorunu çözebiliriz! Biz sorunları çözelim dediğimizde Evim mağdurlarının sorunlarını Maliye Bakanı bize cevap veremiyor. Geçen hafta sordum Maliye Bakanı’ndan cevap yok! Kendisini arıyoruz, telefonlarımıza dönmüyor. Sn. Lütfi Elvan Evim Mağdurlarının durumu ne olacak? Tüm ekonominin durumu ne olacak? İnsanlar aldatılmış, doğru dürüst iktidar yok, aç gözlü firmalara teslim etmişsiniz, 54 bin Evim mağduru perişan durumda, ekonomi batmış durumda, paraları gün geçtikçe değersizleşiyor, hiç kimse bir hesap verme tavrında değil. Bütün bunlardan sonra görevinize devam ediyorsunuz nasıl oluyor bunlar?

“Silivri Cezaevi’nde 42 aydır tutuklu. Bizi anlayacağınızı, sesimizi duyurabileceğinizi düşünerek size yazıyorum”

Cezaevi şikayetlerine devam ediyoruz. “Eşim Silivri Cezaevi’nde 42 aydır tutuklu. Bizi anlayacağınızı, sesimizi duyurabileceğinizi düşünerek size yazıyorum. Eşim 7 No’lu cezaevinde kalıyor. Koğuşu yeni değişti. Bir koğuşta 45 kişilermiş. 3 kişi koridorda yatıyor. Kalabalık oldukları için yemek verilmiyor. Eşimin sürekli başı dönüyor. Revire çıkartmıyorlar. Yeterli yemek gelmediği için yeterli beslenemiyorlar. Hepsi çok zayıfladı. Sıcak su uzun süredir verilmiyor, havalar soğudu buz gibi soğuk suyla duş alıyorlar. Hastalanmalarından çok endişe ediyoruz. 2 yıla yakın bir süredir açık görüş yapamıyor oğlum en son 4 yaşında babasına sarılabilmişti. 6 yaşına geldi babasına sarılamamaktan çok üzgün. Kantin çok pahalı olduğu için maddi gelirleri çok az sayın vekilim. Birde ben hiçbir gelirim olmadığı için Aile Bakanlığına çocuk eğitim yardımına başvurdum. Normalde olumlu karşılanmasına rağmen eşim Fetöden yattığı için bize yardım verilmedi. Bunları duyurup mağduriyetimizin giderilmesine yardımcı olabilir misiniz?” diyor bir hanım.

Birçok öğrenci bursa varan vaatlerle ajanlık teklifi alıyormuş.

Yine “Ben Berfin Hanalp 12.11.2021 tarihinde saat 13:06'da şahsi numaradan bir telefon aldım. Arayan erkek kendisinin polis olduğunu benimle Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampüs karakolunda görüşmek istediğini söyledi. Resmi olmadığını belirtip neden geleyim diye sordum. Gelince öğrenirsin dedi, bahsettikleri yere gittim. 3 sivil giyimli erkek beni bir odaya aldı Beni buraya iyi niyetle çağırdıklarını söyleyip arkadaş olursam yurttan atılmayacağımı, okulda bir sorun yaşarsam çözebileceklerini ve notlarıma yardımcı olabileceklerini söylediler. Benden istedikleri ajanlık yapmamdı. Kabul etmediğimi belirtmeme rağmen sık sık arkadaşlık kurmak istediklerini söylediler. Bunun yasal olmadığını, suç duyurusunda bulunacağımı söylediğimde, istersen bulun diyerek rahat bir tavır sergilediler. Kapalı bir odada polis olduğunu iddia eden 3 erkek resmi olmayan bir şekilde beni sorguya aldılar. İddiaları akademisyenlerle ve yurt idaresiyle iş birliği yaptıklarıydı. Eğer bu kişiler polis ise Yüzüncü Yıl Üniversitesi yönetimi nasıl bir cevap verecek? Yurt idaresi nasıl bir cevap verecek? Polis olduğunu iddia eden bu kişilerin ilk vakası da değil. Birçok öğrenci bursa varan vaatlerle ajanlık teklifi alıyormuş. Polis değillerse kampüste dolaşan bu kişiler kimler? Öğrencileri nasıl hukuksuz bir şekilde sorguya alıyorlar?” diyor Berfin Hanalp var mı cevabınız? İçişleri Bakanı; nedir bu işler? Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Rektörlüğü nedir bu işler? Ne yapıyorsunuz? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Ahmet Kardaş Diyarbakır açık ceza infaz kurumu yüzde 90 fiziksel engelli raporum mevcut.

Yine vahim bir başvuru; cezaevi izinleri ile ilgili. “Ben Ahmet Kardaş Diyarbakır açık ceza infaz kurumu yüzde 90 fiziksel engelli raporum mevcut. Daha önceki eski cezalarım sebebiyle adli tıp hayatımı cezaevinde tek başıma idamem edemem diye beni 2 kez tahliye etti. 16 yıldır yüzde 90 fiziksel engelliyim, yürüyemiyorum. Bağırsaklarım dışarıda torbada, sonda kullanıyor ve sürekli oturmaktan ve yatmaktan vücudumun çeşitli yerlerinde bası yaraları oluşmuş ve tedavi görüyorum. Diyarbakır açık ceza infaz kurumundan yaklaşık 5 ay önce 1 ay yattıktan sonra pandemi iznine yolladılar, 30 Kasım'da bu süre bitiyor ve geri gitmek zorundayım. kanunda engelli hakları ile ilgili hiç bilgim yok. Kime ne anlatabilir ve en azından yaralarım iyileşinceye kadar nasıl evde kalabilirim bilmiyorum. Gitmezsem iki gün içinde evden alıp kapalı infaz kurumuna atarlar daha beter olurum. Lütfen bana yardımcı olun.” Diyor. Düşünün %90 engelli bir insan. Bağırsakları torbada, böyle bir adam nasıl cezaevine gönderilecek?

Mülakatlarda çok dolaplar döndüğünü. İktidarın kendisinden olmayan öğrencileri işe almadığını çok net bir şekilde görüyoruz.

“Daha önce defaten dile getirdiğiniz bir konuyu tekrardan gündeme taşımanızı istiyorum. Ülkenin içinde bulunduğu bu namüsait duruma rağmen içimiz hala ilk gün olduğu gibi yanıyor. Biz, 2 yıl başarıyla polis meslek yüksekokulu okuyup ve mezun olup, buna rağmen yapılan bir mülakatla polis olamadık. bizim sayımız 5 binleri buldu. artık yapılan bu kanunsuzluğun durdurulmasını istiyoruz. bunu tekrardan dile getirirseniz çok seviniriz.” Demiş biz de buradan bu konuyu gündeme getiriyoruz. Nedir bu işler? Mülakatlarda çok dolaplar döndüğünü. İktidarın kendisinden olmayan öğrencileri işe almadığını çok net bir şekilde görüyoruz. Her gün bunlarla ilgili soru önergeleri veriyoruz, taş duvar bakanlıklar çünkü pişkin pişkin yaptıklarını örtbas etmeye çalışıyorlar!

Turgay Deniz için hangi sağlık işlemlerini yapıyorsun Adalet Bakanlığı. Soru önergesi ile de yazılı olarak da soruyorum

“Turgay Deniz Tüberküloz hastası sol ve sağ Akciğer İflas Sol Akciğer Solunum Yoluna 11-12 Yıla Yakındır tüp Takılı. 1 Yıldır Tutuklu Metris'ten Silivri'ye ardından Bandırma'ya Sürgün Edildi. Doktorlar Cezaevinde kalamaz evde ve hastanede sürekli tedavi görmesi gerekiyor demesine rağmen serbest bırakılmıyor.” Turgay Deniz için hangi sağlık işlemlerini yapıyorsun Adalet Bakanlığı. Soru önergesi ile de yazılı olarak da soruyorum, buradan da soruyorum.

Can Kaba ve Şura Başer, Eren Yılmaz için adalet!

“10 Kasım 2021 sabah saatlerinde Can Kaba ve Şura Başer, Eren Yılmaz’ın mahkemesine katılmak üzere İstanbul Bakırköy Adliyesi’ne gittiler ve adliye önünde gözaltına alındılar. Bahsi geçen gençler Osmaniye Karakoluna ve aynı gecede Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüler. Bu süre içerisinde polisler Can Kaba ve Şura Başer’in ebeveynlerine sürekli çelişkili bilgi aktarmış ve gençlerin akıbeti hakkında doğru bilgi vermemişlerdir. Emniyette iki gün gözaltında bekletildiler. 12 Kasım 2021 Cuma günü ifadeleri alındıktan sonra Can Kaba Eskişehir H tipi cezaevine., Şura Başer ise Eskişehir L tipi cezaevine gönderildiler. Dosyada gizlilik kararı olduğundan avukatlarımızın ilgili dosyaya erişimi bulunmamaktadır. Avukatımızın beyanına göre gençler adına asla dayanmayan, düzmece bir dosya hazırlanıp gençlerin ifadeleri dikkate dahi alınmadan haklarında hemen tutuklama kararı çıkarılmıştır. Bu gençler adil paylaşım peşinde olan, adil bir düzen isteyen, ezenlerin karşısında ezilenlerin yanında olan; uyuşturucu çetelerine, faşist üniversite yönetimlerine, ülkemizin genç kızlarını fuhuşa zorlayan düzene karşı çıkan ve tüm bu çarpık düzen içinde gençliğin yozlaşmasına karşı çıkan gençlerdir.” Diyor yakınları. Bu tür keyfi gözaltı ve tutuklamaların bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Cezaevi gözlem kurulları ikinci bir mahkeme gibi çalışmaktadır.

“Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 26.02.2018 tarihinde tutuklanan ve 6 yıl 3 ay ceza alan 03.11.2021 tarihinde denetimliği dolan ve cezaevinde kurula çıkarılan oğlum Recep Sevinç kuruldan “Program kullandın mı?” sorusuna “Kullanmadım.” diye yanıtladığı için kovulmuş ve 3 ay sonra olan kurula tekrar çıkarılacağı söylenmiş. Denetimli serbestlik zamanı gelmesine rağmen bu hakkı kendisine verilmemiştir.” Cezaevi gözlem kurulları ikinci bir mahkeme gibi çalışmaktadır. Zaten siz bu ithamlardan dolayı bu insanları cezaevine atmışsınız, cezaevinden çıkma zamanı denetimli serbestlik zamanı geldiği zaman tekrar mahkeme ediyorsunuz ve cezaevine girmeden önce mahkemede sorulan soruları sormaya başlıyorsunuz. Bu ikinci mahkemeden başka bir şey değildir.

Kürtçe konuşmak zorunda kaldığı için gardiyanlar tarafından dövülüyor.

“İlyas Arat diye bir kardeşimiz cinayetten içeri girmiş 6 seneye yakındır içeride annesi Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşmak zorunda kaldığı için gardiyanlar tarafından dövülüyor ve işkence yapılıyor ailesinden aldığım bilgi tek odalı bir hücrede yatırıyorlarmış. Balıkesir Bandırma Cezaevi’nde yatıyormuş.” bunun için bizden Meclis gündemine taşımamızı istemişler. Anne Türkçe konuşamadığı için Kürtçe konuşmak zorunda kalan bir mahpustan bahsediyoruz arkadaşlar. Hangi suçtan, hangi ithamdan girerse girsin. Bir mahpusun cezaevinde yakınları ile görüşme, iletişim kurma vakti vardır. Türkçe bilmiyor o yaştan sonra da Türkçeyi öğrenemez. Ne yapacaksınız? Bu insan annesi ile konuşmasın mı? başka türlü nasıl anlaşacaklar? 21.Y.Y.’da 2021 yılında hala daha bizlere bunları konuşturmayın!

Ev sahipleri istediği gibi %100 oranlarında kira mı arttırsın?

İstanbul’da kira fiyatları felaket bir halde, bize bu konuda da çok başvuru geliyor. “Dehşet derecede artmış durumda, asgari ücret 2800TL, olan bir ülkede en düşük ev kirası en ücra yerlerde 2 bin tl den başlıyor.” Diyor başvurucumuz. “3 bin den başlayıp 7 bine kadar çıkıyor depozito emlakçı bedeliyle birlikte korkunç rakamlar çıkıyor ortaya ayrıca ev sahipleri kiracı seçiyor memur bankacı ya da yabancı uyruklu olanları tercih ediyorlar ev sahiplerine yönelik bir yaptırım denetim bir sınır konulması gerekmiyor mu?” diyor. İktidar yetkililerine bunu soruyoruz. Ev sahipleri istediği gibi %100 oranlarında kira mı arttırsın? İstedikleri gibi kiraları arttırıyorlar, zam yapıyorlar. Vatandaş çıkamayacağı için vicdansızca bu fiyatları arttırıyorlar. “Asgari ücretle geçinen bir insan ki birçok işsiz kalan vatandaş var ne yapacağız sokakta mı yaşayacağız? Buna bir çözüm üretebilirseniz çok memnun oluruz.” Demiş vatandaşımız bize.

Bize hangi bedeli ödetirlerse ödetsinler ister hekimliğimizi ister vekilliğimizi alsınlar ister zindana atsınlar.

Çıplak arama vakaları gündeme getirdiğim, Türkiye kamuoyunun konuştuğu çıplak arama vakaları bitmiyor, bitmediği için de biz mücadeleye devam edeceğiz. Bunu da herkes bilsin. Bize hangi bedeli ödetirlerse ödetsinler ister hekimliğimizi ister vekilliğimizi alsınlar ister zindana atsınlar. Her türlü haksızlığı, her türlü engellemeyi yapsınlar biz ihlalleri, çıplak aramayı söylemeye devam edeceğiz, bunu da herkes bilsin. Bakın bir orta yaşlı kadın, çoluk çocuğu var, cezaevine girişte utanç verici bir şekilde çıplak aramaya uğramış. Oğlu bize aktarıyor. “Annem Figen Çapkur 24 Ekim günü Yargıtay mahkemesinin cezasını onaylaması ile birlikte polis ekipleri ile birlikte cezaevine gönderilmiştir. Karantina koğuşu adı altında hücrede tek başına 14 gün kalmış ve öncesinde çıplak aramaya maruz kalmıştır. Bunları anlatabileceği tek kişi büyük oğlu Taha Eren olmuştur. Babam Tahir Çapkur’un da cezaevinde bulunmasından dolayı 3 çocuk annesi annemin psikolojisi derinden etkilenmektedir.” Herkese bu çirkin çıplak aramayı yapıyorlar cezaevlerinde gözaltı merkezlerinde onur kırmak için boyun eğdirmek için utanç duyguları içinde bırakmak için yapıyorlar. Bunu yapanlar utansın ve biz de onların peşini bırakmayacağız, bunu böyle bilsinler!

“Bizleri bilerek sırf iş yurtlarında. Para kazanmak için ölüme göndertmeyin.”

İzinle ilgili sorunlar. “Covid 19 iznine çıkan bir hükümlüyüm 1 buçuk yıldır dışarı hayata alıştım, işimi kurdum ülkeme yararlı bir birey haline geldim. En ufak suç dahi işlemedim ıslah oldum. Ama gel gör ki bizi tekrar tabuta gönderiyorlar ıslah olan bir bireyi tekrar cezaevine göndermek tamamen hayatının her şeyini değiştirmektir. Biz sadece ailemizi düşünüyoruz biz ceza evinde köle değiliz olmak istemiyoruz. 12 Kasım 2021 saat 14.02 de CTE Genel Müdürlüğü’nü arayıp izinler tamamen iptal mi diye sorduğum da ve derdimi anlattığımda görevli personelin bana demiş olduğu cümle: “Eee zaten bir buçuk yıldır dışardasın 1 yılın kalmış git cezanı bitir ıslah ol.” Demesiydi ve zoruma gitti. Biz zaten ıslah olduk. Olmasaydık şu an cezaevindeydik. Bizleri bilerek sırf iş yurtlarında. Para kazanmak için ölüme göndertmeyin.” İş yurtlarında sömürerek bu mahpuslar üzerinden birtakım üretimler yapmak için mahpusları geri çağırıyorlar. Zaten biz bunun için de soru önergeleri veriyoruz. Ben de cezaevinde kaldım, o iş yurtlarında nasıl ucuz bir iş gücü, sömürerek iş gücü ile üretimler yapıldığını çok iyi biliyorum. Mahpuslar el mecbur diye bu üretimlere katılıyorlar ama bütün sosyal hakları ellerinden alınmış bir halde katılıyorlar. Şahıs devamla şunu söylüyor: “MHP Genel müdürlüğünü de aradım sayın Fethi Yıldız’ın danışmanıyla görüştüm aldığım cevap karşısında şok oldum. 'Adalet Bakanlığı’nın vermiş olduğu karar bu biz bir şey yapamayız.' Bu demek oluyor ki biz bir şey yapmıyoruz. Lütfen sayın vekilim yardım edin.” Hatem Erginyürek bunu söylüyor bize.

Bir kadın cilt kanseri, Sağlık Bakanlığı’na bildirmek istiyorum. İlik nakli yapılması lazım ve halen bekleniyor!

Bir başka başvuruda da bakın cilt kanserine yakalanmış bir hastanın acil durumu ile ilgili bir gündem yapmak istiyorum. Bir kadın cilt kanseri, Sağlık Bakanlığı’na bildirmek istiyorum. İlik nakli yapılması lazım ve halen bekleniyor! Ölüme gidiyor bu kadın, kurtuluşu için ilik nakli gerekiyor. Yakını diyor ki: “15 yıla yakın cilt kanseri hastası ablam var. İstanbul’da gitmediği hastane kalmadı hiçbir sonuç alınamadı ve artık iyice kötüleşti durum. Dermatologdan çıkıp hematolojiye geçti şu an Bezmialem Üniversite Hastanesi’nde hematoloji tarafından yatırılıyor. Vücudundaki deriler neredeyse hepsi kalkmış resimleri whatsapp ihbar hattınıza yolladım. Acı çekiyor doktorları bile artık bakamıyor. İlik nakli yapılması kararı verildi. 1 aydır hala cevap gelmedi.” Hastaneye de para ödüyorlarmış 15 bine yakın ve Sağlık Bakanlığı’ndaki nakil dilekçesinin hızlanmasını talep ediyorlar Müyesser Kart Bezmialem Üniversitesi’nde kalıyor. Bu hastanın durumu acil Sağlık Bakanlığı yetkililerine sesleniyorum, lütfen ilik nakli için acele hareket edin.

“Bir daha bağlamayacağız, nereye şikâyet ediyorsanız edin.” diyerek telefonları kapatıyorlar

7 yıldır tutuklu İlyas Arat’ın ailesi ile yaptığı telefon görüşmesi o sırada elleri cebinde diye gardiyanlarca kesilmiş. Bunun üzerine cezaevini aradığımızda: “Bir daha bağlamayacağız, nereye şikâyet ediyorsanız edin.” diyerek telefonları kapatıyorlar, mektuplarımız içeri ulaşmıyor, zindanlarda baskı zulüm var. Değerli arkadaşlar haftada bir size verilen telefon hakkı için telefon ederken elinizi cebinize soktunuz da ne olacak bundan? Böyle herkes her yerde hazır ol durumunda duracak. O mahpuslar zaten haftada 1 yapacakları telefon görüşmesini hafta boyunca iple çekiyorlar ve elin cebinde telefonunu iptal ediyorum, böyle bir şey olamaz, böyle bir sorumsuzluk olamaz. Hukuk ve adalet olmazsa cezaevinde keyfi yönetimler olursa oluyor. Biz bunu kimsenin yanına bırakmayacağız hukuk önünde.

15 Temmuz 2020 de gece 02:30 civarı evimize baskın yapar gibi geldiler. Eşim o günden beri tutuklu.

“Eşim Mehmet İbrahim Yazgan 2018 de kaçırıldı. Ağır baskı ve şiddet gördü. Kaçıran kişiler tarafından kötü muameleye maruz kaldı daha sonra bırakıldı. Birkaç ay sonra hastalandı. Hastalığını doktorlar bir türlü bulamadılar en son saç dökülmesi için gittiği doktor HIV virüsü içinde tahlil istedi. O sırada anladık ki hastalığı buymuş korktuk kimseye anlatamadık. Eşim bana kendisini kaçıranların bu hastalıklarda kendisini tehdit ettiklerini söyledi. Mahkemeleri oluyordu ama gidemedi. En son 15 Temmuz 2020 de gece 02:30 civarı evimize baskın yapar gibi geldiler. Eşim o günden beri tutuklu 5 yaşında bir kızım var o geceyi sorsanız hemen anlatır abiler babama kızdı diye. Eşim İzmir Karşıyaka’dan kaçırıldı. Kaçırılmayla ilgili hiçbir şey sormadım. Neler yaptıklarıyla ilgili zaten psikolojisi hiç iyi değildi. 18 Ekim 2021 İstinafın bozduğu 8 yıl cezayı tekrar verdiler. En son hastaneye götürüldüğünde sarılık çıktı ama halen bir şey yapılmıyor. Eşim şu anda Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmaktadır.”

Tutukluluk verince hakimler taltif ediliyor! Ülkedeki adalet bu arkadaşlar!

  1. Hukukçular Derneği eski Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve Av. Barkın Timtik ve diğer avukatların duruşmaları devam ediyor, halen tutuklular, tutuklulukları devam ediyor. Biz çok değerli hukukçu, çok nitelikli hukukçu Selçuk Kozağaçlı’nın mahkemede söylediği sözleri burada Meclis’ten tüm milletimize aktarıyoruz: “Hayatlarımızı çürüttüler hapishanede. Bu davanın 9. Yılındayız, bu davanın hiçbir aşamasında tahliye talep etmedim, sizden de etmeyeceğim. Bu dosyada 7 yıldır tutuksuz yargılanıyorum, 9 yıldır bütün duruşmalara katıldım, fiilen avukatlık yapmaya devam ettim Vareste tutulmayı da istemedim. Defalarca yurt dışına çıkıp geri döndüm.” ‘Biz senin yargılamadan kaçmandan korkmuyoruz, verilecek cezanın infazından kaçmandan korkuyoruz’ diyorsanız bu suçtur, ayıptır. Bizim bu dosyadan cezalandırılamayacağımız anlaşılınca bir minyatür dava açıldı. Tutukluluğumuz da o dosyadandır. Siz de tutukluluğun devamı kararlarına gerekçe olarak ‘Kaçma şüphesinin somut olguları var’ dediniz. Ama bu olguların ne olduğunu yazmadınız. Bugüne kadar tahliye kararı veren bütün hakimleri sürdüler. Ben şimdi size ne diyeyim?” düşünün öyle bir mahkeme var ki tahliye kararı verince hakimler sürülüyor! Tutukluluk verince hakimler taltif ediliyor! Ülkedeki adalet bu arkadaşlar! Bekir Mustafa tabuta eğilerek öte dünyadakilere: “Ben bu dünyada imam olmuşsam bu dünyanın durumunu sormasınlar söyle öte dünyaya.” Demiş ya işte böyle bu dünyanın durumu. “Hakkımda üç kere yakalama kararı çıktı. Birincisinde yurt dışındaydım. Dönüp geldim ama yine kaçma şüphesiyle tutuklandım. İkincisi, bir arkadaşımın evinde misafirdim. O da meslektaşımdı. Meslektaşımı gözaltına aldılar. ‘Seni gözaltına alınca çok gürültü çıkıyor. En son seni alacağız’ dediler. 59 gün sonra kaçma ve saklanma şüphesiyle tutuklandım. Üçüncüsü de tahliye edildikten altı saat sonra verilen tutuklama kararıydı. Heyetin karşısına çıktım ama kaçtılar. Beni gözaltına alacak polis bulamadılar. Gözaltına alınınca tekrar kaçma ve saklanma şüphesiyle tutuklandım. Ben kaçamıyorum, durum ortada. Ömür geçiyor, hayatlarımızı çürüttüler hapishanede. Ölüm orucunda hayatını kaybeden Ebru Timtik’in bir vasiyeti vardı: Adalet. Biz niye tutuklandık diye açlık grevi yapmadı. Haysiyetimizle, onurumuzla oynarsanız biz teslim olmayız. Direniriz. Bize adil davranmaya çalışın. Bu yapılmadığı için Ebru Timtik katledildi.” Diyor Selçuk Kozağaçlı. Barkın Timtik de: “Siyasi sebeplerle tutukluyuz. Hiçbir dosyada bize somut bir olay yöneltilmedi. Böyle olsaydı belki ceza yargılaması yapılıyor olurdu. Zamanımız çalınmadı sadece, canımız alındı bizden.” Diyor Barkın Timtik. Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in fotoğrafları burada. Kendilerini saygıyla anıyorum, mahkemelerine, duruşmalarına mümkün olduğu zamanlar katılıyorum ve çok ağır siyasi bir yargılamanın yapıldığını görüyorum, hukuki bir yargılama yok ortada. Çok iyi bir hukukçu Selçuk Kozağaçlı ve bütün bu ihlalleri bir bir mahkemeye anlatıyor. Diyecek tek bir kelime yok, mahkeme heyetinin bu zulüm dursun, bitsin diyoruz.

İkinci Brunson vakası, sessiz sedasız bir şekilde ülkelerine gönderilen daha dün cezaevinde olan kişiler bunlar. Bu ülkede adalet mi var?

Size skandal bir fotoğraf göstereceğim. İsrailli bir çift İstanbul’da Çamlıca kulesine çıkmış etrafın fotoğrafını çekiyor. Tayyip Erdoğan’ın evinin fotoğrafını çekti diye gözaltına alınıp tutuklanıyor. Neye uğradıklarını şaşırıyor bu turistler. Daha sonra nasıl oluyorsa ikinci Brunson vakası bu. İsrail devreye giriyor: “Verin bu turistleri, bu saçmalığı bırakın.” Diyor, apar topar cezaevinden çıkartılıp İsrail’e gönderiliyor. Memleketin haline bakın! Biraz evvel Selçuk Kozağaçlı’yı söyledik, hukuksuzca yargılanıp içeride tutuluyor ama bir siyasi baskı ile İsrail Devleti: “Bırakın bu insanları.” Dediği zaman tutuklanan insanlar 2 dakikada bırakılıp ülkelerine özel uçakla gönderiliyor. Daha sonra İsrail devleti de Erdoğan’a teşekkür ediyor. Memleketin hali bu! Böylesine skandal bir haldeyiz. Bu memlekette adaletin a’sı bile yok! Hal ortada. İkinci Brunson vakası, sessiz sedasız bir şekilde ülkelerine gönderilen daha dün cezaevinde olan kişiler bunlar. Bu ülkede adalet mi var?

“Gergerlioğlu’na mektup mu gönderiyorsun? Engelle. İhlalleri bildirmeyelim, Meclis’te okuyor.

Size çok vahim vakalar okuyacağım. Daha yeni geldi bu mektuplar; cezaevi idareleri bizim burada cezaevi ihlallerini anmamızdan dolayı rahatsızlar. Cezaevinden bize gönderilen bu mektupların bizim elimize geçmesini engellemek için mektupları engelliyorlar. “Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektup mu gönderiyorsun? Engelle. İhlalleri bildirmeyelim, Meclis’te okuyor. Bizi mahcup ediyor. Mektup gönderilmesin.” İslam İvrendi, Akçadağ Cezaevi’nden bize mektup yollamış. Engellenmiş. Damadı bize bildirmiş gönderdiği mektup gönderdi, insan hakları derneği yetkilileri cezaevine gitti ondan bilgi almışlar ve ancak öyle bilgiler geldi. Görüyor musunuz şu hali? Milletin seçtiği bir milletvekiline milletin ferdinin ulaştırmak istediği şikayetler Adalet Bakanlığı’nın Akçadağ Cezaevi aracılığı ile engelleniyor sadece Akçadağ mı? Her cezaevi bunu yapıyor. Bilmiyor muyuz? Biz ihlalleri net bir şekilde ortaya serdiğimiz için rahatsız olan bir Adalet Bakanlığı var, soru önergelerimize cevap vermiyor, veremiyor. Binlerce ihlali anlatıyoruz! İslam İvrendi’ye ne yapılmış? Burada anlatılıyor! Verilmeyen mektup burada! İHD aracılığı ile bu şikâyet bana gelmiş ve şahsın hali de vahim. Hepiniz insansanız, siyasi görüşlerinizi, kurumsal halinizi bir tarafa bırakın şu şikâyeti bir dinleyin! Bakın ne diyor: “Ben karaciğer nakilliyim, 10 tane ilaç kullanıyorum içeride. Çok zor sağlık ile ilgili bir halim var ve hastaneye sürekli gidip gelmem gerekiyor ama hastaneye gidişlerde çıplak arandığım için hastaneye gidemiyorum. Hareketimizi kısıtlayan koğuşlarda ranzaların yerini değiştirdiğimizde infaz koruma memurları geliyor küfürler ile eski haline getiriyorlar. Askeri bir kural dayatıyorlar bize. İtiraz ettiğimizde iyi halimizi yakıyorlar, denetimli serbestliğimiz, koşullu salıverilmemiz yakılıyor. Cezaevlerinde sonuna kadar kalıyoruz.” diyor İslam İvrendi.

Çıplak aramayı bırak çırılçıplak arıyorsunuz!

Akçadağ cezaevinden başka da var, başka şikayetler de var. Selahattin Korkmaz: “Gözaltında avukatla görüşürken polis kapıdan dinliyordu, muhbirliğe zorladılar. Akçadağ Cezaevi’ne girerken çırılçıplak arandım!” Güya yönetmelik değiştirmişler. Çıplak arama yerine detaylı arama diyorlar. Kardeşim haliniz bu! Çıplak aramayı bırak çırılçıplak arıyorsunuz! Nasıl bir utanmazlık? Nasıl bir hal anlamak mümkün değil! “İnfaz koruma memurları arasında düğme iliklemezsen, darp edip hücreye atıyorlar. Futbol oynadığımız yere taş atılıyor.”

Devlet biziz, diz çökeceksiniz, onursuzlar, kimliksizler.” diyor.

Candaş Bozkurt; tüm başvurular burada. “Irkçı infaz koruma memurları: “Devlet biziz, diz çökeceksiniz, onursuzlar, kimliksizler.” Diyor, dediklerine uymadığımızda sinkaflı küfürler ediyorlar, hastaneye her gittiğimizde küfürler eşliğinde çıplak arama yapılıyor.” Arkadaşlar burası nedir? Ortaçağ zindanları mı? Adalet Bakanlığı Akçadağ Cezaevi için de mi susacaksın? Binlerce soru önergemize sustuğun gibi Akçadağ Cezaevi için de mi susacaksın? Sağlık hakkını ihlal ediyorsun. Karaciğer nakilli 10 tane ilaç kullanan insanın hastaneye gitmesini önlüyorsun çıplak arama rezaleti ile. El insaf. Bütün evraklar burada, tüm belgeleri gösteririz. Tek bir iddiamı belgesiz göstermiyorum. Tüm başvuruları belgeli. Ayrıntılı uzun uzun okuyamıyorum ama biz belgesiz konuşmayız, biz ne konuşursak bu belgeler ile konuşuyoruz değerli arkadaşlar!

Sonuna kadar mücadele edeceğimize Kocaeli halkına Yukarı Hereke halkına buradan bildirmiş oluyoruz değerli arkadaşlar.

Kocaeli’nden de önemli bir ihlal başvurusu aldık. Kocaeli Milletvekili olarak Yukarı Hereke’deki vatandaşlarımızın canhıraş feryatlarını duyuyorum. Yukarı Hereke zaten sosyo ekonomik açıdan geri kalmış bir bölge. Vatandaşlarımızın çoğu asgari ücretli, zor koşullarda geçiniyor temiz havası olan bir yer ama buranın da havasını kirletecekler. Oraya bir çöp tesisi yapacaklar! İşte tesislerin fotoğraflarını bulduk. Tesis yapmaya başlamışlar, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yapıyor bunu ne mahalle muhtarına ne belediye üyelerine sormuş. Kafasından başlamış. Tüm belgeler elimizde. Orada yaşayan insanlara sorun, hukuksuz, yasaya aykırı işler yapıyorsunuz. Tüm fotoğraflar elimizde, hazırlıklara başlanmış. Bir çöp tesisi yapılıyor. Parti yetkililerimiz ulaştırdı bize bu fotoğrafları, yerinde de ziyaret edeceğiz ve bu hukuksuzluğa dur diyeceğiz. Kocaeli Akademik Odalar Birliği’nin raporu var elimde. Kocaeli’nde yapılması düşünülen Atık Bertaraf Tesisleri Yer Seçimi Raporu. Bununla ilgili raporda var. Tüm bunlara rağmen bu atık tesisi olayı devam ediyor! Tüm fotoğraflar elimizde, tertemiz bir doğayı mahvedecekler. Hepsini gösteremiyorum ama tüm belgeler elimizde şu gördüğünüz belgeler ve sit alanı içinde bu çöp tesisini yapacaklar. Yasaya aykırı, hukuka aykırı, insan sağlığına aykırı bir şekilde yapacaklar ve belediyenin çevre koruma daire başkanlığı Mesut Önem’in verdiği cevapta burada. Diyor ki: “Bu tesisi yapacağız, büyükşehir belediyesinin görevleri ve sorumlulukları arasındadır.” Diye itiraf etmişler, bunlar kabul edilecek şeyler değil. Sit alanı içinde böyle bir çöp tesisi kurulmaya çalışılıyor değerli arkadaşlar. Biz bununla ilgili bir soru önergesi veriyoruz ve bu insan sağlığını ihlal eden girişime karşı da sonuna kadar mücadele edeceğimize Kocaeli halkına, Yukarı Hereke halkına buradan bildirmiş oluyoruz değerli arkadaşlar.

Eşi 2 yıl tutuklu kalınca üç erkek evladına hem annelik hem babalık yapıyordu ve maalesef ki şu anda Murat Kılıç vefat etti.

Burada bir boyacının, badana yapan bir insanın fotoğrafı var. Gencecik bir insan. Bu insan Covid nedeniyle hayatını kaybetti aslında bir öğretmendi, KHK ile ihraç edilmişti ve badana, boya işleri yaparak geçimini sağlıyordu. Geçtiğimiz günlerde Covid’e yakalandı ve sınıfta olması gereken bir öğretmen; badanacılık yapan bir öğretmen maalesef hayatını kaybetti. Soykırıma uğratılan bir KHK’lılardan birisi daha hayatını kaybetmiş oldu. Murat Kılıç, eşi 2 yıl tutuklu kalınca üç erkek evladına hem annelik hem babalık yapıyordu ve maalesef ki şu anda Murat Kılıç vefat etti.

Yeniden mahkûm ediyorlar beni

Bize açık cezaevi ile ilgili çok yürek yakan başvurular geliyor. Diyor ki: “Vekilim hem mahkumum hem üniversite öğrencisi 3 gündür uyumadan, yemeden içmeden derdimizi anlatmaya sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Yarın sınavlarım başlıyor ve ben derslerime çalışamadım. Çünkü yeniden mahkûm ediyorlar beni.” diye bize sesli, yazılı, görüntülü başvuran vatandaşlarımızın sıkıntılarını buradan sizlere iletmeye çalışıyoruz değerli arkadaşlar.

TİHV’e başvuranların sayısı 4610 kişi! Düşünün! Sadece 2021’in ilk 10 ayında TİHV’e yapılan 815 başvuru işkence nedeniyle yapılıyor!

Az evvel ben size çıplak arama konusuna değindim, yetkililer bütün bunları hep inkâr ediyorlar ama bakın elimde Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın bir işkence raporu var. Net veriler, grafikler var! Çok net bir şekilde; 1 Ocak 2015-31 Ekim 2021 tarihleri arasında kendisi veya bir yakını işkence veya bir yakını işkence ve diğer kötü muamele gördüğü için TİHV’e başvuranların sayısı 4610 kişi! Düşünün! Sadece 2021’in ilk 10 ayında TİHV’e yapılan 815 başvuru işkence nedeniyle yapılıyor! Görün bunu. Daha bir şeylerin üstünü örtbas etmeye çalışanlara kaç bin belge gönderelim?

50 gündür cezaevinde Ayşe Özdoğan

50 gündür cezaevinde Ayşe Özdoğan. Aylardır onun perişan halini anlatıyoruz, hapise girmemesi gerektiğini aylarca söyledik, yıllarca söyledik ama hapse girdi, sonunda büyük bir zalimlik ve vicdansızlıkla girdi. İnfaz erteleme alması gereken 4. Evre maksiller sinüs kanseri olan bir hasta cezaevinde işkence çekiyor ve 48 gündür hala cezaevinde olacak bir iş değil. Yine ikinci kez şehirdeki Antalya’daki üniversite adli tıp kurumu yine cezaevinde kalamaz raporu verdi ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’na yollandı. İstanbul ATK’nın artık infaz erteleme vermesi lazım. Öncesinde de Antalya Adli Tıp Kurumu cezaevinde kalamaz raporu vermişti, İstanbul ATK bunu reddetmişti, ikinci kez Antalya ATK veriyor artık İstanbul ATK Ayşe Özdoğan hakkında infaz erteleme kararı vermelidir! Bu kadar net! Bir doktor olarak sağlık belgelerini, raporlarını inceledim. Nüks, metastas var ve halen bu hasta büyük bir işkence ile cezaevinde tutuluyor arkadaşlar! İnsanlık ölüyor! İnsanlık ayaklar altında.

Ebedin Abi Bünyan Cezaevi’nde “Ölürsen öl” denmiş.

Ebedin Abi Bünyan Cezaevi’nde “Ölürsen öl” denmiş. 26 yıldır mahpusum, kalp, şekerim var.Kalp damarlarımda tıkanma var, gereken stent işlemi yapılmıyor. Göğsüm ağrıyor. Erciyes Üniversitesi hastanesindeki Dr' a " düşersem ölürüm" dedim, Dr: "Ölürsen öl" dedi!!” Değerli arkadaşlar bu doktor hipokrat yeminini etmiş midir? Bir hekim olarak el insaf diyorum. Hasta hakları kurulu harekete geçmelidir. Nasıl doktorlar var? Bu doktorların bilgisi de var bizde! Meslektaşım olduğu için utanıyorum, böyle cevaplar nasıl verilir? Mahpus olduğu için, siyasi bir bakış açısı ile mi hipokrat yeminini unutuyorsun bu nasıl bir skandaldır? Bu hastanın raporlarını inceledim, diyabet ve kalp problemleri olan bir hasta, bu tür hastalarda kalp problemleri gizli ve sinsi seyreder ve aniden kalp krizleri yaşanır ve bu hastaya gereken kardiyak işlemler yapılmıyor.

Mahkemedeki hukuksuzluğun cezaevi versiyonuna paralel yapılanmasına devam ediyorlar.

Sincan 2 No’lu Cezaevi’nde Kobani davasından yatan arkadaşlarımız var. Ben de Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yattım, şu anda oradaki infaz koruma memurları benim zamanımda öncesinde hiç yapmadıkları bir uygulamaya başlamışlar! Sabah akşam sayıma gelirlerdi, orada olduğumuzu görmek için sayıma gelirdi ama şimdi uygulama değişmiş; sayımda koğuşta kaç kişi olduğunu görüyor, bununla yetinmiyor üst kata çıkıyor etrafa bakıyor, kontrol ediyor aşağı iniyor, bir taciz sergileniyor. Neden böyle yapıyorsun? Diye sorduklarında mahpuslar, arkadaşlarımız. “Artık böyle” cevabı alıyorlar. Mahkemedeki hukuksuzluğun cezaevi versiyonuna paralel yapılanmasına devam ediyorlar. Mahkemede bir hukuksuzluk, cezaevinde de bunun paralel yapılanması hukuksuzluğu da infaz koruma memurları yapıyor bu konuyu da takip edeceğiz ve bunlara izin vermeyeceğiz, soru önergelerimizle sorup takip ediyoruz. Cezaevlerini bu noktada hukuka davet ediyorum.

Figen Çapkur çıplak aramaya uğradığını beyan eden hanım. Orta yaşlı bir hanım, 3 çocuğu var ama onu bu utanç içinde bırakan bir Adalet Bakanlığı var ve maalesef ki bu çirkin uygulamalara devam ediyorlar!

Tevfik Kalkan 30 yıldır cezaevindeymiş. “Ne haram yemiş ne cana kıymıştım. Gençliğimi devlet kaybetti fakat gözlerime iyi bakın gülüşlerimi benden alamadılar. 25 yaşında girdim 55’inde cezamı doldurdum. Tekirdağ Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden sahte belgelerle tahliyem ertelendi ve en sonunda bütün bunları aşarak tahliye edildim.” Diyor Tevfik Kalkan. Bunlar gerçekten tarihe düşülecek notlar, bu insanların hakkı yerde kalmasın!

Eşim de tutuklu,5 yaş çocuğuyla yalnız bir anneyi gece yarısı götürmek neye sığar

Çocuklu anneler için bir yasa gelecekti o da gelmedi. “Eşim de tutuklu,5 yaş çocuğuyla yalnız bir anneyi gece yarısı götürmek neye sığar, her telefon görüşünde "Annem ne zaman gelecek?" diye soruyor, çocuklar cezalandırılmasın." diyor Fatih Yılmaz, Silivri 4 No’lu Cezaevi’nden.

Ağır tecritteyiz, 3 kişilik yerde havalandırmanın üstü bile telle kapalı

Cahit Günaha, Silivri Cezaevi’nden bize diyor ki: “Silivri 5'ten 7'ye nakledilirken çıplak arama dayatmasına maruz kaldım. Girişte eşyalarıma el kondu. Nemli, küflü, paslı bir koğuştayım. İç çamaşırlarım verilmedi. Ağır tecritteyiz, 3 kişilik yerde havalandırmanın üstü bile telle kapalı.” Düşünün havalandırma koğuşlarda bir insanın hava alabileceği bir yerdir ancak o havalandırmanın üstünü bile göğü görmesin o kuşlarla yakından bir teması olmasın diye tellerle kapatan bir anlayış var!

Zabit Kişi 108 gün boyunca kaçırılarak kendisini devlet görevlisi olarak tanıtan kişilerce işkenceye uğramıştı

Zabit Kişi bize tekrar mektup yollamış belgeler göndermiş. Diyor ki cezaevi öncesi kaçırılmıştı 108 gün boyunca kaçırılarak kendisini devlet görevlisi olarak tanıtan kişilerce işkenceye uğramıştı, biz bunu Meclis Başkanlığı’na önerge olarak sunmuştuk ama uğradığı korkunç işkenceleri anlattığı mektubunu Meclis Başkanlığı’na sunduğumuzda çok çok skandal bir cevap almıştık. “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan önergeleri işleme almıyoruz.” Diyordu, insanlar işkenceyi nasıl, nazikçe kibarca anlatacak anlamak mümkün değil. burada işkenceyi anlatan belgeler var, belgesiz kesinlikle konuşmuyoruz, Zabit Kişi bütün bunlar karşısında yaptığı suç duyurusu başvuruları. Neler neler yapmışız, kaç mahkemeye başvurmuş, kaç başvuru yapmış. Çok kasti bir şekilde tüm yaptığı suç duyuruları sümenaltı edilmiş ve bana ulaşıyor. Meclis’te benim sesimi duyur diyor çünkü adliyelerde suç duyurularımızın hepsi defalarca 3-4 yıldır bu suç duyurularını takip ettiğim halde hepsi sümenaltı edildi. Bir suç ortaklığı kollektif bir yapı ile karşı karşıyayız, tüm belgeleri gösteriyoruz, bu belgeler hiçbir zaman kaybolmayacak, bu ülkeye hukuk geldiği zaman bu belgelerle tüm hesaplar sorulacak bunu da herkes çok iyi bir şekilde bilsin!

Hakan Kanat Sincan Cezaevi’nde Tiroid kanseri!

Hakan Kanat Sincan Cezaevi’nde şu anda. Çok vahim bir hasta mahpus hikayesi var burada. Tiroid kanseri olmuş, 21 Ekim’de ameliyat olmuş, biz de hastaneyi arayıp sormuştuk durumunu başhekimden ama nasıl olmuşsa hasta çok hızlı bir şekilde dikişleri ile gönderilmiş, 35 civarında dikiş var boğazlarında, bu hali ile gönderilmiş bu kişi. Pis bir koğuşa gönderilmiş, ameliyat sonrası o koğuşu temizlemek zorunda kalmış o haliyle. Hakan Kanat’ın hali bu! Yakından takip ediyoruz, çok büyük çileler çekmiş onu da biliyoruz. Eşine gönderdiği mektup burada, o da uğradığı ağır hak ihlallerini anlatıyor. Onun da sesi olmaya devam edeceğiz. Yeni ameliyattan çıkmış bir hastayı pis bir koğuşa göndermek, ona gereken diyet yemeklerini vermemek, çok kötü hijyen ve sağlık koşulları altında bırakmak gibi bir zulme uğramış.

Bu zalimliktir, vicdansızlıktır başka bir şey değildir!

Daha öncesinde de gündeme getirmiştik. Anne baba tutukluluk zulümdür diyorum. Mehmet Özlem Demirtaş çifti ve 3 çocuğu var. Boynu bükük çocuklar, hangi anne babanın hangi vatandaşın şu fotoğrafı görünce vicdanı sızlamaz? Bu çocuklar boynu bükük bir halde kalmış, anne baba bir yıldan fazla tutuklu, en azından anne veya baba serbest bırakılmalı, bu çocukları mahvediyorsunuz, nesli mahvediyorsunuz biz bunları sonuna kadar söylemeye devam edeceğiz. Zalimlerin yürekleri titremiyorsa biz onların o yüreklerini titretmeye devam edeceğiz sonuna kadar söyleyeceğiz ve bir sonuç alacağız, bıkmayacağız usanmayacağız bunu da herkes çok iyi bir şekilde bilsin, yarın baba Mehmet Demirtaş’ın mahkemesi var umarım baba serbest bırakılır, çocuklar perişan bir durumda yakınları ile görüştüm 3 çocuğun da çocuk psikoloğu raporlarını okudum çok büyük sıkıntılar çektiklerini bir hekim olarak gördüm, olmaz böyle şey. Bir sosyal devlet anne babayı cezaevine atarak, 3 çocuğu sokağa atarak oluşturulamaz, bu mümkün değildir, bu zalimliktir, vicdansızlıktır başka bir şey değildir!

AK Parti iktidarı son çareyi sahte üye yapmakta buluyor.

Skandal bilgiler akıyor bize; tüm vatandaş başvurularını değerlendirdiğimiz için her türlü hak ihlali başvurusu bize geliyor. Artık çürümüş, kokuşmuş, yozlaşmış AK Parti iktidarı son çareyi sahte üye yapmakta buluyor. Vatandaş bize üye belgesini göndermiş, AK Parti’ye muhalif bir insan olmasına rağmen uyduruk, sahte bir şekilde üye yapılmış. Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara- Sincan Teşkilatı 2021/2 aktif üyesisiniz. “Ne üyesi ben üye olmadım. Kimlik bilgilerimi ele geçirip beni üye yapmışlar.” Diyor vatandaş. Olacak işler değil ama bunlarda hiçbir ahlak yok! Belgeler burada. Böyle birçok belge bize geliyor.

Dolar 11 TL’yi bulmuş durumda. İktidara ekonomik felaketi gör, çekil vatandaşı daha fazla uğraştırma!

Danıştay duvarına tosladı Süleyman Soylu

Danıştay’ın çok önemli bir kararı var. Bu tür olaylar oluyor, biliyorsunuz. Polis müdahale ediyor, insanları dövüyor darp ediyor o sırada insanlar cep telefonu ile çekiyor. Uyduruk bir karar çıkardı İçişleri Bakanlığı: “Video ile çekemezsin.” Gazetecilik yapamıyor, vatandaşlar cep telefonu ile çekim yapamıyor, İçişleri Bakanı kafasından böyle bir genelge çıkardı. Böyle kafadan iş olmaz ki! Danıştay bunu iptal etti! Biz genelge çıktığı zaman da söyledik; böyle saçmalık olur mu dedik! Kendi kafandan uyduruk yasalar mı çıkarıyorsun? Danıştay duvarına tosladı Süleyman Soylu, toslar tabi. Hukuk ile bir alakası yok ki. Zaten “Siz yıkın hukuk arkadan gelir.” Diyen bir İçişleri Bakanı.

Polonya-Belarus sınırında yüzlerce mülteci

İnsanlığa soruyorum; yiyecek almak için yüzlerce kişi etrafında toplanmış, Polonya-Belarus sınırında yüzlerce mülteci fotoğrafını görüyorsunuz ve ben soruyorum: “İnsanlık ne durumdasın?” Bu insanlardan bazıları yarın öbür gün ölebilir, sesimizi yükseltelim!

Sedat Peker birtakım yolsuzlukları söylediğinde; “Mafya lideridir, onun sözlerine nasıl itibar edersin?” diyorlar. İstediğiniz kadar örtbas etmeye çalışın, biz gerçekleri ortaya çıkarmaya devam edeceğiz!

Çevre Bakanlığı bütçe görüşmelerinde; bakana Sedat Peker'in "Bakanlıkta Süleyman Soylu'nun yakını Sadık Soylu'nun sözünün geçtiği ve bir bürokrata şantajla iş yaptırıldığı." iddiasını sorunca Bakan bize iftira ve hakaret sözleriyle saldırdı. Cevabını verdik. Savcılar susmuş, biz susmayız!” sonuna kadar bunu söylüyoruz. Bu iddialara cevap verin, Sedat Peker’in iddiaları karşısında herkes susuyor, bir insan eskiden ne halde olursa olsun ister suç işlesin ister işlemesin ihbar mahiyetinde birtakım sözler söylüyorsa savcılar harekete geçmelidir. “Mafya lideridir biz onun sözüne uymayız.” Bahanesine sığınmayın. Daha dün onlar Sedat Peker ile miting düzenlemiyor muydu? Utanın, haya edin! Bu insan daha dün AK Parti adına mitingler yapıyordu o zaman biz eleştiri yaptığımızda bizi görmezden geliyordunuz, bugün Sedat Peker birtakım yolsuzlukları söylediğinde; “Mafya lideridir, onun sözlerine nasıl itibar edersin?” diyorlar. İstediğiniz kadar örtbas etmeye çalışın, biz gerçekleri ortaya çıkarmaya devam edeceğiz!

14 saat çalışan moto kuryeyi iş disiplini bahane göstererek getir firması işten çıkarmış.

Bir genç Z kuşağından kurye. Ekonomik durumu protesto ettiği için 14 saat çalışan moto kuryeyi iş disiplini bahane göstererek getir firması işten çıkarmış. Getir firmasını protesto ediyoruz, milyonlarca kez izlendi bu sözleri gerçekten çok doğru sözler söyledi genç kardeşimiz fakat bütün bunlara rağmen işten çıkarıldı. Biz bu gencimizin yanındayız ve bu uygulamaya itiraz ediyoruz.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ırkçı, ayrımcı yeni bir sözü ile karşılaşacağınızı anlıyorsunuz. Bolu halkı böyle bir anlayışı nasıl tasvip edebilir?

Bir başka ayrımcılık sözü. Fotoğrafı gördüğünüz zaman fotoğraftaki insanın Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ırkçı, ayrımcı yeni bir sözü ile karşılaşacağınızı anlıyorsunuz. Bolu halkı böyle bir anlayışı nasıl tasvip edebilir? Olacak şeyler değil! “Yeni evlenecek taraflardan biri yabancı uyruklu ise nikah ücreti 100 bin TL olacak. İki Suriyeli, Iraklı Bolu’da evlenmesin, Bolu’da çoluk çocuk sahibi olmasın diye yapıyoruz.”diyerek suçunu da itiraf ediyor. Irkçılık, ayrımcılık bir suçtur. Utanç verici bir haldir! CHP’nin bu insanı ihraç etmesi gerekir, çok nettir! Eğer ki helalleşmek istiyorsa, ırkçılık yapan birisini de partisinden ihraç ederek insan hakları savunucuları ile de helalleşsin Sn. Kılıçdaroğlu’na da bu mesajı buradan iletiyorum. CHP’ye hiç yakışmıyor bu insanın sözleri!

Düzceli kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz

Düzce depremi yaşandı, Düzce depreminin 22. Yıldönümünü yaşarken dün Düzce’de bir deprem yaşandı tüm Düzceli kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz.

“TCDD Ankara- İstanbul hattında T26 tünelinin 1020 metresinin yapımındaki vurgunu tespit ettik”

CHP Zonguldak Milletvekili Değerli Deniz Yavuzyılmaz yolsuzlukları ortaya çıkarma açısından çok önemli işler yapıyor, takip ve tebrik ediyorum. “TCDD Ankara- İstanbul hattında T26 tünelinin 1020 metresinin yapımındaki vurgunu tespit ettik. Sözleşme keşif tutarı: 9.990.757 USD Şirkete ödenen tutar: 30.605.953 USD Fark: 20.615.196 USD!” böyle rezalet olmaz. Raporlar ortada olacak işler değil. Bütün raporları, belgeleri sunmuş Sn. Deniz Yavuzyılmaz. Burada Sayıştay belgelerinde var, tüm belgeler ortada. Tüm bu yolsuzluk, usulsüzlükler karşısında susan bir iktidar var çünkü onlar bu işlere ortak bunları çok iyi biliyoruz. Birtakım ortak yolsuzluk işleri yapılıyor ve böyle devam ediliyor. Sn. Deniz Yavuzyılmaz’ın bu iddialarını ciddiyetle araştırılması gerektiğini söylüyoruz.

Bugünkü işkencecilere söylüyoruz! Ey işkenceciler yarın öbür gün hukuk önünde yargılanmayacağınızı sanmayın, sizi de gelirler saklandığınız evde, yatak odanızın dolabından çıkarırlar.

Yıllarca inkâr ettikleri çıplak arama gerçeği ortaya çıktı, kendi yönetmeliklerindeki çıplak aramayı itiraf ettiler ve çıplak kelimesini detaylı olarak değiştirdiler. 1 yıl boyunca bunları inkâr ettiler sonunda benim dediğime geldiler. Çıplak arama var yönetmeliği değiştiriyoruz dediler. Biz bunlarla ilgili soru önergeleri verdik ama son olarak şunu hatırlatayım; Arjantin’de eski bir işkencecinin fotoğrafı, saklanmış. Polis onu arıyormuş, sonunda evde yakalanmış, yatak odasında dolaptaymış. Dolaptan çıkarken ki hali. Bugünkü işkencecilere söylüyoruz! Ey işkenceciler yarın öbür gün hukuk önünde yargılanmayacağınızı sanmayın, sizi de gelirler saklandığınız evde, yatak odanızın dolabından çıkarırlar. Yarın öbür günkü halinizi görün işte istikbaldeki haliniz budur!


Yorumlar (0)