5224 SAYILI SİNEMA YASASINDA DEĞİŞİKLİK TEKLİFİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

CHP’li Kadıgil, Mars Group ile yapımcılar arasında günlerdir süren tartışmaları ve hükümetin yasa tasarısını değerlendirdi:

Vekil Haberleri 09.01.2019, 15:00 09.01.2019, 15:00
5224 SAYILI SİNEMA YASASINDA DEĞİŞİKLİK TEKLİFİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

“İŞİN ESASI PASTADAN KİMİN DAHA FAZLA PAY ALACAĞI DEĞİL”

CHP PM Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sera Kadigil, 5224 sayılı ‘Sinema Filmlerinin Desteklenmesi ve Sınıflandırılması’ yasa tasarısı üzerine değerlendirmelerde bulunduğu bir basın toplantısı düzenledi.  Kadıgil, hükümet tarafından hazırlanan yasa tasarısını değerlendirdiği basın açıklamasında, sektördeki sendikalar, film yönetmenlerinin de görüşlerine ve çözüm önerilerine yer verdiği bir raporu da basınla paylaştı.

 Basın açıklamasına patlamış mısır ile gelen Kadıgil,  Mars Cinema Group ve yapımcılar arasındaki kriz günlerdir süren tartışmanın temelinde yatan nedenleri anlattı. “Bütün mesele bu patlamış mısır etrafında dönüyor aslında “ diyerek sözlerine başlayan Kadıgil; “Bugün özellikle AVM’lerde bulunan sinemalardan birine seyirci olarak gidildiğinde bir sinema biletine mısır ve içecek gibi promosyonlarla birlikte 40 TL civarı bir bedel ödenmektedir. Ya da örneğin bu 40 TL’lik paketi alırsanız ikinci bilet size bedava verilmektedir. Bu promosyonların ne zaman, ne şekilde uygulanacağı konusunda Mars Grubu kendisini tek yetkili olarak görmektedir. Normalde bilet satışının yapımcı ve dağıtımcı arasında %50-%50 şeklinde paylaşılması taraflar arasında yapılan sözleşmelerin ortak hükmü ve bu bağlamda genel sektör uygulamasıdır. Ancak dağıtımcı Mars Grubu tekel gücünü kullanarak bu promosyonları yapımcılara karşı şu şekilde uygulamaktadır; “Ben bileti 10 liraya satıyorum. Kalan 30 TL mısır ve kola bedeli. Yaptığım indirimi mısırdan değil bilet fiyatından yaptım. O yüzden bu 40 TL’den bilet için tahsil ettiğim ücret 10 TL, sana düşen da pay da bunun %50’si, yani 5 TL” dedi.

 “SORUNUN TEMELİNDE TEKELLEŞME YATIYOR VE HEPİNİZ ORADAYDINIZ!”

Sinema sektöründe yaşanan tekelleşmenin ciddi bir kriz oluşturduğunu ve bu krizin artık yönetilemez hale gelmesinden kaynaklı geçici çözümler üretildiğini ifade eden Kadıgil, yapımcıların da tekelleşme sürecine doğrudan ya da dolaylı olarak  katkı sağladıklarını belirtti.  Kadıgil sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Türkiye’de şu anda en büyük ve neredeyse tekelleşmiş bulunan dağıtımcı Mars Grubudur. Mars mevcut sinema salonlarının %44’ünü tek başına elinde tutmakta ve bu durum sinema filmi dağıtımında tekelleşmeye neden olmaktadır. Özellikle Rekabet Kurulunun kendi raportörlerinin raporuna ve doğrudan varlık sebebine aykırı şekilde uygun bularak izin verdiği AFM birleşmesinden sonra etkililiğini arttıran Mars Grubu başta AVM sinemaları olmak üzere salonların yarısına yakınını tek başına yönetmektedir. Bu şirketin tekelleşmesinde ise 5-6 yıllık bir sürenin ardından ancak bugün duruma isyan eden Yapımcılarımızın zamanında hiç seslerini çıkartmamış olmalarının etkisi de ne yazık ki yadsınamaz. Zira yeni değil, uzun zamandır filmlerini gösterime sokacak salon dahi bulamayan bağımsız sinemacılarımız görmezden gelinmiş, bu tekelleşmeye karşı itirazları dikkate alınmamış, gerek Bakanlık gerekse ticari iş yapan büyük yapımcılar tarafından gerekli girişimlerde bulunulmamış olup ne zaman ki büyük yapımcılar ile tekel dağıtımcı arasındaki paylaşımda makas açılmış, o zaman bir çare düşünmek yoluna gidilmiştir. Ancak sektördeki sorun pastadan kimin daha fazla pay alacağı meselesi değildir.” 

SANSÜRÜN YASAL MEVZUATI OLUŞTURULUYOR”

Kadıgil, Hükümetin hazırladığı ve bugün görüşülen yasa tasarının ana akım medyada günler öncesinde başlayan “pr çalışmasıyla” “Yapımcıların dertlerini Bakanlık/Meclis çözüyor” şeklinde kamuoyuna duyurulduğuna ve bu şekilde yasa tasarının içinde yer alan bazı maddelerin maskelediğine dikkat çekerek  sanat üzerindeki baskı ve sansürün yasal mevzuatının oluşturulduğuna vurgu yaptı.  Kadıgil; “Teklifin kamuoyunda günlerdir tartışılan kısmı bu şekilde olmakla beraber, sadece yapımcılar ve dağıtımcılar arasında yaşanan kriz değildir.  Değişiklik son derece olumsuz uygulamaları da beraberinde getirebilecek bazı riskli teklifler de içermektedir. Bu teklifle destek verilecek filmleri seçecek komitedeki sektör temsilcileri azınlığa düşürülmekte, tek karar mercii mevcut siyasi irade olacak şekilde düzenlenmektedir. Açık sansüre ilişkin düzenlemeler korunmakta, çekim izni verecek mercilerin görev alanlarının belirsizliği de yepyeni sansür mekanizmalarının önünü açacaktır” dedi.

Tasarının değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasına ilişkin herhangi bir objektif kriter içermediğine dikkat çeken Kadıgil,” Neye göre, hangi değerlendirme kriterlerine bağlı kalarak,  hangi filme ne kadar para verileceği tamamen keyfi bir uygulamaya tabi durumda. Türkiye’deki genel atmosferi düşündüğümüzde aslında hangi projelerin destekleneceğini hangi projelerin ise desteklenmeye uygun bulunmayacağı çok açık” dedi.

 

SEKTÖRÜN SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Kadıgil, “Bugün yaşanan soruna geçici çözümler arayan bir anlayışla yaklaşmaktan yani “yaraya pansuman yapmaktan” ziyade gelecekte sektörü tehlikeye düşürebilecek durumlara ve mevcut reel sıkıntılara karşı da tedbirlerin alınması gerekmektedir” diyerek  sektörün sorunlarının çözülmesi için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

 

Sinema sanatının gelişmesi isteniyorsa sadece sermaye sahiplerinin değil sinema emekçilerinin (yönetmenler, senaristler, diyalog yazarları, özgün müzik bestecileri, oyuncular, set işçileri vb.) de yıllardır yükseltmeye çalıştıkları sesleri duyulmalı, kendilerine asgari ve İNSANİ çalışma koşulları tesis edilmeli, setlerde can güvenliği sağlanmalı, sanatçıların ürettikleri eserler üzerinde hak ettikleri mali haklarının (telif hakları) sermaye tarafından gasp edilmesinin önüne geçecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

Nasıl ki dağıtımcıya karşı yapımcıları korumak adına bakanlığımız büyük bir hızla harekete geçebiliyorsa aynı hassasiyeti patronu durumdaki yapımcılar karşısında güçsüz ve hakkını savunamaz durumda olan sinema emekçileri için de göstermeli ve yıllardır talep edilen yasal düzenlemeleri de benzer hızda hayata geçirmelidir.

Hangi sinema eserinin ne şekilde ve ne kadar desteklenmesi gerektiğine siyasi irade değil, sinema sanatı ile iştigal eden sektör temsilcileri karar vermeli, kurul yapıları buna göre düzenlenmeli, kurullar her türlü siyasi baskıdan uzak ve özerk kurgulanmalı, desteklerin dağıtımı objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir kriterlere bağlanmalıdır.

Tüm bu tartışmalara konu yasanın varlık amacının ticari iş ve işletmelerden ziyade, sinema sanatını desteklemek olduğu gerçeği unutulmamalı, bağımsız sinemacıların ve bağımsız işleri gösteren salonların desteklenmesine öncelik verilmelidir.

Sanat ve sanatçı özgür, kurumları özerk olmalıdır. Devlet ise üstüne düşen ve Anayasal bir zorunluluk olan sanata destek işlevini göstermelik geçici çözümlerle, kendi uygun gördüğü kimselere kendi uygun gördüğü biçimlerde değil, layıkıyla yerine getirmelidir.

Yorumlar (0)