KILIÇDAROĞLU:GÖNLÜ YARALI MUTSUZ GENÇ NESİLLER OLUŞTU. BİZ ÜLKENİN ÖLEN HAYALLERİNİ SEYRETMEYECEĞİZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan Türkiye’yi öyle sisli puslu hale getirdi ki onu konuşarak bu karanlıktan çıkamayız. Düşündüm ki artık Erdoğan’ı konuşmanın anlamı yok. Zaten çirkin, küfürbaz dil onun dili. Biz o seviyeye inmemeliyiz. Ülkeyi öyle bir hale getirdi ki artık sadece kendisini konuşmanın hiçbir anlamı kalmadı. Tüm problemlerin kaynağı kendisi ama sadece kendisini konuşarak yol alamayız” dedi. “Gittiği hiçbir yerde zorunlu olmadıkça ne Erdoğan’ı ne de partisini konuşacağını” vurguladı.

SİYASET 18.01.2022, 16:39
KILIÇDAROĞLU:GÖNLÜ YARALI MUTSUZ GENÇ NESİLLER OLUŞTU. BİZ ÜLKENİN ÖLEN HAYALLERİNİ SEYRETMEYECEĞİZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan Türkiye’yi öyle sisli puslu hale getirdi ki onu konuşarak bu karanlıktan çıkamayız. Düşündüm ki artık Erdoğan’ı konuşmanın anlamı yok. Zaten çirkin, küfürbaz dil onun dili. Biz o seviyeye inmemeliyiz. Ülkeyi öyle bir hale getirdi ki artık sadece kendisini konuşmanın hiçbir anlamı kalmadı. Tüm problemlerin kaynağı kendisi ama sadece kendisini konuşarak yol alamayız” dedi. “Gittiği hiçbir yerde zorunlu olmadıkça ne Erdoğan’ı ne de partisini konuşacağını” vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Samimi bir şekilde ‘buraya helalleşmeye, barışmaya geldim’ diyeceğim ve diyeceğiz. Bu ülke hiçbir zaman harika olmadı bunu hepimiz biliyoruz, ancak ülke hiçbir zaman bu kadar adaletsiz de olmadı. Adalet kavramının yerlerde süründüğü bir dönem hiç yaşamadık. Erdoğan’ı artık konuşmanın anlamı yok, nasıl bir adalet sistemi getireceğiz onu konuşmanın zamanı, onu konuşmak istiyoruz. Başlamak için bugünden daha iyi bir zaman yok. Başlıyoruz ve kararlılıkla devam edeceğiz” diye konuştu.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.ANKA'nın haberine göre,Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

ONLAR BASKIDAN ÖZGÜRLÜĞÜN TADINA VARAMADILAR: İnanın çocuklar, motorlarımızı maviliklere süreceğiz, hep beraber, birlikte. Gittiğim her yerde ifade ediyorum. Önümüzdeki seçimlerin kaderini belirleyecek olan gençler, onlar demokrasiyi bizden daha çok istiyorlar. Çünkü onlar baskıdan özgürlüğün tadına varamadılar. Bizim de görevimiz, o motorları maviliklere sürsünler diye onlara her türlü desteği vermektir.

OSMAN KAVALA 1541 GÜNDÜR TUTUKLU, SORUNU ÇÖZMEK BİZE NASİP OLACAK: Osman Kavala… Adalet kadar değerli bir kavram yoktur dünyada. İnsanlık tarihi adalet için mücadele tarihidir. Bir kişinin haksız yere uzun süre hapiste tutulması en büyük adaletsizliktir. Kaldı ki adaleti dağıtmak için kurumlar oluşturmuşuz. Mahkemelerimiz var yetmemiş uluslararası kurumları koymuşuz. Anayasa’ya hüküm koymuşuz. Maalesef Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmadığını biliyoruz. Osman Kavala AİHM kararına rağmen 1541 gündür hapiste. Ama onun hapiste olması onun kişisel sorunu değildir, Türkiye’nin en temel adalet sorunudur. Bu sorunu çözmek de bize, Millet İttifakı’na nasip olacak.

İŞ BÜYÜRSE O AVUKATIN ADINI AÇIKLAYACAĞIM: Bir gerçeğe adalet camiasının dikkatini çekmek isterim. Genç bir avukata yetki veriliyor. Bütün rantiyeciler, rüşvetçiler, vurguncular, yolsuzluk yapanlar, 17-25 olayları, kendileriyle ilgili çıkan bütün olumsuz haberleri sosyal medyadan çıkarmak istiyorlar mahkeme kararlarıyla. Genç avukata yetki verildi biliyorum, bütün asliye hukuk hakimleri uyarıldı bunu biliyorum. ‘Bunun açtığı davaları kabul edeceksiniz’ diye talimat verildiğini biliyorum. Gerekirse iş büyürse, o avukatın adını açıklayacağım. Bizim gibi onlar da hani diyor da iktidar olunca diye. ‘İktidar olunca bizimle ilgili yolsuzluk dosyalarını nasıl yok ederiz...’ Sizin feriştahınız gelse yok edemezsiniz. Kul hakkının hesabını sormazsak biz niye iktidar oluyoruz? Bizim iktidarımızda cepleri doldurmak yok, iktidarımızda vatandaşın cebi dolacak kardeşim.

İSTANBUL’UN TRAFİK SORUNUNU ÇÖZMEK İSTİYOR. AMA BİR KİŞİ ‘BEN İMZA ATMAM’ DİYOR: Kara kış geldi, ama bizim belediye başkanlarımız ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. 187 bin 320 aileye nakdi yardım, 780 bin aileye gıda yardımı, 767 bin aileye ısınma yardımı, 476 bin öğrenciye eğitim kırtasiye yardımı, 545 bin kişiye ulaşım yardımı yapılmış; 29 bin 45 ailenin faturası ödenmiş. Toplam 2 milyon 794 bin 64 aileye yardım yapılmış. Toplam yapılan yardım miktarı 1 milyar 57 milyon 893 bin 500 TL. ama iktidar sahipleri belediye başkanlarımızın elini kolunu bağlamak istiyor. Metro hattı yapacak İstanbul, finansman altyapısını da oluşturmuş bütün sözleşmeler hazır, İstanbul’un trafik sorununu çözmek istiyor. Ama bir kişi ‘ben imza atmam’ diyor. Kıskanıyor belediye başkanını. Niye kıskanıyorsun, senin yıllardır çözemediğini belediye başkanımız çözecek. Finansmanı da buluyor. Devlet geleneği içinde zorluk çıkarmak yoktur. Burada ‘burnuma kokular geliyor’ diyorsan, zaten müfettiş ordun var. Verilmeyecek hesabımız yok. Biz hakka, yani halka hizmet ediyoruz.

DÜZCE'DE DEVLET NEREDE? İNSANLAR KANSER: Milletvekili arkadaşlarımız da çalışıyor. Bir şekilde sorunları parlamento kürsüsünden dile getirmek için çaba harcıyorlar. 11 Ocak’ta iki genel başkanımızın başkanlığında 26 milletvekili 5 Parti Meclisi üyesi Düzce’ye gittiler, halkın nabzını tuttular. Herkesle bir şekilde ilişkiye girdiler. Çözümleri onlara anlatmak için. Bir taksici, ‘depremden daha kötü durumla karşı karşıyayız, cebimde 400 lirayla güne başlıyorum, 300 lira kazanıyorum, onu da benzine harcıyorum, evime yarım kilo et götürüyorum’. Benim bilmediğim ama arkadaşların raporlarından öğrendiğim hava kirliliği açısından Düzce bir numara. Ama gizliyorlar. Eczacının söylediği ‘hava kirliliğinden hayatını kaybedenlerin sayısı trafik kazasından daha fazla, leblebi satar gibi depresyon ilacı satıyoruz, gün geçmiyor ki yeni bir kanser hastası haberi almayalım.’ Devlet nerede? İnsanlar kanser. Hayatını kaybeden insanların ‘sizdeni bizdeni’ olur mu? Oto sanayinde 24 yaşındaki Caner şöyle diyor, ‘Ben Düzce’de şimdiye kadar hiçbir belediye etkinliği görmedim, sosyalleşmek için civar illere gidiyorum, Düzce’nin ne kadar geride kaldığını görüp üzülüyorum.’ Düzce de görecek, nasıl pırıl pırıl iklime sahip olduğunu göreceksin. Sanatçıların konserlerini göreceksin. Sana o hakkı teslim etmek bizim görevimiz.

ÇİFTÇİ “AÇIM” DEDİ, İKTİDAR GERÇEKLE YÜZLEŞMEK İSTEMİYOR: Eskiden bu kürsüden ‘ya millet aç’ diye defalarca söylemiştim. Her seferinde ‘siz olayı abartıyorsunuz’ diye söylüyorlardı. En nihayetinde Ak Partilinin yaptığı toplantıda, yine Ak Partili çiftçinin çıkıp ‘arkadaş ben açım aç’ diye bağırması. Normalde yaşadığı sıkıntının dinlenmesi lazım. Gerçekle yüzleşmek istemiyor. ‘Açım mı dedin, atın dışarı.’ Ama biz bunu yapmayacağız. Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda göreceksiniz, bütün eleştirilere açık olacağız. Bir vatandaşımız şikayet ediyorsa onu dinleyeceğiz. Gerçek anlamda demokrasiyi, insan haklarını, hoşgörüyü getireceğiz.

ÇİFTÇİ VE SERVİSÇİNİN SORUNLARI: Taşımalı eğitim, 1 milyon 248 bin öğrencimiz taşımalı eğitimle okula gidiyor. Minibüs sahibi kişiler ihaleyle alır, taşıma işlemlerine başlarlar. Ağustos sonu rakamlarıyla bugünkü rakamlar arasında dağlar kadar fark oldu. Masrafları, bir tabloyu çıkardık, okumak istemem, TÜİK’ten indirilmiş rakamları görebilir isteyenler. Ama öğrenci basına 147 lira alınırken, bugün bunun maliyeti bugün 259 liraya çıkmış vaziyette. Taşıma işlemi yapan arkadaşların sorunlarına eğilmek hepimizin görevidir. Gerekirse o arkadaşları davet edin ‘Mecburen kontak kapatacağız’ diyorlar. Onların sorunlarını bir şekilde çözme konusunda iktidarı uyaralım, eğer uykularından uyanırlarsa. Çiftçilerimizin de sorunları büyük. Gübre fiyatlarından bahsetmeyeceğim. Elektrik fiyatlarından söz etmeyeceğim. Anayasa’ya göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devlet gerekli tedbirleri alır... Teşkilat kurulmuş, üç sosyal güvenlik kurumu birleşti. Bir yılda BAĞ KUR primlerine yüzde 45 zam yapıldı. BAĞ KUR primleri 2002’de 1.151 iken 1688 lira 88 kuruşa çıkmış vaziyette. Çiftçi yıllık 20 bin lira para ödemek zorunda sosyal güvenlik için. Daha acı olanı ise son bir ayda 35 bin çiftçi sistemden çıktı. Geleceğini güvence altına alması gerekirken prim ödemiyor. 2002’de 900 bin 691 kişi para öderken, Ekim 2021’de 500 bin 66 kişiye düşmüş durumda. Bunların geleceği açısından tam bir felaket.

AK PARTİ’YE VEYA MHP’YE SEMPATİ DUYAN VATANDAŞLARIMIZ EN YAKIN BANKAYA GİDİP FAİZİ SORSUN: Defalarca söyledim ki ‘devlet önyargıyla yönetilmez, devlet elinde sopa olan değil bizi kucaklayan tüzel kişiliktir ve hepimiz devletin güvencesi altında huzur içinde yaşamak isteriz.’ Huzur içinde yaşamanın yolu mutfaklarda bayramın olmasıdır. Dolabı dolu olmalı. Böyle bir tabloya ihtiyacımız var. Deneme sınama yöntemiyle devleti yönetmeye kalktılar. Vatandaş sanıyor ki Merkez Bankası’nda faiz düştü, bütün bankalarda faiz düştü. Tam bir aldatmaca. Rakamları çıkardım. Devlet borçlanırken faiz düştü mü? 5 yıllık devlet iç borçlanma tahvili yüzde 17’den yüzde 26’ya çıktı. Hani düşmüştü, hani nas vardı? Hani faiz haramdı? İki yıl vadeli dolar cinsinden borçlanma var, yüzde 3’ten 6’ya çıkmış vaziyette, yüzde 100’lük bir artış var. Bunun anlamı şu: Merkez Bankası’na gidiyorsun, faizle alıyorsun, yüzde 14’ten alıyorsun, yüzde 24’ten satıyorsun. Daha fazla faiz ödeniyor. Ve bunun tamamı da sonunda milletin sırtına yıkılıyor. Bu hazinenin ödeyeceği, gelelim vatandaşa. Öyle ya faiz düştü diyorlar. İhtiyaç kredisi yüzde 29’a çıkmış vaziyette. Kredili mevduat faizi yüzde 26’ya, taşıt kredisi yüzde 21’den 26’ya, konut kredisi yüzde 17,9’a, ticari kredi avro üzerinden 3,63’e çıkmış vaziyette. Belki Ak Parti’ye sempati duyan veya MHP’ye sempati duyan vatandaşlarımız ‘faiz düştü Kılıçdaroğlu’nun haberi yok dünyadan’ diyebilirler. Onlardan tek ricam var en yakın bankaya gitsinler. Desinler ki ‘Bu krediyi çekmek istiyorum. Eylül ayındaki faiz ne şimdiki faiz ne, faiz arttı mı artmadı mı?’ Devleti deneme tahtasına çevirirseniz, hazineden büyük paraları bir avuç kişiye tahsis ederseniz, yoksulluk artar. Toplam kamu borcunun sadece yüzde 16’sı sabit faizli. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kamu borcunun yüzde 16’sı sabit faizli. Yüzde 66’sı dövize endeksli. Yüzde 19’u da enflasyon endeksli. Türkiye’nin geldiği tablo açısından böyle bir tablo hiç yaşanmamıştı.

HAZİNE TAM TAKIR: Merkez Bankası normalde nisan ayında yapacağı olağan genel kurulu şubat ayına almış. Malum yıl sonunda hesap yapmışlardı Merkez Bankası 60 milyar lira kar etti diye. Hazine tam takır. 60 milyar lirayı nasıl ödeyecekler? Erken genel kurula erkene aldılar, yapıp 60 milyarı hazineye verecekler. 60 milyar lira Türkiye Cumhuriyeti Devleti için büyük para değil önemli olan 60 milyar liraya muhtaç hale gelen bir hazinedir, Türkiye’nin bu noktaya getirilmiş olmasıdır. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın bunların tamamı akılcı politikalarla çözülür. Kimseye ayrımcılık yapılmaz zenginlik bir avuç kişiye aktarılmaz, bunların önünü keseriz. O parayı millet için kullanırız.

ŞANLIURFALI ÇİFTÇİLERE SÖZÜMÜZDÜR: Şanlıurfa’ya gittim. Dedim ki ‘Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bize verin. Şanlıurfalı bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz. Aynı zamanda buradan çiftçiler gelir elde edecekler bir de kâr payı alacaklar.’ Bu tabi birilerini çok rahatsız etmiş. Efendim Şanlıurfa’daki taşlık araziye enerji sistemi kuracakmış, elektriği çiftçiye bedava verecekmiş. Elektriğin belediyelerin görev alanında olmamasına rağmen…’ Dünyadan haberi yok ya, dünyadan haberi yok. En azından kendi belediyesi şu anda Şanlıurfa. Akçakale’de güneş enerjisi elektrik üretilecek. Çalışıyorlar şu an, haberi yok. Tek şeyi ‘Kılıçdaroğlu söyledi ya ben de tam tersini söylemeliyim.’ Ama Kılıçdaroğlu akılcı politikalar üretiyor, her bir sözünün mutlaka alt yapısı vardır, her projenin mutlaka danışanları vardır. Yanlışımız var mı, test ederiz, sonra kamuoyuyla paylaşırız. Buradan Şanlıurfalılara söyleyeyim, Büyükşehir belediye başkanlığını bize verdiğinizde göreceksiniz, hafızanıza bir daha kaydetsin. Yatırımın tutarı, 1 milyar 524 milyon 57 bin 906 dolar. Bu yatırımı yapacağız, güneş tarlaları olacak orada. Allah’ın verdiği güneşten elektrik elde edeceğiz ve bunları çiftçilere bunu bedava vereceğiz. Yatırımın gerçekleşme süresi 3 yıl. Gerekli alan 35 milyon 170 bin 567 metrekare. Projenin yıllık getirisi 519 milyon 79 bin 50 dolar. Her yıl buradan gelir elde edilecek. Amorti süresi 5 yıl. Yani 5 yıl sonra bütün masraflar çıkıyor. Projenin yatırım ömrü 10 yılı çok verimli, 20 yıl. Onlar bunu düşünemez, çünkü buradan malı götüremiyor, taşlık arazi nasıl götürsün. Şanlıurfalı çiftçilere sözümüzdür bir yere yazsınlar. Güneş enerjisini, güneş tarlalarını kuracağız, bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz. Bedava bedava vereceğiz. Oradan elde edilen tarım ürünü var, fabrikalar da kuracağız, işsizliği önleyeceğiz. Şanlıurfa’yı gerçek anlamda şanlı Urfa yapacağız.

DÜŞÜNDÜM Kİ ARTIK ERDOĞAN’I KONUŞMANIN ANLAMI YOK: Erdoğan Türkiye’yi öyle sisli puslu hale getirdi ki onu konuşarak bu karanlıktan çıkamayız. Düşündüm ki artık Erdoğan’ı konuşmanın anlamı yok. Zaten çirkin, küfürbaz dil onun dili. Biz onun diline inmemeliyiz. Ülkeyi öyle bir hale getirdi ki artık sadece kendisini konuşmanın hiçbir anlamı kalmadı. Tüm problemlerin kaynağı kendisi ama sadece kendisini konuşarak yol alamayız. Çünkü mesele Erdoğan değil mesele Türkiye. Türkiye’nin hayalleri öldü. Türkiye’nin geleceği için hepimiz korkuyoruz ve ciddi bir endişe içindeyiz. Ailemiz, evlatlarımız, onların geleceği için korkuyoruz. Bu endişe sadece bana ait değil. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin aynı endişeyi bütün vatandaşlarımız taşıyor. Öyle bir hale geldi ki dünyanın en dinamik bölgesindeyiz ama bunun nimetlerinden ülkemizde seçkin bir azınlık dışında hiç kimse yararlanamıyor, bütün kaynak seçkin bir azınlığa aktarılıyor. Milyonlar giderek yoksullaşıyor.

GÖNLÜ YARALI MUTSUZ GENÇ NESİLLER OLUŞTU. BİZ ÜLKENİN ÖLEN HAYALLERİNİ SEYRETMEYECEĞİZ: Gönlü yaralı mutsuz genç nesiller oluştu. Biz ülkenin ölen hayallerini seyretmeyeceğiz. Bu ülkenin geleceğini düşünerek, Erdoğan’a hakkımızın helal olmadığını söylemekten daha çoğunu yapmalıyız. Onun en büyük suçu bitirdiği ekonomi değil aslında daha büyük suçlar işlediğini biliyoruz. Onun en büyük suçu, bu ülkenin hoşgörüsünü yok etmek oldu. Eskiden komşu komşunun külüne muhtaçtı. Farklı düşünsek bile, oturur dertleşirdik, kucaklaşırdık. Hoşgörüyü yok etti. En büyük düşmanlık bu. Artık kendisini bir kenara itip, hoşgörüsüzlüğü azaltmaya yönelik adımlar atma zamanıdır. Bunun için helalleşelim, bir araya gelelim dedim. Helalleşme yolculuğuna başladım ve sürdürüyorum. Sizler gibi hep beraber bu yolculuğu sürdürüyoruz.

BAŞLAMAK İÇİN BUGÜNDEN DAHA İYİ BİR ZAMAN YOK. BAŞLIYORUZ VE KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ: Amacım yarın yöneteceğimiz devletin çeşitliliği ile gurur duyacağımızı, kapsayıcı olacağımızı halkımıza anlatmak. Farklılıklarımızı düşmanlık olarak değil zenginlik olarak görmek. Gittiğim hiçbir yerde zorunlu olmadıkça ne Erdoğan’ı ne de partisini konuşacağım. Samimi bir şekilde ‘buraya helalleşmeye, barışmaya geldim’ diyeceğim ve diyeceğiz. Bu ülke hiçbir zaman harika olmadı bunu hepimiz biliyoruz, ancak ülke hiçbir zaman bu kadar adaletsiz de olmadı. Adalet kavramının yerlerde süründüğü bir dönem hiç yaşamadık. Erdoğan’ı artık konuşmanın anlamı yok, nasıl bir adalet sistemi getireceğiz onu konuşmanın zamanı, onu konuşmak istiyoruz. Bu ülke hiçbir zaman bu kadar verimsiz olmadı. Sadece ekonomiyi yok etmedi Erdoğan verimliliği de bitirdi. Erdoğan’ı konuşacağımıza ülkenin verimliliğini nasıl aktıracağımıza yönelik adımları atma zamanıdır. Bunu yapmak zorundayız. Bu ülkenin sporu hiç bu kadar niteliksiz bir hale gelmemişti. Erdoğan’ı konuşacağımıza Atatürk’ün tanımladığı zeki, çevik ve ahlaklı sporu ve sporcuyu konuşmalıyız. Başlamak için bugünden daha iyi bir zaman yok. Başlıyoruz ve kararlılıkla devam edeceğiz.

Yorumlar (0)