Cihangir İslam:Saadet Partisi Daima Hak, Hukuk ve Adaletin Yanında Durmuştur ve Öyle Duracaktır

Saadet Partisi İstanbul Mv. Cihangir İslam bugün gerçekleştirdiği basın toplantısında birçok konuya değindi.

Vekil Haberleri 09.05.2019, 16:45 09.05.2019, 16:52
Cihangir İslam:Saadet Partisi Daima Hak, Hukuk ve Adaletin Yanında Durmuştur ve Öyle Duracaktır

Ramazan Tebriki, Gazze ve AA’na İsrail Saldırısı


Değerli basın mensubu arkadaşlarım.
Ramazan Ayı’nın hepimize hayırlar, bereket ve merhamet getirmesini diliyorum. 
Verdiğimiz şehitleri rahmetle anıyor, milletimize ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.
Gazze halkına ve Gazze Anadolu Ajansı Bürosu’na yönelttiği acımasız saldırıları nedeniyle İsrail Yönetimini bir kez daha en ağır şekilde kınıyorum. 
Zulmün kalıcı olmadığını, ama er ama geç bir şekilde def edileceğini İsrail’in şahsında Yeryüzü’nün bütün zalimlerine bir kez daha hatırlatıyorum.

Akdeniz'de gerilim


Fatih Sondaj Gemisi'nin Akdeniz'de uluslararası sözleşmelere uygun biçimde doğalgaz ve petrol arama çalışması yapmasına Kıbrıs Rum yönetiminin tepkisi kabul edilemez.
Bölge dışı güç olan Amerika Birleşik Devletleri'nin duruma müdahale etmeye kalkışması gerilimi daha da arttırmaktan başka işe yaramayacaktır. 
Akdeniz barış denizi olmalı ve kıyısı olan tüm ülkeler karşılıklı anlayış, mutabakat ve uzlaşma içerisinde sondaj çalışmalarını yürütebilmelidir. 
Ülkemizi hedef alan gayretkeşliklere bir an önce son verilmelidir. 
Türkiye bir Akdeniz Ülkesidir ve hiç kimse Türkiye'yi Akdeniz'den çıkarmayı aklından bile geçirmemelidir.

Yeryüzü İftarına Polis Saldırısı


Bu Ramazan Ayı’nın daha ilk gününde ne yazık ki bir ilk yaşadık: “Kötü bir ilk.”
Antikapitalist Müslümanlar tarafından her Ramazan'da düzenlenen “Yeryüzü iftarları” bu Ramazan Ayı’nda ilk kez bir polis saldırısına uğradı ve ne yazık ki bu ülkenin emniyet güçleri tarafından bir iftar sofrası dağıtıldı.
İftar davetine icabet eden insanlar tartaklandı ve gözaltına alındı. 
Sağlık problemleri yaşayan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık polis şiddetine maruz kaldı, fenalık geçirdi ve bu durumuna rağmen gözaltına alındı.
Bunların hepsini Rahmet Ayı Ramazan’da yaşadık.
Bunları bize her fırsatta kendini Müslüman Kimliği ile tanıtma gayreti içerisinde olan, daha bir hafta önce Çamlıca Camii’nin açılışını yapan mevcut iktidar yaşattı.
İktidarın riyakarlığı açıkça ortadadır ve üzücüdür.
İftar sofrasına yönelik bu kabul edilemez müdahaleyi en ağır şekilde kınadığımızı belirtmek isterim.

Füsun Üstel, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak Hakkında


Üzülerek bir ilki daha ifade ediyorum. 
Barış Akademisyenleri imzacılarından Füsun Üstel’in cezası kesinleşti ve o da cezaevine kondu. 
AYM Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın hak ihlali başvurularını reddetti.
Halihazırda cezaevinde bulunan çok sayıda gazeteci, yazar, akademisyenin uğradığı haksızlıklar gibi Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak da söylemedikleri sözlerden ya da yazılı veya sözlü olarak ifade ettiklerinin keyfi ve zorlayıcı yorumlara tabi tutulması, gazete kupürlerinin delil sayılması nedeniyle suçlu bulunmuşlardır.
AYM’nin bu davaların görülmesinde “hak ihlali yoktur” kararı yargı sistemimizin içerisinde bulunduğu durumu en açık şekilde ifade etmektedir. 
Her zaman altını çizdiğimizi bir kez daha ifade etmekte fayda var: 
28 Şubat siyasetin ve ideolojinin hukuku belirlediği bir rejimin adıdır. Açıkça görülebileceği gibi ülkemizde 28 Şubat, öznesi-nesnesi, faili-mefulu, uygulayanı-muhatabı değişmiş olsa da devam etmektedir. 
Türkiye bir an önce 28 Şubat Rejimi’nden elbirliği ile çıkartılmalıdır.

KHK’lıların Durumu


Mevcut yasalara rağmen lohusa kadınların, annelerin, çocukların hatta bebeklerin cezaevlerini doldurduğu bir Ramazan Ayı yaşıyoruz.
Mevcut yasalara rağmen insanların sokaklardan toplanıp kaçırıldığı, bir daha haber alınamadığı, yakınlarının çaresizce yetkili makamlara başvurduğu ancak bilgi edinemediği bir Ramazan Ayı yaşıyoruz.
Yine mevcut yasalara rağmen soruşturmalarda aklanan, mahkemelerden beraat eden ve haklarında hiçbir yargı kararı olmayan binlerce KHK’lının işlerine iade edilmediği bir Ramazan Ayı yaşıyoruz.
Bu ülke, bu kadar zulmün bir arada yaşandığı bir Ramazan Ayı daha görmedi.

İstanbul seçimleri ve YSK kararı


Değerli basın mensubu arkadaşlarım, 
Bildiğiniz gibi, Yüksek Seçim Kurulu 6 Mayıs akşamında İstanbul seçimlerinin tekrarlanması yönünde bir karar açıkladı. 
Oy çokluğuyla alınan bu karar demokrasi tarihimize bir utanç vesikası, bir yargı skandalı olarak geçti.
Bu karara karşı çıkan, “adaletten ve hukukun üstünlüğünden” yana duruş sergileyen dört YSK Üyesi Hakimi kutluyoruz.
Bu haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında duyulan infial insani hasletlerimizden kaynaklanmaktadır.
Bu hukuk cinayeti, adalet duygumuza yapılan bu tecavüz ne yazık ki hepimizin gözleri önünde zuhur etti.
Milletçe şahidiyiz!
Demokrasi dediğimizde hemen akla geliveren “insan hakları”, “hukuk devleti”, “şeffaflık” , “hesap sorma ve hesap verme” prensipleri mevcut yönetim tarafından zaten ya yok edilmiş ya da hayli aşındırılmıştı. 
Mevcut iktidarın demokrasi açısından yegane dayanağı “seçimler”di; ama gördük ki bu iktidarın seçim sonuçlarına olan sadakati sadece seçimi kazandığı taktirde söz konusu olabilmektedir.
Unutmamak gerekir ki halkımızın Osmanlı Devleti’nden bu yana yüz kırk yıllık bir seçim geleneği vardır.
Yine hatırlatmak isteriz ki 1950 yılından 16 Nisan 2017 referandumuna kadar seçimler yüksek katılım oranlarıyla ve işleyişiyle belki de yaptığımız en iyi işlerden biriydi.
Şunu da evrensel bir kural olarak hatırlatmak isteriz. Siyasi iktidarların meşruiyeti: yönetimde adaleti gözetmesine, layık ve ehil kişilerin yönetmesine ve halkın rızasına dayanır.
Seçimler halkımızın kendini ifade edebilmesinin, milli iradenin tezahür etmesinin yegane yöntemidir.
Halkın rızasını açığa çıkartabilecek en iyi araç olan serbest seçim sonuçlarının kabulü meşruiyetin olmazsa olmazıdır.
Mevcut iktidar seçim sonuçlarını yani milli iradeyi tanımamakla aslında kendi meşruiyetini sorgulamaya açmıştır.
Türkiye AK Parti ve iktidar ortağı MHP tarafından hoyratça, sorumsuzca ve taammüden bir kaosun içine itilmektedir.

AK Parti ve MHP’ye Oy Vermiş Vatandaşlarımıza Çağrı


Ülkemiz bu sıkıntıyı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden o veya bu şekilde nemalanan, tabir caiz ise “bir avuç asalak”ın haksız çıkarlarının sekteye uğrayacağı nedeniyle yaşıyor.
AK Parti’ye ve MHP’ye oy vermiş, bir davaya gönül vermiş, kendi siyasi partileri için canla başla çalışan, emek sarf eden, ter döken vatandaşlarımızın bu kesimle bir ilişkisi olmadığını hepimiz biliyoruz.
Bu vatandaşlarımızın başkalarının haklarına saygılı olduklarını, hakkaniyet duygusu taşıdıklarını da biliyoruz.
Seçim sonuçlarına ve milli iradenin seçimler yoluyla tecellisine bütün vatandaşlarımızın saygılı olduğundan da kuşkumuz yok!
AK Parti ve MHP’ye gönül vermiş vatandaşlarımıza idrak etmekte olduğumuz Mübarek Ramazan Ayı’nda tek çağrımız hakkın, hukukun ve adaletin yanında durmaları.
Unutmayalım!
Ulvi hedeflere ahlaksızca yollarla ulaşılamaz!

CHP ve İYİ Parti’ye Oy Vermiş Vatandaşlarımızdan Dileğimiz


Mevcut haksızlık sadece CHP ve İYİ Parti’ye yapılmış bir haksızlık değil millet iradesine yapılmış bir haksızlıktır.
Toplu gösteriler yapmak, belli saatlerde değişik protesto yöntemleri uygulamak; bunların hepsi haktır ve özgürlükler dairesindedir.
Haksızlığa uğrayanların öfkesi haklı bir tepkidir ve saygıdeğerdir.
Ancak böyle durumlarda hepimizin özlemi olan adil bir sonuca ulaşmak serinkanlılıkla, makul yaklaşımlarla ve daha gayretli bir çalışma içerisine girmekle mümkündür.
Bu nedenle naçizane dileğim provokasyon ortamlarına meydan vermeksizin bu haksızlığı milletimize bıkmadan, usanmadan anlatmak yönündedir.
Milletimiz kritik durumlarda daima gerekeni yapmış; meşruiyet çerçevesinin dışına çıkan nicelerine haddini en güzel şekilde bildirmiştir.
Milletimizin sağduyusuna duyarlılığına güveniyoruz.

Saadet Partisi Daima Hak, Hukuk ve Adaletin Yanında Durmuştur ve Öyle Duracaktır


Biz Saadet Partililer Hak, Hukuk ve Adalet’i sadece siyasi alanda değil hayatın temel prensipleri olarak kabul eden bir geleneğin mirasçılarıyız.
Adalet bizler için varoluşsal bir meseledir, dünyadaki amacımızdır, olmazsa olmazımızdır.
“Hak yememek ve hakkını yedirmemek” tutumuna içtenlikle saygılıyız ve bu tutumun sonuna kadar yanındayız.
Bizim meselemiz burada da bitmez; hak yemiyor olsak da veya hakkımız yenmese de, eğer ortada bir hak gaspı varsa elbette ki zulme hiçbir şekilde tarafsız kalmayız.
Kim olursa olsun mazlumun yanında; kim olursa olsun zalimin karşısında dururuz.
Zalimlereyse adaletten başka hiçbir vaadimiz yoktur!

Yorumlar (0)