Güneş Aktaş : Feridun Düzağaç film boyunca o lanet olası gözlüklerle oynamış.

ABC Gazetesi Yazarı Güneş Aktaş bu hafta ki yazısında Kıvanç Tatlıtuğ'un yeni filmi ''Hadi Be Oğlum'' filmini değişik bir bakış açısı ele aldı.

KÜLTÜR-SANAT 19.02.2018, 12:46 19.02.2018, 12:46
Güneş Aktaş : Feridun Düzağaç film boyunca o lanet olası gözlüklerle oynamış.

ABC Gazetesi Yazarı Güneş Aktaş bu hafta ki yazısında Kıvanç Tatlıtuğ'un yeni filmi ''Hadi Be Oğlum'' filmini değişik bir bakış açısı ele aldı.

Yazı şöyle;

Şimdi cebimizdeki Fox Tv’yi çıkaralım ve filmi çekerken masrafları onunla ödeyelim. Şimdi de televizyon’da saniyesi bilmem kaç bin dolardan reklamların araya girdiği, Hadi Be Oğlum filmini düşünelim...

Filmin ana sponsoru Fox Tv, bunu bir cebe koyalım. Şimdi başlayabiliriz. Öykü her insanı etkileyebilecek bir yapıya sahip. Bir çocuğun kurtuluşu ve bir babanın sevgisinin karşılığı… Etrafını örmeye başlayalım; anne psikolojik sorunlu, babayı ve çocuğunu terk ediyor. Babamız da annesiz büyümüş ve babası tarafından büyük bir özveri ile büyütülmüş. Güzel gidiyor… Babamız serseri ama mahallenin sevdiği türden serseri. Aşırılıkları gençliğine veriliyor. Hoş, pek bir aşırılığını da görmüyoruz. Babamızın babası ise kaptan haa… Ama tam bir kaptan. Herkesin saygı duyduğu bir insan. Yalnız ekonomik olarak çıkmaza girmişler. Devam, yok devam yok. Yeter demiş senarist. Bulundukları toplumsal koşulları vermeye gerek yok demiş. Yönetmen de oraları olmamış. İşte burada aslında uçurumdan yuvarlanmaya başlıyor. Ne yazık ki usta işi oyunculuklar da kurtarmıyor. Neden diyeceksiniz. Toplumsal koşulların ne önemi var? Balık sudan çıkınca yaşamaz. Karakterlerimizi içinde bulundukları mahalleyi anlatmadan verirseniz, babamızın mahallenin serseri ama sevilen delikanlı olması bir dayatma olur. Babanın sevilmesini yönetmen ve senarist öyle söylüyor diye kabul etmek zorunda kalırsınız. Bu da bu tip sahnelerin göze batmasına neden olur. Bir yerde kendinizi şunu söylerken bulabilirsiniz; amma abartmışlar Kıvanç Tatlıtuğ’yu... Yine diyebilirsiniz filmde bunun ne önemi var? Filmimiz çocuğun hikayesini değil, babanın hikayesini anlatıyor. Arkadaşlarını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Arkadaşlarını çizmemiş filmi yapanlar. Aile net çizilmiş, oyunculuklar ile de bu netlik pekişince; derslerde konu olabilecek bir başarı yakalanıyor. Yani Kıvanç Tatlıtuğ ile Yücel Erten sahneleri göz dolduruyor, ama gerisi… Yönetmen, ben ne dersem seyirci onu kabul edecek diyor.

ekran-resmi-2018-02-18-23.49.44.png

Billy Elliot (İngiltere), Canım Kardeşim (Türkiye) ve Hiç Korkmuyorum (İtalya) filmlerini sırasıyla ele alalım. Bu üç filmde zor durumda olan bir çocuğun hikayesi etrafında şekilleniyor. Film birincisinde doğrudan çocuğun gözünden, ikincisinde abisinin gözünden ve üçüncüsünde ise bir arkadaşının gözünden anlatılıyor. Üçünün diğer bir ortak noktası içinde bulundukları toplumsal koşulları da anlatmaları. Bu da filmleri gerçekçi ve de başarılı kılıyor. Diğerlerine nazaran Billy Elliot filmi, toplumsal koşullara daha az değiniyor. Çünkü amacı çocuğun iç dünyasını anlatmak. Ama olması gereken yerde duruyor toplumsal koşullar. Çünkü Billy Elliot’ı ilgilendiren babası. Babasını ilgilendiren ise işi. Yani toplumsal koşullar dıdısının dıdısı… Canım Kardeşim filminde ise ‘Abi’nin gözünden anlatıyor. Bu bağlamda ise abinin kardeşine bakarken yaşadığı zorluklar doğrudan dıdısı oluyor. Üçüncü filmde ise bir çocuğun bir çocuğu kurtarma hikayesi anlatılıyor. Bu filmde de hikaye gereği toplumsal koşullar filmin ana odağında duruyor. Yani film sizi inandırıyor, yönetmen veya senarist dedi diye doğru kabul etmiyorsunuz. Düşünsenize Bİlly Eliot’un babasının fabrikada yaşadığı zorluğu filmden attığımızı, ne olurdu? Billy Eliot’un babası karikatürize olurdu. Ha işte, bu filmde de bu oluyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Yücel Erten dışında herkes karikatürize oluyor. Dışarısıyla bağı olan Kıvanç Tatlıtuğ’da gerçekliğini yitiriyor.

ekran-resmi-2018-02-18-23.49.55.png

Bu üç filmi de seyretmemiş mi yönetmen ya da bu tarz bir film? Ne oluyor da oluyor böyle? Manzara çekeceğine, sahneleri uzatacağına veya geçiş sahneleri ekleyeceğine; tavla oynarken halıcıyı anlatsa veya Canım Kardeşim’deki gibi genel planlarla mahallelinin ve toplumun durumuna değinse olmaz mıydı? Çocuğun hastalığı hakkında biraz bilgi verip çocuğu karikatürize olmaktan kurtarsa olmaz mıydı? Olamazdı. Şimdi cebimizdeki Fox Tv’yi çıkaralım ve filmi çekerken masrafları onunla ödeyelim. Şimdi de televizyon’da saniyesi bilmem kaç bin dolardan reklamların araya girdiği, Hadi Be Oğlum filmini düşünelim. Anne masayı topluyor ve bir yerden ekrana bakıyor. Baba ellerini yıkamaya gitmiş ama aklı televizyondaki filmde… Genç çocukları koltuğa uzanmış, elinde telefon gözünde televizyon filmi izliyor. Televizyondan gözünü ayırmadan izleyeceğin bir film mi olmalı ama 2-3 dakikasını kaçırsan da fark etmeyecek bir film mi olmalı… Fox Tv parasını ödüyorsa… Buna rağmen olamaz mıydı? Olabilirdi dostlar. Hayat kadınına sormuşlar, tıp okusaydın doktor olamaz mıydın? Olabilirdim demiş ve eklemiş, ama olsaydı ile bulsaydı çocuk yaparsa o çocuk büyüyünce orospu olur…

Feridun Düzağac’ı da kıramamış yönetmen ve Feridun Düzağaç film boyunca o lanet olası gözlüklerle oynamış.

ekran-resmi-2018-02-18-23.50.20.png

 

 

 

 

 

 

Yorumlar (0)