Asgari Umut, Azami Belirsizlik

YAYINLAMA:

2026’ya sayılı günler kala, Türkiye’nin en yakıcı gündemi hâlâ aynı: Geçim. Daha doğrusu, geçinememe. Hükümetin “Yeni Ekonomi Modeli” adı altında sürdürdüğü politikaların halka yansıması; pazar filesinde, boş cüzdanda, ertelenen faturalarda, çareyi yurtdışında arayan gençlerde okunuyor. Asgari ücret tartışmaları ise adeta bir simgeye dönüştü. Bir ülke düşünün ki, çalışanların büyük bir çoğunluğu "asgari" ile yaşıyor; ama yönetim bu gerçeğe "azami" kör.

Ekonomi Masalları, Gerçek Açlıklar

Yüzde 65’i aşan enflasyon gerçeği ortadayken, "enflasyonla mücadele ediyoruz" söylemi ancak bir duvar yazısı kadar etkili. Merkez Bankası faiz artırırken, sokakta halk hayat pahalılığıyla savaşmaktan yorgun düştü. 2026 için asgari ücret beklentisiyle ilgili hâlâ net bir karar yok. Çünkü işçiye kulak veren bir iktidar değil, sermayeye göz kırpan bir sistem var.

Hükümetin, "ekonomik dengeleme", "enflasyon hedeflemesi", "yapısal dönüşüm" gibi soyut kavramlarla süslediği ekonomi modeli, aslında emeğin ucuzlatılmasıdır. Gerçekte yapılan şey; orta sınıfı yok edip geniş bir yoksul kitleyi itaatkâr bir seçmene dönüştürmekten ibaret.

Muhalefet Nerede?

İktidarın her adımı zaten halka rağmen atılıyor, peki ya muhalefet? Ne yazık ki asgari ücret gündeminde muhalefetin sesi cılız. Meclis’te rakam önermekten öteye geçemeyen, işçiyi sokağa değil yalnızca kürsüye çağıran bir anlayış hâkim. Oysa bu bir rakam meselesi değil, insanca yaşam mücadelesidir. Muhalefet, halktan kopmayan, alanda örgütlü ve ekonomik adaleti savunan bir çizgiye geçmek zorunda.

Yoksulluğa Alışma Tuzağı

En tehlikelisi ne biliyor musunuz? Halkın, yoksulluğu “normal” saymaya başlaması. Çünkü ekonomik krizlerin kalıcılaştığı yerde, hak arama refleksi körelir. İşte tam da bu yüzden, bugün asgari ücret mücadelesi sadece bir maaş meselesi değil; bu, toplumun direncini kaybetmemesi için verilen son demokratik sınavdır.

Bir Sosyal Devlet Kalmadıysa, Halk Devleti Hatırlatır

Devlet, yurttaşını korumakla yükümlüdür. Sosyal yardımlarla değil, hak temelli politikalarla. Asgari ücret; yaşanabilir bir hayatın temelidir. Eğer hâlâ milyonlar 17-18 bin lira gibi rakamlarla hayatta kalmaya çalışıyorsa, bu ülkede büyüyen tek şey refah değil, adaletsizliktir.

2026 yılına girerken ne rakamlar ne grafikler umut veriyor. Ama halkın sesi, örgütlü talebi değişimin gerçek motoru olabilir. Yeter ki konuşmaya, yazmaya, direnmeye devam edelim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *