Gazete Kritik Ekonomi Eski Hazine Kamu Finansmanı Genel Müdürü Cangöz: "Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmesi, kurumsal bir dönüşümü de gerektiriyor"

Eski Hazine Kamu Finansmanı Genel Müdürü Cangöz: "Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmesi, kurumsal bir dönüşümü de gerektiriyor"

Eski Hazine Kamu Finansmanı Genel Müdürü Coşkun Cangöz, "Türkiye 2023 sonrası dönemde 'rasyonel zemine dönüş' çabalarıyla önemli adımlar atmış olsa da kaydedilmesi gereken uzun bir yol olduğu açık. Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmesi sadece ekonomik değil, kurumsal bir dönüşümü de gerektiriyor. Filipinler örneği ise bunun mümkün olduğunu gösteriyor" dedi.

"Filipinler, demokratikleşme ve gelir dağılımını iyileştirme yönünde kapsayıcı reformlar yapılması ve şeffaflığın artırılması yönünde eleştirilse de makroekonomik istikrar, mali disiplin, merkez bankası bağımsızlığı, politika devamlılığı ve kurumsal sağlamlığa verdiği önemin meyvelerini 'yatırım yapılabilir' statüsünün korunması ve A kategorisine ulaşma hedefine yakınsama olarak alıyor. Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmesi sadece ekonomik değil, kurumsal bir dönüşümü de gerektiriyor. Filipinler örneği ise bunun mümkün olduğunu gösteriyor" ifadesini kullandı.

Cangöz, Medium'daki yazısında geçen yaz Japon kredi derecelendirme kuruluşu R&I'nın Filipinler'in kredi notunu A- olarak değerledirmesinin Türkiye için ne anlam ifade ettiğini kaleme aldı. Cangöz, özetle şunları kaydetti:

"2004 yılında Türkiye daha düşük kredi notuna sahip olduğu halde kesintisiz bir not artışı sürecinin ardından 2013 yılında Filipinlerle birlikte yatırım yapılabilir kategorine ulaşmıştı. Ancak Türkiye bu seviyeyi sadece bir kaç yıl koruyabildi. 2016 yılında yollar ayrıldı. Filipinler yolculuğuna devam ederken Türkiye de uyguladığı ortodoks olmayan ekonomi politikalarının ve zayıflayan kurumsal yapının bir sonucu olarak 2004 yılındakinin daha da altında bir kredi notuna geriledi.

"Filipinler çok daha düşük enflasyon ve istikrarlı bir kur politikasıyla çok daha yüksek bir büyüme performansına ulaştı"

Aslında 2016 öncesinde her iki ülke de benzer politikalar uyguladı. Ve benzer sonuçlar aldı. Hatta Türkiye AB çıpası ve kurallı ekonomiye geçiş çabalarının da etkisiyle daha iyi bir performans gösterdi. 2016 sonrasında Türkiye’nin ne yaptığını ya da ne yapmadığını biliyoruz. 'Ya Flipinler ne yaptı?' derseniz; basitçe ifade etmek gerekirse, önceki dönemlerde yaptığından çok da farklı bir şey yapmadı. Bağımsız Merkez Bankası, pandemi etkisi dışlandığında, yıllık enflasyonu ortalama yüzde 4 civarında tuttu. Peso dolar karşısında Türk lirasına göre çok daha istikrarlı bir seyir izledi. Öyle ki pesonun 20 yıllık kümülatif değer kaybı sadece yüzde 2'nin biraz üzerinde gerçekleşti. Maliye politikasında ise ağırlıklı olarak harcamaları kontrol etti ve pandemi dönemi dışında bütçe açığının büyümesine izin vermedi. Kamu maliyesinde sürekli bir disiplin sergiledi. Başta yolsuzlukla mücadele olmak üzere yapısal reformlara öncelik verdi. Böylece, pandemi dönemi dışarda bırakılırsa ortalama olarak yıllık yüzde 6,4'lük bir büyüme performansı gösterdi. Aynı dönemde Türkiye ise yıllık yüzde 4,9 oranında büyüdü. Özetle, Filipinler çok daha düşük enflasyon ve istikrarlı bir kur politikasıyla çok daha yüksek bir büyüme performansına ulaştı.

"Türkiye ve Filipinler oldukça benzer bir konumda bulunuyor"

Türkiye ne yapmalı? Kredi derecelendirme notunda önemli bir ayrışma olsa da demokrasi endeksi, hukukun üstünlüğü endeksi, küresel rekabetçilik endeksi, yolsuzluk algısı endeksi ve benzeri uluslararası endekslerde Türkiye ve Filipinler oldukça benzer bir konumda bulunuyorlar. Dolayısıyla iki ülkenin farklılaşan kredi değerliliği hikayeleri, esasen farklı ekonomik yönetim felsefelerinin ve kurumsal sağlamlığa yönelik siyasi yaklaşımların somut bir sonucu olarak dikkat çekiyor.

Filipinler demokratikleşme ve gelir dağılımını iyileştirme yönünde kapsayıcı reformlar yapılması ve şeffaflığın artırılması yönünde eleştirilse de makroekonomik istikrar, mali disiplin, merkez bankası bağımsızlığı, politika devamlılığı ve kurumsal sağlamlığa verdiği önemin meyvelerini 'yatırım yapılabilir' statüsünün korunması ve A kategorisine ulaşma hedefine yakınsama olarak alıyor.

"Bu eleştiriler Türkiye’nin Filipinler gibi olmasının formülünü de içeriyor"

Türkiye ise önceki yıl 'Arjantin olur mu?' tartışmaları ile karşı karşıya iken 2023 yılındaki seçimlerin sonrasında uygulanan rasyonele dönüş politikaları ile 20 yıl önceki kredi notuna yeniden yükselmiş oldu. Ancak, uygulanan ekonomik program mali disiplin boyutunun yetersiz olduğu, kurumsal yapıyı güçlendirecek yapısal reformları barındırmadığı ve kurallı ekonomiye geçiş ihtiyacını göz ardı ettiği için eleştiri konusu oluyor. Bununla birlikte, aslında bu eleştiriler Türkiye’nin Filipinler gibi olmasının formülünü de içeriyor.

Özetle Türkiye 2023 sonrası dönemde 'rasyonel zemine dönüş' çabalarıyla önemli adımlar atmış olsa da, kaydedilmesi gereken uzun bir yol olduğu açık. Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bir ülke haline gelmesi sadece ekonomik değil, kurumsal bir dönüşümü de gerektiriyor. Filipinler örneği ise bunun mümkün olduğunu gösteriyor."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *