Her gün, yediğimiz yiyecekler bizi, çiftçiler, tüccarlar, gıda üreticileri, perakendeciler ve çiftlikten sofraya yiyecek götürmekle uğraşan diğer birçok insandan oluşan geniş bir küresel ağa bağlıyor. Çoğumuz bir parça sebzeyi veya bir dilim ekmeği ısırırken muhtemelen durup bunu düşünmüyoruz, ancak bu küresel gıda sistemi, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan bazılarının merkezinde yer alıyor.
Yıllardır tarım ve hayvancılıkta ithalata ve yabancı gıda zincirlerinin ülkede hakim olmasına zemin hazırlayan iktidarın üreticinin sorunlarına duyarsızlığı 2025-2027 OVP’de daha da belirginleşiyor. Toplam 128 sayfalık OVP’de tarıma sadece 1 sayfa ayrılırken, milyonlarca üreticinin yakıcı sorunlarına yönelik hiçbir somut çözüm yok.
Tarımda sanayi ve gıda endüstrisi etkileşimini önceleyen iktidar ‘sözleşmeli üretim’ ile çiftçi ve besicilerin yerli ve küresel gıda tekellerine, market zincirlerine bağımlı kılınmasını ve bu modelin yaygınlaştırılmasını OVP öncelikleri arasında sayıyor. Tarımsal üretimde ‘verim artışı’ gerekçesiyle ekilemeyen tarım arazileri için üreticiye destek yerine, kısa süre önce Cumhurbaşkanı kararıyla uygulamaya konulan arazilere el koyup kiralama yöntemine OVP’de yer veriliyor. Bir yandan fosil yakıtla çalışan, hava ve çevre kirliliğiyle başta kanser olmak üzere hastalık yayan termik santrallara linyit için binlerce dönüm zeytinlik, verimli tarım arazileri, su kaynakları iktidar müteahhitlerinin çıkarlarına feda edilirken, OVP’de ise tarıma yeşil enerji vaat ediliyor. İcraatlar ortada iken inandırıcılıktan yoksun şekilde jeotermal, rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılacağı Organize Tarım Bölgeleri’nin kurulacağı vurgulanıyor.
Yeni OVP’deki başlıklarından birisi üretici maliyetlerinin azaltılarak tüketicilerin sebze- meyve ve diğer tarım ürünlerine uygun fiyatlarla erişimini sağlamak için büyükşehirlerin çeperlerinde tarımsal faaliyetin desteklenmesi reformu! Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere CHP’li büyükşehir belediyelerinin 2019’dan beri uyguladığı bu modelle şehirlerin çevresi ve kırsal bölgelerinde on binlerce üretici beş yıldır destekleniyor. İktidarın bütçede açıklayıp bir yıl sonra ödediğinin çok üstünde parasal katkı yanında bedava tohum, gübre, mazot, işçilik, ambalaj, nakliye vb. desteklerle gerçekleştirilen et, süt, yumurta, bitkisel ürünler belediyelerce gerçek değerinden satın alınıp, tüketiciye ucuz fiyattan ulaştırılıyor. İktidar, CHP’li belediyelerin yıllardır uyguladığı modeli kopyalayıp, ‘Tarımda reform’ diye OVP’de pazarlıyor. 22 yıldır gerçekleşmeyen Genel Tarım Sayımı ve Tarım Envanteri yeni OVP’de yinelenirken, ‘yapay zekanın tarıma uygulanması’ vaatlere ekleniyor. IMF’nin koşulları arasında yer alan ‘tarımsal ürün alım bedellerinin belirlenmesinde geçmiş enflasyona endekslemeden vazgeçilmesi’ OVP ile taahhüt ediliyor. Dolayısıyla ürün taban fiyatları 2025’te IMF şartı uyarınca OVP’deki yüzde 17,5 enflasyon hedefi oranında artırılacak ve üreticinin alın teri IMF’ye feda edilecek. Zaten enflasyonun çok altında.
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden olan çevrenin korunması, yoksulluğun ortadan kaldırılması , insanların refah ve huzur içinde yaşaması hedefim yönünü ciddi şekilde etkileyebilecek böyle bir adım atılırken,
toplumsal desteği hızla gerileyen tek kişinin kararıyla BRICS’e üyelik yölüna girilmesi kabül edilemez! Böylesine radikal bir yön degişikligi OVP, iktidarın 22 yıllık tarım pölitikalarının IMF köşüllarıyla üreticiyi iyice dışlayan, üretimden köpüşü hızlandıran yönde ilerleyecegini gösteriyör. Yeni OVP ile ülke tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinin küresel gıda zincirleri ve tekellere teslim edilmesinin altyapısı hazırlanıyor!
Bu bağlamda kooperatifler bireylerin ihtiyaçlarını karşılayan insan odaklı işletmelerdir. Bireyler bir kooperatifte bir araya gelerek kendine fırsat yaratmaktadır
Kooperatiflere sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmakta önemli görevler düşmektedir. Kooperatifler bir takım avantajlar sunmaktadır: sürdürülebilir kalkınma için gerekli olan işbirliğinin sağlanması önemlidir .