İYİ PARTİLİ SEZGİN: JES’LER DEPREME NEDEN OLMAZ DEMEK, DÜNYADAN KOPUK VE BİLİMSELLİKTEN UZAK BİR TUTUMDUR

Aydın Sezgin: ''Jes'lerin deprem riskini yok sayan kişi ve kurumlar, bir takım çevrelere hizmet etme azmindedir'' ifadesinde bulundu.

Vekil Haberleri 26.02.2020, 17:20
İYİ PARTİLİ SEZGİN: JES’LER DEPREME NEDEN OLMAZ DEMEK, DÜNYADAN KOPUK VE BİLİMSELLİKTEN UZAK BİR TUTUMDUR

İyi Partili Aydın Sezgin konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

''20 Şubat 2020 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada, Aydın’daki JES’lerin yarattığı tahribatı gündeme getirerek, insan sağlığı, çevre ve hayvancılık gibi alanlardaki zararlarına ek olarak jeotermal santrallerin deprem ve yangın gibi felaketlere de davetiye çıkarttığını ifade etmiştim.

“Uzmanlara göre, jeotermal enerji üretimi nedeniyle depremlerin tetiklenmesi mümkün hâle gelebilmektedir. Dünyada jeotermal alanlarda çok sayıda deprem gözlendiği bilinmektedir.” ifadelerini kullanarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı bu konuyu ivedilikle ele almaya ve JES'lerin deprem sarsıntıları üzerindeki etkilerini araştırmaya davet etmiştim. 

Aydın yerel basınında bugün yer alan bir haberde, Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilcisi tarafından açıklamalarıma yanıt verilmiş, “Aydın’da herkes her konuda her şeyi çok iyi bildiğini düşünüyor” şeklinde ifadeler kullanılarak “jeotermal santrallerin depremi tetiklediğiyle ilgili dünyada herhangi bir kayıt yok” açıklaması yapılmıştır. Jeoloji mühendisi olduğunu tahmin ettiğim kişi tarafından yapılan yorumlarda “açıklama bilimden uzak” ifadeleri de kullanılmıştır. 

Saygın bilimsel ve akademik dergilerde yayınlanan makalelere ve araştırmalara bakıldığında ise, jeotermal enerji santrallerin deprem riskini artırdığı iddiasının değil, bu açıklamaya karşı çıkan şahsın bilimden ve bilimsel bir bakış açısından uzak olduğu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Dünyanın en prestijli bilimsel dergilerinden olan “Science” dergisinin Ağustos 2013 tarih ve 6145 sayılı nüshasında Emily E. Brodsky ve Lia J. Lajoie imzasıyla yayınlanan “Anthropogenic Seismicity Rates and Operational Parameters at the Salton Sea Geothermal Field” (Salton Denizi Jeotermal Alanında Antropojenik Depremsellik Oranları ve Operasyonel Parametreler) başlıklı çalışma, dünyanın önde gelen jeotermal bölgelerinden olan Güney Kaliforniya’da bulunan Salton Denizi jeotermal sahasındaki JES tesisleri tarafından çıkartılan veya reenjekte edilen toplam sıvı hacminin, bölgedeki deprem sayısı ile doğru orantılı olduğunu ortaya koymaktadır. 

Stanford Üniversitesi tarafından yapılan başka bir araştırma ise, 2017 yılının Kasım ayında Güney Kore’de gerçekleşen, onlarca kişinin yaralanmasına ve 1700 kişinin evlerini terk etmesine neden olan yıkıcı bir depremin nedeninin bölgedeki jeotermal enerji projeleri olduğunu ortaya koymuştur. Jeofizikçi William Ellsworth tarafından gerçekleştirilen ve yine Science dergisinde 2019 yılının Mayıs ayında yayınlanan “Managing injection-induced seismic risks” (Enjeksiyon kaynaklı sismik risklerin yönetimi) başlıklı çalışmada, “Pohang depremi, enerji üretimi amacıyla açılan jeotermal kuyuların depremle ilişkisini ortaya koyan en iyi örnek olarak öne çıkıyor” ifadeleri kullanılmaktadır.

İsviçre’de bulunan “İsviçre Sismoloji Servisi” adlı federal deprem araştırmaları ajansı tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, İsviçre'de beşeri kaynaklı depremler esas olarak jeotermal enerji projelerinden kaynaklanmaktadır. Kurum, 2006 yılında Basel'de gerçekleşen 3,4 büyüklüğündeki depremin, jeotermal tesislerde yere yüksek basınçta su enjekte edilmesi ile tetiklendiğini belirtmektedir.

JES tesislerinin yarattığı deprem risklerine ilişkin daha pek çok akademik araştırma ve bulgu mevcuttur. “Jeotermal santrallerin depremi tetiklediğiyle ilgili dünyada herhangi bir kanıt yok” ifadelerini kullanmak, dünyadan ve kendi alanındaki bilimsel gelişmelerden bu denli kopuk kişilerin kullanabileceği bir ifade, veyahut bir takım şirketlerin hizmetinde bulunma gayretinin bir göstergesi olabilir. 

Siyasetçiler olarak bizlerin görevi, hemşehrilerimizin karşılaştığı bu büyük riskleri dile getirerek, felaketlerin önlenmesine katkı sağlamaktır. JES’lerin beraberinde getirdiği riskleri kamuoyuyla paylaşma gayretimin nedeni, denetimsiz tesislerin yarattığı risklere dikkat çekerek riskleri ortadan kaldırabilecek tedbirlerin alınmasına katkı sağlamaktır. 

Jeoloji Mühendisleri Odası il temsilcisi konumundaki bir kişinin görevi ise, “ağzı olan konuşuyor” şeklinde sakil ifadeler kullanarak haddini aşan polemiklere girmek değil, sahip olduğu diplomanın ve yaptığı görevin hakkını vererek, bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek ve bir takım şirketlere ve çevrelere değil halka hizmet edecek bir tutum sergilemektir. 

Öte yandan, söz konusu kişinin açıklamalarının yayınlandığı yayın kuruluşunun objektif haberciliğe uymayan ifadeler kullandığı dikkat çekmektedir. “İYİ Partili Sezgin’in jeotermal üzerinden yaptığı deprem polemiği duvara tosladı”, “JMO Aydın İl Temsilcisi Hasan Kuru, yaptığı açıklamayla jeotermal üzerinden algı oluşturmaya çalışanların planlarını boşa çıkardı” gibi ifadeler, “tarafsız” bir basın kuruluşuna yakıştıramadığım ifadelerdir. “Ağzı olan konuşuyor” başlıklı manşeti de yadırgadığımı ifade etmeliyim. 

Ortaya koyduğum kaynaklar bellidir. Haberi yayınlayan gazeteyi, bu bilgilerden hareketle tavrını ve söylemini düzeltmeye; kamuoyunu “doğru ve tarafsız” şekilde bilgilendirmek amacıyla açıklamamı bütün detaylarıyla yayınlamaya davet ediyorum.

Açıklamada belirtilen kaynaklara ulaşmak için:

https://science.sciencemag.org/content/341/6145/543.abstract 

https://science.sciencemag.org/content/364/6442/730 

http://www.seismo.ethz.ch/en/knowledge/things-to-know/geothermal-energy-earthquakes/geothermal-energy-and-induced-earthquakes/ 

Yorumlar (0)