Yıldız Yazıcıoğlu -Ankara
İdari ve Mali İşlerden Sorumlu olması sıfatıyla Özgür Karabat, bugünlerde CHP’ye yönelik mali eleştiri konusu olan mitingler ile ilgili açıkça konuştu. Gazete Kritik’in sorularını yanıtlayan Karabat, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla yürütülen “Adayımı istiyorum” temalı mitinglere yönelik eleştiriye tepki gösterdi. En düşük maliyetle yapılan mitinglerde sadece İmamoğlu’nun değil tüm illerde o illeri sorunlarıyla gündeme getirdiklerini kaydeden Karabat, CHP Genel Başkanız Özgür Özel’in zaten sahada il il ziyaret etmeyi İmamoğlu tutuklanmasa da yapacağını işaret etti.
“Türkiye'de artık hukuk demek, hak demek, adalet demek bu mücadele aynı zamanda ekmek, aş mücadelesi” diyen Karabat, belediyelerine yönelik operasyonlarla hedefte olan CHP’nin bu yıl içinde en düşük oranda bağış aldığını da açıkladı.

Özgür Karabat’ın Gazete Kritik’e açık sözlü yanıtları şöyle:
Son dönemde 19 Mart sonrasında gerçekleştirdiğiniz mitinglerle ilgili “CHP'nin parası tüketiliyor, Hazine yardımı geliri azaltılıyor” şeklinde. Bu mitinglerde odak noktasının İmamoğlu’nun olması bu işin politik eleştirisi ancak işin mali eleştirisi konusunda siz ne dersiniz?
"Türkiye'de hak hukuk demek ekmek demek"
Karabat: Partiler bütçelerini siyasal faaliyetleriyle ilgili harcamak durumunda. Bireysel etkinliklere harcama yapılıyorsa bu bir eleştiri konusu olabilir. Ama mitingler zaten bizim yapmamız gereken ana iştir. Bizim miting projemiz zaten gündemimizdeydi, Ekrem İmamoğlu tutuklanmasa da Genel Başkanımız Anadolu’yu il il ziyaret edecekti, benzer programlarımız olacaktır. Bu çerçevede düşündüğümüzde bu eleştiriyi haksız görüyorum. Üstelik biz bu mitingleri olabilecek en düşük maliyetle, belki yüzde 10'u maliyetle yapıyoruz. Ama mesela biz otobüs üstünden miting yapıyoruz. Herhangi bir yerde sahne kurmak yerine minimum maliyetle. Mesela bir yere sahte kurulması bazen 5 -6 milyon bazen 20 milyona kadar maliyete yol açardı. Ama biz otobüsü götürüyoruz. Böylelikle hem Emniyet’in olası engelleme ihtimaline karşı mitingi başka alana kaydırma şansımız oluyor hem de maliyeti azaltıyor. Genel Başkan, otobüs üstünden konuşuyor ve çoğunlukla konaklama yapmıyor gittiği yerlerde. Günü birlik gidiyor ve geliyor. Ve bu aslında çok ucuz maliyetle çok büyük bir kampanya anlamına geliyor. Biz bunu genel seçimlerdeki 46 miting gibi yapsaydık bugün başka bir bütçe ortaya çıkardı. Diyelim ki 500 milyonu aşabilirdi ama harcadığımız para böyle değil. CHP’nin yılın başında ay ay harcayacağı parayı planladığımız bütçemize baktığımızda yine biz aynı noktadayız. Şu anda CHP’nin parası önemli oranda var. Kimseye muhtaç olmayacak. Ve biz bu dönemi kimseden de bağış almadan bütçelemiş durumdayız. Öyle bir atmosfer yaşandı ki Türkiye'de insanların elli bin lira, yüz bin lira üstü para aktarımı hareketleri incelendiği için zaten kimse partiye yüksek miktarda bağış da yapmıyor. Dolayısıyla yıl sonu bütçe çıktığında göreceğiz ama bağış oranının en düşük olduğu seneyi yaşadık. Genelde herkes bilir ki Ekim ayından sonra partide para biter. Biz şimdi Ekim'de paramızın bitmediği bir bütçeyi yönetir haldeyiz. Niye? Çünkü önceliklerimiz, pazarlık yapma yeteneğimiz. Ben çok pazarlık yapıyorum. Burada arkadaşlar tanıklık ediyor. Bazen beş bin liraya, bazen bin liraya pazarlık yapıyorum. Dolayısıyla CHP’nin bütçesi siyasal faaliyetler için harcanır. Siyasal faaliyetin merkezinde de bu dönem Türkiye'de hak hukuk, adalet arama mücadelesi vardır. Doğru harcamalar yapıyoruz.
Mitingler konusunda politik eleştiriyi yani “CHP bir belediye başkanı meselesine odaklandı” eleştirisini nasıl yanıtlarsınız?
Karabat: Şimdi şöyle, partimiz açısından 15 milyona oy almış cumhurbaşkanı adayı. Türkiye’nin en büyük ilinin seçilmiş büyükşehir belediye başkanı. Dolayısıyla onun nezdinde yapılan mücadele aslında bir millet iradesi mücadelesi. Ekrem Bey millet iradesi simgesi haline gelmiş birisi. Bu mücadeleyi biz Türkiye'deki bütün seçmeleri için, seçmen iradesine sahip çıkmak için yapıyoruz. Bilinçaltında insanlar tarafından ‘Türkiye'de bir daha seçim olacak mı?’ sorusunu sorduğunu biliyoruz. Araştırmalara da yansıyor bu. Dolayısıyla Türkiye demokrasine sahip çıkma mücadelesi bu aynı zamanda. Seçim sistemine, sandık sistemine sahip çıkma mücadelesi bu, o nedenle eleştiriyi çok haklı bulmuyoruz. Kaldı ki Ekrem Bey'in demeçlerinde de Sayın Genel Başkan’ın demeçlerinde de çiftçinin problemi de burada konuşuluyor. Son dönemde emeklilik sorunları daha çok konuşuluyor ki Türkiye'nin en çok mağdur kesimlerden bir tanesi. Asgari ücret mücadelesini burada konuşuyoruz. Dolayısıyla biz kürsü adetimizi çoğalttık. Sadece meclis kürsüsünde değil aynı zamanda il il millet kürsüsü de kurmuş durumdayız ve buralarda Ekrem İmamoğlu'yla beraber aslında bir milletin sorunlarını da konuşuyoruz. Aslında Türkiye'de artık hukuk demek, hak demek, adalet demek bu mücadele aynı zamanda ekmek, aş mücadelesi. Bu iki mücadeleyi birbirinden ayırdığımız noktada siyasiden yanlış bir noktaya savruluruz. Ve biz Türkiye'nin kalkınma mücadelesini de bir parçası olarak görüyoruz. Çünkü aslında Ekrem İmamoğlu'nun nezdinde bizim Cumhurbaşkanı adayımızla birlikte çeşitli kadrolarımız da içeri atılmış durumda ve onlar Türkiye’nin kalkınması ve zenginleşmesi ile ilgili çok ciddi çalışmalar yapıyordu. Mehmet Çalışkan öyleydi. Necati Özkan öyleydi. Belediye başkanlarımızdan Emrah Şahan İPA'da çalışıyordu. Dolayısıyla aslında bu Türkiye'nin kalkınmasına, zenginleşmesi için kadrolarımızı da mahkum eden bir anlayış. Buna karşı hep beraber mücadele ediyoruz.

Bu yıl CHP’ye bağış meselesi en düşük noktaya düştü dediniz, rakamlar nedir?
"Bu yıl bağış miktarı düştü, üyeden son anda destek isteyeceğiz"
Karabat: Şimdi 2025 bütçesi bizim açımızdan gelen hazine payı 1 milyar 440 milyon. Benden önceki zamanlarda %25'lerden fazla bir bağış oranı var. Bizim 2024'teki bağış oranımız %14'lerdeydi. Yine biz o dönem çok fazla bağış mekanizmasını kullanmadık. Ama bu sene bunun yarı yarıya düştüğünü söyleyebiliriz. Şu an %3,5 civarında Dolayısıyla burada bir daralma var. Şimdi şöyle bir kuvvetimiz var ama bunu doğru zamanda kullanmak istiyoruz. Üye sayımız arttı. 1 milyon 980 binlere dayandı. Fakat bu noktada üyemize bir bağış çağrısı yaptığımızda üyelerimiz bu bir cevap verecektir, refleks gösterecektir. Ama bunu doğru zamanda yapmamız lazım. Mali sistemin tam tıkandığı zaman yapmamız lazım. Yani üyeye çağrı yapma ya da yurttaşa çağrı yapma küçük katkılarla 10 lira, 20 lira, 50 lira, 100 lira bağış çağrısı yapma zamanda değiliz. Kampanyamız yoğunlaştığında çağrıyı yapmayı ve milleti bu işe ortak etmeyi planlıyoruz.
Sizce bir başka terör örgütünün tasfiye edildiği bir dönemde CHP’nin adeta bir terör örgütü muamelesine maruz kalmasını nasıl yorumluyorsunuz?
"CHP'ye terör örgütü suçlaması, Kuva-i Milliye'ye isyancı demek ile aynıdır"
Karabat: Bu hakkaniyetli bir tutum değil ama CHP’ye kim terör örgütü gözüyle bakıyorsa Kuvayi Milliye zamanda isyancı gözüyle bakan, onlar hakkında idam fermanları çıkartan anlayışla aynıdır bu anlayış. CHP’ye birisi terör göze bakıyorsa ben böyle yorumlarım. Dolayısıyla çok hakkaniyetli bir tutum değil. CHP, bu ülkeyi kuran, üstelik yasa diye bir şey varsa, anayasa diye bir şey varsa bunu ilk defa yapan partidir, kurucu partisi olması sıfatıyla. Biz yasa yapanların, anayasa yapanların bu ülkeyi ilk defa kurduğu bir partiyiz.
Yerel seçimlerde 2019 ardından 2024 yılında CHP'nin başarısı, AK Parti'de özellikle işin mali boyutunda nasıl bir rahatsızlık yarattı sizce? Mali kaynaklar olarak mı görülüyor belediyeler?
"İBB'yi kaybedince AKP daha az bütçe yönetmek zorunda kaldı"
Karabat: Belediyelere bir tür ganimet gözüyle bakıyorlarmış ki iktidar rahatsız oldu. Şöyle düşünelim, AK Parti bir sistem kurdu. Bunun bir kısmı belediyelerde, bir kısmı bakanlıklarda. Netice itibariyle bir kamu bütçesini topyekun yönetiyordu. Bunun arasında bir koordinasyon da kendince sağlıyordu. Ama CHP iktidarı gelince artık o çarka çomak sokuldu. Dolayısıyla istedikleri gibi at oynatamadılar orada. CHP'li belediyeler partizan davrandı mı peki, aslında iş alan firmalara bakarsak yargılama süreçlerinde hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Partizanca davranmamışlar. Tam tersi Ekrem Bey'de, Mansur Bey'de, diğer belediye başkanlarımızın birçoğu da niye halen AKP'lilere ihale veriliyor diye eleştirildi. Oysa ihale verilmez. İhale Kanunu’na göre, belediyelerce ihaleye çıkılır, şirketler ihale alırlar. Niye AKP'liler çok alır? Çünkü ‘hak ediş’ diye bir kavram vardır. Mesela 500 milyonluk bir işe çıkıldığında eskiden beri AKP'nin büyüttüğü büyük firmalar, o 500 milyonluk hak ediş olanağına sahip oldukları için ihaleye sadece onlar girebiliyor. CHP’li belediyeler, daha eşitlikçi yaklaşınca hem kamu ihaleleri anlamında hem de iş alımlar anlamında herkes eşit yarışa girdi. Eskiden belediyelere AKP örgütünden herkes giriyorsa bu sefer CHP'li olan da MHP'li olan da AKP'li olan da HDP'li olan da girdi. Hatta hiç partisi olanlar da girdi. Ben buna çok tanıklık ediyorum. Bu da tabii seçmen tabanında daralmaya tabii ki yol açtı AKP'nin. Ayrıca eskiden mesela AKP, büyükşehir bütçesi dışında İstanbul'a yatırım yapardı. Sonra bunu belediye yatırımı olarak sunardı, metro yatırımı yapardı, kavşak yatırımı yapardı, bir sürü örneğini verebiliriz. CHP'liler geldikten sonra oralara mesela spor salonu yapılmadı. Yüzme havuzu yapılmadı. Ama kendi başkanları seçilseydi yapacaklardı. Şöyle bir gerçeklik var, daha az bütçeyi yönetmek zorunda kaldılar.
İşin İBB boyutunda, AK Parti kulisi kaynaklı Ekrem Bey'in yıllarca dışarı çıkarılmayacağı, serbest bırakılmayacağı görüşü var. Bu söylence burada genel merkezde nasıl yankılanıyor?
"İmamoğlu Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olacak, buna kararlı şekilde devam ediyoruz"
Karabat: Şu söz ile ifade edebiliriz, “Gelecek doğası geriye akla aykırıdır.” Mesela bir sene öncesinde, Ekrem Bey'in tutuklanacağı konusu AKP MYK üyelerine sorulsaydı, yöneticilerine ‘Deli saçması, bizi yıpratmaya çalışıyorlar’ derlerdi. Külliye’dekiler, ‘Deli saçması, bunu yapanlar, dezenformasyon ile AKP'yi yıpratmaya çalışıyorlar uluslararası alanda’ derlerdi. Ancak Ekrem bey tutuklandı. Bir kişinin aklından kolektif akıl çok büyüktür, bir kişinin iradesinden millet iradesi de çok büyüktür ve göreceğiz ki Ekrem İmamoğlu CHP'nin cumhurbaşkanı da adayı, Türkiye'nin de cumhurbaşkanı olacak. Biz buna kararlı bir şekilde devam ediyoruz. İnanmadığımız bir mücadeleye devam etmeyiz. Kaldı ki Ekrem Bey, bu salonda demişti ki burada milyonlarca Ekrem var demişti, binlerce Ekrem var demişti. Şimdi ortadaki kitlesel mücadeleyi görünce bu sözünü çok daha anlamlı görüyorum. Bu sadece Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkma işi değil, başka bir iş. Ve biz biliyoruz ki bu mücadelenin sonunda, eninde sonunda kazanan millet olacak.
Ekrem İmamoğlu’nun eğer son noktada seçimde adaylığı engellenmiş olursa aynı vizyona sahip bir aday konusunu parti yönetiminde ele aldınız mı? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Ekrem beyin sözü CHP'nin kadro zenginliğini işaret ediyor"
Karabat: CHP'nin kadrosal zenginliğine inanan bir bakış açısıdır bu. CHP kadrosu anlamda zengin bir partidir. Biz hep onu söylüyoruz. Derdimiz Ekrem İmamoğlu'nu bireysel olarak bir yere getirmek değil. CHP'nin anlayışını iktidara getirmek. O yüzden Ekrem Bey burada dedi ki benim vizyonumu temsil eden insanlar bulunur. Ama zaten o zaman da yine Ekrem İmamoğlu'nun ve CHP'nin anlayışı Cumhurbaşkanı olmuş olur. Orada bir sorun yok. Ekrem Bey de bunu söylüyor.
Özgür Karabat bu süreçte nerede?
"Özgür Karabat partimizin sol vicdanını temsil ediyor"
Karabat: Ben merkezinde olduğumu hissediyorum. Ama ben başından itibaren 2019 büyükşehir belediyesi seçimlerini hatırlayanlar bilir ki seçimde o gece tek tek bütün sandıklara sahip çıkanlardan ve o dönemki iki seçim koordinatöründen birisi bendim. O ilk seçimde hamleleri Ekrem Bey'le beraber planlayan ekipten birisiyim. Dolayısıyla 2019'da Türkiye'de büyük bir değişimi gerçekleştirmiş ekipteydim, o işin merkezindeydim. Sonrasında partideki değişimde önemli rol aldığımı düşünüyorum, şimdi de Türkiye'nin değişimine ilgili de çok ciddi rollerin içindeyiz. Merkezinde olduğumu düşünüyorum ama çeperinde de olsam da benim için çok mutluluk verici. Yaptığım her şeyi yeniden yaparım. Üniversite hayatımdan bugüne hep siyaset yaptım. Türkiye'de büyük bir şirketin genel müdürüyken ben mahalle temsilciği yapıyordum.
“Çok ciddi bir araştırma bütçemiz var, çok araştırma yapıyoruz”
Karabat: Öncelikle biz geldiğimiz andan itibaren örgütümüze aktardığımız pay buradan üç kat arttı. Daha da fazlası olabilir mi? Olabilecektir. Ama burada biraz kaynak da ayırmamız gerekiyor. CHP’nin yeni kaynak modellerine ihtiyaçlar var. O konuda birkaç bankayla da görüşmelerimiz devam ediyor. Örgüt katkısını arttırmak, bağış sistemini geliştirmek, yerinde ilçe örgütlerinde kontrol edilebilecek dijital bağış sistemlerini geliştirmekle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu şekilde parti daha kuvvetli ekonomik kaynaklara sahip olacaktır. Örgüt tarafından kaynak sağlandığı için de örgütler fazlasıyla sahiplenici olacaktır. Partimizi de büyütmeye önem veriyoruz. Mesela Kars'ta baba ocağı kavramına çok uygun bir yerdi. Onuncu Yıl Marşı’nın bestelendiği mekan ve 12 Eylül'den önce partimiz il binası. Ama darbede el konulmuştu. Şimdi restore edildi ve modern bir il binası haline getirildi. Dolayısıyla parti örgütlerine her anlamda elimizden geleni sahip çıkıyoruz. Hissederek değil, bilerek siyaset yapmamız. Nasıl bilebiliriz? Araştırmamız lazım. Araştırma geliştirmeye para harcamalıyız. Biz yerel seçimlerden itibaren çok ciddi bir araştırma geliştirme faaliyetinde bulunuyoruz. Yerel seçimlerde anket sonuçlarına göre ilçeye, illere göre adaylarımız propaganda yaptı ve politik söylemimiz de öyle belirlendi. Şimdi aynı şeyi yapıyoruz biz. Çok ciddi bir araştırma ve geliştirme bütçemiz var. Ama bu önceki dönemlere göre çok ciddi ve çok ciddi denetlenen bir bütçe bu. Uzmanlarınca denetlenen bir araştırma çalışması yapıyoruz. Burada kararsız seçmen araştırması yapıyoruz. CHP ayrıca ilk defa Türkiye'de yurt dışı seçmen araştırması yapacak. Cumhurbaşkanı Seçimi’nde yurt dışı seçmen araştırması ve kararsız seçmen araştırması yapacağız.
Anket çalışmalarıyla ilgili detay verebilir misiniz?
"Kırsal seçmen, Kürt seçmen her seçmeni ölçmeye çalışıyoruz"
Karabat: Araştırmalarımızı ne zaman yapabileceğimiz planlandık. Takvimlendi ve detaylı araştırmaları yapıyoruz. Kırsal seçmen araştırması yapıyoruz. Kürt seçmen araştırması birkaç kez yaptık mesela ve yine yapıyoruz. Anketlerde her zaman bir de oy vermeyen seçmen varlığı ortaya çıkıyor. O seçmenler hakkında neden oy vermediğine ilişkin bir çalışma yapıyoruz. Dolayısıyla seçmenlerimize ilişkin bütün ayrıntılarıyla anketler yapıyoruz. Yaş gruplarına dair zaten her ankette çalışma yapıyoruz. Şimdi Ekim'de bir kez daha belediyelerimiz hakkında memnuniyet anketlerini yenileyeceğiz. Partimize yönelik bu operasyonlara da belediyelerimizden yüksek memnuniyet duyulması nedeniyle başlandığını düşünüyoruz. CHP belediyeleri çok yüksek bir memnuniyet oranı gösterdi. Peşinden de bu operasyonlar başladı. Tesadüf olmadığını düşünüyorum bu noktada. Biz de her adımımızı ölçerek, ölçmeye değerlendirmeye inanarak, araştırarak ve ona göre siyaset belirleyerek devam ediyoruz. Çok iyi bir reklamcı, bize reklam yapacak şeklinde değil artık. Biz önceliği araştırmaya veriyoruz. Reklam kampanyası araştırma sonuçlarına göre yapılacak.
Araştırmalar, CHP'nin ihtiyacı olan hangi seçmene seslenmesi gerektiğini öneriyor?
Karabat: Evet. Zayıf olduğumuz seçmen yaş gruplarını da biliyoruz Mesela yerel seçimlerde emekli seçmen hedeflerimize seslenildi. Belediye başkan adaylarımızın kişisel kimlikleri de çok önemliydi. Bugün ise emekli seçmen CHP'yle bütünleşti. Bütün anketlerde emekli seçmende CHP’nin oyu yüzde elliyi geçiyor. Genç seçmende belirli bir noktaya gelindi ama daha yüksek oranda oy alabilmeliyiz, bunu araştırıyoruz. Zayıf olduğumuz nokta ise, özellikle 30 yaş üstü 40 yaşına kadar çalışan seçmen. Çalışan seçmende biraz daha zayıf olduğumuz gözüküyor. Ekonomik krizden görece şu anda daha az etkilenen kesim olduğu için buna ilişkin başka duyarlılıkları yaratmamız gerektiğini düşünüyoruz mesela.
Aydın örneğini konuşmak için sormuyorum. Ancak CHP Genel Merkezi’nin başka harcamalar için belediyelerden kaynak yaratmaya çalıştığı iddia ediliyor. Buna siz ne dersiniz?
"SODEMSAN ile belediyeler yasal ortak bütçe kullanıyor"
Karabat: Az önce söylediklerimizle bunları reddediyoruz aslında. Birincisi böyle bir şeyin olmadığını herkes biliyor. Buna İstanbul Büyükşehir Belediyesi de dahildir yani söyleyeyim. Biz belediyelerden kaynak istemiyoruz ama kendi işlerini doğru yapmalarını istiyoruz. Aydın'la ilgili uzunca konuşmayı istemiyorum. İktidar, Aydın’ı gündemde tutmak isteyecektir, CHP’de çözülme havası varmış gibi göstermeye çalışılacak. Bu operasyonlara kılıf yaratma gerekçelerinden birisi CHP içinde böyle para aktarımları olduğu iddiası. CHP’li belediyelerimiz için SODEMSEN(Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası) yapımız var. Eskiden belediye başkanlarınca anket çalışmaları yapılırdı. Biz bu sistemi doğru bulmadığımız için SODEMSEN birliğimiz devreye konuldu. Bütün bu araştırmalar artık belediyelerce yasal şekilde kurulmuş birlik eliyle ortak bütçe üzerinden yapılıyor. Belediyeler orada yasal aidatlarıyla araştırma bütçesini oluşturuyor.

İBB’ye yönelik operasyonda yeni dalgalar halinde sürüyor. Akrabalara, makam aracı sürücülerine değin sürekli yeni gözaltılar gerçekleşiyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
"ETKİN PİŞMANLIK MÜESSESİ VE GİZLİK TANIK TAMAMEN HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE UYGULANIYOR"
Karabat: İddianameler henüz ortaya çıkmış değil, halen aynı itirafçı iş adamları üzerinden yürütülüyor dosya. Bir kere bunun siyasi olduğuna dair yüksek bir inanç var. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasaydı tutuklanmayacağına dair çok ciddi bir inanç var. Bütün meselenin tek adam iktidarını devam ettirmek olduğunu herkes görüyor. Ve yine hukuksal anlamda çok ilerleme olmayacağını herkes görüyor. Etkin pişmanlık müessesesi ve gizli tanık müessesesi tamamen hukuksuz bir şekilde uygulanıyor. Suçtan suçluya değil kişilerden suçlu yaratılmaya gidiliyor. Tutuklama tedbir olmalıyken fiilen bir cezalandırmaya dönüşüyor. Belediye personeli herkes tek tek tutuklanıyor. Dolayısıyla toplum bunu görüyor. Son dönemde iddia tarafı mensupları tutuksuz yargılama talebi toplumda yükseldiği için iddianame hazırlanmalı diyor. Çünkü uzayan bu süreci yönetemez haldeler. Türkiye'de en son Mücahit Birinci olayı konuşuldu. Ama sadece CHP hakkında, İmamoğlu dosyası hakkında hukuki borsa yok. Ne yazık ki bu ülkede uyuşturucu kaçakçısı, cinayet davaları gibi her dosya üzerine borsa var. Türkiye’de herkes eğer hukuki yapıda adamınız varsa ceza almayacağını düşünüyor. Toplamsal kanaat böyle. Oysa hukukun saygınlığını kurtarmalıyız. Ekrem İmamoğlu’nun özgürleşme mücadelesi aynı zamanda Türkiye'de hukukun saygınlaşması mücadelesi haline dönüşmelidir.
İşin mali boyutunda, evlerdeki altın, nakit para miktarlarına bakıldığında iddia edildiği şekilde para trafiği olmadığı görülüyor. Bu dosyada işin mali rakamlarına baktığınızda siz ne görüyorsunuz?
Karabat: Operasyonlarda gündeme taşınan rakamlar, iddialarla kıyaslanınca komik düzeyde. MASAK raporlarını inceliyoruz. Eşler arasında mesela çocuklarıyla ilgili okul ücretleri olan para soruluyor. Mesela Yiğit Oğuz Duman’ın okul için gönderdiği para soruluyor. İBB'nin en üst düzey bürokratlarından birisini alıyorsunuz, okul parasını soruyorsunuz. Ya da fındık bahçesi kira bedeli hesaba gelmiş, bu para soruluyor. Bütün bunlar neyi gösteriyor? Dosya çok zayıf. O zaman ne yapılıyor, olabildiğince yalan tanıklıklarla dosya dolduruluyor. İşi olabildiğince çok savsaklayarak, uzatma süreci başlatıldı. Mesela, 580 milyar ele geçirildi denildi. Bir kere İBB’nin bütçesini dahi çok aşan bir rakam o. Hiç personel harcaması yapılmadı mı, hiçbir iş yapılmadı mı, hiçbir metro mu yapılmadı. Peki bu parayı devlet olarak bulamıyor musun? Dünyanın hiçbir yerinde 580 milyar gibi bir parayı buharlaştıracak bir sistem yok. Özellikle böylesine dijital sistemde takip edilemeyecek olması mümkün değil. Kaldı ki MASAK’ın raporu incelenmesine bakıyorum 100 bin liralık para aktarımlarını bile incelemişler. Ama iddia edilen 580 milyar lira gibi büyük bir rakamı bulamadığı mı söylüyor iddia makamı. Keza uluslararası finans sisteminde böylesi para aktarımına izin verilmez. Mesela bütün para aktarım işlemleri SWİFT sistemi üzerinden yapılıyorken, Amerika tarafınca hiç görülmeyecek, buna hiç müdahale edilmeyecek? Buna inanabiliyor muyuz? Böyle bir şey yok. Tespit edilmiş iddia edildiği gibi bir rakam da yok. Şirket sermaye rakamları veya dedesinden oğluna gönderilmiş sermaye gibi rakamlar açıklanarak, bunlarla yolsuzluk algısı yaratılarak, kamuoyu oluşturulmaya çalışıyorlar. Gözaltındaki insan sayısı onlarca iken büyük büyük konuşmalar dışında somut hiçbir şey yok. Mesela Mehmet Ali Çalışkan’ın İngiltere’deki eve alımında yurt dışına gönderildiğinde kent uzlaşısıyla terör örgütüne gönderildi iddiası ortaya atılıyor. Oysa gönderdiği adres de belli iken Türk istihbaratı öylesine zayıf değil ki elbette ortaya çıkarılırdı. Türk istihbaratı, Türk emniyetine, Türk MASAK’ını böylesine zayıf değil ki ayıp ediyorlar. Bu şekilde uzun soruşturma süreci olması gerçekten büyük bir ayıp etme olayıdır. Oysa ortada ne yazık ki bir para yok. Sadece uydurma rakamlar var.
TRT Haber ekranı dahil olmak üzere İBB soruşturmasıyla ilgili para diye eski bir görüntü kullanıldı. O görüntü Canan Kaftancıoğlu’nun döneminde CHP İstanbul İl Örgütü Binası’nın satın alınmasındaki nakit para görüntü. Sizce neden o görüntü gündemde tutuluyor?
“İstanbul İl Binası alımı görüntüsü avukat kaynaklı, alım bağışlarla yapılmış”
Karabat: CHP İl Binası’yla ilgili dava devam ediyor ama Ekrem İmamoğlu davasını birleştirmeye çalışıyorlar. Oysa herkes biliyor İstanbul’daki il binası alınımında çok katkı verildi. Oysa o dönemki il başkanı ise Ekrem Bey destek vermedi diye kongrede söyledi. O süreç birçok insanca bağışlar yapılan bir süreç. İrili farklı bağış yapanlar oldu. Canan Hanım’ın önem verdiği vaadiydi ve sözünü tuttu. Dolayısıyla Canan Hanım'a buradan teşekkür etmek lazım. Ve doğru bir süreç yönetti. Partimize modern bir il binası kazandırdı. O görüntüdeki nakit para sayımı da zaten farklı yerlerden verilen bağışlar olmasından kaynaklı. Eğer tek kaynaktan gelmiş bir toplu para olsaydı zaten sayılmasına ihtiyaç olmazdı. O görüntüde oluşmazdı. Orada farklı yerlerden toplanmış bağışlar sayılıyor ve bağışlarla sonuç itibariyle de bir il binası alınmış. Ama sorun nereden kaynaklanmış? Oradaki aracı avukat, bu süreçten pay, ekstra komisyon almak istemiş. Bu görüntüyü kaydetmiş, sonra da İBB’de bana iş verin tehdidinde bulunmuş. Bu tehdide boyun eğilmeyince görüntü servis edildi. Şimdi aynı avukat İBB’nin dosyasında gizli tanık. Ancak açık tanık ifadeleri de var.
Bugün CHP’nin mali politikalarını yöneten kişi olarak peki siz o görüntü olayından nasıl bir ders çıkardınız? Örneğin Kars il binasını aldınız, böyle bir görüntü olmayacağını söyleyebilir misiniz, siz nasıl yöneteceksiniz?
Karabat: Evet, çok daha dikkat etmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak o görüntüdeki arkadaşlarımız şu nedenle rahat ki ortada bir suç yok. Eğer ortada iddia edildiği gibi bir suç olsa insanlar tedbirini alırlar, kameralı ortama gitmezler, parayı önceden sayarlar, götürürler, başka yerde teslim ederler. Ama insanlar zaten meşru bir şekilde bağış toplandığı öyle rahatça para saymaya çalışıyor. Yalnız gayrimenkul alımında elbette çok dikkatli hareket ediyoruz. Mesela eskiden olduğu gibi tek bilirkişi raporuyla gayrimenkul alımı yerine Kars'ta üç gayrimenkul firması görüşleriyle, değerleme raporlarıyla alım yapıyoruz. Niye? İnsanlar konuşarak, partimizi yıpratmaya çalışır. Önceki yönetimde mesleki tecrübesine de inanarak, Bülent Bey’in (Kuşoğlu) kullandığı şirketi de kullanarak rapor da aldım. Raporlar doğrultusunda alım, satım işlemi oluyor. Şimdi zaten tapu işlemleri değişti, para transferiyle güvenli satış sistemi var. Mesela büyük boylarda bayrak alımında biz ihale yöntemini tercih ederek, alım yaptığımız için partimiz kar etti.