YILDIZ YAZICOĞLU/ ANKARA- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla birlikte hareketli günler yaşanırken, Ankara ile ada siyaseti arasındaki temas trafiği de artmış durumda. Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, AK Parti ve CHP ile gerçekleştirdikleri temasların ardından edindiği izlenimi sorumuza, “Türkiye’deki siyasal iktidar Kıbrıs’taki durumun farkında” sözleriyle özetledi.
KKTC’de Ekim ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde, dönemin Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın seçimi kazanmasıyla adada yeni bir döneme girildi. Anayasal olarak artık “tarafsız cumhurbaşkanı” konumunda bulunan Erhürman, seçim sürecinde ana muhalefet partisinin adayıydı. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı destekleyen iktidar partisi Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve ortakları ise bu seçimle fiilen kaybetmiş oldu. Erhürman’ın ciddi bir farkla seçilmesi, ada kamuoyunda “erken genel seçim” beklentisini güçlendirdi.
Bu süreçte Ankara’daki temaslar da dikkat çekti. Hafta sonunda Ankara’da bulunan ada siyasetçilerinden biri de Kudret Özersay oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, aynı zamanda UBP Genel Başkanı olan Başbakan Ünal Üstel ile bir görüşme gerçekleştirdiği öğrenildi.

HP Genel Başkanı Kudret Özersay ise Ankara ziyaretinde; HP Genel Başkan Yardımcısı Çağın Çağatay Karataş ve Girne İlçe Başkanı Neşe Anibal ile birlikte AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığındaki heyetlerle görüştü. Bu temasların ardından Gazete Kritik’in sorularını yanıtlayan Özersay; kuzeyde artan erken seçim beklentisine, Başbakanlık Müsteşarı Hüseyin Cahitoğlu’nun tutuklanmasına ve hükümet çevresindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına dikkat çekti. Özersay bu çerçevede, “Cumhurbaşkanı’yla koordineli çalışacak meşru bir hükümet kurulmalı” mesajını verdi.

Kudret Özersay’ın değerlendirmeleri şöyle:
“Siyasetin kaymağında bozulma varsa, toplumda da bozulma vardır”
Gazete Kritik: Halkın Partisi olarak yolsuzluk konusunu uzun süredir gündemde tutuyorsunuz. Tartışmalar büyürken Başbakan Ünal Üstel de Ankara’da temaslarda bulundu. Siz de Ankara’daydınız. İzlenimlerinizi paylaşır mısınız?
Kudret Özersay:
Biz sadece CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibiyle değil, bunun ardından AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş ile de parti genel merkezinde görüştük. Yani hem iktidar hem ana muhalefetle temaslarımız oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Kıbrıs’a yaptığı ziyaret sırasında da bir araya gelmiştik.
Şunu açıkça söyleyebilirim: Yolsuzluk meselesi son dönemde ortaya çıkmış bir konu değil. Aslında son 10–15 yılda siyasette ve toplumsal yapıda bir çürüme süreci yaşanıyordu. Bu sadece siyasetle sınırlı değil. Çünkü siyaset eğer kaymaksa ve kaymak bozuksa, sütte de bir sorun vardır. Karşılıklı bir etkileşimle bu bozulma derinleşir. Ancak bu süreç, mevcut hükümetin göreve gelmesinden sonra, yani son üç buçuk yılda çok daha hızlandı.
Bunun temel nedeni, meşruiyet temeli zayıf bir hükümetin kurulmuş olmasıdır. Kendi seçmen tabanından değil, daha çok Ankara’dan aldığı destekle ayakta duran bir hükümetten söz ediyoruz. Toplum tabanına yaslanılmadığında ilişkiler çok daha sorunlu ve absürt bir noktaya sürükleniyor.
Şu anda tutuklama yalnızca Başbakan’ın müsteşarıyla sınırlı gibi görünüyor. Elbette masumiyet karinesi gereği suçluluğa mahkeme karar verecek. Ancak üst düzey bürokratlar, birçok atanmış yönetici hakkında ciddi iddialar var. Bakanlık özel kalem müdürleri, üniversitelerden sorumlu YÖDAK Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, UBP’li bir milletvekili ve bazı örgüt başkanları hakkında rüşvet ve sahte diploma iddiaları gündemde. Bazıları hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirildi. Dolandırıcılık iddiaları da mevcut. Bunların tamamı polis soruşturmalarının parçalarıdır.
“Seçim gerekli ama adaletin tecelli etmesi şart”
Bu tabloya baktığımızda, bunun siyasetten bağımsız olduğunu söylememiz mümkün değil. Sadece bürokratların görevden alınması siyasi sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Toplumda bu konulara ilişkin ciddi bir tepki oluştu. Erken seçim beklentisi var ve siyasi değişimin gerekli olduğu da görülüyor.
Ancak yalnızca iktidar değişimi bu sorunları ortadan kaldırmaz. Asıl önemli olan, adalet mekanizmasının çalışmasıdır. Caydırıcı cezaların uygulanması ve adaletin tecelli ettiğinin görülmesi gerekir. Soruşturmalar ilerledikçe ve bazı isimler konuşmaya başladıkça, kimlerin hangi talimatlarla hareket ettiği de ortaya çıkacaktır. Bu nedenle olayın sadece adli değil, aynı zamanda siyasi yönü vardır.
Seçim elbette gereklidir ancak içinde bulunduğumuz yozlaşma ortamında tek başına yeterli değildir.
“Cumhurbaşkanı Erhürman topluma özgüven kazandırdı”
Cumhurbaşkanlığı seçimi, halka değiştirebileceğini gösterdi ve bu çok önemli bir eşikti. Erhürman’ın yolsuzluk ve hukuksuzluk konularında son derece hassas bir kişilik olduğu biliniyor. Devletin başı konumundaki makamda, bu konulara tolerans göstermeyen bir Cumhurbaşkanı’nın bulunması, devlet mekanizmasında da olumlu bir etki yaratacaktır.
Cumhurbaşkanlığı ile seçim sonrası oluşacak yeni ve meşru bir hükümetin koordineli çalışması, bu süreçlerin daha sağlıklı ilerlemesine katkı sağlayacaktır. En önemlisi ise toplumsal moraldir. İnsanlar artık susmak yerine, “Güç bizdedir, istersek değiştiririz” özgüvenini kazandı.
Belediye seçimleri, ara seçimler ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi bu değişimin işaretleriydi. Sonuçlar, iktidar partileri aleyhine şekillendi.
“Ankara, Kıbrıs’taki durumun farkında”
Ankara adına konuşmam doğru olmaz ancak izlenimimi paylaşabilirim. Hem iktidar hem ana muhalefet temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerden edindiğim izlenim şu: Türkiye’deki siyasal iktidar, Kıbrıs’taki mevcut durumun sürdürülemez olduğunun farkındadır.
Merkez sağda yer alan bazı siyasi partilerin misyonlarını tamamladığı açıktır. Değişimi başaramayanlar siyasal sistemde kalıcı olamayacaktır. Şu an iktidarda bulunan üç partinin eğreti bir yapı oluşturduğu görülüyor. Geçiş süreci sonrası ciddi bir siyasi değişimin yaşanacağı kanaatindeyim. Toplumdan gelen mesajlar da bu yöndedir.