CHP milletvekilleri ve PM üyeleri, saha çalışmaları kapsamında CHP Karaman İl Başkanlığı'nda basın toplantısı düzenledi. CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, "Bu seçim yalnızca bir kişiyle ilgili değildir. Bu seçim, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir referandumdur. Ya hukuksuzluk, yoksulluk ve keyfi yönetim devam edecek ya da demokrasi, adalet ve üretim temelli bir düzen kurulacak. Ekrem İmamoğlu bu değişimin sembolüdür. Ama mesele yalnızca bir kişi değil, 85 milyonun kaderidir. Biz, halkın iradesine sahip çıkacağız, bu düzeni değiştireceğiz. Karaman’dan bütün Türkiye’ye ilan ediyoruz: Halk kazanacak, Türkiye kazanacak" dedi.
CHP PM üyeleri ve milletvekilleri, CHP Karaman İl Başkanlığı'nda bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, Karaman Milletvekili ve PM Üyesi İsmail Atakan Ünver, Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, Konya Milletvekili Barış Bektaş, Yalova Milletvekili Tahsin Becan, Ankara Mileltvekili Deniz Demir, CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Nurcan Yücal katıldı. Toplantıda konuşan CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, sadece basın toplantısı yapmak için değil, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren hayati bir mesele için bir arada olduklarını söyledi. İçinden geçilen dönemin Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden biri olduğunu vurgulayan Genç, şöyle devam etti:
"Ekonomiden hukuka, tarımdan eğitime, özgürlüklerden dış politikaya kadar her alanda yaşanan derin krizler, artık günlük hayatımızı belirliyor. Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuluyor. Bu durum yalnızca bir siyasi operasyon değil; doğrudan halkın iradesine müdahaledir. Ancak altını çiziyorum: Sorun yalnızca İmamoğlu’na yapılan haksızlık değil, 85 milyon yurttaşın iradesine vurulan zincirdir. Ve bu zincir, hukuk, ekonomi ve demokrasiye dair büyük bir çöküşün sembolüdür.
"İktidar, rakamlarla oynayarak krizin boyutunu perdelemeye çalışıyor"
Resmî verilere göre TÜİK Temmuz 2025’te yıllık enflasyonu yüzde 33,52 olarak açıkladı. Bağımsız araştırmalar, özellikle ENAG, yıllık enflasyonu yüzde 65,15 olarak hesapladı. Bu fark teknik değil, siyasidir. İktidar, rakamlarla oynayarak krizin boyutunu perdelemeye çalışıyor. Ama pazarda, markette, mutfakta gerçeği herkes görüyor.
Asgari ücret daha yılın ortasında açlık sınırının altına düştü. Emekliler, kirayı mı ödeyeyim, faturayı mı yatırayım ikilemiyle yaşıyor. Orta sınıf, vergi yükü altında eziliyor; dar gelirli, geçinmek için borçlanıyor. 'Ekonomi büyüyor' diyorlar ama büyüyen kim? Halk değil. Büyüyen, kamu ihalelerinden beslenen birkaç imtiyazlı grup. Bu düzenin adı, yoksullukta eşitlik değil; kaynakların adaletsiz bölüşümüdür. Ve biz, bu bölüşümü değiştirmek için geliyoruz.
"Bu politika, yalnızca ekonomik değil, stratejik bir hatadır"
Karamanlı çiftçi, Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçi gibi, mazotu 55 liraya, gübreyi son iki yılda üç katına alıyor. Tarımsal sulama maliyetleri elektrik zamlarıyla katlanmış durumda. Ürününü değerinde satamıyor; ithal edilen buğday, mısır, ayçiçeği iç pazarda yerli üreticiyi bitiriyor. İktidar, kendi çiftçisini desteklemek yerine başka ülkelerin çiftçisine para kazandırıyor. Bu politika, yalnızca ekonomik değil, stratejik bir hatadır. Çünkü tarımda kendi kendine yetmeyen bir ülkenin bağımsızlığı tehlikededir.
Biz tarımı stratejik sektör ilan edeceğiz. Üretim planlaması yapacağız, çiftçiye ucuz girdi ve alım garantisi sağlayacağız. Kooperatifleşmeyi teşvik ederek hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyacağız. Ekonomi ile hukuk arasında doğrudan bağ vardır. Yargının bağımsız olmadığı, kuralların bir gecede değiştiği bir ülkede ne yatırım gelir ne istihdam artar. Bugün Türkiye’de yatırımcıların en büyük kaygısı, döviz kuru değil, hukuk güvenliğinin olmamasıdır.
"Bu düzen değişmeden, hiçbir alanda kalıcı iyileşme olmaz"
İktidar, yargıyı siyasetin sopası haline getirdi. Gazeteciler, öğrenciler, sendikacılar, muhalefet temsilcileri ve hatta sosyal medyada eleştiri yapan yurttaşlar, mahkeme kapılarında. Hukuksuzluk, günlük hayatın bir parçası haline getirildi. Bu düzen değişmeden, hiçbir alanda kalıcı iyileşme olmaz. Bizim sözümüz net: Yargı bağımsız olacak, hukukun üstünlüğü herkese eşit uygulanacak.
Bizim programımız üç temel üzerine kuruludur: Bir, demokrasi; kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı, özgür medya, katılımcı yönetim. İki, üretim. Tarımda kendi kendine yeten, sanayide yüksek katma değer üreten, teknolojide dünya ile rekabet eden bir Türkiye. Üç, adalet. Gelir dağılımında adalet, fırsat eşitliği, sosyal devletin güçlendirilmesi.
"Sosyal yardımları hak temelli, şeffaf ve adil biçimde dağıtacağız"
Somut adımlarımız: Asgari ücreti yoksulluk sınırının üzerine çıkaracağız. Emekli maaşlarını insanca yaşanabilir seviyeye yükselteceğiz. Sosyal yardımları hak temelli, şeffaf ve adil biçimde dağıtacağız. Eğitim sistemini bilimsel, laik ve eşitlikçi temelde yeniden inşa edeceğiz. Yenilenebilir enerji yatırımlarına öncelik vereceğiz; jeotermal, güneş ve rüzgâr kaynaklarını ekonomiye kazandıracağız.
Bu iktidar, 23 yılda Türkiye’yi üretimden kopardı, borca ve ithalata bağımlı hale getirdi. Adalet sistemini çökertti, yatırım güvenini yok etti. Devletin kaynaklarını bir avuç yandaşa aktardı, liyakat sistemini yok etti, kurumları işlevsizleştirdi. Ve şimdi, halkın değiştirmek istediği düzenin devamı için, en güçlü değişim adayını hukuksuzca cezaevinde tutuyorlar.
"Ekrem İmamoğlu bu değişimin sembolüdür"
Bu seçim yalnızca bir kişiyle ilgili değildir. Bu seçim, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir referandumdur. Ya hukuksuzluk, yoksulluk ve keyfi yönetim devam edecek ya da demokrasi, adalet ve üretim temelli bir düzen kurulacak. Ekrem İmamoğlu bu değişimin sembolüdür. Ama mesele yalnızca bir kişi değil, 85 milyonun kaderidir. Biz, halkın iradesine sahip çıkacağız, bu düzeni değiştireceğiz. Karaman’dan bütün Türkiye’ye ilan ediyoruz: Halk kazanacak, Türkiye kazanacak."