13.05.2019, 00:26

Panoptikon

Panoptikon,1785 yılında Bentham tarafından tasarlanan bir hapishane modeli. Halka biçiminde bir bina ve tam ortasında bir gözetleme kulesi. Gücü elinde tutan, bu yüksek gözetleme kulesinden herkesi görür ama hücrelerdeki yüzlerce mahkum sadece kuleyi görür, kulenin içindekileri göremezler. Panoptikon’dakiler, ne zaman gözetlendiklerini bilmezler, bu yüzden de sürekli gözetleniyoruz düşüncesiyle hareket ederler, sürekli gözetlendiklerini farz ederek kendilerini kontrol altında tutmaya ve kurallara aykırı bir şey yapmamaya çalışırlar. Böylece izlenmese bile izlendiğini, ya da her an izlenebileceğini düşünen bireyler kendi kendine bir oto kontrol mekanizması geliştirir ve kendini denetlemeye başlar. Adeta kişiyi kendi kendinin gardiyanı yapan bir sistem dizayn edilmiştir. Bentham panoptikon'u istanbul gezisi esnasında Galata Kulesinden etkilenerek tasarlamıştır.

Günümüzde kişiler eylemlerini sanıldığının aksine özgür iradeleri ile gerçekleştirmezler, bireylerin en basit gündelik faaliyetleri gözetime tabi tutularak biçimlendirilmekte ve denetlenmektedir. Gözetleme, gelişen teknolojilerle birlikte daha karmaşık bir hal almış ve profesyonel ellerce yürütülmeye başlanmıştır. Elektronik Panoptizm olarak adlandırabileceğimiz bu süreç egemen olanın iktidarını sağlama çabasının bir ürünüdür. İlkel Panoptikan hapishanesinin görmeye dayalı kule denetimi bugün adeta mobese kameraları ile sağlanmaktadır. Mobese kameralarının olduğu bir sokakta sürücülerin kurallara aykırı davranma ihtimali çok daha düşüktür. Kameranın çalışıyor olup olmaması bu konuda önemli değildir kameranın varlığı yeterlidir aynı kulenin içinde kendilerini izleyen bir gardiyanın olup olmadığını bilmeyen mahkumların durumu gibi. Elbette mobese gibi gözetim araçları sayesinde sosyal kuralların işlemesi kolaylaşır, yasa dışı hareketler kolayca tespit edilebilir ve düzeni sağlayan kuralların yıkılmaması sağlanır. Ancak bu denetimin olumsuz etkileri gözden kaçmıştır. 

Hapishanenin doğuşu, akıl hastanelerin kuruluşu ve disiplinli eğitim kurumlarının ortaya çıkışı bir yandan toplumdaki başıbozukluğu ve kaosu önlemeyi amaçlamışken diğer yandan ise toplumu sınırlamış, bireyleri bir kalıbın içine hapsetmiş ve onları şekillendirmiştir. Modern toplumda, özellikle de günümüz liberal toplumlarında her birey biricik ve özeldir. Bireysel farklılıklar toplumsal zenginlik olarak görülmelidir. Ancak gözlemlendiğinin farkında olan insan, hareketlerini kısıtlar toplumda tek tip bir yapı oluşur. Sürekli izlenen bireyin yakalanma ve cezalandırılma korkusu bu tekliğin oluşumundaki en önemli faktördür. İzleme ve denetleme korku atmosferi oluşturur. Güç sahiplerinden korkulur. Toplumdan korkulur, toplumdan aykırı olduğunu belli eden birey ilk başta toplum tarafından dışlanmaya maruz kalır. Birey yakalanma ve cezalandırılma korkusu ile aslında olduğundan çok daha farklı bir insan gibi davranmaya başlar, Foucault bu duruma “dinamik normalleştirme” der.

Devletler bugün “terör” kavramının arkasına sığınarak istihbarat örgütleri ve teknolojik gelişmeler aracılığıyla vatandaşları gözetlemenin meşru olduğunu savunuyor. Devlet bu görüşünü toplumun büyük bir kesimine çeşitli araçlarla benimseterek “Panoptikon Toplum” olarak adlandırabileceğimiz yeni bir toplum düzeni de yaratıyor. 

İnternet iletişimine ve mobil telefonlara sızma, bilgisayarınızdan telefonlarınızdan yaptığınız internet gezintilerinin dahi görüntülenmesi, elektronik postalarınızın okunması, akıllı kartlar aracılığıyla ekonomik işlemcilerin denetim altına alınması ve bu yolla belirlenen tüketici profillerinin veri bankalarında depolanması, şehirlerin cadde ve meydanlarının kameralarla donatılması, yasadışı dinlemeler...

Londra’da bugün yaklaşık 2 milyon kamera var. Bir İngiliz günde ortalama 300 kez kameralar tarafından görüntüleniyor. İngiltere’de yaklaşık 4.2 milyon kamera var. Her 14 İngiliz vatandaşına karşılık 1 kamera bulunuyor. 

AB ülkelerinde, trafiğin düzenlenmesi gerekçesiyle otomobillere GPS sistemleri takılması amaçlanıyor. Otoyollardaki hız kameraları dünyada hergün 150 milyon otomobilin görüntüsünü alıyor. 

Dünyada yaklaşık 2 milyar cep telefonu kullanıcısı var. Sinyaller aracılığıyla kişinin yeri 400 metrelik hata payıyla bulunabiliyor.

Eski CIA çalışanı Edward Snowden ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) kullandığı “XKeyscore” casus yazılım programının sırlarını ifşa etmişti. XKeyscore NSA’nın en gizli programlarından biri ve internet sitelerinden izin almadan milyonlarca kişinin yazışmalarını, konuşmalarını, kişisel bilgilerini, dosya aktarımlarını takip etme ve erişme olanağı sağlıyor. NSA, dünyadaki bütün e-posta yazışmalarını, Google, Yahoo gibi siteler üzerinden yapılan tüm aramaları XKeyscore adlı bir programla inceleyebiliyor. XKeyscore, size hedeflenen kişinin internetteki neredeyse bütün aktivitelerinin dökümünü veriyor.

Gözetlemenin böyle ileri boyutlara ulaşması toplumun kendisini güvende hissetmediği ve paranoya ile hareket ettiği bir atmosferin oluşmasına yol açar. Bireyler özgünlüğünü yitirerek tek tip bir yapıya dönüşürler, birbirine benzemeye çalışırlar böylece sayıca çok olduklarını düşünecekler yalnız olmadıklarını hissedecekler ve güvenlik kaygıları azalacaktır.

Teknolojinin ilerlemesiyle attığımız her adım arkamızda masumane izler bıraktırıyor bize. Bu masumane izlerimiz bizim bilgimiz dışında birileri tarafından tek tek titizlikle toplanıyor, tasnifleniyor, ayrıştırılıyor ve yeri geldiğinde kullanılmak üzere depolanıyor olabilir mi ? Bu “gözetim”e karşı karşı-gözetim pratikleri yaratarak iktidarı toplumsal yaşamın dışına atmak, özerkliğimizi ve mahremiyetimizi savunmak ve yeniden kazanmak mümkün mü ?

Ve son sözü Michel Foucault söylesin :

İktidar her yerdedir. Hapishanede, tımarhanede, hastanede, okulda, bilgide, bilimde ve iş yerindedir iktidar.

İktidar, kodlamada: kapatılmada, yasaklamada, baskıda, gözetlemede, denetlemede ve yönetmededir. Okulda okuduğumuz kitapta, evde karşılaştığımız baskıda, gönderildiğimiz odamızda, kilitlendiğimiz tuvalette, sokakta gördüğümüz şiddette, yediğimiz tokatta, tekmede, coptadır. Hastanede yediğimiz sakinleştirici iğnededir, klinikte bilinçaltımıza ulaşmaya çalışılan sözcüklerdedir İktidar. Politikacıların nutukları, anne ve babanın tavsiyeleri, öğretmenin cetveli ve komutanın sana verdiği tüfektedir iktidar. Aynı giydiğimiz önlükte, üniformada, takım elbisede, tulumdadır. İş yerinde bayan yöneticinin yere vuran uzun topuğunda, askerde rütbelinin botlarının parlaklığındadır. İktidar yönetmekte ve yönetilmektedir.

İktidar yalnızca baskı uygulamaktan, bastırmaktan, engel çıkarmaktan, cezalandırmaktan ibaret olmadığını, arzuyu yaratarak, zevki kışkırtarak, bilgiyi üreterek; bundan daha derine nüfuz ettiğini de göstermektedir. İktidar bedeni çalıştırır, davranışa nüfuz eder, arzu ve zevkle iç içe girer.

 İktidar her yerdedir, direniş de ! 

Yorumlar (1)
Mustafa Karamanoğlu 1 yıl önce
Modern toplum yapısının en sade özeti olmuş muzaffer bey