Fehmi Koru: Bahçeli, benim üzerimden aslında Erdoğan’a tepki gösterdi

Gazeteci Fehmi Koru, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendi ismine yönelik olarak dile getirdiği ve ağır ifadelerle dolu tepkinin asıl hedefinin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu ileri sürdü. Fehmi Koru, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırının asıl muhatabının hükümet olduğuna da dikkat çekti.

MEDYA 03.05.2019, 11:24 03.05.2019, 12:07

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “FETÖ’nün Fehmi’si, Pensilvanya’nın Koru’su” olmakla suçlayıp, “Bu şahsın, elini kolunu sallayarak dolaşması hayrettir” dediği gazeteci Fehmi Koru, Bahçeli’nin sözlerini TV 5’de değerlendirdi.

Gazeteci Fehmi Koru, TV 5’de yayınlanan ve gazeteci Mustafa Yılmaz’ın sunduğu “Kulis Ankara” programına katılarak, güncel siyasî gelişmelere dair soruları cevapladı.

Fehmi Koru, Mustafa Yılmaz’ın, “Bahçeli, o yazıdan neden bu kadar rahatsız olmuş olabilir?” sorusunu şöyle cevapladı:

“Şimdi tabiî o dil, yani benimle ilgili söyledikleri, siyasetin kendisinin bile düşürdüğü seviyenin altında bir seviye. Onu ben, Devlet Bahçeli’ye yakıştıramadım. Onu baştan söylemek isterim. Nitekim o sözlerden sonra birşeyler yazmam gerektiğinde, acaba seviyem düşer mi diye, ilk düşündüğüm bu oldu. Yani yazılarıyla her gün insanların karşısına çıkan birisiyim. İster istemez bu sözlerden etkilenip, ben de seviyemi düşürürüm diye çok endişe ettim. Yani konuşurken, yazarken insanların, karşısındakini çok rencide etmeyecek şekilde davranmasında ben, her zaman yarar görüyorum. Şimdi ben, hiç kimsenin cezaevine girmesini arzu etmem. Benim için de birilerinin bunu düşünebileceğini de düşünmedim doğrusu, o konuşmayı dinleyene kadar; ama demek ki insanlar, bu günün ortamında, bu işte 15 Temmuz sonrası yaşanan ortamda, istemedikleri, sevmedikleri görüşleri ifade eden kişiler için, işte ‘Elini kolunu sallayarak dolaşmalı mı bunlar?’ diye sorular yönelterek, birilerini harekete geçirmeye çalışıyorlar, çalışabiliyorlar. Bunu da bu arada yaşayarak öğrenmiş oldum.”

Bahçeli’nin tepki gösterdiği yazısında MHP ile ilgili bir söz etmediğini belirten Koru, şu değerlendirmede bulundu:

“Benim dediğim, AK Parti, bu seçimin eğer galibi olsaydı, mesele yoktu; ama rakamsal olarak konuya yaklaştığımızda ortaya çıkan tablo şu ki, AK Parti, 2002 yılından beri aldığı oyların altında bir oyla bu seçimden çıkmış oldu. Yani 2002’de %36’nın biraz üstünde bir oy almıştı. Burada (bu seçimde), nereden baksanız %36’nın altında bir oy söz konusu. Neden oldu bu? Sonra bu yazıda ilk defa söylediğim bir şey değil ve ilk benim söylediğimi de zannetmiyorum. Seçim kampanyaları sırasında da bu ittifakın böyle bir sonuç doğurabileceğini ben, defalarca yazdım. Eğer ittifaksız girseydi AK Parti, bu seçime, İstanbul’u da, Ankara’yı da, kaybettiği Antalya’yı da, diğer büyük kentleri de kazanmış olacaktı; çünkü ittifak olduğu için, karşı tarafta ittifak oluşturdu ve iki ittifak, belli kentlerde, okumuş yazmış kitlelerin fazla olduğu kentlerde, AK Parti’nin ittifakına kaybettirdi. Bu kadar basit bu... Peki, ‘Bu ittifakta kaybetmesinin sebebi budur’ demek, yani MHP’yi çok fazla rahatsız etmemesi lâzım. Neticede bu ittifaktan kazançlı çıkan parti de Milliyetçi Hareket Partisi.”

Fehmi Koru, “Bahçeli, bundan (bunun ortaya çıkmasından) korkuyor olabilir mi?” sorusu üzerine de, “Korkulacak bir şey yok ki. Peki aynı konuşmasında Devlet Bahçeli, yani bana, bir yandan bu sözlerle beni bir şekilde isterken, kendisi de diyor ki, ‘Bizim oyumuz, bu seçimde %18.81’ diyor. Şimdi %18.81, Milliyetçi Hareket Partisi’nin tarihinde almadığı bir oy miktarı. Yani, bu seçimde de alıp almadığı kuşkulu. Baktığınız zaman, evet, bu seçimde her iki partinin, yani AK Parti ile MHP’nin ayrı ayrı adaylarla girdiği illerde MHP, %7 civarında oyu, AK Parti’den almışa benziyor; çünkü AK Parti’nin %8 kaybı var aynı illerde; ama buna rağmen %18’e varacak bir oy aldığı söylenemez. Yani matematiksel olarak böyle bir sonuç çıkmıyor. Kendisi de söylüyor, ‘%18 bizim oyumuz’ diye. Ben, o şikâyet konusu olan yazımda, %18 bile dememiştim. Yani daha aşağılarda görmüştüm bunu. Yani çok problemli bir konuşma.” diye konuştu.

Bahçeli’nin tepkisinin asıl muhatabının kendisi olmadığını düşündüğünü de dile getiren Koru, sözlerine şöyle devam etti:

“Yani o konuda benim adım geçmiş olsa ve sevmediğim, istemediğim, beğenmediğim bir ifade ile bana hücum edilmiş olsa bile, neticede orada esas hedef alınan, bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ki aynı zamanda AK Parti’nin genel başkanıdır ve Cumhur İttifakı’nın da başlatıcısı olarak biliniyor, o bakımdan, onun söylediği ve Cumhur İttifakı’nın artık onun gözünde eski değerini kaybettiği, yeni ittifak arayışı içerisinde olduğu ve bu yeni ittifakı da Türkiye İttifakı olarak kendisinin betimlediği bir çıkışla da ilgili olabilir diye ben, şahsen düşünüyorum. ‘Türkiye İttifakı’ dediği ama içini doldurmadığı o konuşmasında, belli ki bir arayış içerisindeydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan. Ben de, yazım üzerine bu konuşma yapıldığına göre, o yazımda esas dikkatten kaçan kısmın, buna dönük yer olduğunu düşünüyorum.”

Mustafa Yılmaz’ın, “Yani size değil AK Parti’ye, Sayın Erdoğan’a mı sizin üzerinizden bir (tepki)?” sorusu üzerine Fehmi Koru, şu açıklamada bulundu:

“Tabi. Bir gün sonra zaten Sayın Erdoğan’a da aynı şeyleri söyledi. Yani dedi ki, ‘Cumhur İttifakı’ndan dönemezsiniz. Bu Türkiye İttifakı işi nereden çıktı?’ diye… Zaten açıkladı bunu; ama benim yazımın en sonunda bir şey var: ‘AK Parti, bu durumda ne yapmalı?’ diye kendi kendime soruyorum ve cevaplıyorum. Diyorum ki, daha önce birlikte olduğu ve onlar ayrıldığı için sorunlar yaşamaya başladığı ve her seçimde biraz daha, biraz daha kaybederek bu günlere geldiği eski ittifaklarını yenilemesi lâzım. Benim buradan kastettiğim, ‘FETÖ ile git anlaş’ şeklinde bir ittifak değil, tam tersine, işte trenden inme edebiyatıyla kendilerinden bahsedilen, AK Parti’nin kuruluşunda görev almış, AK Parti iktidarları sırasında önemli görevler üstlenmiş ve kamuoyu tarafından da AK Parti başarılı olduğu dönemde bu başarıları bir biçimde onların da sahiplendiği noktasında bir kanaat oluşmuş olan isimlerden bahsediyorum. Bu gün yeni bir parti kurulmasından söz ediliyorsa, ‘Kim kuracak o partiyi?’ denildiğinde ilk akla gelen isimler… ‘Git kardeşim AK Parti olarak sen’ diyorum, o yazımın son bölümünde, demek istiyorum, ‘bu ittifakını yeniden canlandır’. Bundan rahatsızlık duyulduysa, peki onu niye söylemiyorsun?”

Fehmi Koru, “Bahçeli’nin sözleri sizi endişelendirdi mi?” sorusunu cevaplarken de, geçmişte de böyle tehditlere muhatap olduğu için ilk önce kendisini etkilemediğini, ancak Bahçeli’nin konuşmasında kendisiyle birlikte hedef aldığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta saldırı düzenlenmesinin, kendisini endişelendirdiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı nasıl değerlendirdiğinin ve saldırıyla ne amaçlandığının sorulması üzerine de Koru, bu tür olayların hükümette yönetim zafiyeti oluşturacak nitelikte olduğuna işaret ederek, saldırı Kılıçdaroğlu’na yönelik olsa da, muhatabının hükümet olduğunu ifade etti. Koru, şöyle konuştu:

“Bence her şey, aslında hükümetle ilgili… Yani, evet, orada ana muhalefet partisi liderine karşı yapılıyor bu; ama şu anda devlet yönetiminde olan insanların, yönetme noktasında zaafa düşebilmelerini getirecek olaylar bunlar. Yani, devlet nasıl yönetilir? İstikrar olur, insanlar güven içerisinde yaşarlar, ekonomik açıdan da daha iyiye doğru gidildiği güvencesi insanlarda olur. Şimdi baktığınız zaman, bunların her birinin erozyona uğradığı bir ortama girdiğimiz hissine insan, ister istemez kapılıyor. Ankara’da, başkentin çok uzağında olmayan bir yerde, devletin ileri gelenlerinin de bulunduğu bir ortamda, şehit cenazelerinin kaldırıldığı bir yerde, koruma ordusuyla gelmiş olan ana muhalefet partisi liderine karşı böyle bir şeyin olabilmesi, evet, ana muhalefet partisini ilgilendiriyor; evet, onların, herhalde bundan çok büyük rahatsızlık duyması normal; ama onlardan da daha büyük rahatsızlık duyması (gereken), bence devletin kendisidir. Devleti yöneten hükümetin kendisidir. Çünkü bu zaaf, bu görüntü, devlet zaafına dönüşür. Benim geçmiş tecrübem, gazeteci olarak baktığımda, hep böyle böyle zaaflar üst üste gelerek uğranılan erozyonlar, sonunda çok yanlış, siyaseten yanlış gelişmelere yol açmıştır. Yönetilemez bir ülke hâline dönüşmüştür Türkiye. Sonunda, hiç beklenmeyen… Meselâ 4,5 yıl sonra seçim yapılacağını biliyoruz ve o zaman 4,5 yıl rahat nefes alması gereken bir siyasî ortam, birden bire bakarsınız, bu olaylar ardı ardına gelince ‘Bir an önce seçim olsun’… Bunlara sebep olur. En azından yani… Dolayısıyla da bu tür olayların muhatapları kim olursa olsun, aslında esas muhatap, hükümetin kendisidir; ama maalesef hükümet, maalesef, bu mesajı tam almışa benzemiyor. Özellikle olayın sonrasında, devlet yönetiminde yer alanların olaya gösterdikleri çok hafif tepkiler, neredeyse ‘vermedikleri tepkiler’, görüntüyü, benim söylediğim tarzda bir yanlışlığı akla düşürecek hâle dönüştü. O bakımdan, bundan sonra da böyle şeyler birbiri ardına gelmeye başlarsa, bundan yine en fazla olumsuz etkilenecek olan, hükümettir.”

Yorumlar (0)