Orman Genel Müdürlüğü'nden (OGM) yapılan açıklamada, orman yangınlarının ardından sosyal medyada dolaşan yanlış bilgilere dikkati çekilerek, “Unutmayalım, doğayla inatlaşılmaz, doğayla uyum içinde çalışılır. Ormancılık faaliyetleri bir mühendislik işidir. Orman mühendisleri, bu faaliyetleri bilimsel teknikler ve planlamalar doğrultusunda yürütür. Yanlış bilgilere değil, bilimsel gerçeklere kulak verin. Bu bilgileri paylaşarak siz de dezenformasyonla mücadeleye katkı sağlayabilirsiniz” denildi.
OGM’nin resmi sosyal medya hesabından yapılan yazılı açıklamada, çam ağaçlarının önemine dikkat çekilerek, çamların orman yangını sonrası kendini yenileyebildikleri kaydedildi. OGM tarafından yapılan bilgilendirmede, şu ifadelere yer verildi:
“Her yangın sonrası sosyal medyada bazı yanlış bilgiler dolaşıma giriyor. ‘Yine mi çam dikiliyor’, ‘Neden meyve ağacı dikilmiyor’ gibi sorular tekrar tekrar gündeme geliyor. Gelin, bilimsel gerçekleri birlikte inceleyelim. Sadece çam mı dikiliyor? Hayır. Meşe, sedir, ladin, kestane, kızılağaç, gürgen gibi onlarca farklı tür zaten ormanlarımızda doğal olarak yayılım gösteriyor. Yeni ormanlaştırma çalışmalarında bu doğal yayılım dikkate alınıyor. Türkiye ormanlarının yaklaşık yüzde 30’u meşe, yüzde 23’ü kızılçam, yüzde 17’si karaçam, yüzde 7’si sarıçam, kalan yüzde 23’ü ise birçok farklı türden oluşuyor.
"Bilimle, sahayla, doğayla uyum içinde çalışıyoruz"
Genel müdürlüğümüz tarafından yürütülen YARDOP projesi kapsamında, her bölgenin iklimi, toprak yapısı, rakımı, güneş alma durumu ve bitki biyolojisine göre yangına dirençli ormanlar oluşturuluyor. Yani, ‘her yere her ağaç yetişir’ gibi bir genelleme bilimsel açıdan mümkün değil. Bilimle, sahayla, doğayla uyum içinde çalışıyoruz.
"Kızılçam, Akdeniz ikliminin mucizesidir"
Peki neden çam daha çok? Çünkü çamlar ülkemizin doğal olarak en çok yayılış gösteren türüdür. Az suya ihtiyaç duyar. Yangın sonrası kendini yenileyebilir. Türkiye’de milyonlarca yıldır doğal olarak yetişir. Örneğin kızılçam, yangından sonra kozalaklarını açar ve toprağa tohum bırakır. İlk yağmurlarla birlikte çimlenir ve yeniden filizlenir. Kısacası kızılçam, Akdeniz ikliminin mucizesidir. Anadolu’daki 20 milyon yıllık çam fosilleri bu iddiayı çürütüyor. Çam türleri ülkemize sonradan gelmedi, zaten buradaydı. Hatta Pinus Brutia (Kızılçam), dünya literatüründe ‘Turkish Red Pine’ olarak anılıyor.
"Ormanlaştırma çalışmaları bilimsel veriler ışığında, yerel ekosisteme uyumlu türlerle yapılır"
Ormanlarımız içinde meyveli türler doğal olarak bulunur. Ancak bu türlerle orman oluşturulamaz. Çünkü bu türler ormanlaştırmaya uygun türler değil, daha çok tarımsal faaliyete uygun bitkilerdir. Sulama ve gübreleme ister. Yangına karşı hassastır. Sık dikilemedikleri için erozyonu önlemede etkisizdir. Diğer türlere oluşan ormanlarımıza kıyasla oksijen üretimi, karbon tutma gibi ekosistem hizmetleri bakımından düşük performans gösterirler. Ancak meyveli türlerle ilgili yayılışı arttırmak ve orman köylüsüne ve çiftçilerimize tarımsal gelir sağlamak için zeytin, badem, ceviz gibi türlerle ilgili destek ve teşvik sağlanmaktadır. Her ağaç, geliştiği coğrafyayla bir denge içindedir. Bu yüzden ormanlaştırma çalışmaları bilimsel veriler ışığında, yerel ekosisteme uyumlu türlerle yapılır.
Unutmayalım, doğayla inatlaşılmaz, doğayla uyum içinde çalışılır. Ormancılık faaliyetleri bir mühendislik işidir. Orman mühendisleri, bu faaliyetleri bilimsel teknikler ve planlamalar doğrultusunda yürütür. Yanlış bilgilere değil, bilimsel gerçeklere kulak verin. Bu bilgileri paylaşarak siz de dezenformasyonla mücadeleye katkı sağlayabilirsiniz.”