Gergerlioğlu, Cezaevi hak ihlallerini ve Türkiye gündemini değerlendirdi

Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlallerini ve Gündemi TBMM’de düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.

GÜNDEM 15.05.2022, 11:54
Gergerlioğlu, Cezaevi hak ihlallerini ve Türkiye gündemini değerlendirdi

İşte Gergerlioğlu'nun o açıklaması:

Bu kredi oranlarındaki düşüş müteahhite hizmet ediyor başka bir şeye değil çünkü dikiş tutmayan bir yapı var

İlk olarak ekonomi, ekonomi son derece kötü durumda. Açıklanan rakamlar bize bunu gösteriyor. Mart ayı işsizlik oranları açıklandı, işsizlik oranları artıyor. İstihdam oranları azalıyor. İŞ-KUR ve TÜİK arasında işsizlik rakamları arasında bir uyumsuzluk var. Devletin kurumları arasında işsizlik rakamları ile ilgili uyumsuzluk olma garabetini yaşıyoruz! Olacak iş değil! Maalesef böyle bir garabet var. Koca bir felaketi gözden uzak tutmaya çalışıyorlar. Kral Çıplak dememeye çalışıyorlar! Kral Çıplak çok açık, çok net bir ekonomik felaket var. Esnafın, işçinin, memurun, çalışanın, öğrencin herkesin hali perişan, sokaklarda dolaşıyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafında dolaşıyoruz ve perişan halk kitlelerini görüyoruz, gençler umutsuz, yurt dışına gitmek istiyor, ülkeden umudunu kesmiş, bilim insanları bu ülkede bilim yapmak istemiyor ve muhalif insanlarda ifade özgürlüğünün aşırı derecede kısıtlanmasından dolayı son derece tedirgin. İşsiz sayısı 153 Bin artmış! İstihdam oranı %46.5 olmuş ve düşüş gösteriyor. Genç nüfusta işsizlik oranı %21.2 olmuş ve işsizlik oranı artıyor. Bu rakamlara baktığınız zaman maalesef ki son derece kötü bir tabloyu görüyoruz. Şu anda tamamen dengesiz bir ekonomik yapıyla karşı karşıyayız! Dolar, Euro zapt edilemiyor! Uluslararası piyasalarda en ufak bir kıpırtı Türkiye’de fırtınalara neden oluyor çünkü üretime dayanmayan, güven vermeyen bir ekonomik yapı var ve gittikçe bu felaket katlanarak büyüyor. Dış borçlar büyüyor ve üretim gittikçe düşüyor, gittikçe halk fakirleşiyor! Zengin fakir arasındaki uçurum artıyor! Gelinen noktada şu anda biliyorsunuz son olarak insanların gayrimenkul alması için faiz oranlarında bir düşüş yaşandı! Bunun faturası da hazineye çıkartıldı ve buradan da elde edilecek bir sonuç yok çünkü çok yüksek faiz oranları ortaya çıkıyor! Vatandaş 2-3 Milyon TL’lik evleri nasıl alsın? Korkunç bir şekilde yıllarca çok yüksek miktarlarda gelirin üstünde miktarlarda ödeme çıkıyor, ev almak hayal oldu bundan sonrasında! Şu anda bütün bu kredi oranlarındaki düşüş müteahhite hizmet ediyor başka bir şeye değil çünkü dikiş tutmayan bir yapı var, her yerinden patlak veren bir yapı var ve patlak veren yerlere tıkaçlar tıkanarak bu felaket, su alma önlenmeye çalışıyor ama gemi batıyor!

79 yaşında Makbule Özer, Hadi Özer 80 yaşında, bu kadar yaşlı ve hasta halleri ile cezaevine konuldular.

Önemli hak ihlalleri var önümüzde. 79 yaşında Makbule Özer, Hadi Özer 80 yaşında, bu kadar yaşlı ve hasta halleri sağlık kurulu raporları var. Van’lı bu yaşlı çift. Evlerine gelen bir kişinin yapılan ev baskınında kimliğinin sahte çıkması dolayısıyla; düşünün evinize gelen bir kişi geleneksel tedavi usulleri yapan bir teyzeymiş, evine gelip tedavi almak isteyen bir kişinin kimliğinin sahte çıkması nedeniyle kendisi teröre yardım ve yataklık denilerek maalesef ki 1 yıl 13 ay hapis cezası almış. Bu yaşlı insanları cezaevine atarak nereye varacaksınız? Annemiz, babamız yaşındaki insanlar bunlar. Her görenin vicdanının sızladığına eminim, bu kadar uyduruk yargılamalar sonucunda gariban insanların cezaevine atıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Makbule Özer 79, Hadi Özer 80 yaşında Van’lı Kürt çift. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu insanları zindana atarak, sağlıklarını daha da bozarak nereye varacak? Başı göğe mi erecek? Avukatı tutukluluğa itiraz etmiş, mahkûmiyet kararına, cezaevindeki yatışına en azından evde hapis olsun demiş! Hapis cezası verildi, onaylandı ama evde hapis cezası uygulansın demiş avukatı ile de görüştük. Maalesef evde hapis isteği reddedilmiş. İlla zindanda yatıracaklar bu yaşlı insanları. İlla sağlıklarını daha da bozacaklar. Ülkenin maalesef içine düştüğü hal bu çünkü hukuk yok, insan hakları yok, demokrasi yok, herkese zulmediliyor en sonunda da 80 yaşındaki insanlar da nasibini alıyor!

Her yerde hukuksuzluk had safhada! Kandıra 2 No’lu T Cezaevi’nde Osman Demir; idareye dilekçeler veriyor fakat hiçbirine cevap alamıyor! Artık idareler bu halde! Dilekçeler cevapsız.

Tokat Zile M Tipi Cezaevi’nden yoğun başvurular var. Tokat Zile Cezaevi’nde denetimli serbestlikler verilmiyor! Düşünün cezaevleri ağzına kadar dolu ama denetimli serbestlik vermemek için 40 takla atan cezaevi yönetimleri ile karşı karşıyayız! “İnsanları daha çok nasıl cezaevinde tutabiliriz?” hesabı yapıyorlar.

Yavuz Yılmaz isimli mahpus Akhisar E Tipi Kapalı Cezaevi’nde ona da denetimli serbestlik verilmiyor! Eşi bize ulaştı. “Sabah 10 akşam 10 tane ilaç kullanıyorum. Raporlu ilaçlarım var, maddi manevi çok zorlanıyorum gidip gelmekten fakat halen denetimli serbestlik verilmiyor.” Diyor. Mahpusların özgürlüğü kısıtlandığı gibi, mahpus eşleri ve çocukların da hakkı, hukuku gasp ediliyor çünkü madden, manen büyük zorluklar yaşıyor insanlar. Saniye çekiyorlar tahliye gününü ama bakıyorsunuz; “6 ay ertelendi.” Deniliyor, gerekçe; uyduruk, afaki “Ben senin zihnini okudum, sen hala teröristsin.” Denilerek verilen cevaplarla uzatılan tahliyeler!

Yılmaz Yiğit HDP Karlıova Teşkilat üyesi. Köy ziyaretlerinde bulunuyor ve gizli tanık ifadesiyle 7.5 yıl ceza alıyor. Köylerde dolaşıp parti faaliyeti yapmaktan dolayı aldığı ceza bu ve maalesef halen hapishanelerde sıkıntısı devam ediyor.

Akhisar T Tipi Cezaevi’nde Mehmet Emin Eker az evvel de söyledik, Akhisar Cezaevi denetimli serbestlik vermiyor, bu kişiye de vermemiş! 28 Şubat’tan beri boş yere yine cezaevinde yatmaya devam ediyor!

Bayburt M Tipi Cezaevi’nde denetimli serbestlik verilmemesi ile ilgili çok başvurular alıyoruz.

Diyarbakır Cezaevi’ne Sincan’dan nakledilen Halil Birer’in ilaçlarının temin edilmediği şikayetleri bize geliyor. Hayati ilaçlar, pahalı olan ilaçlar ve bunlar maalesef şu anda temin edilemiyor ve mahpus tedavi hakkından mahrum kalıyor!

Çok üzücü bir başvuruyu gündem etmek istiyorum. Bir meslektaşım, bir hekim. 2016 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları bölümünden ihraç edilerek 2015 yılında TUS’ta 17.’likle kazandığı bu hakkı elinden alınmış. Çok iyi bir öğrencisiniz, Türkiye 17.’si olarak ihtisas kazanıyorsunuz, uyduruk gerekçelerle ihraç ediliyorsunuz ama bu facia bitmiyor. O sırada ALES’te kazandığı fizyoloji doktorası da iptal ediliyor ve kaydı yenilenmiyor. Bu arada cezaevine giriyor, cezaevine girdiğinde iş yeri hekimliği sınavına girişi engelleniyor, iş yeri hekimliği sınavına tekrar giriyor kazanıyor, sınavı kazanmasına rağmen belgesi verilmiyor! Hakkınızda kesinleşmiş bir karar yok, sınavı kazanmışsınız, elinizden tüm hakları alınmasına rağmen ve iş yeri hekimliği yapmanız engelleniyor! Hekimlik yapamıyor bu kişi. “40 aydır hiçbir ilerleme yok, itiraz ediyorum, şu an maddi zorunluluklara yaşıyorum, çalışamıyorum.” Diyor. Sonuçta 6 yıl içinde bir hekimi çalıştırmamayı başaran zalim bir iktidar ile karşı karşıyayız. Türkiye 17.’si olmuş bir hekim, ihtisasından atıyorsunuz, fizyoloji doktorasından atıyorsunuz, cezaevine atıyorsunuz, iş yeri hekimliği sınavını kazanıyor ve tekrar ona belge vermiyorsunuz ve hekimlik yaptırmıyorsunuz! Maşallah! Memlekette bu kadar sağlık açığı var ve bir hekime hekimlik yaptırmamayı başaran bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu denli bir zulüm, haksızlık olamaz resmen anayasal haklar gasp ediliyor. Bunu da kesinlikle kabul etmiyoruz ve peşinde olduğumuzu söylüyoruz.

Gezi direnişinin maalesef tutukluları oldu! Osman Kavala ve arkadaşları zulmen bir mahkumiyete çarptırıldılar! Ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan ve sırf ağaçları kestirmemek için mücadele eden Osman Kavala’nın mağduriyetini gündeme getiriyoruz. “Onlarca aydır bu konuda Onlar suçlu sayılıyorsa biz de suçluyuz. Onlarla fikir ve eylem birliği içinde olduğumuzu beyanla kendimizi savcılığa ihbar ediyoruz.” Yüzlerce aydın. Bu da önemli bir sivil tepki! Düşünün bu kadar ağır bir haksızlık karşısında insanlar: “Bizi de cezalandırın.” Diyor. Herkes bunu yapamaz. “Beni de cezalandır.” Diyor! “Beni de cezalandır.” dediği kişilerin örnek gösterdiği kişi ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan Osman Kavala kolay bir şey değil ama insanlar bu ağır hukuksuzluğa isyan ediyor, bu hukuksuzluğa itiraz edeceğimizi, kabul etmeyeceğimizi net bir şekilde söylemiş olalım değerli arkadaşlar.  

Cezaevlerindeki ağır ihlaller devam ediyor! Ahmet Ak Silivri Cezaevi’nden yazmış: “30 aydır tutukluyum, eşim de bomboş bir dosyadan 6 yıl 3 ya ceza aldı. Çocuklarım dedelerinde. 2 çocuğum var, küçükte ciddi hipertansiyon, böbrek, depresyon hastalığı var. Aile hayatımız mahvoldu. Anne baba tutukluluklara son verilsin."  Gerçekten bu konuda bir düzenleme yapılacaktı, iktidar kendi getirdiği düzenlemeyi kendi iptal etti, mağduriyetler devam ediyor, aileler yıkılıyor, anne baba mahpusluklar devam ediyor. Binlerce çoluk, çocuk ortalıkta kalmış durumda. Dede, nine, teyze, dayı, amca yanındalar. Anne babadan uzaklar. Büyük depremler yaşanıyor ailelerde. Tekrar hatırlatıyoruz iktidara; gerçekten en önemli yapmanız gereken şey budur! Böyle şey olamaz! Bu tamamen aileyi mahveden bir uygulamadır. Bunun bir an evvel düzeltilmesi gerekiyor.

Bakırköy Cezaevi’nden yabancı bir kimlikli kişinin başvurusu var. Artık sadece T.C. vatandaşları değil her kesimden insan bize başvuruyor ve Türkiye cezaevlerindeki haksızlıkları anlatıyor. Ekaterine Ochkhikidze diyor ki: “Burası kadın hapishanesi ama örgü örmek yasak. Burada haklar ayaklar altına alınmıyor, çünkü hak diye bir şey yok. İnanılmaz haksızlıkların olduğu bir cezaevi. Başımıza gelenden duyarsız cezaevi yönetimi sorumludur.” Diyerek cezaevi yönetimini itham ediyor!

Şu kadını görüyorsunuz; 9 aylık hamile bir kadın Ceyda Nur Eroğlu karnındaki bebeği ile cezaevinde şu anda. 9 aylık hamile, her an doğum yapabilir, eşiyle de görüştüm gerçekten çok üzgün durumda, hamile ve bebeği olan kadınların cezaevinde durması korkunç bir şey. Kadın her an doğum yapabilir, cezaevi şartlarında ne olacağı belli değil ve maalesef bu kadın hala cezaevinde. Bu kaçıncı mahpus kadın diye soruyoruz?

Aslı Ünlü Yargıtay hakkında adalet hakkından vazgeçerek 12 mayısta ancak tahliye edildi.

Başka bir kadın yine; ikinci bir hamile mahpus kadın o da Edirne Cezaevi’nde Aslı Ünlü’ydü 6 aylık hamile bir kadın, oldukça kötü halde ayakları şişmiş ve sağlık sorunları yaşayan bir kadın! Avukatı ve eşiyle görüştüğümde çok perişan durumdal ve bir an evvel infaz ertelemeden faydalanması gerektiğini söylüyorlardı! Tutukluydu, hatta mahkum olup infaz ertelemeden faydalanmak için Yargıtay hakkından feragat etti bu kadın! İnsanlar adaletten bile vazgeçmiş durumdalar! Sırf bebeklerini kurtarmak için Yargıtay hakkından vazgeçiyorlar Türkiye cezaevlerindeki hal bu! Bunu tüm Türkiye ve dünya duysun! Düşünün sırf hamile haliyle cezaevinde kalmamak için “Tamam Yargıtay onasın, hakkımdan vazgeçiyorum, feragat ediyorum.” diyen kadın var.  Cezaevinde, o bebeklerin başına bir iş gelirse sorumlusu Bakan Bekir Bozdağ’dır! Şu ana kadar en az 4 bebek anne karnında düşerek hayatını kaybetti cezaevinde! Bakın bu benim tespit ettiğim en az 4 bebek ve şu anda böyle hamile kadınlar var. Eğer ki bu bebeklerin de başına bir iş gelirse Bekir Bozdağ bunların hukuk önünde hesabını veremez! Aslı Ünlü Yargıtay hakkında adalet hakkından vazgeçerek 12 mayısta ancak tahliye edildi.

Açık cezaevi izinleri 31 Mayıs’ta bitiyor ve uzatılması gerekiyordu çünkü 2 yıldır bu insanlar cezaevinde değil, iş kurmuşlar, çoluk çocuk sahibi kurmuşlar, herhangi bir suça karışmamışlar, hayata uyum sağlamışlar “Hadi gelin bakalım cezaevine.” Deniliyor, 31 Mayıs’ta Covid izinleri bitiriliyor. Adalet Bakanlığı açıklama yaptı ama on binlerce kişi, yaklaşık 96 Bin kişi olduğu tahmin ediliyor, çok büyük bir sıkıntıdalar! Düşünün 15 gün sonra cezaevine gireceğiniz belirlenmiş ve işiniz, gücünüz, aileniz var, şehri değiştirmek, başka şehirdeki cezaevine gitmek durumundasınız, sıkıntı yaşıyorsunuz. Bu on binlerce insanın sesi olmaya çalışıyoruz. Cezaevlerine insanları tekrar tıkarak bir yere varamazsınız! Buna bir förmül bulunabilir! Açık cezaevi izinleri uzatılabilir! Yasal bir değişiklik yapılabilir! Bu insanları cezaevine doldurarak onları tekrar potansiyel suçlu haline getirip, öyle görerek bir yere varamazsınız!

Şu görüntülerde Ankara Kızılay’dan. Somali’li kardeşlerimiz, Ankara Kızılay’da ruhsatlı bir iş yeri açıyor! Bir lahmacun lokantası fakat polisler geliyor; hiçbir gerekçe olmadan “Kapatın, gidin. Kızılay’da lokanta açamazsınız.” Diyor. “Ruhsatımız var bizi nereye gönderiyorsun?” “Gidin ücra mahallelere, Kızılay’da sizin görünmenizi istemiyoruz.” Diyor. Bunu kim söylüyor? Bu ülkede güya emniyetten, güvenlikten sorumlu olan polis söylüyor! Olacak işler değil ama maalesef ki Türkiye’de bu gibi hadiseler yaşanmaya devam ediyor değerli arkadaşlar.

Alparslan Kuytul Furkan Gönüllüleri’nin lideri, yine uyduruk bir gerekçeyle sabaha karşı evine baskın yapılarak tutuklandı ve Adana’dan alınıp taa Ağrı Patnos Cezaevi’ne götürüldü! El insaf! Ailesini niye cezalandırıyorsun? Ailesi Adana’da, ne gerek var? Adana Cezaevi’nde yer mi yok? Hayır zulüm olsun! Adana’dan alıp Ağrı-Patnos arası yaklaşık 1000 km ilerideki bir cezaevine götürüyorlar! Zulmün dik alası! Başka bir şey değil! Neden? İktidara boyun eğmediği için! İktidarın zulümlerini söylediği için! Zulüm Adalet ve Kalkınma Partisi değil Zulüm ve Kötülük Partisi, Zulümle Kalkınanlar Partisi söylediği için! Bütün bunlar bu tür itirazların gündeme getirilip, iktidarı eleştirdiği için Alparslan Kuytul’a yapılan cezalandırmalar! Bunlar zulümdür! Bakın biz burada hiçbir ayrım yapmıyoruz! Osman Kavala ve arkadaşlarına yapılan da hukuksuzluktur, Alparslan Kuytul ve arkadaşlarına yapılan da hukuksuzluktur. Yüzbinlerce KHK’lıya yapılanlar da hukuksuzluktur, milyonlarca Kürt’e kimlik hakları gasp edilerek yapılanlar da zulümdür! Bir insan hakları savunucusu olarak zulümler arasında ayrım yapmam, yapmıyorum, yapmadım ve yapmayacağım da hiçbir zaman. Bunu bütüncül bir şekilde göremezsek zalimlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz!

Askeri öğrenci ve Kursiyer teğmenlere özgürlük diyor haftalardır! Askeri öğrenci ve kursiyer teğmen anne babaları her hafta cumartesi günü açıklamalar yaparak, gündem ediyorlar. Biz de onların sesi olmaya çalışıyoruz. Kıstırılmış, bastırılmış sesler ama sivil toplumun önemli sesleri, biz bu sesleri elimizden geldiği kadar gündem etmeye çalışacağız.

Önceki günlerde Kocaeli Darıca’daydım. Darıca Sırasöğütler Mahallesi’nde dolaştık ve vatandaşlar gördüğünüz gibi bizi gördükleri gibi belediye hizmetlerinden şikayetçi oldular. AK Parti’li belediyenin son derece kötü bir hizmet verdiğini vatandaşlar anlattılar ve biz de gördük. Yollar gerçekten batak bir halde! Kazılmış, deşilmiş, yapılmamış, yağmur yağdığında her taraf göle dönüyor. Bir lisenin önü burası, öğrenciler en ufak bir yağmurda göle dönmüş bir yola çıkmak ve o yolda yürümek zorunda kalıyorlar. Çöpler doğru dürüst toplanmıyor, biz yerinde vatandaşın şikayetlerini dinledik.

Yine tüm bunlardan dolayı yol çalışmalarındaki sıkıntılardan dolayı bir kurye kardeşimiz etrafı yapılmayan rögar kapağına takılarak düşmüş ve hayatını kaybetmiş. Belediyenin hatası 17 yaşındaki bir kuryenin hayatını kaybetmesine neden olmuş. Hesap veren var mı? Yok. Fakat biz bu hesabı sormak için yollardayız! Darıca sokaklarındayız. Darıca caddelerindeyiz ve tüm bunları vatandaş ile yaptığımız konuşmalarda öğrendik.

Gebze-Darıca Metro hattının çok gecikmiş olduğunu gördük, verilen sözler yerine getirilmiyor. Darıca Belediyesi çok ağırdan alıyor, iktidarın da büyük desteği olmasına rağmen bu noktada Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine de sorduk ve önemli bir gecikme olduğunu görüyoruz. Hem belediyenin hem de bakanlığın mağdur ettiği Darıca halkı var. Darıca halkının sesi oluyoruz, sahada net bir şekilde gördük. Tüm bu ihmal edilmiş, gecikmiş, yapılmamış tadilatlardan dolayı insanlar hayatını kaybetmiş! Arabalar bozuk yollarda ön takımlarını kaybediyorlar, bozuluyor. Her açıdan maddi, manevi kayıplar yaşanıyor ve maalesef ki bu sıkıntılar devam ediyor.

Mağduriyetler devam ediyor maalesef. Biz hep söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Garibe Gezer hakkı hukuku çiğnenen bir kadın mahpustu, intihar etti, hakkı için hiçbir açıklama yapılmıyor ama biz sormaya devam edeceğiz.

Mustafa Kabakçıoğlu beyaz plastik sandalyede hayatını kaybeden bir mahpustu, hakkı için hiçbir açıklama yapılmadı ama biz sormaya devam edeceğiz.

Nesrin Gençosman tedavi edilebilir bir hastalığı gecikmiş tedavisi yüzünden hayatını kaybetti, 30 yaşında olacak bir şey değildi! Birileri dosyayı kapattı ama biz bu dosyayı kapatmadık, Adalet Bakanlığı’da bunu bilsin! 4 yıldır bu konunun peşindeyim, mutlaka bu konu hakkında bir açıklama yapacaksınız?

Adil olmayan bir yargılama sonucu Elazığ Cezaevi’ne giren ve isyan edip cezaevine girdikten 1.5 saat sonra Umut Bulut’un yaşadıklarını unutmadık. Adil olmayan yargılamaların ne kadar önemli olduğunu gördük. Düşünün 17 yaşında hayatınızın baharında adil olmayan bir yargılamaya isyanınız ve intiharınız! Bunu toplum unutmamalı.

Cemal Kaşıkçı’nın apaçık Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürüldüğünü tüm dünya biliyor, bunu en başta Erdoğan söyledi ama sonradan gidip Suudi Arabistan yetkilileri ile, kralı ile gidip kucaklaştı ve bu cinayette örtbas edildi! Cinayet katile teslim edildi! Olacak bir şey değil ve maalesef biz de bu hadisenin peşini bırakmayacağımızı söylüyoruz!

Osman Kavala 5 yılı aşkındır zulmen cezaevinde ve ağırlaştırılmış müebbet yedi ama hiçbirini hak etmiyor, o sadece bir sivil toplum aktivisti ve ağaçlar kesilmesin diyen bir İstanbul beyefendisi.

Şerif Mesutoğlu haksız, hukuksuz bir Yargıtay onaması ile müebbet hapse mahkum edilen, işlemediği cinayetten dolayı hayatı karartılan bir insan Anayasa Mahkemesi’ni adil bir karar için göreve davet ediyorum.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı o da bu zulme uğrayanlardan birisi.

Şenyaşar ailesinin dramı devam ediyor. Ramazan’da ziyaret ettik annenin elini öptük ve büyük direnişine moral ve destek vermeye çalıştık. Hakikaten olağanüstü bir direniş sergileyen bir anne var ortada.

Yusuf Bilge Tunç kaçırılalı 2.5 yılı aştı, 3 yıla yaklaşıyor ve bu cinayet hakkında tek bir açıklama yapılmıyor. Kesin bilmiyoruz cinayet olduğunu ama 2.5 yıldır bir insan ortadan kaldırılmışsa ve ortaya çıkmıyorsa muhtemelen burada korkunç bir hadise olduğu yönünde kuvvetli şüpheler vardır.

Gülistan Doku halen bulunamıyor, bizim de sürekli gündeme getirmemize rağmen bu konuda zamanında yeterli çalışmalar yapılmadığı için maalesef Gülistan Doku ile ilgili bir haber yok.

Hürmüz Diril cinayeti diyoruz çünkü büyük ihtimalle bir yerde öldürüldü, katledildi ve cenazesi bile bulunmuyor. En azından eşi Şimoni Diril’in bulunan cenazesinden sonra Hürmüz Diril’in cenazesinin bulunması yolunda bir çağrı yapıyorum.

Yorumlar (0)