Gazete Kritik Gündem CHP'li Bağcıoğlu'dan Milli Savunma Sanayisi açıklaması

CHP'li Bağcıoğlu'dan Milli Savunma Sanayisi açıklaması

Cumhuriyet Halk Partisi'nin Milli Savunma Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, yazılı bir basın açıklaması yaparak, milli savunma sanayimizin karşılaştığı yeni tehditler, başarıları ve mevcut zorlukları ele aldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu’nun, değişen ve gelişen tehditlere karşı koymak için milli savunma sanayimiz, başarılar ve karşılaşılan zorluklar ile ilgili tespit ve önerileri şöyle:

DEĞİŞEN VE GELİŞEN TEHDİTLERE KARŞI KOYMAK İÇİN MİLLİ SAVUNMA SANAYİMİZ: BAŞARILAR VE KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR

Türkiye, son 20 yılda savunma sanayinde attığı adımlarla küresel ölçekte dikkat çekici bir konuma ulaşmıştır. Ne var ki proje yönetimindeki aksaklıklar, gecikmeler ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) karşılanmayan acil ihtiyaçları, bu parlak tabloyu gölgelemektedir. Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizin , geliştiğine her gün şahit olduğumuz modern tehditlere karşı hazırlığını güçlendirmek için başarıları ve çözüm bekleyen zorlukları objektif bir şekilde değerlendirmek zorunludur.


BAŞARILARIMIZ: TEKNOLOJİK ATILIMLAR VE KÜRESEL ETKİ

Türk savunma sanayi, insansız hava araçları (İHA) ile dünya liderleri arasına girmiştir. Bu sistemler, Türkiye’nin teknolojik yetkinliğini ve küresel etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Milli Muharip Uçak (KAAN) projesi, TUSAŞ liderliğinde 2023’te ilk uçuşunu gerçekleştirerek Türkiye’yi beşinci nesil savaş uçağı üretebilen seçkin ülkeler arasına taşımıştır. Yerli motor geliştirme çalışmalarıyla KAAN, teknolojik bağımsızlığa yönelik kararlılığımızın sembolü haline gelmiştir.
Bölgemizde onlarca yıldır devam eden ve her geçen gün gelişen hava tehdidi göz önüne alındığında, geç kalındığı değerlendirilen milli Hava Savunma Sistemleri Projelerinde ise belli bir aşamaya gelinmiştir.

Deniz Kuvvetlerimiz, 1990’larda başlayan vizyonerstratejilerle birçok başarıya imza atmış ve atmaya devam etmektedir. Bu çerçevede; merhum Oramiraller Vural Bayazıt ve Özden Örnek’in vizyoner bakışı ile 1990’larda başlatılan ve her türlü engellemeye rağmen devam ettirilen Milli Gemi Projesi (MİLGEM) kapsamında korvet ve fırkateyn inşası ile Barbaros sınıfı fırkateyn yarı ömür modernizasyonu, tarihe altın harflerle yazılacak başarılardır.
Ayrıca, harekat bağımsızlığımızın teminatı ATMACA güdümlü mermisi ve AKYA torpidosu çok önemli kabiliyetler kazandırmıştır. ATMACA, su üstü gemilerinden, karadan ve denizaltılardan başarıyla atılarak kritik bir oyun kurucu silah olmuştur.

Kara Kuvvetlerimiz, arzu edilen seviyede olmasa ve gecikmeler yaşansa da Altay tankı, yerli üretim topçu sistemleri ve zırhlı araçlar ile modernizasyon yolunda önemli adımlar atmıştır. Fırtına obüsleri ve KORAL elektronik harp sistemleri, sahada etkinliğini kanıtlamıştır.
Bu başarılar, 1974’ten beri tüm Cumhuriyet hükümetlerinin, halkımızın, şehitlerimizin, gazilerimizin ve TSK personelinin özverili emeklerinin bir ürünüdür.


ZORLUKLAR: GECİKMELER VE YAPISAL EKSİKLİKLER

Ne yazık ki Milli Savunma Sanayimizdeki başarılarımız, proje yönetimi sorunlarıyla gölgelenmektedir.
Kara Kuvvetlerimizde 2007’de başlayan Altay ana muharebe tankı projesi, 2012’de prototipi tanıtılmasına ve 2018’de seri üretim ihalesi yapılmasına rağmen, 2025 sonunda sınırlı sayıda teslimatla gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Planlamada eksiklik ve hatalar, projenin verildiği şirketin yetersizliği, motor, transmisyon ve diğer kritik parçalarda dışa bağımlılık, tedarik engelleri ve yerli güç paketi geliştirme süreçlerindeki aksamalar, bu gecikmenin başlıca nedenleridir.
Hava Kuvvetlerimiz, 2013’ten beri yeni bir muharip uçak envantere katamamıştır. Mevcut F-16 ve F-4 uçakları, yaşlanma ve modernizasyon zorluklarıyla karşı karşıya bulunmaktadır. 2024’te ABD ile yapılan F-16 Viper anlaşması kapsamında uçaklar henüz teslim alınmamıştır. EUROFIGHTER tedarikinde belirsizlik devam etmektedir. S400 - F-35 bilmecesi sürmektedir.
KAAN projesi geleceğe dair umut vaat etse de nihai harekât kabiliyeti için zaman gereklidir. Bölgemizde artan hava tehditleri—füze sistemleri, gelişmiş savaş uçakları ve elektronik harp kabiliyetleri—Hava Kuvvetlerimizin teknolojik olarak üstün modern platformlara olan ihtiyacını son gelişmelerle de teyit edildiği şekilde acil kılmaktadır.

Bölgemizdeki hava tehditleri—balistik füzeler, seyir füzeleri, gelişmiş savaş uçakları ve dronlar—artarken, TF-2000 Hava Savunma Muhribi, gelişmiş radar sistemleri, uzun menzilli hava savunma füzeleri ve entegre komuta-kontrol kabiliyetiyle Deniz Kuvvetlerimize eşsiz bir imkan ve yetenek kazandıracaktır. Bu platform, bölgesel hava savunmasını güçlendirecek, anavatanın hava tehditlerine karşı ileriden savunulmasını sağlayacak ve açık deniz harekât yeteneğiyle Türkiye’nin bölgesel caydırıcılığını artıracaktır.

TF-2000 Hava Savunma Muhribi, 1990’lı yılların başından itibaren gündemde olmasına rağmen, ancak 25 yıl sonra inşa aşamasına gelinmiştir. Dünyanın tüm modern deniz kuvvetlerinin hava savunma harbi muhrip ve fırkateynlerine önem verdiği bir dönemde, Bahriyemizde bu tip gemilerin eksikliği ciddi bir zafiyet yaratmaktadır.
Savunma Sanayisinde onlarca yıllık çabanın ürünü olan başarılar, ancak kritik projelerin hedeflenen zaman planına uygun olarak gerçekleştirilmesi ile taçlanabilecektir.
Geçtiğimiz günlerde; Endonezya ile KAAN MMU üretimi için sağlanan anlaşma, milli savunma sanayimizin ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından önemlidir.

Ancak, son uçağın 2034’te teslim edilmesi hedeflenirken; Endonezya’nın ödeme geçmişindeki sorunlar, teknoloji transferine ilişkin detayların belirsizliği ve ihraçtan öncelikli olarak Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinin yenilenmesi ihtiyacı anlaşmanın yürütülmesinde dikkatle yönetilmesi gereken risklerdir.

Ayrıca, geçmiş dönemde Endonezya’nın değişik devletlerle değişik tipte savaş uçakları tedarikine yönelik bir çok girişimde bulunması da göz önüne alındığında bu ülkenin savunma tedarik süreçlerindeki karmaşık yapısının göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Bu tür uluslararası anlaşmalar, propaganda aracı olmaktan ziyade, şeffaf ve sağlam bir planlama ile harekât ihtiyaçlarına katkı sağlamalıdır. 

Ayrıca, harekât ihtiyaçlarını esas alarak belirlenen “kuvvet hedefleri” doğrultusunda; Deniz Kuvvetlerimiz tarafından kullanılmak üzere inşa edilen gemilerin döviz elde etmek amacıyla satılması, stratejik ve yapısal bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Örneğin, Akhisar açık deniz karakol gemisinin Romanya’ya satılacağına dair iddialar, ekonomik kazanç sağlama hedefiyle ortaya çıkmış olsa da, bu tür satışlar kuvvet planlarını bozmakta ve Deniz Kuvvetlerimizin harekât kabiliyetini zayıflatma riski taşımaktadır. Çok değil 3-4 sene içerisinde harekât ihtiyacı mı değişmiş ve bu gemilere gerek kalmamıştır.

DENİZKURDU Tatbikatı’nda bir SH-70 Seahawkhelikopterinin teknik arıza nedeniyle denize acil iniş yapması gibi durumlar, Deniz Havacılığının yapısal sorunlarını ortaya koymaktadır. Deniz Hava Komutanlığı, keşif, gözetleme, arama-kurtarma, su üstü ve denizaltı savunma harbi gibi kritik görevlerde tecrübeli ve başarılı deniz havacı personeli ile aktif rol oynamakta; ancak, envanterdeki helikopterlerin yaşlanması ve sınırlı sayısı, bu kabiliyetleri sınırlandırmaktadır. Helikopter konuşlandırma yeteneğine sahip gemiler artarken, deniz helikopteri envanteri güçlendirilememiştir.

Dikey İnsansız Hava Araçları (DİHA) konusunda da yeterli ilerleme sağlanamamıştır. DİHA’lar, kara harekâtında olumsuz meteorolojik şartlarda bulut altında etkin olarak kullanılabilecek, deniz harekâtında ise gemilere konuşlu olarak önemli bir kuvvet çarpanı görevini yerine getirecektir.

NATO’nun Ukrayna ile ortaklaşa kurduğu eğitim merkezi, harekât sahasından alınan derslerin yetenek ihtiyaçlarına dönüştürülmesi noktasında başarılı çalışmalar yapmaktadır. Bahse konu çalışmalar, harekât sahasında görülen yeni bir yeteneğe veya taktiğe yönelik karşı tedbirin 6 ay gibi kısa bir sürede geliştirildiğini göstermektedir. Yine açık kaynaklarda yer alan değerlendirmeler, ihtiyacın ortaya çıkmasını müteakip konsept geliştirmeden yeteneğin fiili denenmesine kadar geçen sürenin 10 haftaya kadar düştüğünü göstermektedir.


ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetlerini daha da artırmak ve savunma sanayimizin başarılarını sürdürülebilir kılmak için şu adımlar atılmalıdır:

- *Zamanında Üretim ve Teslimat:* Projelerde gerçekçi zaman çizelgeleri belirlenmeli; bürokratik, teknik ve lojistik engeller, yürütme makamı tarafından hızla kaldırılmalıdır. Savunma sanayine bakış açısı; siyasi propaganda aracı olmaktan çıkarılarak TSK’nın harekât ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesine olanak sağlayacak, çevik, esnek, teknoloji odaklı ve harekât ihtiyaçlarına yönelik çalışmaları (Alınan dersler, harp oyunlaması, literatür taraması vb.) uygulamanın merkezine alan bir yaklaşıma yöneltilmelidir.

- *Etkin, Adil ve Denetlenebilir Proje Yönetimi:* Projeler, etkin planlama ve koordinasyonla yürütülmeli; adil bir yaklaşımla isterleri karşılayan ve projeleri başarıyla realize edebilecek taraflara verilmeli; denetlenebilir süreçlerle şeffaflık sağlanarak kaynak israfı ve gecikmeler önlenmelidir.
- *Kayırmacı Olmayan Personel Politikası:* Savunma sanayi projelerinde liyakat esas alınmalı, kayırmacı yaklaşımlar terk edilerek uzman ve yetkin kadrolar görevlendirilmelidir.

- *Harekât İhtiyaçlarına Odaklanma:* Projeleri harekât ihtiyaç makamları belirlemeli, TSK’nın gerçek harekât ihtiyaçları önceliklendirilmeli, siyasi veya ekonomik saikler ikinci planda tutulmalıdır.
- *Dışa Bağımlılığı Azaltma:* Motor, transmisyon, elektronik sistemler ve diğer kritik teknolojilerde yerli üretim kapasitesi hızla artırılmalıdır. KAAN’ın yerli motoru, Altay’ın güç paketi ve GÖKBEY gibi kritik projeler bu anlamda öncü olmalıdır.

- *Deniz Havacılığı ve DİHA’lar:* GÖKBEY milli helikopter projesi deniz şartlarına uygun hale getirilmeli, DİHA ve rotorlu İHA’lar envantere kazandırılmalıdır.


SONUÇ
Türk savunma sanayi; deniz platformları, İHA/SİHA’lar, KAAN MMU, ATMACA güdümlü mermisi, AKYA torpidosu gibi silah sistemleri ile haklı bir gurur kaynağı olmaktadır.
Bu projelerle büyük gurur duyarken, savunma sanayi yönetiminden kaynaklanan zafiyet alanlarını görmezden gelmek ve kritik projelerdeki gecikmeleri dikkate almamak, milli savunma sanayimizi olumsuz etkileyebilir, ulusal hedefler açısından risk oluşturabilir ve milli güvenliğimizi zora sokabilir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesel ve küresel ölçekte etkin bir güç olarak varlığını sürdürmekle beraber, savunma sanayi yönetimine ilişkin uyarılarımızın dikkate alınması, TSK’nın bu etkinliğini daha da artıracak ve Türkiye’yi stratejik hedeflerine daha emin adımlarla taşıyacaktır.

Daha da büyük başarılara imza atabilmek için ‘etkin, adil ve denetlenebilir proje yönetimi’ ile ‘kayırmacı olmayan personel politikaları’, savunma sanayimizin yönetiminde temel prensipler olmalıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *