CHP Sözcüsü Öztrak: “2002'de çeyrek altın alınan paraya bugün bir kilo soğan alınamıyor"

CHP Sözcüsü Öztrak, Dünya Bankası’nın son açıkladığı Gıda Güvenliği Raporu’na göre Türkiye’nin gıda enflasyonunda ilk beşte olduğunu belirterek, “Bugün bu ülkede, orta boy bir soğanın tanesi 7 lira 14 kuruş. Biraz irisinin tane fiyatı 11 lira 33 kuruş. İnsaf. Milletimiz, 2002’de bunlar işbaşına geldiğinde, bir çeyrek altın alabildiği parayla, bugün maalesef bir kilo soğan alamıyor. 21 yılın sonunda, Erdoğan şahsım hükümetlerinin ülkeyi getirdiği yer, işte burası” dedi.

EKONOMİ 04.04.2023, 09:15 04.04.2023, 09:18
CHP Sözcüsü Öztrak: “2002'de çeyrek altın alınan paraya bugün bir kilo soğan alınamıyor"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sona erdi. Bugün kurulumuzun gündeminde; ülkemizi yönetme kabiliyetini, tamamen kaybeden beceriksiz saray hükümetinin, devlette sebep olduğu yönetim krizi, hak, hukuk, adalet tanımayan eylemleri, mutfaklarda her gün daha da büyüyen yangın, vardı. Kurulumuzda, seçim ve sandık güvenliğini sağlamak amacıyla, izleyeceğimiz yol haritamızı da gözden geçirdik.

BİR ÜLKE YA İLİMLE YA ZULÜMLE YÖNETİLİR

“Bir ülke ya ilimle ya zulümle yönetilir.” Sarayın kibirlisinin ve şürekâsının, ilimden hiç nasiplenmediklerini, devleti nasıl bir yönetim krizine soktuklarını, 85 milyon yurttaşımız, en acı şekilde yaşıyor, görüyor... Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, her afet, felaket oldu. Fay hatlarına bina dikme izni verdi. Binalar milletimizin başına yıkıldı. İmar afları çıkardı. Meydanlarda bu aflarla övündü. Affettiği dayanıksız binalar, milletimizin başına yıkıldı. İlimsiz sarayın kibirlisi ve şürekâsı, depremden sonra, Mehmetçiğimize zamanında emir vermedi. Askerimiz enkazın başına, zamanında yetişemedi. Deprem enkazının altında, 50 binden fazla yurttaşımız, yardım çığlıklarıyla, soğukta donarak can verdi. Enkazın başında bekleyen çaresiz analardan, babalardan, çocuklardan, dedelerden, ninelerden, “Nerede bu devlet?” feryatları arşa yükseldi. Sarayın kibirlisi bir de utanmadan sıkılmadan, depremde yıkılan binaların sorumluluğunu, milletimize yıkmaya kalktı. Artık sandığın milletimizin önüne gelmesine, 40 gün kaldı. Sandıkta millete hesap verme günü yaklaştıkça, kifayetsiz, beceriksiz, liyakatsiz kadroların, zulmü, şantajı, tehdidi, yalanları, her gün daha da çirkinleşiyor.

 

ATEŞ CİNAYETİNİ BİZ AYDINLATACAĞIZ

Sinan Ateş cinayetinin üzerinden, tamı tamına 94 gün geçti… Ankara’nın göbeğinde işlenen bu siyasi cinayet, aydınlatıldı mı? Gerçek katiller, tetikçileri azmettirenler bulundu mu? Adalet önüne çıkarıldı mı? Hayır! Cinayet şüphelisi, MHP’li milletvekilin evinde tutuklandı. Tutuklamayı yapan polis memurları, ya başka yere sürüldü, ya da yapılan baskılara dayanamayıp, emeklilik dilekçesi verdi. Şimdi sıra, dosyadaki delilleri karartmaya geldi. Ama ne yaparlarsa yapsınlar. Sinan Ateş’in ablasının, “Sinan Ateş için Adalet”, “Sinan Ateş Cinayeti Aydınlatılsın” feryatlarının dinmesine, 40 gün kaldı. Yetim bırakılan iki kız çocuğumuzun gözyaşlarının dinmesine, 40 gün kaldı. 40 gün sonra, yargının elini tutmaya kalkan o pis eller, kırılacak. Sinan Ateş cinayeti tüm yönleriyle aydınlatılacak.

 

AZMETTİRİCİ BELLİ

Sandık yaklaşıyor, her gün Erdoğan’ın koltuğunu kaybetme korkusu artıyor. İşi kameraların önünde, İYİ Parti Sayın Genel Başkanı’nı; “Benim adım Tayyip, konuştuğun zaman buna göre konuş. Beni kendinle uğraştırma” diye, açıkça tehdit etme noktasına kadar vardırıyor. Sonra ertesi gün İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı kurşunlanıyor. Ondan sonra şimdi Saray dört koldan bu saldırıyı, sıradan bir adli vaka gibi göstermeye çalışıyor. Sıkılan mermileri, “Hırsız kovalamacası” diye, yutturmaya uğraşıyor. Ama ortada ne hırsız var, ne de iddia ettikleri saatte, bir hırsızlık ihbarı. Hiç kimse milletimizin aklıyla dalga geçmeye kalkmasın. Bu sıkılan mermilerin azmettiricisi bellidir. Millet İttifakı olarak bizim kimseden korkumuz yok. Milletimiz sarayın hangi dolapları çevirdiğini görüyor. Duyuyor, notlarını da veriyor. Milletimiz bizimle beraber. Millet İttifakıyla beraber. Ne yaparsanız yapın… Ne kadar çirkinleşirseniz, çirkinleşin… 15 Mayıs sabahı Millet İttifakı Kazanacak! Milletimiz kendini unutanlardan, sesini duymayanlardan, halini görmeyenlerden, yaptıklarının hesabını sandıkta soracak. 13. Cumhurbaşkanımız, Millet İttifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu olacak.

 

21 YILDA 2,8 TRİLYON DOLAR HARCADI

Bizim devlet anlayışımızda, adalet mülkün temelidir. Büyük Selçuklunun, büyük veziri Nizam-ül Mülk’ün, 937 yıl önce söylediği gibi, “Küfr ile belki, amma zulüm ile payidar kalmaz memleket.” Zulüm ile yönetilen bir ülke, asla payidar olamaz. Çünkü zulmün olduğu yerde, huzur olmaz. Ağızların tadı, sofraların bereketi olmaz. Tıpkı bugün ülkemizde olduğu gibi. Erdoğan hükümetleri 21 yılda; milletimizden 2 trilyon 561 milyar dolar vergi topladı. İçeriden, dışarıdan 149 milyar dolar borç aldı. Atadan dededen kalan kurumları, 63 milyar dolara sattı, savdı. Kendinden önceki tüm Cumhuriyet Hükümetlerinin, 79 yılda harcadığı paranın tam dört katını, 2 trilyon 773 milyar doları, 21 yılda yedi bitirdi. Ama hala on parmağında on kara… Kendinden önceki hükümetlere, devlet adamlarına sürüp, duruyor. Ama ne yaparsa yapsın mızrak çuvala sığmaz. Zulüm olan yerde bolluk, bereket olmaz. Paralar şatafata, israfa, gösterişe, yolsuzluğa gider… Ülkenin sınırlı imkânları etkin kullanılamaz. Millete verilen sözler tutulmaz. Tıpkı bugün ülkemizde olduğu gibi…

MİLLETE VERDİĞİ HİÇ BİR SÖZÜ TUTMADI

2011 yılında seçimlere giderken, Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği 2023 hedefleri vardı. Sonra bu hedefler 10. Kalkınma Planına da kondu ve Erdoğan’ın millete resmi taahhüdü haline geldi. Erdoğan, “2023’te milli geliri 2 trilyon dolara çıkarma” sözünü milletimize verdi. İşte 2023 yılındayız. Ama resmi dokümanlara baktığınızda milletin geliri bu yıl, ancak 867 milyar dolar olur diyor. Yani bu 2011 yılında millete taahhüt ettiğinin yarısı dahi değil. Yine Cumhuriyetimizin 100. yılında, ülkemizde fert başına düşen geliri, “25 bin dolara çıkarma” sözü vermişti 2011 yılanda. Geldik 2023 yılına. Kişi başına gelir, bunun yarısını bile bulmuyor. 10 bin 71 dolarda kalıyor. Ama utanmadan bununla böbürleniyor. Düşürdüğüne artırdım diyor. Yine 2023 hedefleri doğrultusunda Türkiye, bu yıl 500 milyar dolar ihracat yapacaktı. Ama “2023’te ihracat 265 milyar doları ancak bulacak” diyorlar. Yani millete söz verdiklerinin, taahhüt ettiklerinin ihracatta yarısı. Ama bir, ikiye katlanan bir vaat var. O da işsizlik. Ona da 2023’te “Yüzde 5 olacak, yüzde 5’e düşüreceğiz” demişlerdi. Bu yıl işsizlik “Yüzde 10,4” olacak. Erdoğan alayiş valayiş açıkladığı, durmadan övündüğü, 2023 hedeflerinden hiçbirini tutturamadı. Millete sözünü tutamadı. Vaatlerini yerine getiremedi.

 

EN BÜYÜK SİYASİ SERMAYELERİ ARSIZLIKLARI

Şimdi çıkmış “sözlerini tutmaktan” bahsediyor. Hep diyoruz, bunların en büyük siyasi sermayeleri arsızlık. Bunlar verdikleri sözü, göreve gelince unutanlardır. Sandık ufukta görününce vaat bohçasını açıp seçim sonrası üzerine yatanlardır. Bunlar tutmadıkları sözlerle, damadın dediği gibi, aya, dört şeritli yol döşerler. Sarayın kibirlisi millete verdiği hiçbir sözü tutmamıştır. 2018’de 24 Haziran seçimlerine giderken, “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ha ondan sonra faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Peki, dedi de, ne oldu? Bugün bankaların mevduat faizleri 10 yılın zirvesinde. Erdoğan faizle uğraşma sözü verdiğinde, ihtiyaç kredilerinin faizi yüzde 24’tü. Bugün yüzde 32. Konut kredilerinin faizi yüzde 13’tü bugün yüzde 17. O da krediyi bulup alabilirsen… Müşterisinden pahalıya para toplayan bankalar, artık herkese kredi vermez oldu. Erdoğan faizle, şunla, bunla uğraşma sözü verdiğinde, bir dolar 4 lira 68 kuruştu. Bugün 19 lira 18 kuruş. Bir Avro 5 lira 45 kuruştu. Bugün 20 lira 73 kuruş. Faizle, dolarla, avroyla uğraşacağım dedi. Milli paramızı pul etti. Kibir abidesi Erdoğan’ın, kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatası, güzelim ülkemizi perişan etti. Yetmedi düşecek dediği dış ticaret açığımız, Şubat ayında 118 milyar dolarla, tüm zamanların rekorunu kırdı. Bunların hiçbir hesabı tutmadı.

 

KKM’NİN 1 YILLIK FATURASI 184 MİLYAR TL

Döviz kurunu patlattılar. Ardından Dövize Çevrilebilir Mevduattan çalma, Kur Korumalı Mevduat diye, bir şey çıkarttılar. Ardından Nebati Bakan çıktı millete; “En kötü senaryoda bile, Hazine’ye tek kuruş yük gelmeyecek” dedi. Sonuç? Sadece geçtiğimiz yıl, Kur Korumalı Mevduatın milletimize faturası, 184 milyar lira oldu. Bu kadar para ödediler. Merkez bankasının arka kapısından, milletin dövizlerini sattılar. Sabit kur uygulamasına geçtiler. Ama bu uygulamanın millete faturası, her geçen gün daha da artıyor. Şimdi panikteler. Seçimden önce döviz kurunu elden kaçırmamak için, kur korumalı mevduatla ilgili olarak mevzuatı üst üste değiştirip duruyorlar. Sadece son bir haftada 3 kez değişiklik yaptılar. Sonunda döviz kurunu tutabilmek için, Kur Korumalı Mevduatta faizin üst limitini de kaldırdılar. Faizi tutmaktan tamamen vazgeçtiler. Ne oldu nas? “Nassın gereği” diyerek, milleti iki yıldır, sebebi oldukları enflasyona, hayat pahalılığına ezdirdiler. Şimdi dolar aldı başını gitti, faiz nas olmaktan çıktı. O meşhur fıkrada dendiği gibi: Madem günün sonunda faizleri artıracaktınız, bunca herzeyi neden yediniz? Millete bunca zulmü neden yaptınız?

 

KİRA ARTIŞI TÜK’TE %63, İSTANBUL’DA %137, ANKARA’DA %150

Güya faiz düşünce, enflasyon da düşecekti. Faizleri indirmeye başladıklarında, enflasyon yüzde 19’du. Şimdi yüzde 50,5. O da TÜİK’in ağır makyajlı rakamlarıyla... Mart ayında 12 aylık enflasyon; ENAG’a göre yüzde 112,5. İstanbul Ticaret Odasına göre yüzde 73. Ama TÜİK’e göre yüzde 50,5. Son 7 aydır İstanbul Ticaret Odası’yla, TÜİK enflasyonu arasındaki makas, 20 puanın üzerinde. ENAG’ı hiç söylemiyorum bile. Memlekette kiralar almış başını gitmiş. Son bir yılda kiralar İstanbul’da, yüzde 137; Ankara’da yüzde 150, İzmir’de yüzde 180, Bursa’da yüzde 200 artmış. Ama TÜİK’e göre kiralardaki yıllık artış yüzde 63. Yani vatandaşın ödediği kirayla, TÜİK’in ilan ettiği kira arasında iki, üç kat fark var. Bu arada dünyada gıda fiyatları düşüyor. Bizde ise hala rekorlar kırıyor. Mart ayında gıda enflasyonu, yüzde 67’nin üzerinde… Mart ayında enflasyon şampiyonu, dana eti. Dana etinde bir aylık artış, yüzde 20. Kuzu etinde bir aylık artış yüzde 15. Kıymanın kilosu 300 lirayı geçmiş. Etlerde fiyatlar 400 liraya dayanmış.

 

GIDA ENFLASYONUNDA İLK BEŞTEYİZ

Dünya Bankası’nın son açıkladığı Gıda Güvenliği Raporu’ndaki verilere göre gıda enflasyonunda ilk beşin içindeyiz. Rakiplerimiz Ruanda, Gana, Sri Lanka gibi ülkeler. Tarım devriminin yapıldığı bu topraklarda, bu beceriksiz Hükümetin, ülkemizi düşürdüğü hale bir bakın… Ucube şahsım rejimi beş yılda, asgari ücretlinin sofrasından; 13 kilo peyniri, 629 yumurtayı, 21 kilo tavuk etini, 28 kilo pirinci, 41 kilo toz şekeri kaptı götürdü. Şimdi milletimize söylüyoruz, açıkça ifade ediyoruz: Erdoğan cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra, asgari ücretle; aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın peynirden, aldığın ekmekten, bugün daha az alıyorsun. O zaman işini yapmayan Erdoğan’a oy verme. Erdoğan seni mağdur etmiş.

 

SOĞANIN ORTA BOYU 7 LİRA, İRİSİ 11 LİRA… İNSAF!

Bugün bu ülkede, orta boy bir soğanın tanesi, “7 lira 14 kuruş.” Biraz iri bir soğan aldığınız zaman bir soğanın fiyatı “11 lira 33 kuruş.” İnsaf. Soğan markette 25 lira… Pazar tezgâhında 30 lira… Milletimiz, 2002’de bunlar işbaşına geldiğinde, bir çeyrek altın alabildiği parayla, bugün maalesef bir kilo soğan alamıyor. 21 yılın sonunda, Erdoğan şahsım hükümetlerinin ülkeyi getirdiği yer, işte burası. Rahmetli Âşık Mahzuni Şerif, sanki bunları bilmiş de söylemiş. “Yoksulun sırtından doyan doyana. Bunu gören yürek, nasıl dayana. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?” Daha düne kadar “Soğan ekmek yeriz, Reisimizi yedirmeyiz” diyenlere, şimdi soruyoruz. Ankara’da bir ramazan pidesi 18 lira, bir kilo soğan 25 lira, 30 lira. Reisiniz sizi soğan ekmek yiyemez hale getirmiş. Milletimizi soğan ekmek yiyemez hale getirmiş.

 

TROLLER SALYA SÜMÜK AĞLIYOR AMA…

Şimdi bu troller çıkmış, “Erdoğan düşerse, Mekke düşer, Erdoğan düşerse Kudüs düşer, Erdoğan düşerse, Dava düşer” diye, başlamışlar salya, sümük ağlamaya... Kimse merak etmesin Erdoğan sandıkta düşüp, biz işbaşına geldiğimizde, ne Mekke’nin, ne de Kudüs’ün düşmesine izin veririz. Ama… Erdoğan düşüp biz gelince, ülkede yolsuzluk düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, et fiyatları düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, süt fiyatları düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, soğanın fiyatı düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, enflasyon düşer. Hayat pahalılığı düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, Dolar düşer, Avro düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, faiz düşer. Erdoğan bu milletin sırtından düştüğünde, milletin sırtına kene misali yapışan, milletin kanını emen Saray yanaşmalarının, trollerin, beslemelerin, beşli çetelerin, oligarkların, uyuşturucu baronlarının, mansıpları düşer.

 

BUNLARIN DAVA DEDİKLERİ TİCARETİ YAPILAN LAFLARDAN İBARET

Bunların dava dedikleri, düşecek diye ağlaşıp durdukları işte tam da budur. Kesilecek hortumlarıdır. Bu tayfa için Mekke de, Kudüs de, Dava da, siyaseten ticareti yapılan sözlerden ibarettir. Dava dedikleri cepleridir. Bunlar vicdanlarını, cüzdanlarına koyanlardır. 50 bin insanın hayatını kaybettiği depremde bile, hiçbir sorumluluk almadan kulaklarının üstüne yatanlardır. Depremin ardından nedamet getireceklerine, gözlerini rant bürüyenlerdir. Bunlar, düğünde takı takma merasimi yapar gibi, görgüsüzce deprem yardım kampanyası açıp televizyonlarda, yardım paralarını ödemeyenlerdir. Sonu gelmeyen araç konvoylarıyla Kıbrıs’ta itibar şovu yapanlardır. Kıbrıs trafiğini kilitleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısının verdiği rakamlara göre, 115 milyar liralık yardım taahhüdünün, sadece 84 milyar liralık kısmı yatırılmış. 30 milyar liralık kısmı hala hesaplara yatmamış. Söz verdiği halde yardımları vermeyenler kim? Depremin üstünden 2 ay geçti. Bugün verilmeyen yardım parası, hangi gün verilecek?

 

99 DEPREMİNDEN SONRA BÖYLE YAPILDI

Hadi henüz yatırılmayan, sözde kalan yardımı da bir kenara bıraktık. Peki, fiilen yatırılan 84 milyar liralık yardım nerelere, kimlere harcandı? Bunun hesabını millete ne zaman vereceksiniz? Biraz ciddi olun. Ecevit Hükümetinin yaptığını yapın… İşte 1999 Marmara Depreminin ardından, dönemin Hükümeti iç ve dış yardımların, tek bir hesapta toplanmasına karar vermiş ve Ziraat Bankasında bir hesap açmış. Bu hesaptan yapılan harcamaların da, amacı dışında kullanılmaması için 3 kişilik bir müfettiş heyeti görevlendirmiş. Bu teftiş heyeti paraların nerelere harcandığını, hangi ihalelere çıkıldığını, bu ihalelerde nasıl fiyat oluştuğunu tek tek raporlamış. Bunu da Resmi Gazetede yayımlamış. Devlet ciddiyeti işte budur. Bugün deprem bölgesindeki ihalelerin hepsi 21/b’den yapılıyor. Yani sen, ben, bizim oğlan toplanıyor. İdarenin takdiri ile ihaleler yandaşlara paylaştırılıyor. Şimdi bu ihaleler hangi önceliğe göre açılıyor? Bu ihalelerde oluşan fiyatlar, yaklaşık maliyetlerin neden oldukça üzerinde gerçekleşiyor? Bunu millete izah eden kimse yok.

 

HATAY’DAKİLERİ VATANDAŞLIKTAN MI ÇIKARACAKSINIZ?

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına göre, deprem bölgesinde, acil yıkılacak, ağır hasarlı veya hâlihazırda yıkık her 100 konuttan, 41’i Hatay’da. Hatay açık ara, depremde en ağır darbeyi yiyen ilimiz. Ancak TOKİ’nin sitesindeki ihale bilgilerine göre, depremin ardından deprem bölgesinde yapılan, 37 bin konutluk ihalenin, sadece yüzde 8’i Hatay’da. Erdoğan Hatay’da ne demişti? “Biz burası CHP’li demedik. Biz ne dedik, ‘Bunlar da bizim vatanımız, bunlar da bizim vatandaşımızdır’ dedik”. Başka ne diyecektiniz? Hatay’dakileri vatandaşlıktan mı çıkaracaktınız? Ama dervişin fikri neyse zikri de o. Dediğin de, yaptığın da ortada. En çok yıkılan bina açık ara Hatay’da, ama Hatay açılan konut ihalelerinde ilk üçte bile yok. Bunun adı siyasi ayrımcılıktır. Bunun adı, siyasi kayırmacılıktır. Bunun adı, milleti senden, benden diye bölmektir. Bunun adı, kul hakkı yemektir.

 

ALLAH ZEVALİ YAKLAŞANA KİBİR KANATLARI TAKAR

O kadar acı yaşandı. Ama Erdoğan’ın rant hırsı bir türlü dinmedi. Erdoğan’a bağlı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı açıkladı. 57 milyar dolarlık konut, depremde yıkılmış. Toplam zarar 104 milyar dolarmış. Öncelik bu zararın tazminine, deprem bölgesinin ayağa kaldırılmasına verilmesi gerekirken Erdoğan iki gün önce çıkıyor, “Kanal İstanbul’un önünü kesemeyeceksiniz” diye, bar bar bağırıyor. Allah akıl, fikir versin, ıslah etsin diyeceğiz de, Allah zevali yaklaşan kuluna, ayakları yerden kesilsin diye, kibir kanatlarını takarmış. Erdoğan’ın durumu da tam bu…

 

SIĞINMACILAR KONUSUNDA ÖNCELİĞİMİZ TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARIDIR

Bizim devlet geleneğimize göre, “Hudut namustur.” Çünkü sınırlarımız şehit kanlarıyla çizilmiştir. “Milliyetçiliği ayakları altına aldığını” söyleyen Erdoğan, hiçbir milli değer tanımadığı gibi hududun namus olduğunu da tanımıyor. Erdoğan yönetiminde, sınırlarımız yolgeçen hanına döndü. Bu ülkenin şerefli vatandaşlığı, pazara düşürüldü. 400 bin dolarlık ev alana, vatandaşlığımızı promosyon diye dağıttılar. Milli paramız gibi, şerefli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını da, işportaya düşürdüler. İşte bugün İstanbul Ataköy’de, rezidansların seçmen listelerinde, neredeyse tamamı, Suriye kökenlilerden oluşuyor. Şimdi Saray’ın dışarıdaki ortakları iktidar değişimi kesinleşince “Yeni dönemde, Türkiye’nin sığınmacı politikası ne olacak?” diye, telaşa düşmüşler. 13. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki tavrı ilk günden beri nettir. Önceliğimiz, Türkiye’nin çıkarlarıdır. Saray’da oturan ortağınızla Türkiye’nin başına bu çorabı örmek için yaptığınız pazarlıklar ancak sizi bağlar. Bizim için Türkiye’nin menfaatleri, her şeyden önce gelir.

 

KURDUĞUNUZ TUZAKLARIN, DÖŞEDİĞİNİZ MAYINLARIN FARKINDAYIZ

Bu Hükümet artık bu milletin sırtında yüktür. Milletimiz 14 Mayıs’ta silkelenecektir, bu yükü sırtından atacaktır. Seçime haftalar kala artık iktidar değişimi netleşmiştir. Milletimizin sırtına büyük yükler yükleyen bu Hükümet, artık saltanat kayığının, kendi limanından ayrılma vaktinin geldiğini anlamıştır. Bu nedenle, bir taraftan canhıraş şekilde kazanın dibini sıyırmaya, bir taraftan da ekonominin her köşesine, halefi olacak Hükümeti zora sokacak mayınlar döşemeye koyulmuştur. Sanmasınlar ki biz yaptıklarının farkında değiliz. Yaptıkları her şeyin, hazırladıkları her tuzağın farkındayız. Biz bu mayınlı arazilerden daha önce pek çok defa geçtik. Onlar istiyor ki, bizim şeytan taşlamaktan, tavafa vaktimiz kalmasın. Kendilerini çok akıllı sananlar hiç merak etmesinler, millet iradesine kurulan her tuzağı bozacağız. Bunların yerle bir ettiği devlet yönetimini milletimizle birlikte el ele ayağa biz kaldıracağız. Tuzakları kuranlardan da hesabını soracağız. Bugüne kadar milletten aldıkları ne varsa, hepsini milletimize geri vereceğiz. Milletimiz feraset sahibidir. Kendini unutanlara notunu vermiştir. Şimdi de tasdiknamelerini vermek için sandığı beklemektedir.

 

ŞAFAK ATARSA 40

15 Mayıs sabahı, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, Kemal Kılıçdaroğlu olacak. Memleketimize bahar gelecek. Şunun şurasında şafak atarsa 40. Bugün plaka Kırşehir’de… Bu vesileyle tüm Kırşehirli vatandaşlarımıza selam olsun.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

 

Soru- Kamuoyunda tartışılan bir fotoğraf var. İlk fotoğrafın ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seccade üzerinde bir başka fotoğrafı daha ortaya çıktı. İlk kare için yoğun kalabalık gerekçe gösterilmişti. Ancak ikinci karede Kılıçdaroğlu’nun yanında tek bir kişi var. Gelen eleştirileri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Gerek Sayın Genel Başkanımız, gerekse toplantıya ev sahipliği yapan İstanbul Platformu bu konuda gerekli açıklamaları zaten yaptılar. Sayın Genel Başkanımız yaşanan olay nedeniyle samimi üzüntüsünü de ifade etti. Bugün bu ülkede kıymanın kilosu 300 lirayı aşmış. Biraz önce gösterdim tek bir soğanın fiyatı 11 lirayı geçmiş. Ramazan pidesi 18 lira olmuş. Yolsuzluk, yoksulluk arşa çıkmış, zam zulüm almış yürümüş, milletin 418 milyar doları çalınmış, Merkez Bankasının kasasından 128 milyar dolar ve ardından bir o kadar da ilavesiyle buharlaştırılmış, kul hakkı çatır çatır yenmiş. Bunlara cevap veren yok. İnsanın aklına ister istemez şu dizeler geliyor. Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler, hazine soyulurken aldırmıyor yüzsüzler.

 

Soru- CHP Genel Merkezinden illere gönderilen bir yazıyla ilgili tartışmalar var. Milletvekili aday adaylığı için yalnızca öneride bulunabileceği, son sözü Genel Merkezin vereceği, eğilim yoklaması yapılmayacağıyla ilgili. Demokratik bulunmamış bu açıklama. Sizin bu yazıya ve bu açıklamalara ilişkin yorumunuz ne olacak?

Faik ÖZTRAK- YSK’nın seçim takvimi belli. Bu takvim çerçevesinde en hızlı, en isabetli, en çok oy alacak listeleri belirlemek için Parti Meclisimizin verdiği yetki çerçevesinde hareket ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. 

Yorumlar (0)