14.12.2017, 14:25

BİR SÖZ…

"Bazıları çok fakir  düşünsenize, sadece paraları var".

Yılmaz Güney

Off laf çok derin, çok çok çok etkileyici.

Bu sözü okuyunca zınk diye kalakaldım. Sıkı bir laf etmiş Yılmaz Güney.

 

Düşünsenize sadece  paranız var. İnsanlıktan bi haber ot gibi yaşıyorsunuz. Bi nevi çırılçıplaksınız... Sadece paraya geçiyor hükmünüz. Gerisi fıs.

 

Böyle insanlar o kadar çok ki, para dağıyla vicdan, onur, merhamet yani insani değerlerin hiçbirini satın alması  mümkün değil.

 

Ya mutluluk, işte sadece mış gibi zannecedeğiniz bir durum daha... Evler, katlar, yatlar, villalar, arabalar alabilirsiniz ama hepsi o kadar...

 

Dostluk mu  dediniz, onun eşiğinden dahi geçemezsiniz. Sadece ruhunu paraya satanlarla gül gibi geçinip gidersiniz. Sahte hayatlar, sahte ilişkiler çemberinde ha babam de babam debelenip durursunuz.

 

Bunun örnekleri o kadar çok ki... Parasıyla herşeyi satın alacağını zanneden, saman kafalı insanlar etrafımızda fazlasıyla var. Beni böyle tipler oldukça irrite ediyor.

 

Görgüsüz, bilgisiz, eğitimsiz, zırcahil ama parası var, hadi canım sende.

 

Rahmetli Güney'in dediği gibi çok fakirsiniz ama haberiniz yok.

 

 

 

•••••••••••

 

 

 

YİNE BİR OKUL VE YENİ BİR REZALET!...

 

 

Okullarda yaşanan rezaletlere gün geçmiyor ki bir yenisi daha eklenmesin.

 

Bu kez, Kartal Özel Çınar Anaokulu’nda evdeki aile ortamını canlandıran tiyatro oyununda kız çocuklar baş köşeye kurulan erkeklere hizmet etti.

 

Konu ile ilgili fotoğrafa dakikalarca baktım inanın kanım dondu. Küçüçük kız çocuklarının başında türban erkek çocuğunun ayağını yıkıyorlar, hamur açıyorlar.

 

Sözüm ona bu bir tiyatro oyunuymuş. Yahu çocukları karpuz kılığına sok, tayt - tütü giysin bale yapsın, kaplan kostümü giydir, kelebek kanadı tak, uğur böceği olsun, arı diye vız vız sahnede gezsin... Türban nedir, ayak yıkamak nedir...

 

Eğitim şart diyoruz ya, öncelikle bu zihniyetteki öğretmenlerin eğitilmesi şart!.

 

•••••••••••••••••••

 

 

 

DÜĞÜN, MÜĞÜN...

 

 

 

Bugünkü deneme yazımla azıcık havayı dağıtalım istiyorum...

 

Düğünler hep umut vermiştir bana. Haldır, haldır, keyifli koşuşturmaca içinde geçen vakitler... Gelinlik provaları, davetiye telaşı, düğüne ev sahipliği yapacak mekanın  hazırlanması, pasta seçimi, balayı destinasyonu...

 

Derken beklenen gün gelir çatar.. Beyaz gelinlikle, bembeyaz bir sayfa açılır yepyeni ufuklara doğru...

 

Gecenin başında mutluluk ve hüzün gözyaşları illaki birbirine karışır. Sonra bu hava tamamen dağılır ve yerini neşeye bırakır.

 

Kar yumağı gibidir düğünler tüllerin, güllerin içinde yuvarlanır gidersin, kadehler mutlu bir gelecek için kalkar. Kat, kat pasta çocukluğumuzun doğum  günlerine götürür bizleri. Kasap havasız düğün olur mu hiç, muhakkak ayaklar düğüm olur bir yerde.

 

Kapatırsın kapılarını, o gece hayatın tüm dertlerine, kaptırırsın kendini gecenin büyüsüne.

 

İlla hayalleri zorlayacak, atlı karıncalar kurulacak demiyorum. Yeter ki düğün olsun, gerisinin ne önemi var.

 

 

•••••••••••••••••

 

LÜGAT 365...

 

 

Gelelim bu haftaki kelimemize;

 

TEMENNİ

Bir şeyin olmasını dileme, dilek. İstek. Dilimize Arapçadan geçen kelime, arzu edilen, istenen şey mânâsındaki münye kelimesinden türetilmiştir.

 

 

•••••••••••••••••

 

Sevgili Evren Pazartesi gün doğana dek, sağlığımız şahane olsun, cüzdanlarımız dolsun taşsın, bereketimiz bol olsun, kötülerin ayağı taşa takılsın, cadılar kazansız kalsın, can sıkıntısının esamesi okunmasın, dostlar yakınımızda, varsa düşmanlarımız taaa fizana tatile gitsin, iç açıcı haberler gelsin ummadık yerlerden hepimize pls sevgili

 

 

 

Pazartesi gününe kadar hoş kalın, hoşça kalın.

 

elvankaracay@gmail.com

 

 

Yorumlar (0)