15.02.2018, 14:47

BİR OYUN.... 'BİR YAZ GECESİ RÜYASI'...

Geçtiğimiz akşam William Shakespeare’in yazdığı ve Aleksandar Popovski’nin yönettiği oyunu izledim. İnanılmaz etkilendim. Oyun süresince iki saat aşk ve rüya alemine dalıyorsunuz, bittikten sonrada bir süre daha etkisinden çıkamıyorsunuz. Yepyeni oyuncularla tanıştım ve performanslarından oldukça beğendim. Oyunun müzikleri tahmin edersinizki enfesti. Başrollerinde; Neslihan Yeldan, Levent Üzümcü,  Sezai Aydın, Arda Aydın yer alıyor.  Onların oyunculuklarını anlatmama gerek yok, oyun sonunda avuçlarım kızarana dek alkışladım.

 

Olağanüstü akrobatik detaylar, kırmızı kadife perdeler ve sahnede ki orman efektiyle nefes almadan oyunu izledim diyebilirim.

 

Oyun sonunda kendi kendime dedimki, bir daha dünyaya gelirsem kesinlikle tiyatro oyuncusu olmak istiyorum. Sahne başka bir şey, büyü gibi adeta... Bu iş emek işi, yürek işi, ruh işi, ben tiyatro sanatçılarının seçilmiş insanlar olduklarına inanıyorum. Kolay mı iki saat çıkıp oynamak, sayfalar dolusu metni ezber etmek, sahnenin bir ucundan diğer ucuna sallanıp yuvarlanmak. Asla kolay değil.

 

Bu oyunu muhakkak izleyin, hatta hemen bilet alın. Yoksa kaçırdığınıza üzülebilirsiniz.  Zevkler ve renkler tartışılmaz diyede minik bir not düşeyim buraya...

 

 

 

•••••••••••

 

SEVGİLİLER GÜNÜ

 

 

Dün Sevgililer Günü nedeniyle yazdığım yazıyı dostlarım çok beğendikleri ve sizlerle paylaşmam konusunda  ısrar ettikleri için, yazıyı bugün köşeme taşıdım.

 

 

Canım sevgilim, ailem, Melissam, can dostlarım ve onların çocukları, Shela kız, yazı yazmak, yemek pişirmek, sokakta tanımadığım köpişler, samimiyet, vicdan, dürüstlük, gözünün içine bakarak konuşabildiğim herkes, kitaplarım,  paylaşamadığım eriklerim kirazlarım, hayallerim, umutlarım,

Vatanım, ömrümde hiç görmediğim ve hiç bir zaman göremeyeceğim mavi gözlü dev işte benim aşık olduğum şeyler bunlar...

 

Bir gün değil her gün sevin sevilin herşeyi bugüne yüklemeyin.  Önemli olan tüm zamana yayabilmek, yoksa bugün  gül, yarın küfret ne anladım ben öyle sevgiden. Tuttuğunuz eli sımsıkı tutun. Mahsusçuktan değil. 

 

Sevgiliniz yoksa sakın ola dert etmeyin, tecavüze uğrayan çocuklara - dört ayaklı canlara, anasız babasız evlatlara,  karnı aç yatanlara üzülün. Gelecektir elbet gelmesi gereken. Siz kendinizi çok sevin işte o var ya dünyalara bedel.

 

Sevgililer Günümüz kutlu mutlu olsun. Yazımı kocaman kırmızı -pembe balonlar / kalpler göndererek burada noktalıyorum.

 

 

•••••••••••••••••••

 

KÖTÜLER!...

 

Sokakta, parkta, evde, sağda ve de solda sapkınlıkları duymaktan - okumaktan delirme noktasına geldiğim için, bugün Kötülük başlıklı deneme yazımı seçtim.

 

Kötü insanlara yürek yemiş desek yeridir. İyiler ve kötüler insanlığın var olduğu ilk günden beri, siyah & beyaz gibidirler. Son derece fütursuzdurlar. Sınır tanımazlar, dur durak bilmezler. Hayatınızı alaşağı etmek için vargüçleriyle didinirler. Vicdan mı dediniz olsa böyle mi olurlardı sizce?.  Onlarda insani duygulardan eser yoktur.

 

Bence iki çeşit kötü var biri doğuştan, diğeri de sonradan kalbi taş kesenler. Doğuştan olanın durumu daha da vahimdir tedavisi imkansızdır. İkinci gruba girenlerse yediği kazıklardan - gördüğü kötülüklerden sonra kötülüğü seçenlerdir, ama içinde azda olsa iyilik bulundurduğu için, an gelir pat diye taraf değiştirebilir.

Hiç değil onların kalbi, günlerden bir gün pamuk gibi olur diye azıcık umudum var. Çünkü duygusallığın izlerini azda olsa gözlerinden okuyabiliyorum.

 

Yani demem o ki sizleri Allah islah etsin, çıktığınız her kötülük yolunda başarısız olmanızı yürekten diliyorum.

 

 

••••••••••••••••••••••

 

 

Sevgili Evren Pazartesi sabahına; sağlıkla, bereketle, mutlulukla, hoşgörüyle, taptaze anılarla, umutla varalım pls.

 

PS: Yazılarım uzun olduğundan sebep Lügat 365 haftaya bugün sizlerle olacak.

 

Pazartesi gününe kadar hoş kalın, hoşça kalın.

 

elvankaracay@gmail.com

 

 

Yorumlar (0)