Televizyon sektöründe yaşanan tartışmaların merkezindeki isimlerden biri olan Ayşe Barım, 162 gün aradan sonra ilk kez hakim karşısına çıktı. Tutuklu olarak yargılanan Barım, duruşmada yaşadığı zorlukları gözyaşlarıyla dile getirirken, "Yaşam hakkımı geri istiyorum. Onurum, itibarım, yaşam hakkım her şeyim elimden alındı" ifadelerini kullandı. Barım, yargılanmanın sebeplerinin haksız olduğunu savunarak, sağlık sorunlarının varlığını da bir kez daha hatırlattı.
Ayşe Barım, Gezi Parkı eylemlerine sanatçıları yönlendirdiği gerekçesiyle 24 Ocak’ta gözaltına alınmış ve 27 Ocak’ta tutuklanmıştı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada, hakkında hazırlanan iddianamede 22 yıl 6 ay ile 30 yıl arasında hapis cezası talep ediliyor. Barım, duruşmaya jandarma eşliğinde getirildiği sırada izleyicilerden alkış aldı ve sağlık durumu nedeniyle ince bir görüntüdeydi. Barım, duruşma sürecinin fiziki yetersizlikler nedeniyle 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna aktarılması ile başladı ve mahkemeye sunulan iddianamenin içeriğine eleştiriler yöneltti.
Barım’ın Savunması ve İddialara Yönelik Tepkisi
Savunmasında, "İddianamenin ilk 65 sayfasında benimle hiçbir ilişkisi olmayan konular yer alıyor" diyen Barım, Gezi Parkı eylemlerinin olduğu dönemde sektöründe çalıştığı oyuncuların protesto katılımının serbest iradelerine dayandığını vurguladı. Oyuncuların kendi isteği ile katıldığını belirten Barım, kendisinin bu duruma ilişkin bir yönlendirici rol üstlenmediğini savundu. Barım, Gezi eylemleri sırasında ID İletişim şirketinin 43 oyuncu ile çalıştığını ve iddialardaki algının yanlış olduğunu ifade etti.
Barım savunmasında, oyuncularla olan iletişiminin, menajerlik mesleğinin gerekliliklerinden biri olduğunu söyleyerek kendisine yöneltilen eleştirilerin yersiz olduğunu ifade etti. İddianamede, oyuncularla olan telefon görüşmelerinin yanlış yorumlandığını savunan Barım, "İşimizin yüzde 70’i telefondur" dedi. Mesleki görevlerini yerine getirdiği için suçlanmasının haksızlık olduğunu öne sürdü ve kendisinin hiçbir oyuncuyla bağlayıcı bir sözleşmesinin olmadığını belirtti. Bu durumun, kendisine yöneltilen suçlamaların dayanağını zayıflattığını söyledi.
Ayşe Barım, Gezi Davası'nın sanıklarından Osman Kavala ile hiçbir irtibatının olmadığı yönündeki iddialara da cevap verdi. Barım, 2013 yılında Kavala ile tanışmadığını ve sadece bir kez kendisiyle 2014 yılında sinema filmi için görüştüğünü aktardı. Bunun dışında Kavala ile olan ilişkisinin yönlendirme niteliğinde olmadığını söyleyerek, ilgili belgeyi delil olarak sundu. Ayrıca, Gezi Parkı eylemlerinde etkin rol oynadığına dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını üstüne basarak vurguladı.
Mahkeme sırasında Barım, sağlık durumuna ilişkin endişelerini de dile getirdi. "Çok ağır bir kalp rahatsızlığım ve beyin anevrizmam var" ifadelerini kullanan Barım, tutukluluk durumunun haksız ve orantısız olduğunu belirtti. Sağlık sorunları nedeniyle, cezalarının göz ardı edilmemesi gerektiğini ve tedavi süreçlerine bir an önce başlanmasını talep etti. "Bu koşullarda yaşam mücadelemi veriyorum" diyen Barım, mahkemenin vicdanına güvenerek yaşam hakkının iadesini istedi.
Duruşmanın ilerleyen saatlerinde, savunma ardından çapraz sorguya geçildi ve dinlenmek üzere üç tanık çağrıldı. Tanıklar arasında yer alan Metin Yıldız, Barım’ın Gezi Parkı eylemlerinde oyuncuları yönlendirdiği yönünde hiçbir bilgisi olmadığını duyurdu. Duruşmaya ardından bir saatlik ara verildi ve tarafların görüşlerinin alınmasının sürece katkı sağladığı düşünüldü. Barım’ın avukatlarının talepleri merakla bekleniyor. Ayrıca, duruşmaların nasıl bir süreç izleyerek sonuçlanacağı da takip edilecek.
