Muhterem Nur, hayatının zorlu dönüm noktalarını ve karşılaştığı acıları samimi bir dille anlatmaya karar vererek ‘Ömrümce Ağladım’ adlı kitabını kaleme aldı. Bu eser, hayatta kalma mücadelesinin ve unutulmanın eşiğindeki bireylerin hikayesi olarak kayda geçecek. Kendisi, hayatının detaylarını paylaşarak belki de gelecek nesillere bir miras bırakmayı umuyor. Zira zamanla unutulan ve hatırlanmayan hayat hikayelerinin, unuttukça kaybolacağına inanıyor.
Çocukluğu ve Ailevi Drama
Nur, hayatına dair acı hikayesini, doğumuyla başlamasını düşündüğü dramalarla iç içe yazıyor. Kendi ifadesine göre, dünyaya gelmesi bir hata olarak nitelendirdiği anlarla dolu. Annesinin ölümüne sebep olan bir ilişki içinde doğduğunu ve bu durumun onun yaşamını nasıl etkilediğini anlatıyor. 16 yaşında olan annesi, hocasıyla yaşadığı bir ilişki sonucunda hamile kaldı ve trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Nur'un, annesinin böyle bir durumda kalmasını ve sonrasında yaşananları anlatması oldukça çarpıcı bir gerçeklik sunuyor.
Ailede Geçirilen Gizlilikler
Nur’un çocukluk yıllarında yaşanan gizli saklı olaylar, ailesinin içinde bulunduğu karmaşık durumlardan doğdu. Hamileliğin ortaya çıkmasıyla birlikte büyükbabası hemen müdahale etti. Nene, yorumlarını gizleyerek, hamile kalan kızıyla birlikte hapsedildi. Nur, mahzende geçen günlerini, hava almayan bu yerin ona sağladığı yalıtılma hissini tüm detaylarıyla aktarırken, izleyeni derinden etkileyen bir acı çığlık olarak duyuruyor. Onun yaşadığı bu içe kapanma dönemi, sadece fiziksel değil, psikolojik bir mahkumiyetin de temsilcisidir.
Ölüme Terke Ediliş Hikayesi
Bir bebek olarak terk edilen Nur, dram dolu hikayesinin derinliklerinde kendisini buluyor. Doğduğu anda annesi tarafından terk edilmedeki belirsizlik, korku ve hayatta kalma içgüdüsü, onun kimliğini oluşturuyor. Kendisi için bir tarafa bırakılan ve hayatına bırakılması beklenen umut ışığı, bir Türk camide bırakılması tam anlamıyla yaşam mücadelesinin başlangıcını simgeliyor. O anlarda bile, kimse, bu çocuğun başına neler geleceğini bilmiyordu.
Eğitim Hayatı ve Geçmişle Yüzleşme
Okul hayatına geçiş yapabilme isteği, Nur'un kendisini bulma çabasıyla bağlantılıydı. Ancak yaşadığı travmatik olaylardan kaynaklı olarak, okula devam edememesi, onun hayatındaki en büyük kayıplardan biriydi. Eğitimine yönelik tutkulu olduğu dönemlerde yaşadığı duygusal yıkım, toplumsal bir yansıma olarak da görülebiliyor. Kendisini 'dilsiz' olarak nitelendiren çocuklar, onun içsel dünyasında derin yaralar açarken, aslında toplumsal tabuların ve zihinsel engellerin de izlerini taşıyordu.
Gençlik Dönemi ve İlişkiler
Büyüdükçe karşılaştığı erkekler, traumasının üzerine bir yük daha bindirdi. Öncelikle, yaşadığı ilk tecavüz durumu, onun hayatında derin etkilere sebep oldu. Kendisine olan güveni zedelenmiş, erkeklerden nefret etmeye başlamıştı. Ancak zamanla duygusal dünyası da değişmeye başlamış, yaşanılan zorluklar karşısında yeni bir bakış açısı geliştirmeye yönelik bir çaba içinde bulmuştu. Bir yandan karakterinde oluşan değişim, diğer yandan ilişkilerinin içsel karmaşası, hem onun hem de toplumsal normların ne kadar derin bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor.
Müslüm Gürses ile Birliktelik
Müslüm Gürses, Nur’un hayatına girdiğinde, onun hikayesinde başka bir sayfa açılmış oldu. Beraber katıldıkları turneler, yaşanan meşakkat ve aşk, zamanla değişen bir hayat dinamiği oluşturdu. Ancak birlikte geçirdiği süre içinde karşılaştıkları zorluklar, özellikle Gürses’in alkol bağımlılığı ve öfkesi, Nur üzerinde olumsuz bir etki yaratmıştır. O süreçteki yaşam mücadelesi, Müslüm ile olan ilişkisiyle şekillenmiş ve derin bir dram oluşturmuştur.
Gülşen İşeri ile Kitap Projesi
Yaşam hikayesinin yazılması, Gülşen İşeri ile birlikte Bir kadın hikayesini gün yüzüne çıkarmış oldu. İşeri, Muhterem Nur ile olan derin birlikteliği süresince, onun yaşadığı tüm travmaları, acı hatıraları paylaştı. Bu süreç içinde, Nur’un hayatına duyduğu saygı ve özveri, kitabın daha da derinleşmesine ve anlaşılmasına olanak sağladı. İşeri’nin, Muhterem Nur’un hayatını en içten haliyle kaleme alması, okuyucuya gerçek bir kadın mücadelesinin nasıl olduğunu gösterirken, aynı zamanda hayatındaki güçsüzlüklerinin nasıl birer güç haline dönüşeceğini de aktarıyor.
Sonuç Olarak
‘Ömrümce Ağladım’, yaşam koşullarının ve karşılaşılan zorlukların üstünde, bir kadının cesareti ve azmi üzerine bir hikaye. Hem kişisel bir tanıklık, hem de toplumsal bir eleştiri getiren bu kitap, tüm okuyucuları derin düşüncelere sevk edecek bir eser niteliği taşımaktadır. Hem eski hem yeni nesillere ilham vermesi adına önemli bir çalışma olarak öne çıkıyor.