CHP'Lİ GİRGİN: CUMHURİYET ÖZGÜRLÜKTÜR HALK İRADESİDİR

Bu hafta TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Meclis’in 2023 Bütçesi görüşüldü. CHP Muğla Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu üyesi Süleyman Girgin, komisyonda Cumhuriyet temalı bir konuşma yaptı. 

Vekil Haberleri 29.10.2022, 13:41
CHP'Lİ GİRGİN: CUMHURİYET ÖZGÜRLÜKTÜR HALK İRADESİDİR


Girgin şunları söyledi: 
Cumhuriyetimizin 99'uncu yılını kutluyoruz. Cumhuriyet, çağdaşlıktır; cumhuriyet, yurttaşlıktır; cumhuriyet, özgürlüktür; cumhuriyet, erdemdir.
Başta, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, cumhuriyetimizi kuranları ve bugünlere taşıyanları saygı ve minnetle anıyoruz.


MECLİSİMİZ HALK İRADESİNİ SİYASET SAHNESİNE TAŞIYAN EN BÜYÜK KURUMDUR 
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesini tartışırken esas olarak halk egemenliğini tartıştığımızı vurgulamak istiyorum. Meclisimiz, halkımızın iradesinin siyaset sahnesinde yerini almasını sağlayan en büyük kurum ve bu kurum kendisini emperyalizmle mücadele içerisinde var etmeyi becermiş bir miras üzerinde şekillenmektedir. 
Şöyle bir dönüp bakalım, tarih 23 Nisan 1920, saat 13.45.
En yaşlı üye olması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk oturumuna Başkanlık edecek olan Sinop Milletvekili Şerif Bey, Meclisin açılış konuşması için Başkanlık Divanındaki yerini alır. Mustafa Kemal tarafından yazıldığı bilinen konuşması özetle şöyledir: 
"Ezelden beridir hür ve bağımsız yaşayan milletimiz bu esareti kesin ve kararlı bir biçimde reddetmiş, derhâl vekillerin toplamaya başlayarak Yüce Meclisini vücuda getirmiştir. Bu Yüce Meclisin Reisi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı dâhilinde geleceğini bizzat düzenleyerek ve bütün dünyaya ilan ederek Millet Meclisini açıyorum." 


DEVLETİ ŞİRKET GİBİ YÖNETME ANLAYIŞI CUMHURİYET FİKRİYLE TERSTİR 
Daha ilk açılış anındaki sözlerde gördüğümüz gibi, Meclisin mayasında bağımsızlık ve halk iradesi vardır. Ancak, içinde bulunduğumuz tek adam rejimi yurttaşların iradesini ve karar alma hakkını savunan cumhuriyet fikrinden finansal karar alıcıların hizasına geçmiş şekilde devleti şirket gibi yönetmeye geçmiştir. Her ne kadar Sayın Erdoğan bunu anlayıp pullasa da olan cumhuriyetimizin yüz yıllık demokratik birikimine olmuştur. Böylece, bir yandan bütün siyasal sistemi tek bir kişinin ağzından çıkacak kararlara bağlayarak halk iradesinde onulmaz yaralar açmış hem de emperyal düzenin finansal baronlarına teslim olmuştur.


YURTTAŞ TEMELLİ KALKINMA CUMHURİYETİN BAŞARISIDIR
Değerli milletvekilleri, yıkılmış ve iflas etmiş bir imparatorluğun yıkıntıları üzerine yeniden inşa edilen cumhuriyetimiz, parlamenter demokrasi ve liyakati öne çıkaran yeni kurumlarıyla tüm ülke sathında yurttaş temelli bir kalkınma dönüşümünü gerçekleştirmiştir. Saray rejimi yüz yıla yakın cumhuriyet deneyimimizin ardından adına "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen bir sistemle Türkiye'nin dinamik toplumunu, ekonomik kapasitesini ve kurumsal birikimini kendi kategorisindeki ülkelerin bile gerisine düşürmüştür. Saray rejiminin anayasasız, hukuksuz, kurumsuz, bürokrasisiz ve liyakatsiz yönetimi neticesinde Türkiye önce yerinde sayan bir ülkeye, ardından neredeyse bütün endekslerle gerileyen bir ülkeye dönüşmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde kurumsal çöküşün ve toplumsal buhranın eşiğine gelen ülkemiz teknoloji üretiminde ve AR-GE'de geri kalmış, hazinesi, KOBİ'leri ve hane halkı borç batağına saplanmış, yüksek teknolojide ve ham maddede dışa bağımlı, hukuksuzluğun ve keyfiliğin hüküm sürdüğü otoriter ülkelerden biri olma konumuna hızla sürüklenmiştir. 


AKP DÖNEMİNDE ÜRETİMDEN KALKINMADAN PLANLAMADAN KOPTUK
AKP yönetiminde Türkiye demokrasi, ekonomi, eğitim ve diplomasi alanında krizlere ve çözümsüzlüğe savrulmuş, kurumlara güvenin azaldığı ve toplumsal huzurun kaybolduğu bir ülke konumuna getirilmiştir. Üretimden, kalkınmadan ve planlamadan uzak ekonomi politikaları sonucu Türkiye'de vasıflı iş gücü ve istihdam yaratamayan, katma değer üretemeyen, teknoloji ihraç edemeyen ve her şeyden önemlisi, bölgesel ve sınıfsal, sosyal adaletsizlikleri gideremeyen bir kara düzen oluşturmuştur. Ülkemiz ekonomiden özgürlüğe, eğitimden toplumsal barışa, kadın haklarından liyakate, ileri teknoloji üretiminden çevre krizine kadar birçok alanda tüm kazanımlarını ve birikimlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıılmıştır. Tek adam rejimi Türkiye'yi demokratik değer ve hedeflerinden uzaklaştırmaktadır. Farklı görüşlere tahammül edemeyen AKP güçler ayrılığı ilkesini yok sayarak yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmış, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkisi azaltmış ve Türkiye'yi büyük bir demokratik gerilemenin içerisine sürüklemiştir.


İFADE, TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME GİBİ BAŞLICA ÖZGÜRLÜKLER DAHİ RAFA KALDIRILDI
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimiz halkın hesap sorma makamıdır. O açıdan sorumluyuz ve sorumluluk ne kadar acı olsa da tek adam rejiminin yarattığı tahribatın ardından şu sorulara cevap vermek bu ülkenin kuruluşu için hayatını ortaya koyan aziz şehitlerimize borcumuzdur:
Bizzat Sayın Cumhurbaşkanının yetkili makamlara "Yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara" telkinlerinde bulunduğu, hâkim ve savcılık sınavlarından önce siyasi parti bürolarında listelemelerin yapıldığı, mahkeme kararlarının uygulanmadığı bir yerde demokratik yönetimden bahsedebilir miyiz?
Politikanın kamu kaynaklarını yağmalama ve bal tutup parmak yalama faaliyeti olarak görüldüğü, kolektif eylemden ziyade bencil ve eşitsiz rekabetin geçerli olduğu, kamusal statülere gelmede liyakate nazaran lidere sadakatin esas alındığı bir ortamda erdemin veya ortak iyinin sözünü edebilir miyiz? Demokrasi dört beş yılda bir temsilcilerin seçilmesi için sandığa gitmeye indirgenmiş, ifade, toplanma ve örgütlenme gibi başlıca özgürlükler dahi rafa kaldırılmışsa orada politik katılımın asgari koşulları var mıdır? Kamusal kararların yasayla değil, tekil kararlarla belirlendiği yerde dengeden bahsedebilir miyiz? Toplumsal hayat, sermaye, din ve cinselliğin kıskacına girmiş, yanaşmacılık, itaat ve sadakat kültürü neredeyse bütün ilişki biçimlerine sirayet etmişse orada gerçek anlamda bir kamu söz konusu olur mu? Eğer bu sorulara olumlu yanıt veremiyorsak -ki veremiyoruz- Türkiye'yi hâlâ kavramın öz anlamıyla bir cumhuriyet sayabilir miyiz? 


CUMHURİYETİ TEKRAR AYAKLARI ÜZERİNE KALDIRACAĞIZ
Ancak umutsuzluğa yer yok. Dün söyledim, her bütçede tekrar edeceğim: Bu bütçe iktidarı uğurladığımız bir bütçe arkadaşlar. Gelecek yıl dayanışmayı, yardımlaşmayı, hesap verebilirliği önceleyen bir sosyal refah devleti anlayışını hayata geçireceğiz. Cumhuriyeti tekrar ayakları üzerine kaldırıp halk egemenliğinin sözde değil, gerçekten hayata geçirilmesi için tam bir demokratikleşme programı uygulayacağız.
 

Yorumlar (0)