TİP GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ:'TAYYİP ERDOĞAN BİLSİN Kİ BU SALTANA DÜZENİNE 'ADI SANI DUYULMAYANLAR' SON VERECEK'

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dün 6 kentteki operasyonlarda gözaltına alınan gazeteciler ve bugün gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı'ya desteklerini ileten Baş; Amasra Katliamı'nın üzerinden geçen 12 günlük süreçte bu yaşananları "İşte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin işte Saray'ın adalet anlayışının en çarpıcı fotoğraflarından biri budur" sözleriyle değerlendirdi.

SİYASET 26.10.2022, 18:10
TİP GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ:'TAYYİP ERDOĞAN BİLSİN Kİ BU SALTANA DÜZENİNE 'ADI SANI DUYULMAYANLAR' SON VERECEK'


Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil'in ifadeleri nedeniyle TELE1'e verilen cezayı eleştiren Baş, "Buradan RTÜK’e soruyoruz. Biz aynı konuşmaları burada TBMM kürsüsünde yaptığımızda ne yapacaksınız ya? TRT 3’e de mi ceza keseceksiniz yasal olarak yayınlamak zorunda olduğu konuşmalar için?" diyerek tepki gösterdi.


AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da Emek ve Özgürlük İttifakı'nda yer alan partilere yönelik eleştirileri de hatırlatan TİP Genel Başkanı, "Gerçekten biz adı sanı duyulmayanlarız.
Doğrudur, biz saltanatın, saltanat rejiminin teferruat olarak gördükleriyiz. Biz bu ülkeye canımızı veririz kanımızı veririz, alın terimizle emeğimizle ülkemizi yeni baştan kurarız, yaratırız, omuzlarımızda taşırız. Her şeyiyle biz var ederiz bu ülkeyi ama onlar tarafından yok sayılırız. Yani işçisi, emekçisi, kadını, genci, çocuğu… Hep beraber biz, adı sanı duyulmayanlarız" ifadelerini kullandı. Baş, sözlerinin devamında Erdoğan'a, "Biz bundan gurur duyuyoruz ve Tayyip Erdoğan bilsin ki onun bu saltanat düzenine adı sanı duyulmayanlar son verecek" sözleriyle seslendi.


AKP'li Mahir Ünal'ın Cumhuriyet eleştirilerine de yanıt veren Baş, siyasal İslamcıların buldukları her fırsatta Cumhuriyet'e saldırdığı kaydederek, "Bu Cumhuriyet’e, laikliğe, demokrasiye düşman AKP’liler; özellikle dili ve düşünme seti yok edilen Mahir Ünal hiç ama hiç merak etmesin.


Önümüzdeki seçimlerin hemen ardından bu ülkede adil bir hukuk sistemi kurulup yargılandıklarında, işledikleri o suçların hesabını verme sürecinde dili öğrenmeye de düşünmeye de epeyce vakitleri olacak. Hatta savunmalarını iyi yapabilsinler, kendilerini iyi ifade edebilsinler diye onlara bol bol Türkçe sözlük yollama sözünü de buradan vermiş olayım" diye konuştu.


2023 yılına ilişkin AKP tarafından hazırlanan bütçe rakamları ile Diyanet'in bütçesine de tepki gösteren Baş, "Buradan tüm Türkiye İşçi Partililer adına söz veriyorum. Hem Meclis'te hem sokaklarda, halkın parasını çalanlara karşı önümüzdeki günlerde mücadeleyi çok daha büyüteceğiz" dedi ve yurttaşlara da mücadeleyi büyütme çağrısında bulundu.


Alevi yurttaşların talepleri dinlenmeden AKP tarafından hazırlanan teklife de tepkisini dile getiren Baş, "Anayasa'nın eşitlik ve laiklik ilkesini bir kez daha ayaklar altına alan, Alevi yurttaşlarımızı rencide eden bu saygısız teklifi asla ama asla kabul etmiyoruz" ifadesini kullandı.


'GEZİ TUTSAKLARINI VE ONLARIN ŞAHSINDA TÜM SİYASİ TUTSAKLARI SEVGİYLE SELAMLIYORUM'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın açıklamaları şöyle:
“Dün misafirlerimiz vardı. Haksız ve hukuksuz biçimde tutuklanan, daha doğrusu Saray Rejimi tarafından rehin alınan Gezi tutsaklarından sevgili Tayfun Kahraman ve Can Atalay'ın aileleri, avukatları, arkadaşları Meclis'te siyasi partileri ziyaret ettiler ve bizim de misafirimiz oldular. Bu vesile ile sözlerime başlarken 6 aydır haksız, hukuksuz biçimde tümüyle siyasi gerekçelerle cezaevinde tutulan tüm Gezi tutsaklarını, onların şahsında tüm siyasi tutsakları sevgiyle selamlıyorum. Dayanışma duygularımızı iletiyorum. Bu haksız tutuklamaların bir an önce bitmesini; ailelerine, sevdiklerine

kavuşmalarını; bizim arkadaşlarımızla yeniden yan yana, omuz omuza olmamız için elimizden geleni yapacağız.


'SALDIRILARA KARŞI ÖZGÜR BASIN EMEKÇİLERİYLE YAN YANAYIZ'
6 aydır kesintisiz biçimde devam eden bir saldırıdan söz ediyorum ama iktidarın saldırıları durmuyor. Dün Ankara'da Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğü söylenen bir soruşturmada 6 kentte gazeteciler; şafak baskınlarıyla, evleri basılarak, silah doğrultularak, ters kelepçeyle gözaltına alındılar. Bilindik senaryolar yeniden devreye sokulmuş gözüküyor. Biz bu saldırılara karşı, özgür basın emekçileriyle yan yanayız.


'ŞEBNEM HOCA BİR SÜREDİR GÖZLEMLEDİĞİMİZ BİR LİNÇ KAMPANYASINA MARUZ BIRAKILDI'
Bu sabah da TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı. En başta söylememi gereken şey şu: Şebnem Hoca'yı tanıyoruz, biliyoruz. Ömrünü insan haklarına, işkenceyle mücadeleye adamış, barış için elinden geleni yapan onurlu bir hekim. Şebnem Hocamız dün nasıl 'Bu suça ortak olmayacağım' dediyse ve barış için sesini yükselttiyse aslında bugün de aynı şeyi yapıyor. Fakat özellikle Tayyip Erdoğan’ın ve Saray Rejimi'nin uzunca bir süredir hasım bellediği hekimlerin ve hekimlerin örgütü TTB’nin Başkanı Şebnem Hoca bir süredir gözlemlediğimiz gibi bir linç kampanyasına maruz bırakılmıştı ve bugün o sözde hazırlanan zemin üzerine de emir ve talimatla görev yapan yargı tarafından bir kez daha cezalandırılmak isteniyor.


'BİR TARAFTA OPERASYON GAZETECİLİĞİNİN ALETİ OLAN KURUMLAR, BİR TARAFTA TELE1 VAR'
Burada özellikle altını çizmek istiyoruz. Bugün sabah gerçekleşen operasyonun görüntülerinin alelacele TRT tarafından servis edilmeye başlanması, yandaş basının iftiralarına konu edilmesi özellikle nasıl bir kumpasla karşı karşıya kaldığımızı bir kez daha gösteriyor. Çok uzak olmayan geçmişimizde Samanyolu'nun, Zaman Gazetesi'nin yaptığına benzer işler bugün doğrudan iktidar medyası eliyle yapılıyor. Şimdi bir tarafta yandaş medyanın operasyon gazeteciliğinin aleti olan kurumlar var, öbür tarafta da İstanbul Milletvekilimiz Sera Kadıgil’in söylediği sözler nedeniyle ceza kesilmek istenen; RTÜK adı verilen sansür kurulu tarafından yayın durdurma cezası verilen, ekran karartma cezası verilen TELE1 gerçeğiyle karşı karşıyayız.


'ANAYASA İLE SÖZLERİ DOKUNULMAZLIK GÜVENCESİNE ALINAN BİR MİLLETVEKİLİNİN SUSTURULMA GİRİŞİMİ'
Bugün aldığımız haber kısmen sevindirici. Yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş ama bu basın üzerinde kesintisiz biçimde devam eden susturma ve sansür girişimlerinin bittiği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla biz doğru bildiğimizi söylemeye, gördüğümüzü anlatmaya, inatla ve ısrarla konuşmaya, paylaşmaya devam edeceğiz. Fakat burada sizlerin üzerinde RTÜK’ün aldığı kararda göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir hususun altını çizmek istiyorum. Tümüyle hukuksuz bir karar ama karara gerekçe yapılan şey, Anayasa ile sözleri dokunulmazlık güvencesine alınan bir milletvekilinin de susturulma girişimidir. TELE1’e dönük bu operasyonu asla görmezden gelmiyoruz fakat RTÜK şirazeyi tümüyle kaybetmiş durumda. Açıkça Anayasa'ya göre kürsü dokunulmazlığı olan, söylediği sözler nedeniyle yargılanması bile mümkün olmayan bir milletvekilinin sözlerini ceza gerekçesi yapmak pervasızlığın geldiği noktayı gösteriyor.


'MECLİS KÜRSÜSÜNDE KONUŞURKEN POLİS, ASKER GÖNDERİP AĞZIMIZI MI BANTLAYACAKSINIZ?'
Buradan RTÜK’e soruyoruz. Biz aynı konuşmaları burada TBMM kürsüsünde yaptığımızda ne yapacaksınız ya? TRT 3’e de mi ceza keseceksiniz yasal olarak yayınlamak zorunda olduğu konuşmalar

için? Milletvekillerinin bile ağzına kilit vurma hadsizliği çabası içerisine giren bu RTÜK’e akıl fikir ihsan ediyoruz. Gerçekten milletvekillerinin Meclis'te yaptığı konuşmaları sansürleme fikri nasıl gelişiyor çok merak ediyoruz. Ne yapacaksınız yani kürsüde ben konuşurken, herhangi bir milletvekili arkadaşım konuşurken, asker polis gönderip ağzımızı mı bantlayacaksınız? Bizi kürsüden mi indireceksiniz? Darbeci misiniz siz ya?


'HUKUKSUZ EMİRLERİ UYGULAYANLAR DA SUÇLUDUR VE BU SUÇLARIN CEZASINI ÇEKECEKLER'
Gerçekten aklınızı başınıza toplayın. Aklınızı yitirdiğinizi düşüyoruz. Bu kararı alanlar akıllarını yitirmiş durumda. Hiç ama hiç yarın öbür gün 'Ben emir kuluyum, emir geldi onu yaptım' falan bahanelerinin arkasına saklanmasın. Hukuksuz emirleri uygulayanlar da suçludur ve çok açık söylüyorum işledikleri bu suçların cezasını çekecekler.


'GEZİ DİRENİŞİ SUÇ HALİNE GETİRİLMEK İSTENİYOR'
Şimdi bir Türkiye adalet tablosu çizelim. Bir tarafta gazeteciler susturulmak isteniyor. Ekranlar karartılıyor, gözaltılar yapılıyor, TTB hedef gösteriliyor. Biraz önce söyledim, Türkiye tarihinin en önemli halk hareketlerinden bir tanesi olan Gezi Direnişi bir suç haline getirilmek ve arkadaşlarımız bu suç kapsamında haksız yere cezaevinde tutulmak isteniyor. Bunlar birkaç gündür yaşadığımız gelişmeler. Başka ne oluyor peki?


'41 İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ; TTB BAŞKANI'NI VE GAZETECİLERİ GÖZALTINA ALAN İKTİDAR NE YAPTI?'
12 gün önce 41 maden işçisini kaybettiğimiz bir katliam yaşadık değil mi biz? Bugün 12 gün geçti üzerinden. 41 insan hayatını kaybetti. 41 ailenin ocağına ateş düştü ve geride kalan 12 gündür; TTB Başkanı'nı, gözaltına alan gazetecileri, Gezicileri hapse atan, muhalifleri sürekli yargı sopasıyla tehdit eden kanalları kapatan iktidar geride kalan 12 gün ne yaptı? Tek bir gözaltı yok! Tek bir tutuklama yok! İşte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin işte Saray'ın adalet anlayışının en çarpıcı fotoğraflarından biri budur.


'KATLİAMLARIN ÜZERİNİN ÖRTÜLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ'
Dün aldığımız bir bilgiyi burada kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. TTK yöneticileri ifadeye çağrılmış. Nihayet 11 gün sonra ifadeye çağrılmışlar. İfade 10 dakika sürmüş. 41 insanın hayatını kaybettiği bir katliam için birinci dereceden sorumlu olan kurumun yöneticileri geliyor. 10 dakika ifade verip ellerini kollarını sallayarak oradan çıkıyorlar. Buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Bu katliamların üzerlerinin örtülmesine izin vermeyeceğiz, bunların unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Patronundan müdürüne, bakanından yargısına, 41 insanımızın el birliğiyle öldürüldüğünü düşünüyoruz. Ve hiç kimse ama hiç kimse bunun böyle kalacağını, bizim Bartın Katliamı'nı, orada yitirdiğimiz madenci arkadaşlarımızı unutacağımızı düşünmesin. Bir de üstüne bizim acımız yetmezmiş gibi 10 dakika ifade almak gibi saçma sapan uygulamalarla halkı alay eden bu anlayışla konuşmak bile mümkün değil.


'İYİLİKLE KÖTÜLÜK ARASINDAKİ KAVGAYI MUTLAKA BİZ KAZANACAĞIZ'
Bütün yaptıkları suçlarının üzerini örtmekten ibaret ama bu tablo bize bir şeyi gösteriyor. Türkiye’de neyin kavgasını veriyoruz, biz ne mücadelesi veriyoruz? İşte Cumhuriyet'in 2. yüzyılını tartışıyoruz ya o Cumhuriyet'in 2. yüzyılı iyilikle kötülüğün mücadelesi sonucunda kurulmuş. Bir tarafta pervasız bir kötülük var ve bunun karşısında bu ülkenin milyonlarca insanı tarafından temsil edilen iyilik var. Biz inanıyoruz bu mücadeleyi, bu iyilikle kötülük arasındaki kavgayı mutlaka biz kazanacağız. Kardeşlik, özgürlük, eşitlik, barış kazanacak. Biz kazanacağız dedim bir de biz kimiz?

'ERDOĞAN 'ADI SANI DUYULMAYANLAR' DİYOR BİZİM İÇİN, DOĞRUDUR; BİZ, SALTANAT REJİMİNİN TEFERRUAT OLARAK GÖRDÜKLERİYİZ'
Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da yaptığı bir toplantıda partimizin de kurucularından olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nı hedef tahtasına yerleştirmiş. Eleştirilerini, hakaretlerini sıralarken ‘Adı sanı duyulmayanlar’ diyor bizim için. HDP’nin ittifaklarını sayarken sözde HDP’yi Kürt yurttaşlarımıza şikâyet ediyor, ‘İstanbul’da adı sanı duyulmamışlarla ittifak organize etmişler’ diyor.


Gerçekten biz adı sanı duyulmayanlarız. Doğrudur, biz saltanatın, saltanat rejiminin teferruat olarak gördükleriyiz. Biz bu ülkeye canımızı veririz kanımızı veririz, alın terimizle emeğimizle ülkemizi yeni baştan kurarız, yaratırız, omuzlarımızda taşırız. Her şeyiyle biz var ederiz bu ülkeyi ama onlar tarafından yok sayılırız. Yani işçisi, emekçisi, kadını, genci, çocuğu… Hep beraber biz, adı sanı duyulmayanlarız.


'TAYYİP ERDOĞAN BİLSİN Kİ BU SALTANA DÜZENİNE 'ADI SANI DUYULMAYANLAR' SON VERECEK'
Buradan çok açık olarak söylüyorum. Türkiye İşçi Partisi zaten bunun için var. İktidarların, Saray Rejimi’nin, Türkiye’de egemen siyaset anlayışının, adını sanını duymak istemediklerinin siyasette bir güç olması için yeni bir siyaset anlayışını inşa edebilmek için yola çıktık. Onlar hala bize ‘adı sanı duyulmayanlar’ diyerek akıllarınca hakaret ettiklerini düşünüyorlar. Biz bundan gurur duyuyoruz ve Tayyip Erdoğan bilsin ki onun bu saltanat düzenine adı sanı duyulmayanlar son verecek. Emin olsun Recep Tayyip Erdoğan, onun iktidarını; yok sayılanlar, adı sanı duyulmayanlar, Fransız Kralı’nın ifadesiyle ‘baldırı çıplaklar’ bitirecek. Bu Saray Rejimi mutlaka son bulacak, biz kazanacağız. Adı sanı duyulmayanlar, bu ülkenin işçileri kazanacak.


'SİYASAL İSLAMCILAR BULDUKLARI HER FIRSATTA CUMHURİYET'E SALDIRMAKTAN GERİ DURAMIYORLAR'
Nasıl bir kavga içerisinde olduğumuzun en iyi örneklerinden birisi bu defa Erdoğan’ın Meclis’te vekilliğini yapan bir zattan geldi. Sanıyorum kamuoyunun malumudur, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın Cumhuriyet ile ilgili demeçleri gündemde. Bir hata yapmayalım diye doğrudan onun cümleleri ile söyleyeyim. Şöyle diyor; ‘Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etti’ İlk söylemem gereken şey şu, ben de nasıl bu kadar düşüncesizce konuşuyorlar diye merak ediyorum. Sürekli bu kadar düşüncesizce konuşmalarının arkasında ne varmış… Arkadaşlar itiraz ediyor aslında düşünce setleri yok olmuş, onlar düşünemiyorlar. Ama burada basit bir dil sürçmesi falan yok. Bu siyasal İslamcılar; fırsat buldukları her anda Cumhuriyet’e saldırmaktan, onun şu an belki var bile olmayan, siyasal İslamcıların kendi elleriyle yok ettikleri değerleriyle bile kavga etmekten geri duramıyorlar.


'MAHİR ÜNAL MERAK ETMESİN, HESAP VERME SÜRECİNDE DÜŞÜNMEYE VAKİTLERİ OLACAK'
Bu Cumhuriyet’e, laikliğe, demokrasiye düşman AKP’liler; özellikle dili ve düşünme seti yok edilen Mahir Ünal hiç ama hiç merak etmesin. Önümüzdeki seçimlerin hemen ardından bu ülkede adil bir hukuk sistemi kurulup yargılandıklarında, işledikleri o suçların hesabını verme sürecinde dili öğrenmeye de düşünmeye de epeyce vakitleri olacak. Hatta savunmalarını iyi yapabilsinler, kendilerini iyi ifade edebilsinler diye onlara bol bol Türkçe sözlük yollama sözünü de buradan vermiş olayım.


'BİR DAHA AKP'LİLER YARATMAYACAK BİR CUMHURİYETİ HEP BİRLİKTE EGEMEN KILMAK ZORUNDAYIZ'

Yurttaşlarımıza bir çağrı yapıyorum, özellikle vurguluyorum. Cumhuriyet'in 2. yüzyılına girdiğimiz şu günlerde kan emici patronlarla, gerici tarikatlarla, emperyalist planlarla yok ettikleri Cumhuriyet'in hayaline bile düşmanlık edenleri iyi tanıyalım. İşte tam bu sebeple bu Cumhuriyet düşmanlarının yönettiği ülkede fikirlerinden dahi korktukları cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, barışı, eşitliği ve özgürlüğü yani bir daha AKP’ler yaratmayacak bir cumhuriyeti hep birlikte egemen kılmak zorundayız. Her ne pahasına olursa olsun bu zihniyeti, bu cumhuriyet düşmanlarını Cumhuriyet'in 2. yüzyılında ülkemizden söküp atmalıyız. Emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin, LGBTİ+’ların ezcümle adı sanı duyulmak istemeyenlerin ülkesini, halkın cumhuriyetini hep beraber kurmak zorundayız.
Meclis'te gündemimiz bütçe. Bütçe kanun teklifimiz geldi komisyonlarda görüşmeler başladı. Bu ay boyunca bütçeye ilişkin hem basın toplantılarımızda hem komisyonlarda iktidarın sunduğu bu bütçeyi halkın gözünden, halkın diliyle anlamaya anlatmaya çalışacağız. Özetle AKP’nin kimden çalıp kime dağıttığını bütün ayrıntılarıyla paylaşacak, hırsızlıkları teker teker ifşa etmeye çalışacağız. Bugün bir başlangıç mahiyetinde bütçenin geneline baktığımızda TİP olarak ne görüyoruz, bunları paylaşmak istiyorum. Türkiye’nin en temel sorunlarından bir tanesi halkımızın çok uzun bir süredir alım gücü kriziyle boğuşuyor olması.


'GÜNLÜK 18 MİLYON TL HARCAMA YETKİSİ İSTEYEN BİR SARAY REJİMİ'YLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Yurttaşlarımız, bu ülkenin emekçileri en temel gıda maddelerine ulaşmakta bile güçlük çekiyorlar. Çocuklarının eğitimi yarıda bırakıp çalışmak zorunda kaldığı bir ülke haline geldik. Ev almayı, ev sahibi olmayı geçelim kira dahi ödeyemez duruma getirilmiş milyonlarca yurttaşın yaşadığı bir ülkedeyiz ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı, 'Ben Sarayım için, yalnızca ve yalnızca Saray'ımın giderleri yani keyfim için günlük 18 milyon TL harcayacağım' diyor. Hani eski parayla söylersek 18 trilyon günlük harcama yetkisi isteyen bir Saray Rejimi'yle karşı karşıyayız.


'AHMED ARİF'İN SÖYLEDİĞİ GİBİ 'BUNLAR ENGEREKLER, ÇIYANLARDIR''
Tıpkı Ahmed Arif’in söylediği gibi 'Bunlar engerekler, çıyanlardır. Bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır' Yani bir dize herhangi bir tarihsel kesite herhangi bir iktidara bu kadar uyum sağlayabilir. Bu ülkede çocuklarımız yeterli besin alamadıkları için gelişim bozukluğu yaşıyor, insanlar çocuklarına süt alamaz hale gelmişler, süt alamıyorlar ama Saray için günde 18 milyon TL harcamak isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız. İşte memleketten sökülüp atılması gereken zihniyet budur.


'36 MİLYAR TL AYRILAN DİYANET; HIRSIZLIKLARI, YOLSUZLUKLARI DİN KİSVESİYLE PERDELİYOR'
Diyanet İşleri Başkanlığı adı verilen basbayağı iktidar adına toplumu zapturapt altına alma aracına dönüşmüş kuruma 35,9 milyar TL ayrılmış. Ne yapıyor? Hırsızlıkları yolsuzlukları din kisvesiyle perdeliyor, halkın dini duygularını istismar ediyor, halkın her alanını dinselleştirmek için çalışıyor, herkesin yalnızca onların işaret ettiği gibi inanmasını zorluyor, bütün bunları yapmak için bir de 36 milyar TL halkın parasından alıyor.


'BU PARAYLA, OKULU BIRAKMAK ZORUNDA KALAN GENÇLERİMİZE BAMBAŞKA BİR HAYAT SUNABİLİRİZ'
'Bu parayla neler yapılabilirdi?' diye sormaktan insan kendini alamıyor. Bu parayla mesela tüm yurttaşlarımızın günlük sıkıntılarını; çocukların beslenme çantasından ailelerin mutfak alışverişine, faturalardan kiralara kadar pek çok sıkıntıyı çözebileceğimizi biliyoruz.
Bu bütçeyle mesela yaşam sıkıntısı çeken, geçinebilmek için okulu bırakmak zorunda kalan gençlerimize bambaşka bir hayat sunabiliriz. Bu parayla Türkiye’nin emekçisine, öğretmenine,

doktoruna, mühendisine insanca çalışabileceği yaşam şartları yaratabiliriz. Bu memleketin gençlerini başka ülkelerde mülteci olmak zorunda bırakmayan bir sistem inşa edebiliriz.


'AKP, İŞİNİ BİLEN BİR SUÇ ÇETESİDİR'
Bir noktanın altını çizerek bitireyim. Biz bu tabloları ortaya koyduğumuzda, AKP’yi yönetmeyi bilmemekle eleştiriyorlar. Yok öyle değil. Hiç bilmez olur mu? AKP bal gibi biliyor ve bir tercihte bulunuyor. Bu memlekette yoksulun alın terinden, emeğinden oluşturduğu bütçeyle Saray'ı ve patronları zengin etmek istiyor. Gerçekten Bartın Katliamı'nın üzerine bu bütçeyi göndermek yüzsüzlüğünde bulunmayı hala anlayamadığımızı söylemek istiyorum. Bu bütçeyle bu memleketin tüm işçilerini, tüm madencilerini insanca güvenli ortamlarda çalıştırmak mümkündür. Onları yaşatacak bir iş güvenliği modeli geliştirmek mümkündür ama AKP bunu tercih etmiyor.
550 milyar TL. AKP bu bütçede 'Ben bu halkın 550 milyar TL'sini faiz olarak sermayeye, servet transferi olarak taşıyacağım' diyor. Bu asla ama asla beceriksizce bir şey değil. Bu buz gibi halktan çalıp zengine verme düzeni. O yüzden AKP iş bilen, baya baya işini bilen bir suç çetesidir.


'AMACIMIZ, AKP'NİN HAZIRLADIĞI BÜTÇEYİ SON BÜTÇE YAPMAK'
Bizim amacımız ne? Bizim amacımız bu bütçeyi, AKP’nin hazırladığı son bütçe yapmak. Bu konuda son derece kararlıyız. AKP’yi bu bütçede düşünmedikleriyle, umursamadıklarıyla, zenginlere para dağıtmak için soyduklarıyla yani işçilerle emekçilerle kadınlarla gençlerle hep birlikte göndermekte kararlıyız.


'SARAY REJİMİ, İSLAMCI BASKILARLA EZDİĞİ GENÇLERE YENİLECEK'
Siyasal İslamcıların tahakküm aracına dönüşmüş Diyanet İşleri Başkanlığı'na 36 milyar TL ayıran Saray Rejimi'ni; barınma krizini, çözmedikleri alım gücü krizi ve KYK borçlarıyla ezdikleri tarikat cemaat yurtlarında ölüme terk ettikleri öğrenci arkadaşlarımızla birlikte tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
Diyanet'e 36 milyar TL veren Saray Rejimi, İslamcı baskılarla ezdiği gençlere yenilecek. Biz Diyanet’te çarçur edilen miktar ile yeni yurtlar yapacağız. Üniversitelerde bilimsel çalışmaların önünü açacağız gençlerimize burs vereceğiz. Açtığımız her bir yurtla Enes Kara kardeşimizi, bu karanlığa kurban verdiğimiz bu ülkenin güzel çocuklarını hatırlayacağız. Onlar için çalışacak, onların hakkı için hesap soracağız. Siyasal İslam karanlığı değil; mutlu gençler, özgür gençler, geleceğe umutla bakan gençler istiyorsak bunu yapmak bizim boynumuzun borcudur.


Kendi açtığı faiz çukuruna 550 milyar TL ayıran Saray'ı; kirasını ödemekte zorlanan kent emekçileriyle, bu ülkede her sabah evinden çıkıp tutunmaya çalışan emekçilerle, kadınlarla, öğretmenlerle, mühendislerle, doktorlarla tarihin çöplüğüne atacağız. Bu ekonomi safsatasından kurtulup, faiz haracının her kuruşunu bu toplumun ayakta durmasını sağlayan çalışan, üreten, yaratan halkımıza bu ülkenin yüzde 99’una, onların iyiliğine mutluluğuna rahatına harcamakta çok kararlıyız.


'TİP'LİLER ADINA SÖZ VERİYORUM, BU MÜCADELEYİ ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE ÇOK DAHA BÜYÜTECEĞİZ'
Bu bütçe halkın emeği ve alın teriyle oluşmuş bir bütçedir. Bunun için gözümüzün içine baka baka bizim emeğimizi, bizim alın terimizi, bizim hakkımızı, çocuklarımızın yarınlarını sermayeye peşkeş çekmelerine izin vermeyeceğiz. Saray'da lüks içinde yaşamak için bu paraları harcamalarına izin vermeyeceğiz. Yandaşların daha da zengin olmalarına izin vermeyeceğiz. Buradan tüm Türkiye İşçi Partililer adına söz veriyorum. Hem Meclis'te hem sokaklarda, halkın parasını çalanlara karşı önümüzdeki günlerde mücadeleyi çok daha büyüteceğiz. Tüm yurttaşlarımıza da çağrı yapıyorum. Bu

mücadeleyi hep birlikte büyütmeye; bu yağma, soygun, talan düzenine karşı omuz omuza durmaya çağırıyorum.


'ALEVİ YURTTAŞLARIMIZI RENCİDE EDEN BU SAYGISIZ TEKLİFİ ASLA KABUL ETMİYORUZ'
Bu hafta başında komisyonda Alevilerin, Alevi yurttaşlarımızın sorunlarına çözüm iddiasıyla gelen bir yasa teklifi var. Önümüzdeki günlerde takipçisi olacağız, mücadeleyi sürdüreceğiz. Alevilerin federasyon dernek temsilcileriyle, kanaat önderleriyle, akademisyenlerle ve bilim insanlarıyla hiç görüşülmeden doğrudan Saray'da hazırlanıp Meclis'e gönderilen bu teklif kadim bir inanç olan ve yüzyıllardır her tür baskıya karşı bu topraklarda yaşamaya devam eden Alevilerin sorunlarını çözmüyor. Üstelik Alevi yurttaşlarımızla dalga geçiyor. Bir inancı büyük bir topluluğu torbanın içerisinde ele almak, AKP’nin ne yapmayı istediğinin en basit göstergelerinden bir tanesi. Daha kötüsü Alevi yurttaşlarımızın sürekli maruz bırakıldığı ayrımcı politikaların yasal zeminini güçlendirmeye çalışan bu yaklaşıma karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Anayasa'nın eşitlik ve laiklik ilkesini bir kez daha ayaklar altına alan, Alevi yurttaşlarımızı rencide eden bu saygısız teklifi asla ama asla kabul etmiyoruz.


'ALEVİ YURTTAŞLARIMIZIN HAKLI MÜCADELELERİNİN BİR PARÇASI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Biz, bu iktidarın zihniyetiyle mümkün olmadığını biliyoruz ama yapılması gerekeni söylemekten geri durmuyoruz. Alevilerin dernekleri, federasyonları, konfederasyonlarıyla, kanaat önderleriyle, akademisyenlerle, bilim insanlarıyla hep birlikte din ve inanç özgürlüklerinin eşit biçimde güvence altına alınması ve bunu sağlayan yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bizler, laiklik mücadelesinin eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önemli toplumsal kesimlerinden olan Alevi yurttaşlarımızın verdikleri bu var olma mücadelesinde dün nasıl yanlarındaysak bugün de yarın da sonuna kadar yanlarında olmaya, Alevi yurttaşlarımızın haklı mücadelelerinin bir parçası olmaya devam edeceğiz.


'HALİT KIVANÇ'I SAYGIYLA ANIYORUM'
Sözlerimi bitirirken dün kaybettiğimiz sevgili Halit Kıvanç’ı saygıyla anıyorum. Yakınlarına, ailesine, sevenlerine ve tüm yurttaşlarımıza Türkiye İşçi Partisi’nin baş sağlığı dileklerini hepinize iletmek istiyorum.”

Yorumlar (0)