Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “Çok zengin olan bir ülkeyiz ama ülkede öyle bir kesim var ki onları bir türlü doyuramıyoruz. İktidardan bahsediyorum. Niye doymuyorlar? Çünkü zenginliklerimizi millete değil, faiz lobilerine aktarıyorlar. Kaynaklarımızı üretime değil, ranta aktarıyorlar. Alın terimizi garibana değil, bir avuç mutlu imtiyazlı insanlara aktarıyorlar” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Konya’da düzenlenen il divan toplantısına katıldı.
Arıkan’ın burada yaptığı konuşmada, bir ülkenin gücünün, adaletinin saygınlığı, ekonomisinin gücü, dış politikasının şahsiyeti ile ölçüldüğünü, maalesef Türkiye'nin, bu üç konuda da her geçen yıl, giden yılı aratır bir vaziyette bulunduğunu söyledi.
Son yıllarda maalesef en çok yara alan kurumun adalet kurumu olduğunu, adalete güvenin hiç olmadığı kadar sarsıldığını belirten Arıkan, "Yargı iktidarın tahakkümünün altına alınmış vaziyette. Yargı organları adaletin tesisi için değil, iktidara muhalif olanların susturulması için neredeyse hizmet yapıyorlar. Ekonomik vaatlere girmek istemiyorum. Onların hepsi geçtiğimiz yıllarda ve bu yılda tam bir kabusa döndü" diye konuştu.
Bütün bunların yanında, maalesef Türkiye’de yaşayanların gelecekle alakalı umutlarını kaybettikerini ifade eden Arıkan, "Bizler umudu yeniden yeşertebilmek için var gücümüzle çalışmak zorundayız. Saadet Partimiz iktidara gelmeden güçlü ve bağımsız bir ekonomi olma ihtimali yok. Saadet Partisi iktidara gelmeden şahsiyetli bir dış politika yapma ihtimali söz konusu bile değil. Saadet Partisi iktidara gelmeden gerçek adalet ve kalkınma ihtimali de yok" dedi.
Mahmut Arıkan, bugün yaşanan en büyük sorunun ekonomik sıkıntılar olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Eskiden ‘Ekmek aslanın ağzında’ denirdi. Maalesef iktidarın uyguladığı faiz, enflasyon, vergi politikalarıyla ekmek artık aslanın midesine indirildi. Bugün emekli, asgarî ücretli, dar gelirli, engelli, milyonlarca genç ekmeği aslanın midesinden almak için uğraşıyor. Türkiye'de neredeyse gitmediğim yer kalmadı. Gittiğim yerlerde esnafa selam veriyoruz, ‘Başkanım siftah yapmadan kepengi kapatıyorum’ diyor. Çiftçiyle konuşuyorsun, ‘Bankadan faizle borç alıp geçen yılın faizini ödüyorum çünkü mahsulüm ortada kaldı’ diyor. Emekliye dönüyorsun, ‘Çalışmazsam sokağa düşerim’ diyor. Emeklilerimiz otel köşelerinde, pansiyonlarda, otobüs terminallerinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ülkemizin geleceğini inşa edecek olan gençlerimize, ‘Hayallerini gerçekleştirecek misin’ diye soruyoruz; ‘Mühendisliği, hukuku, mimarlığı bitirdim ama Türkiye’de iş bulamadığım için yurt dışında garsonluk yapmaya razıyım ben’ diyor. Asgarî ücretliye gidiyorsun, ‘Evladıma harçlık veremediğim için yüzüm kızarıyor’ diyor. İnanın, gördüğümüz manzara bizi derinden yaralıyor. Hangi ara biz bu hale geldik? Savaşa mı girdik, işgal altında mıyız? Bu toprakların üstü cennet, altı bereket. Madenlerimiz var, göllerimiz, denizlerimiz, ormanlarımız, bereketli topraklarımız, taşı sıksa suyunu çıkaracak milyonlarca gencimiz var ama ülke yokluktan kırılıyor maalesef. Çok zengin olan bir ülkeyiz ama ülkede öyle bir kesim var ki onları bir türlü doyuramıyoruz. İktidardan bahsediyorum. Niye doymuyorlar? Çünkü zenginliklerimizi millete değil, faiz lobilerine aktarıyorlar. Kaynaklarımızı üretime değil, ranta aktarıyorlar. Alın terimizi garibana değil, bir avuç mutlu imtiyazlı insanlara aktarıyorlar."
"Saçında kokain çıkanlarla 22 bin 104 liraya ayın sonunu çıkaramayanlar arasındadır bu mücadele"
Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan, bütçe tartışılırken sessiz sedasız bir kenarda asgarî ücretin açıklandığını, iktidar yapamadıklarının faturasını milletin sırtına yükleyeceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Asgari ücretin açlığa talim ücreti olacağını biz söyledik, iktidara ‘Sakın ha bunu yapmayın’ dedik. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Böyle bütçeye, böyle asgarî ücret vermek durumunda kaldılar. Açlık sınırı 30 bin TL, yoksulluk sınırı 100 bin TL, enflasyon yüzde 34, faiz yüzde 38 ama asgarî ücret zam oranı yüzde 27. Asgari ücretin 2026 rakamı, 28 bin 75 lira oldu. Cumhuriyet tarihinde ilk kez açlık sınırının altında bir asgarî ücret açıklandı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir asgarî ücret, bir cumhuriyet altınının altında kaldı. Geçmişte yedi çeyrek altın alabilen asgari ücretli bugün iki tane çeyrek altın alabiliyor. Bu beş altın faizciye, rantiyeciye, rüşvetçiye, ihale sahiplerine gitti. Bu düzenin adı zulüm düzenidir, bunun adı kul hakkıdır, emeği gasp etmedir, alın terini sömürmedir. Bu ülkedeki mücadele, sağcı-solcu, laik-dindar kavgası değildir. Bu kavga hak yiyenlerle hakkı yenenler arasındadır. 9 milyonluk saat takanlarla otobüs terminallerinde sabahlayanların mücadelesidir bu mücadele. Saçında kokain çıkanlarla 22 bin 104 liraya ayın sonunu çıkaramayanlar arasındadır bu mücadele. Metresine kadro açanlarla sınav birincisi olduğu halde mülakatlarda hakkı yenenler arasındadır. Belirlenen asgari ücret bu ülkede artık ekonomik bir sorun değil, ahlaki bir çöküştür.
Faiz yüksek, enflasyon yüksek olunca bir ülkede sadece ekonomi bozulmuyor, ahlâk da düzen de toplum da bozuluyor. Enflasyondan bahsederken eskiden ‘enflasyon canavarı’ diye bahsedilirdi. Çünkü kurt sürüye girdi mi, sadece bir koyunu alıp gitmez, tüm sürüyü telef eder. İşte enflasyon canavarı böyle bir şey. Bir ülkeye enflasyon canavarı girdi mi, toplumun her alanını yozlaştırıyor, o ülke adeta can çekişiyor. Bakın, bugün Türkiye'de gençlerimizi, yavrularımızı esir alan bir uyuşturucu belası var. Gittiğimiz her ilde, bu illetten şikayet eden onlarca anne-babayla karşılaşıyoruz. İşte bunun için biz Uyuşturucu ile Mücadele Zirvesi yaptık ve iktidara dedik ki ‘Gelin, bu uyuşturucu belasıyla beraber mücadele edelim.’ İktidar aylar sonra operasyonlar yapmaya başladı. Fakat gündeme yansıyan ve uyuşturucu kullananlar üzerinden yürütülen operasyon, bu sorunun çözümünün yanlış yerlerde arandığını gösteriyor. Uyuşturucu satarak geçinen çetelerin görülmediğini, uyuşturucu kullanımını artıran sorunların idrak edilemediğini görüyoruz. Operasyonlar bataklıkta sinek avlamaktan başka bir şey değil. Gençlerimizi esir eden, çocuklarımızı dahi zehirleyen uyuşturucu başta olmak üzere, bütün bağımlılıklar için ‘neden’ sorusunu sormadan, bağımlılıkların ortaya çıkmasına sebep olan sosyolojik, ekonomik sebepler bulunmadan bağımlılıkla mücadele edilemez. Ve bir kez daha söylüyorum: Sadece yargı eliyle yürütülecek uyuşturucuyla mücadelenin akıbeti hüsran olacaktır. Uyuşturucu sadece yargının değil, her alanın, her devlet kurumunun, 86 milyon insanımızın meselesidir."
"Bu millet, bu ülkeyi zırhlı, şatafatlı makam araçlarını çerez parası sayanlara da bırakmayacaktır"
Saadet iktidarında atacakları ilk imzanın, legali-illegali, sanalı-gerçeğiyle tüm kumarı yasaklayan kanun olacağını dile getiren Arıkan, "Bu konuda müsamahamız, sabrımız, anlayışımız olamaz" diye konuştu.
Mahmut Arıkan, uyuşturucu, kumar, çete sorununu, ahlâk ve maneviyat temelli politikalarla çözeceklerini, asgari ücretlinin, emeklinin, köylünün, memurun, KHK'lının, çiftçinin, gençlerin, üreticinin, sanayicinin, kısaca 86 milyonun her derdiğini bildiklerini belirterek, "Milletimiz bu ülkeyi dinine yasak koyanlara bırakmadığı gibi, dininin içini boşaltanlara da bırakmayacaktır. Bizim milletimiz, bu ülkeyi bir koltuk kapmak için sokakları kana bulayanlara bırakmadığı gibi, koltukları bırakmamak için insanları birbirine düşürenlere de bırakmayacaktır. Bizim milletimiz, bu ülkeyi laiklik maskesiyle zorbalık, arsızlık yapanlara bırakmadığı gibi, muhafazakârlık maskesiyle hoyratlık, hırsızlık yapanlara da bırakmayacaktır. Bizim milletimiz, bu ülkeyi PKK’yı gösterip Kürtleri ötekileştirenlere bırakmadığı gibi, Kürt kardeşlerimizi göstererek PKK’yı meşrulaştıranlara da bırakmayacaktır. Bu millet, bu ülkeyi beyaz Toroslu karanlık adamlara bırakmadığı gibi, zırhlı, şatafatlı makam araçlarını, çerez parası sayanlara da bırakmayacaktır" değerlendirmesini yaptı.