Gazete Kritik Siyaset Özgür Özel: İBB iddianamesi kabul edilirse tutuksuz yargılamalar başlamalı!

Özgür Özel: İBB iddianamesi kabul edilirse tutuksuz yargılamalar başlamalı!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik iddianameye sert tepki gösterdi. Tutuksuz yargılama çağrısı yapan Özel, "Bu haysiyet cellatlığı son bulmalıdır" dedi ve medya üzerinden iftiralarla mücadele edilmesini istedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesine ilişkin olarak, "Yarından tezi yok, bu iddianamenin kabulü ile birlikte tutuksuz yargılamalar yapılmalıdır. Herkes çıkmalı, iftiraya karşı kendisini korumalıdır. Bu haysiyet cellatlığı son bulmalıdır" tepkisini gösterdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin İBB davasının TRT'den yayınlanması çağrısına destek veren Özgür Özel, "Hodri meydan, kanunu bu hafta çıkaralım" dedi.
 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik hazırlanan iddianameye tepki gösteren Özel, toplantıda bu konuya ilişkin bir de "iddianame" filmi izlettirdi.

Söz konusu filmde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kastedilerek, "Dünün mağduru, bugünün zalimi oldu" yorumu yapılırken Özel'in, "Bu parti savaş meydanlarında kurulmuştur. Bu partinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Gün geldi Kenan Evren bu partiyi kapatmaya kalktı, milletimiz ile birlikte yeniden açtık. 102 yıllık dev çınar ayakta duracaktır. Düşmanlarının hepsi sefil olacaktır, beter olacaktır" ifadeleri yer aldı.

Özel, şunları kaydetti

"19 Mart darbesinin iddianamesi nihayet yayınlandı. Tıpkı Ergenekon ve Balyoz sürecinde olduğu gibi kurgulanmış, önden bolca iletişimi yapılmış, olmayacak şeyler iddia edilmiş, varmış gibi yapılmış, büyük bir iletişim kampanyasına dönüştürülmüş bir süreçteyiz. ‘Mağdurum’ diye iktidara gelenlerin nasıl zalimleştiğini; kendisine yapılanı mağduriyet diye anlatıp, anlatıp, anlatıp hala unutmayan, unutturmamaya çalışanın, kendisine yapılanın 100 mislini nasıl yaptığını; o dönemin FETÖ’cü savcılarının yaptığı algı operasyonları gibi bugün bu işlerin kimler tarafından, nasıl yapıldığını; yandaş bir grup gazetecinin nasıl aslında ‘toplum dezenforme edilsin’ diye onların enforme edildiğini, araçsallaştırıldığını, kullanıldığını ve o yalanların yani bugüne kadar atılan bütün yalanların şu anda ne hale geldiğini bir kısaca hatırlatmak istiyorum. Ne demiştik? ‘İddianame istiyoruz. Yargılanmak için değil yargılamak için; atılan yalanları, iftiraları yargılamak için istiyoruz’ diyorduk. Hep birlikte izleyelim. Bakalım öyle miymiş, böyle miymiş?

"Hepsi birden aynı yalan vahiy geliyor"

AK Parti döneminde ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ diye bir suç icat ettiler, bir suç tanımladılar. Yasaya koydular. Pırıl pırıl gazeteci, muhabirler haber yapıyor. İçeride olması gereken birisini sokakta görmüş, olduğunu duymuş, istihbaratını doğrulatmış, haber yapmış ‘Suçlu salıverildi’ diye. Efendim salıverilmemiş de izinli çıkmışmış, yanlış bilgiyi alenen yaymaktan iki yıldan dört yıla kadar hapsini istiyorlar. Şimdi ‘Alın içeri atın’ diye demiyorum da, bu gazetecilerin yaz boyunca, her akşam başta TGRT, A Haber, onun dışında ıvır zıvır ne kadar yandaş kanal varsa yaptıkları haysiyet suikastı ne olacak? O gün her gün çıkıp demedik mi ‘Bin 200 telefon yalan, lüks arabalar yalan, 560 milyar yalan, valizde jammer var, para diyenler yalan söylüyor.’ Kürsüden kendisi söyledi ‘Bavul bavul para’ diye hepsi yalan. Yok parkenin altında para, yalan. Birisi var mı iddianamede? Ya şimdi çıkın, gözümüzün için bakın deyin ki ‘Ya biz de kandırıldık.’ Herhalde bu kadar yalanı, bu kadar gazeteci eş zamanlı, aynı anda, altı kanalda birden, bir gece hep beraber cep telefonlarını konuşuyorlar. Bir gece bir hafta - 10 gün 560 milyar konuşuyorlar. Bavulda para konuşuyorlar. Hepsine birden aynı yalan vahiy ile gelmiyorsa bir yerden servis ediliyor. Ne oldu şimdi? Ne oldu, bu gazetecilere soruyorum ne oldu? Ne oldu şimdi? Arkanızda duruyorlar mı? Hayır. Algı için kullandılar. Neden? Anket yüzde 65 iddialara inanmıyor. Yüzde 15 kararsız, yüzde 20 ‘İki kere iki beş’ deseniz inanıyor. O 20’yi artıracağız diye bütün yaz sizi kullandılar. Şimdi ondan o maaşla gazetecilik yapılır, yorumculuk yapılır, hamallık yapılır, her şey yapılır da bu yapılır mı o para karşılığında? Yapılır mı? Allah için söyleyin, bir öz eleştiri duyacak mıyız? Bir özür duyacak mıyız? Ben hep ne diyordum? Nasıl Zekeriya Öz kaçtıysa, bu da kaçar iftiracı kalır. Bu da kaçar yalancılar kalır. Şimdi daha kaçmadı, çifter çifter maaşıyla, 48 milyona restore edilen villasıyla, lüks yaşamıyla, dünyanın orasında burasında meraklı olduğu yatlarla, kotralarla, bir eli yağda bir eli balda, zırhlı korumada, gizli tanık odasına çıkarılmayınca intihara kalkışacak, bilmem ne olacak beyefendi orada imparatorun gladyatör gibi duracak. İmparator böyle deyince milletin kellesini uçuracak. Nasılsa imparator talimatıyla yapılmış. Hiçbir şeyden mesul olmayacak. Günü gelince gidecekler buradan, siz kalacaksınız. Siz evlatlarınıza miras olarak, geçen yaz sekiz ay boyunca yaptığınız bu yayınları, bu iftiraları, bu haysiyet cellatlığını mı bırakacaksınız? Torununuz, ‘Benim dedem 19 Mart darbesinin iftiracıları arasındaydı. Benim dedem, benim ninem 19 Mart darbe sürecinde haysiyet cellatıydı’ mı diyecekler? Bu mu kalacak torunlara?

"Yarından erkeni yok tutuksuz yargılama yapılmalı"

Recep Tayyip Erdoğan, sana soruyorum. Şuradaki grup kürsüsünden konuşuyorsun. ‘Göreceksiniz bırakın insan içine çıkmayı, yakınlarının yüzüne bakamayacaklar.’ Aha bak benim yakınlarım burada. Türk milleti burada, gözünün içine baka baka söylüyorum. İftira, iftira, iftira. O yüzden bu kadar iftiraya karşı o tuğla gibi iddianame için sayfa sayısının bile iletişimini yaptılar. Açın bakın bakalım iddianameyi. Arattırdım işte, 969 kez ‘-mış, -miş’ diyormuş, ‘duyduğum kadarıyla’ ile tutuklamalar yapılıyor içeride insanlar duruyor. Sonra ne oluyor? Her bir sanık için, 400 kişi var. Her birinin adı, altına herkesin adını yazıp bir daha yapıştırmış. 300 sayfası, 400 sayfası oradan geliyor. Sırf uzatmak için. Bir kişi ifadesinde beş kişiyi söylemiş. Yap ona ek, ‘Ekte var’ de. Ama ne yapıyor? Her birinde o kişinin herkes hakkındaki ifadesini, 16 sayfa, 30 sayfa, 43 sayfa gidiyor oraya yapıştırıyor sayfa uzasın diye. Sonra ‘4 bin sayfalık iddianame.’ Cesareti olan bu iddianamenin 40 sayfalık özetini çıkarsın, milletin önüne koysun. Desin ki ‘Bunların suçu bu.’ Laf kalabalığına pabuç bırakmayız. Yalana dolana, iftiraya pabuç bırakmayız. 560 milyar diyeceksin, 56 kuruşu ispat edemeyeceksin. Sonra da yok şöyle yok böyle. Yarından tezi yok, bu iddianamenin kabulü ile birlikte tutuksuz yargılamalar yapılmalıdır. Herkes çıkmalı, iftiraya karşı kendisini korumalıdır. Bu haysiyet cellatlığı son bulmalıdır.

"Kimse görmemiş bir tek Akın Gürlek görmüş"

Biz bu iddianamenin ıvırıyla, zıvırıyla, orasıyla, burasıyla meşgul değiliz. Olacak olan zaten, baksın görsün ne olduğunu. Ama şimdi eski alışkanlıkla bir hususu büyütüp köpürtmeye çalışıyorlar. Ona da buradan söyleyeyim de, dönüp dönüp hafriyat hafriyat gerçeği, ne büyük bir yalanı suçüstü yakaladığımızı şimdi dinleyin. Neymiş? Bir hafriyat meselesi varmış. Beş yılda 185 milyon ton hafriyat izinsiz olarak dökülmüş. Buradan elde edilen gelir, suç örgütüne aktarılmış. Bakın çok basit bir hesap. Türkiye’deki bütün hafriyatçıların, bütün kamyoncuların, matematik bilen herkesin şimdi dikkatle şu hesabı takip etmesini isterim. Kamyon, 25 ton hafriyat alıyor, hafriyat kamyonları. Söyledikleri 185 milyon ton hafriyat. Beş yıl boyunca her gün 5 bin kamyonu gerektiriyor. Beş yıl boyunca her gün 5 bin kamyon. Her gün. Peki, bir hafriyat kamyonu kaç metre? Sekiz - 10 metre. Beş metre parkla nizami bir şekilde bu hafriyat alanına her gün dizilseler, bahsedilen hafriyat alanından, Cebeci hafriyat alanından Kocaeli’ne kadar kuyruk oluyor. Üçüncü köprüyü geçiyor, otoyolları geçiyor, 100 kilometre kuyruk oluyor. Ya beş yıl boyunca Cebeci’den Kocaeli’ne kadar 100 kilometre kamyon kuyruğu olacak, bunu bir tek Akın Gürlek görecek değil mi? Bir tek Akın Gürlek görecek. Bakın bu işlerle ilgili öyle bir belge göstereceğim ki hadi bu akşam da çıkıp bu belgeleri yansıtıp üzerine konuşsunlar. Tarih Ekim 2022. Sanıyorlar ki bırakacağız, bunlar atacak bu yalanı, biz de bırakacağız. ‘İki kere iki dört’ dese Recep Tayyip Erdoğan, ya da onun Yargı Kolları Başkanı, kerat cetvelini kontrol ederim ‘Ben mi yanlış hatırlıyorum acaba?’ diye. Kesin bir yalan vardır. ‘İki kere iki dört’ diyorsa onlar kontrol etmek lazım. Söylediğim miktarı tona bölüyorsun, 5 bin tane kamyon çıkıyor. Bak bir de arkasından ne çıkıyor? Tarih Ekim 2022. Bu hafriyat alanı için. Teftiş kurulu başkanının talebi, Ekrem İmamoğlu’nun onayı ve imzasıyla teftiş ve inceleme izni veriyorlar. Teftiş kurulu yaptığı çalışmadan sonra bulduklarını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 14 Ağustos 2023’te, bundan 10 ay sonra bildiriyor. Bu dedikleri yeri. Ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yollanıyor. Burayı, bu hafriyat alanını, bunlar tabii 560 milyar para arıyorlar, bulacaklar ya. 5 bin kamyonu 100 kilometre beş yıl boyunca dizerek bir rakam buluyor. Orası küllüm yalan ama, bu hafriyat alanına kaçak döküm var mı diye şikayet eden, takip eden, ‘Göz yumanlara ceza verilsin’ diyen biziz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘Kovuşturmaya gerek yoktur’ diyen bunlar. Bugün çıkmışlar bize bunun hesabını sormaya kalkıyorlar.

"Hodri meydan, bu kanunu bu hafta çıkaralım"

Onun için Ekrem Başkan geçen çarşamba yine söyledi. Bugün gerçi olumlu bir gelişme oldu Sayın Bahçeli’nin ifadesi. Biz 9 Mayıs 2025’te, yani daha olaylar en sıcak olduğu zamanda grup başkanvekillerimizin ve bütün milletvekillerimizin imzasıyla duruşmaların TRT’de bir kanalda tamamıyla ve isteyen tüm kanalların canlı yayınlaması için kanun teklifi verdik. Ekrem Başkan diyor ki ‘Veremeyeceğimiz hesap yok, yeter ki milletimizin gözünün önünde sorsunlar, söyleyelim.’ Yayın olmazsa de söyleyeceğiz. Ama canlı yayında iftirayı duyalım, cevabını verelim. Aynen böyle bir kuruşu ispatlayamayacaklar. Tarih önünde hem mesul olacaklar, hem rezil olacaklar. Hodri meydan. Bu kanunu bu hafta çıkaralım. Hodri meydan.

"Nedeni, Erdoğan'a yakın olması"

İddianamede bir de suçlananlar gibi korunanlar var. İki örnek vereyim. Gazetecileri topluyor İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, diyor ki ‘Murat Kapki denen kişi, -Bu işte AKP’ye çok yakın bir müteahhit olduğunu falan geçmişte hep söylediler- Murat Kapki denen kişi operasyonu önceden öğrendi, mallarını kaçırmaya çalışınca harekete geçtik, tedbir koyduk.’ Bakarsan Allah Allah. Murat Kapki’ye de tedbir koymuşlar. Başsavcı da açıklıyor. Yalan. Ne yapacağız? Kerat cetvelini kontrol edeceğiz, ‘İki kere iki dört’ dese. Biz bir baktık Murat Kapki, tüm mallarını İsmail Kaan isimli birine ocak ayında devretmiş. Mallarda tedbir falan yok arkadaşlar. Ama yani amiyane deyimle ‘Mallarını kaçırıyordu’ diyor ya, o işlem kaçırmaysa işlem gerçekleşmiş, boşalan şirkete tedbir koymuş. Mallar orada. Peki herkes tutuklu, Murat Kapki malı kaçırmış tutuklu. Peki malı alan kim? Malı alan İsmail Kaan tutuklu değil. Soru sorulmuş mu? Soru da yok. İsmail Kaan’ın bahsedilen mallar üzerinde duruyor. İsmail Kaan kime yakın? Cana yakın, Akın’a yakın, Recep Tayyip Erdoğan’a yakın. Hadi bunun cevabını bir verin bakalım. Çıkın insan içine yüzümüze bakın, bu adam kime yakın anlatın bakalım. Ekrem Başkan’ın oğlunun istediği 6 metrekarelik dandik bir tekne için, oğluna 1 milyon bile değil 760 bin lira para yolluyor. Verse bunu 760 milyon yapıp, binle çarpıp üç gün yayın yapıyor. Biz artık mitinglerde bunu söyleyince kaldırıyorlar. Ama doğrusunu da yayınlamıyorlar. Demiyor ki ‘Özür dileriz, böyleydi.’ Bu yayın üzerine oğluna ifade soruyorlar. ‘Babamdan geldi’ diyor. ‘Bu para nereden?’ ‘Dedemden geldi.’ ‘Deden nereden buldu?’ Dedesi bankadaki 30 yıllık hesabından torununa para yollamış. ‘Tamam’ diyorlar. Soracak soru kalmıyor, ispat da dekont da oradan çıkıyor. Dün para çekecek bankaya gidiyor, banka hesaplarına el koymuşlar. Ya şirketin hesaplarına koydun, Ekran Başkan’ın koydun, dedesinin koydun, anasının, danasını koydun. En son gitmiş üniversitede yüksek lisans yapan oğlunun kart hesabına bloke koymuşlar. Bu kadar acımasızlık. Ama diğer taraftan ben Murat Kapki’yi de tanımam. Bir kez gördüm hayatımda gittiğimiz cezaevinde. Altı kişi yatıyor, beşi bizim. ‘Murat Kapki yatıyor’ dediler. O da şaşkın şaşkın ne olduğuna. Bizden usulsüz bir şey istenmedi, yapılmadı. Bunların hepsi AK Parti döneminde yapılırdı’ diye söyleyen kişi. Mallarını başkasına geçirmiş, şimdi görüyoruz. Geçirdiği kişiye dokunan yok. Neden? Recep Tayyip Erdoğan’a son derece yakın bir kişi.

"Türkiye'nin huzur ve refahını feda ediyorlar"

Diğer taraftan Panout diye bir firma var. İstanbul’da ne kadar açık hava reklamcısı varsa gözaltına aldılar, tutukladılar, şirketine kayyım atadılar, şirketine tedbir koydular. Sonra aralarında konuşup bazılarının tedbirini kaldırdılar. Panout firması AK Parti döneminde 2018’de davet usulü, demek ki küçük bir iş yapacaklar. Davet usulü olduğuna göre, değil mi? Büyük iş olmaz. Davet usulü çağrıldığı ihalede İETT duraklarındaki tüm reklam panolarını kiralamış. Kısa süre. 20 yıllığına. Davet usulü ihale alan şirket Panout, bu şirkette İstanbul Büyükşehir de 2020’de ‘Böyle ihale olmaz’ demiş sözleşme revizyonu yapmış. Ne 2018’le, ne 2020’yle ilgili. Ya İBB ile imza atan herkes içeride, bunları çağırıp sormamışlar bile. Neden? Çünkü AK Parti’ye yakın şirket, AK Parti’nin yan şirketi. Hatta bazı AK Partililerin paravan şirketi. Şimdi burada milletin karşısına çıkıp ‘Adalet var, adil yargılama var, bilmem ne var’ demeye kalkıyorlar. Onun için Allah ne beni, ne televizyonlarda çıkıp yaz boyunca sekiz ay boyunca bunları anlatanlar, ne sizleri sokaktaki vatandaşa buradaki meramı anlatanları mahcup etmedi, etmeyecek. Söylüyordum, ‘Bir iddianame gelecek yargılanan değil yargılayan olacağız’ diye. Daha yeni başlıyoruz. Daha yeni başlıyoruz."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *