Kılıçdaroğlu: Erken seçimi, millet daha fazla perişan olmasın diye istiyoruz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TV5’de yayınlanan ve Gazeteci Mustafa Yılmaz’ın sunduğu “Kulis Ankara” programına CHP Genel Merkezi’nden yapılan canlı yayınla konuk oldu. Kılıçdaroğlu, Gazeteci Mustafa Yılmaz ile Sedat Bozkurt’un sorularını cevapladı.

SİYASET 09.02.2022, 11:46
Kılıçdaroğlu: Erken seçimi, millet daha fazla perişan olmasın diye istiyoruz

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Anayasaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağını, bunu MHP Lideri Bahçeli’nin de bildiğini ancak Erdoğan’ın bu tartışmadan kendisine bir mağduriyet oluşturmak istediğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, anayasanın ve Anayasa Mahkemesinin bile tanınmadığı bir Türkiye’de bunun tartışmasını yapmak yerine, Erdoğan’ı demokratik bir seçim yoluyla siyaseten yenmek gerektiğini söyledi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TV5’de yayınlanan ve Gazeteci Mustafa Yılmaz’ın sunduğu “Kulis Ankara” programına CHP Genel Merkezi’nden yapılan canlı yayınla konuk oldu. Kılıçdaroğlu, Gazeteci Mustafa Yılmaz ile Sedat Bozkurt’un sorularını cevapladı.

“Niye kâğıtta kılıyor? Mescidimiz var, gelip kılsaydı”

Kılıçdaroğlu’na, AK Parti’den Ağrı Belediye Başkanlığına seçilmiş olan eski CHP üyesi Savcı Sayan’ın CNN Türk yayınında dile getirdiği namaz yasağı iddiası soruldu.

Savcı Sayan, iddiasını dile getirirken “Ben CHP’de mescit açtırmak için uğraştım, büyük zararlarını gördüm. Ben CHP’de namazı A4 kâğıtları üzerinde kılıyordum. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Oraya seccade götürmek bile yasaktı. Ben A4 kâğıtlarını bantla birleştiriyordum, üzerinde namaz kılıyordum, sonra o A4 kâğıtlarını toplayıp çöpe atıyordum.” demişti.

Sayan’ın bu sözlerini değerlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, “O bina, bu bina. Mescidimiz de var efendim. Gelip mescidimizde kılabilirdi. Şu çok önemli: Siyasette kulvar değiştirebilirsiniz. Bunu bir noktaya kadar anlayışla karşılayabilirim ama yalan söylemek, gerçekleri saptırmak asla doğru değil, olmamalı da bu. Görüş değiştirebilirsin, başka bir partiye geçebilirsin, başka bir partiden belediye başkanı olabilirsin, milletvekili olabilirsin. Buna halk karar verir. Buna bir şey demem ama doğruları söylemek lâzım. Ne demek ‘A4 kâğıtlarını koyduk…’ Gelirken seccadeyi getir kardeşim; mescit var, seccademiz var. Oturursun namazını kılarsın. Kimse bir şey demez ki.” diye konuştu.

“Üçüncü kez adaylığı anayasaya aykırı ama anayasayı kim uygulayacak?”

Kılıçdaroğlu’dan, Gazeteci Fikret Bilâ’ya verdiği mülâkatta dile getirdiği “Aday olsun, karşıma çıksın” ifadesinin, cumhurbaşkanlığına adaylığının ilânı olarak yorumlandığı belirtilerek konuya açıklık getirmesi istendi.

Kılıçdaroğlu, “ ‘Erdoğan ve cephesi, 367’de yaşanan garabeti acaba Erdoğan yeniden yaşayacak mı?’ gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bir mağduriyet edebiyatı yapmaya çalışıyorlar. Ne mağduriyeti kardeşim? Sandığı getirirsin, oturursun yarışırız demokratik ortamlarda. Siyasî partiler yarışıyorlar zaten. Dolayısıyla böyle bir mağduriyetin arkasına sığınmaya gerek yok. O nedenle onu söyledim.” diye konuştu.

Anayasa hükmün rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olması hālinde bu anayasa ihlâlini denetleyecek bir mekanizma olup olmadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bir hukuk devletinde olsa, bunların tamamı oturulur tartışılır. Zaten bellidir yani, anayasada gayet açık hüküm var. Bir kişi en fazla 2 dönem cumhurbaşkanlığı yapabilir. Böyle bir düzenleme var zaten. Şimdi Allah aşkına, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına ben uymam’ diyorsunuz. Yani ‘Bu anayasaya uymuyorum.’ Anayasada açık hüküm var. Çok açık, çok net. Sırf AİHM kararlarına uyalım diye anayasa değiştirildi. En üst mahkeme orası. Kendi dönemlerinde oldu bu. Bu da demokratikleşmenin bir gereği olarak, Avrupa Birliği’ne uyumun bir gereği olarak ifade edildi. Hadi onu bıraktık. Yahu Anayasa Mahkemesi’nin kararını en alttaki mahkeme uygulamıyor. O da anayasada var. ‘Anayasa Mahkemesi kararları, bütün yargı mercilerini ve idare organlarını bağlar.’ diyor. ‘Uymuyorum’ diyor. Şimdi böyle bir tablo içerisinde ‘Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı olacak mı, olmayacak mı? Anayasada bu hüküm var, bilmem şu var, falan filan… Bu tartışmalar entelektüel düzeyde yapılabilir, hukuk düzeyinde yapılabilir ama bugün Türkiye’nin yaşadığı siyaset zemininde bu tartışmalar sadece Erdoğan’a yarar. Erdoğan, yine çıkıp meydanlara diyecek ki, ‘Bak cumhurbaşkanı olacağım, yine karşıma bir 367 garabeti çıkardılar. Cumhurbaşkanlığıma engel oluyorlar.’ diyecek. Adım gibi biliyorum. Bu tartışmayı biraz da onun için yapıyor. O nedenle dedim. Kardeşim, getir sandığı, hemen seçimi yapalım. Niye korkuyorsun?”

İstanbul seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulu’nun, aynı zarftaki 4 pusuladan 3’ünü geçerli sayıp 1’ini geçersiz saydığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de hukuk yok. Türkiye’de demokrasi askıya alınmış vaziyette. Türkiye’de anayasa var, şeklen var; ama uygulanabilir bir anayasa maalesef yok.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine mağduriyet yaratmaya çalıştığı iddiasını tekrarlayan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizden de bir sürü arkadaş, ‘Vay efendim Erdoğan 2 dönem oldu, bir daha olmayacak. Anayasaya aykırı’ falan filan… Ben de biliyorum ama ortada anayasayı uygulayacak kim? Nereye başvuracaksınız? Hayatın bir gerçeği var. Siz Anayasa Mahkemesini askıya almışsınız, anayasayı askıya almışsınız. Anayasanın emredici hükümlerini uygulamıyorsunuz. AİHM kararlarını uygulamıyorsunuz. Alt mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyor ve yeri geldiğinde de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum’ diye açıklama yapıyor. Şimdi böyle bir kişiyi siyaseten yenmemiz lâzım, siyaseten. Sandığı koyacağız, milletin takdirine sunacağız. Diyeceğiz ki ey millet, ey 84 milyon vatandaş, sen ülkende demokrasi mi istiyorsun? Getir sandığı, bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Zaten Millet İttifakı olarak bizi bir araya getiren temel nokta da demokrasi ihtiyacıdır.”

“3’üncü kez adaylığın yasal olmadığını Bahçeli de biliyor”

3’üncü kez adaylığın yasal olmadığını Bahçeli de biliyor”

Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “(Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olmayacağına dair) tartışma genişletilirse üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız.” sözünün bir hukukî problem olduğunun kabulü anlamına gelip gelmediğine dair soruya, “Aynen öyle.” diye karşılık verdi. Kılıçdaroğlu, “Sayın Bahçeli de biliyor ki anayasa değişmeden aslında Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı adayı olamaz. Süresini beklerse yani. 2 yıllık süre dolarsa. Bunu ifade ediyor. ‘Biz bunu değiştireceğiz’ diyor. Değiştirsinler. Ne olacak yani? Güçleri yetiyorsa getirsinler parlamentoya.” diye konuştu.

“Yargı Reformu ilân edilip de uygulanmayınca affını istemesi doğrudur”

Kılıçdaroğlu, Abdülhamit Gül’ün Adalet Bakanlığından istifa etmesine dair bir soru üzerine de “Benim anladığım kadarıyla, yaşanan bütün bu hukuksuzluklar karşısında ‘Artık benim adalet bakanı olmam doğru değil’ deyip görevden affını istemiştir.” dedi. Daha önce ‘Adalet Reformu’ çalışması yapıldığını ve ilân edildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, reform yerine ortaya deform çıktığını ifade ederek, “Adalet, her seferinde ivme kaybetti. Öyle bir pozisyonda bir kişinin ‘Ben adalet bakanı olarak yine bu koltukta oturayım’ demesi doğru değildi. Yani ‘Ben reform yapacağım diye yola çıkıyorum, hiçbir şey olmuyor. Tam tersine büyük haksızlıklar var. Bütün bu haksızlıklara karşı ben adalet bakanı olarak seyredeceğim’ demek doğru değil. Bence affını istemesi doğrudur.” diye konuştu.

“Türkiye’de, eski Sovyet sistemindeki politbüro modeli uygulanıyor”

Adalet Bakanlığına atanan Bekir Bozdağ’ın, yukarıdan gelen talimatları aynen uygulayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu durumun bütün bakanlar için geçerli olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, bakanlıkların aslında bakan yardımcıları tarafından yönetildiğini, talimatların onlara verildiğini, bakanların göstermelik olarak koltukta oturduklarını ama hiçbir işlevlerinin olmadığını, bakan yardımcılarının rolünün ‘parti komiserliği’ olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Yani bildiğimiz politbüro. Eski Sovyet sistemindeki bir model, şu anda Türkiye’de yürürlükte olan bir model.” dedi.

“6 liderin fotoğrafı, demokrasi isteyen liderlerin fotoğrafı olacak”

12 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan liderler toplantısına dair bir soruyu da cevaplayan Kılıçdaroğlu, “6 genel başkan olarak ilk kez fotoğraf vereceğiz, kamuoyu önüne çıkacağız. Ben ce bu fotoğraf da son derece değerli bir fotoğraf. Bizim siyasî tarihimiz açısından da son derece değerli bir fotoğraf; çünkü o fotoğrafta demokrasiyi isteyen liderler bir arada olacaklar ki bu bence sadece bizim açımızdan değil dünya demokrasi tarihi açısından da önemli bir fotoğraf olacaktır.” diye konuştu.

“Kazanımları kaybetme konusunda en küçük bir tereddüt olmasın”

“Tedirgin muhafazakâr seçmenler”in, muhtemel bir Millet İttifakı iktidarında kazanımlarını kaybetme endişesi duyduklarının dile getirilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Zaten varlık nedenimiz kazanımları korumak. Onların üzerine yeni şeyler inşa etmek.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının üçüncü sınıf değil birinci sınıf bir demokrasiye ihtiyacı olduğunu, birinci sınıf demokrasi içinde din ve vicdan özgürlüğünün, düşünceyi ifade özgürlüğünün ve adaletin de olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Kimse şunu düşünmemeli: ‘Efendim bir kazanımım vardı, acaba elimden gidecek mi? Örneğin başörtüsü olayı.’ Hayır efendim, niye olsun? Başörtüsü, ister sokakta, ister bir kamu kurumunda, ister başka bir yerde rahatlıkla var. Buradan bir geri adım… Hayır efendim, niye geri adım atalım? Kazanımdır bu. Bu kazanımız inşa etmeliyiz, büyütmeliyiz. Ne varsa… Bu konuda kimsenin en ufak bir tereddüt duymasını istemem. Zaten tereddüde gerek de yok; çünkü zaten diyelim ki orada muhafazakâr partiler var zaten. Yani ittifakın içinde zaten.”

Kılıçdaroğlu, daha önce kendisinin dile getirdiği 28 Şubat eleştiri bağlamında helâlleşme çağrısına dair bir soru üzerine de şunları söyledi:

“Geçmişte 28 Şubat’ta mağdur olanlar veya başörtülü diye üniversitelerden atılanlar, ikna odalarında başörtüsü açılsın diye zorlananlar… Bunlarla toplumun oturup helâlleşmesi lâzım. Bizim oturup hepimizin helâlleşmesi lâzım. Anne ve baba, bir evlâdını üniversiteye gönderiyor, kendisinden daha iyi bir yaşam standardı yakalasın diye; ama o dönemin yapısı, siyasî anlayışı diyelim, ‘Efendim başörtüsü var, bunu üniversiteye almam.’ Ne hakkın var kardeşim senin bunu yapmaya? Tolumun helâlleşmesi lâzım bu insanlarla. Oturup kucaklaşması lâzım.

Uçak ihraç eden Türkiye’den, Londra’ya el açan Türkiye’ye…

Bir soru üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin Londra’da bankacılar ve yatırımcılarla yaptığı toplantıları da değerlendiren Kılıçdaroğlu, Bakan Nebati’nin para dilenmek için gittiğini ileri sürerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kaybedilen itibarına işaret etti.

Bu devletin kurtuluş savaşı ile, şehit verilerek kurulduğunu, bağımsızlık mücadelesinin hep beraber verildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Uşak Şeker Fabrikası, yumurta satılarak kuruldu. Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atıldı, 1920’lerde. Anakara’da uçak motorları fabrikası kuruldu. 1940’lı yıllarda dünyada uçak ihraç eden 5 ülkeden birisi Türkiye idi. Kendi tarihimizi evlâtlarımıza doğru dürüst öğretmiyoruz. Kaçırılan sanayi devrimini o yeni, genç cumhuriyet yakalamaya çalıştı. Kırıkkale’de entegre savaş sanayiini kurdu Savunma sanayii Kırıkkale’dir. Küçük bir köydür. Entegre silah sanayiini orada kurdular. Şimdi bütün bu gerçekler ortadayken biz, kimseye gidip o şartlarda bile el avuç açmadık. Lozan’da diyor ya Lord Curzon İsmet Paşa’ya, ‘Birgün gelecek benden bir şeyler istemeye geleceksin, ben de cebimden çıkaracağım, bugün reddettiklerini önüne koyacağım’ diye. Hiç gitmedi ve dilenmedi.”

Hükümetin, Yeni Şafak’ın haklarında ‘Şerefsiz bunlar’ şeklinde manşet attığı Birleşik Arap Emirlikleri’ne de para için gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Nerede Türkiye’nin itibarı? Türkiye, böyle bir yönetimi hak ediyor mu?” diye sordu. Türkiye’nin şu ana kadar Londra’daki bir avuç tefeciye 189 milyar dolar faiz ödediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Kim ödedi? Bu milletin fakir fukarası ödedi.” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Düne kadar Londra’ı para babaları, dolar baronları diye şikâyet ediyorlardı, şimdi oraya gittiler el avuç açmaya. Dayattılar yabancılar, ‘Merkez Bankası’ndaki bizim size verdiğimiz paraları haczetmeyeceğinize dair kanun değiştirin, ondan sonra size SWAP açacağız’ dediler. Dediler mi, dediler. Kanunu getirdiler mi, getirdiler. Meclisten geçti mi, geçti. ‘Hangi ülke için yapıyorsunuz bunu?’ dedik, ses çıkarmadılar. 600 kişilik parlamento, bir yabancı ülkenin talebinin yerine getirilmesi için el kaldırdı indirdi. Bu mudur Türkiye’nin itibarı?” diye konuştu.

Hükümetin bankalar için politika faizini indirdiğini, her birisinin kârda rekor kırdığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Niçin? Düşük faizle Merkez Bankası’ndan alıyorsun, götürüyorsun Hazineye yüksek faizle satıyorsun, oradan faiz elde ediyorsun. (…) Hiçbir üretim yapmadan. Böyle ekonomi yönetilir mi?” dedi.

“Hanelere dinamit koydular”

Kılıçdaroğlu, hükümetin yüksek enflasyonla ve fahiş elektrik faturalarıyla orta sınıfı yok ettiğini, ekonomide vaat edip de tuttukları hiçbir sözün olmadığını söyledi. Türkiye’nin çok tahrip edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Hanelere dinamit kondu. Baba işsiz, askerden gelen oğlu işsiz, üniversiteyi bitiren kızı işsiz. Aynı evde oturuyorlar ve birbirlerinin yüzüne bakamıyorlar. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç yaşamamıştı. Mersin’de, biliyorum, Üniversite mezunu, gıda bölümünden mezun, evlere temizliğe gidiyor ya, evlere temizliğe gidiyor.” dedi.

Asgari ücretin 4 bin 253 lira, açlık sınırının ise 4 bin 250 lira olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Bu insan evde nasıl yaşayacak?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, milletten alınan vergilerin beşli çeteye gittiğini söyledi.

“Erken seçimi, millet daha fazla perişan olmasın diye istiyoruz”

Kılıçdaroğlu, erken seçim bekleyip beklemediğine dair bir soru üzerine de “Erken seçim talebimizin altında yatan temel unsur, milletin daha fazla perişan olmamasıdır. Yönetemiyorlar. Sandığı getirsinler, yeni bir yönetim gelsin, insan gibi yönetsin, yönetirken de vatandaşına hesap versin. Yönetemiyorlar, ne yaptıklarını bilmiyorlar, sorunların peşinde sürükleniyorlar, dışarıya el avuç açıyorlar, paralar dileniyorlar, ‘Acaba nereden para bulabiliriz?’ diye. Bu, bizim itibarımıza vurulan ciddi bir darbedir. Ben, hükümete o nedenle çağrı yapıyorum: Gel kardeşim, sandığı getir. Vatandaş seni seçiyorsa başımın üstüne gene. Seçmiyorsa bırak yeni bir yönetim gelsin. En azından bu memlekete biraz huzur gelir. Memlekette huzur kalmadı.” diye konuşt

Yorumlar (0)