Gazete Kritik Siyaset DEM Parti liderlerinden açıklama: Süreç, hukuksal ve siyasi adımlarla ilerlemeli

DEM Parti liderlerinden açıklama: Süreç, hukuksal ve siyasi adımlarla ilerlemeli

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Ankara’da "Barış ve Demokratik Toplum Sürecindeki son gelişmelere" ilişkin basın toplantısı düzenledi.

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, PKK'nın Türkiye'den çekilme kararını değerlendirdi. Bakırhan, bu kararla, sürecin birinci aşamasının kapandığını, çok daha kritik ve hayati olan ikinci aşamaya, yani hukuki ve siyasi adımlarla toplumsal barışa geçiş zamanı olduğunu belirterek, "Süreç, yasalarla, haklarla, özgürlüklerle gelişmeli, siyaset ve demokrasi dili güçlendirilmelidir. Hukuk, barışın, adalet ise geleceğin temeli olmalıdır" dedi. Hatimoğulları da "Bu son adımla toplumsal barışı derinleştirmek, demokratik siyaseti güçlendirmek için yepyeni sorumluluklar doğuyor. Kalıcı barışı inşa etmek için tüm gücümüzle ama tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Ankara’da "Barış ve Demokratik Toplum Sürecindeki son gelişmelere" ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Bakırhan, terör örgütü PKK’nın Türkiye’den çekilme kararına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bugün Türkiye tarihinin akışını değiştirebilecek bir andayız. Bu an demokrasiden ve yaşamdan yana olan herkesin emeğiyle doğdu. Uzun bir yürüyüşün kritik dönemecine büyük umutlarla gelmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin her bir karış toprağı büyük bedeller ödedi. Büyük acılar yaşadı. Yarım asırlık çatışmada toprağa düşen bütün canların acısını yüreğimizde hissediyoruz. Her birinin acısını yüreğimizin en müstesna köşesinde taşıyoruz. Yakın dönemde yitirdiğimiz sevgili Sırrı Süreyya Önder şahsında barış uğruna yitirdiğimiz bütün yol arkadaşlarımızı sevgiyle yad ediyorum. Dün tarihi bir gelişme yaşandı. Elbette bu önemli eşiğe bir anda gelmedik. Geride bıraktığımız aylara hatta günlere bir dönüp bakalım. 1 Ekim 2024’te Sayın Bahçeli, Meclisimizin çatısı altında ezber bozan bir el uzattı. Ardından 27 Şubat geldi. İmralı'dan yükselen ses kırk yıldan fazla süren çatışmanın seyrini değiştirdi. Sayın Abdullah Öcalan'ın PKK'ya yaptığı silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı sadece bir çağrı değildi. Tarihin hafızasına kazınan bir dönüm noktasıydı. 7 Mayıs'ta PKK'nın kongresini toplayarak fesih kararı alması, 11 Temmuz'da silahlar yakıldı. Ateş ve demirin ruhu toprağa karıştı. Alevler göğe yükselirken ‘artık siyaset konuşsun’ dendi. 1 Ekim 2025’te Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın partimizin sıralarına gelerek el sıkışması barış iradesine olan güveni tazeledi. 

Son olarak, dün ülke olarak çok kritik ve anlamlı adımlardan birine tanıklık ettik. Fesih kararı alan PKK güçlerini Türkiye sahasından çektiğini açıklayarak, çözüm ve barışta ısrarcı olduğunu dünya kamuoyuna deklere etti. Bu karar, yeni bir aşamanın kapısını ardına kadar açan çözüme ve barışa imkan sunan bir adımdır. Bu geri çekilme kararı, barış yolundaki kararlılığın en somut ifadesi, demokratik ve siyasi çözümü olan inancın sarsılmaz bir adımıdır. Yeni bir döneme, yeni bir ruha en güçlü çağrıdır. Dünkü karar, bu iradenin çok güçlü, derin somut bir kanıtıdır. Bu sadece bir geri çekilme değil, geleceğe doğru büyük bir atılımdır. Bu adım, aynı zamanda gelecek yüzyılı kazanma adımıdır."

"Artık kucaklaşma, birleşme ve kardeşlik zamanıdır"

Tuncer Bakırhan, bu sürecin doğru yönetilmesi halinde Türkiye'nin, sorunları diyalogla çözen, insanlığa umut veren, geleceğe ışık tutan bir örneği dünyaya armağan edeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Çünkü biz şuna inanıyoruz; artık geçmişin acılarını tekrarlamak değil, geleceğin umutlarını inşa etme zamanıdır. Artık kucaklaşma, birleşme ve kardeşlik zamanıdır. Gelinen noktada sürecin birinci aşaması kapanmıştır. Kongre kararları ve silahların yakılmasının ardından çekilmenin de tamamlanmasıyla yeni bir sayfa açılmıştır. Şimdi çözümü başka bir yerden beklemeden kendi hikayemizi yazma zamanıdır. Çok daha kritik ve hayati olan ikinci aşamaya, yani hukuki ve siyasi adımlarla toplumsal barışa geçiş zamanıdır. Bu aşama zorlu olduğu kadar anlamlıdır da. Bu sadece bir kesimin değil, tüm Türkiye'nin barışıdır. Artık yapılacak en önemli görev, bu süreci 86 milyonun ortak ve eşit geleceğine ilerletmektir. Süreç, yasalarla, haklarla, özgürlüklerle gelişmeli, siyaset ve demokrasi dili güçlendirilmelidir. Hukuk, barışın, adalet ise geleceğin temeli olmalıdır. 

"Meclis, bu tarihi süreçte sorumluluğuna uygun davranmalıdır"

Hem dünkü kararın alınmasında hem de diğer adımların önünün açılmasında Sayın Öcalan büyük bir kararlılık ve barış vizyonu ortaya koymuştur. En çetin şartlarda dahi hep siyasi çözümden yana tavır geliştirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada Öcalan'ın çabası, öngörüsü, ısrarı ve barışın inşasındaki rolü belirleyicidir. Bu bakımdan kendisinin daha fazla inisiyatif alabilmesi, süreçte daha etkin rol oynayabilmesi için yollar açılmalı, imkanlar sağlanmalıdır. Diyalog, müzakere ve fikir alışverişi olmalıdır. Özgür çalışma, iletişim ve yaşam koşulları oluşturulmalıdır. Zamanın ruhu ve hakikatiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de sesleniyorum. Meclis, bu tarihi süreçte sorumluluğuna uygun davranmalıdır. Meclisimiz sadece yasaların yapıldığı bir yer değil tarihin yazıldığı geleceğin şekillendirildiği bir yerdir de aynı zamanda. Bugün Meclis çatısının altında alınacak kararlar, çıkarılacak yasalar tarih kitaplarında gelecek nesiller tarafından okunacaktır. O nedenle Meclis bu süreci kolaylaştırmalı ve geliştirmelidir.” 

“Kalıcı barışı inşa etmek için tüm gücümüzle ama tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz”

Tülay Hatimoğulları da DEM Parti olarak, siyasetlerinin merkezinde hep barış ve demokrasi mücadelesinin olduğunu, öyle olmaya da devam edeceğini söyledi.

Barış ve demokratik toplum süreci başladığından bu yana yüz binlerce yurttaşa ulaştıklarını, ilk günden bu yana hedeflerinin, her daim barış sürecinin, barış umudunun büyümesi olduğunu anlatan Hatimoğulları, "Bu son adımla toplumsal barışı derinleştirmek, demokratik siyaseti güçlendirmek için yepyeni sorumluluklar doğuyor. Kalıcı barışı inşa etmek için tüm gücümüzle ama tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bu sürecin başarısı yalnızca Türklerin ve Kürtlerin değil, Orta Doğu'da yaşayan bütün kimliklerin, bütün farklı halkların ve inançların ortak kazanımı olacaktır. Yüzyıldır barışı dört gözle bekleyen kıymetli yurttaşlarımız, barış ve demokratik toplum sürecinde atılan her adım, barıştan yana alınan her tavır umutların daha da büyümesine vesile olacaktır" diye konuştu.

"Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak görevi önümüzde durmaktadır"

Bu sürecin farklı toplumsal kesimlerce sahiplenilmesinin, ortak, eşit geleceğin kazanılması için son derece önemli ve herkes için tarihi bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Tülay Hatimoğulları, şunları kaydetti: 

"İki gün sonra Cumhuriyet'in 102’nci yılı. 29 Ekim'in arifesindeyiz. Cumhuriyet'in kurulması elbette çok önemli ve çok değerli. Ancak Cumhuriyet ne yazık ki demokratikleşemedi. Bu nedenle de Türkiye'nin demokrasi sorunları çözülmedi ve yüz yıldır çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Artık bu ülkenin bir yüz yıl daha acı çekmeye, geçmiş döngülere, hukuksuzluklara ayıracak ne bir zamanı ne de bir sabrı kalmıştır. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında adaleti ve hukuku geliştirmek, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak görevi önümüzde durmaktadır. Doğru okursak son bir yılda atılan tarihi adımlar bize ikinci cumhuriyeti demokratikleştirmek için çok büyük bir şans tanımaktadır."

Tülay Hatimoğulları, dünkü açıklamanın yepyeni bir döneme işaret ettiğini belirterek, "Bu dönemin anahtar kavramlarından biri demokratik entegrasyondur. Demokratik entegrasyon anlayışıyla barışı inşa etmek, demokratik Cumhuriyete açılan kapının aralanmasını sağlayacak çok önemli bir gelişmedir. Barış ve demokratik toplum sürecinde silahların sustuğu, çatışmaların bittiği bir aşamaya geçtik. Bu aşamayı el ele vererek tamamladığımızda Türkiye onurlu bir barışa ve demokratik bir dönüşüme daha da yaklaşacaktır. Sürecin bu aşamasında tüm siyasi aktörler ve taraflar arasında tam ve açık bir diyalog kanallarının işletilmesi gerektiğine inanıyoruz" değerlendirmesini yaptı.

“Kimse kendisini bu sürecin dışında görmemeli”

Bütün toplumsal kesimlere çağrı yaptıklarını ve kimsenin kendisini bu sürecin dışında görmemesi gerektiğini ifade eden Hatimoğulları, "Düşüncelerimiz, değerlendirmelerimiz farklı olabilir. Eleştirilerimiz elbette olabilir. Bu bizi güçlendirecek bir şeydir. Ama barış konusunda ortak olabilmek, bu tarihi fırsatı hep birlikte değerlendirebilmek hayati bir öneme sahiptir. Tüm yurttaşlarımıza çağrımızdır; barış, herkesin yaşam tarzının, düşüncesinin ve tercihinin özgürce var olduğu, hiç kimsenin kimliğine ve inancına müdahale edilmediği bir Türkiye'nin de teminatıdır. Özgürlük alanını geliştirme ve demokrasiyi inşa etme mücadelesi hepimizin ortak sorumluluğudur. Başarabiliriz, başarmalıyız. Ve şunu biliyoruz ki değerli Türkiye yurttaşları, barışın kaybedeni olmaz. Gelin hep birlikte mücadele ederek, bütün Türkiye halklarının hep birlikte kazanmasını sağlayalım. Tarih bizi kurma fırsatı varken kurmadığımız barışla yargılamasın" diye konuştu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *