CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu Silivri’deki ziyaretinin ardından “Dünkü filmi ben mi çektim? Dünkü filmi siz çektirdiniz. Senaristi Çağlayan Adliyesi’nde, oyuncuları bütün yaz boyunca yandaş kanallardaydı. Biz sadece parçaları yapıştırdık. ‘Ak Toroslar çetesi gururla sunar’. Ak Torosların sözüne inanan mağdur, yandaş yazarlar filmi. Yazık. O ona inanmış. Yemin edecek neredeyse bütün yaz ‘Var’ diye, iddianamede yok. ‘Niye bana söyledi’ de ‘Sana söyledim, sen söyle diye söyledim’, ‘Doğrusunu sana da söylemedim’e kurban gitmiş arkadaşlar” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde partisinin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve diğer tutuklu isimleri ziyaret etti. Ziyareti sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, İBB iddianamesindeki gizli tanıklar “Meşe” ve “Çınar” arasındaki çelişkiyi hatırlatarak şunları söyledi:
“Avukatlar iddianameyi gördü. 19’u ile 23’ü (Mart) arasında 4 gün boyunca Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza ‘Bir gizli tanık var. Bu gizli tanığın ifadeleri var’ teker teker söylediler. ‘Meşe şunu söyledi, ne diyeceksin? Meşe bunu söyledi, ne diyeceksin’. Cevapları hep şu, ‘Kabul etmiyorum. Asla yok. İspatlanamaz. Kesinlikle reddediyorum’. ‘Hayır, ben Meşe’ye inandım, sana inanmadım. Tutuklu kalacaksın’. Şimdi iddianamede Meşe yok. İddianamede o gün ‘Meşe bunları dedi’. Meşe süreç içinde 7’nci kata ters düşmüş. Girişi yasaklanmış, 6’ncı katta intihara kalkışmış, bağırmış, çağırmış. Bakmışlar, ‘Bu Meşe’yi hakim karşısına çıkarırsak zaptedemeyeceğim. Verdiğimiz taahhütle yetinmiyor, fazlasını istiyor, o oluyor, bu oluyor, psikolojiyi de bozdu. Meşe’yi çıkardık, biz bunu İlke yaptık. Savcılık değil miyiz? İster Meşe koyarım, ister Çınar koyarım, ister İlke koyarım’. Önce 3 odun koymuşlardı, sonra ‘Doğan, Şahin, Kartal’ 3 hayvan çıktı. Şimdi Meşe’nin bütün dediklerini İlke’ye dedirtmişler. Bilgisayar oyunu oynamıyoruz. ‘Bu öldü, isim değiştirdim, Bunu buna yükledim’ diyemezsiniz. Sizin iddianız, adalet önündeki sorumluluğunuz gerçekte olan bir kişinin, gerçekte şahit olduğu bir mevzuyu, gerçeğe uygun beyanlarıyla ifade edip yüzünü gizlediğiniz ki kanun izin veriyor, yüzünü bulandırdığınız, sesini değiştirdiğiniz şekilde söyleyip Anayasa Mahkemesi de diyor ki ‘Sırf bunun demesiyle olmaz’. Doğrusu o. Bu dediklerinin kanıtlarını bulacaksınız siz savcı olarak. Bu diyecek ki ‘Bu, buna şunu verdi’. Sen o verdiğini bulacaksın ya da verişinin şahidini bulacaksın, kamerasını bulacaksın, teknik takip bulacaksın.
“19 Mart’ta İlke’den bahsetmedin”
Şimdi bu Meşe’ye dünya kadar iftirayı attır. Sonra Meşe kafayı yesin. Meşe gidecek, Meşe’nin fonksiyonunu İlke’ye yükleyeceksin. Bu olmaz. Hani bir gerçek kişiydi, olayların şahidi buydu? Sadece yüzü gizliydi, adı gizliydi. Sen Meşe’yi aldın, koydun. Yerine getirdin. Artık Meşe yok, İlke var. ‘Bunu, bu söylüyor’. Yok, olmaz. Bütün insanlara söylüyorum. Hani bu gerçekten konuları bilen bir gerçek kişiydi, yüzü gizliydi. O gidince yerine oyuncu değişikliği olmaz. Basketbolda, futbolda, voleybolda, sutopunda oyuncu değişir; mahkemede savcı oyuncu değiştiremez. Çünkü oyun değil bu. Bu, insanların hayatı; bu, gerçeğin ta kendisi. Sen nasıl diyorsun, ‘Tamam Meşe yok, yerine İlke var. İlke’yi getirdim’. 19 Mart günü sen İlke diye birinden bahsettin mi? Yok. Meşe, Ladin, Çınar. Yoktu İlke’yi şimdi icat ettin. 19 Mart’ta Meşe’nin dediğini İlke de deseydi, ‘Meşe öldü, gelmiyor ama İlke de demişti’ dersin. O gün Meşe vardı, gitti. Yerine İlke geldi. Oyuncu değiştiriyor savcılık. Yok böyle bir şey. Ne Meşe’nin ne İlke’nin söylediklerinin bir yerde bir tane kanıtı var.
“Videomuzu Tayyip Bey de çok beğenmiş”
Arkadaşlar dünkü videoyu çok beğenmişler. Tayyip Bey’in de çok beğendiğini, bugün reaksiyon verdiğini duyduk. Yaz boyunca yalan attılar. Üç kişi usanmadı. Bir, yalanı atanlar usanmadı ve onlar utanmadı. Bir, siz takip etmeye usanmadınız. Ben de doğrusunu anlatmaya usanmadım. Ne oldu günün sonunda? Bin 200 cep telefonu iddianamede yok. Patladı, yalan çıktı. Yalanı koyuyoruz. ‘E bize yalan vuruyor’. Sen yalanı atmaya utanmıyorsun da ben damgayı vurmaya mı çekineyim sana? Yaz boyunca haysiyetimizle oyna, bin 200 CHP delegesine İBB, telefon dağıtmış. Topladım bin 200 delegeyi, kaldırttım telefonları, utanmadın. İddianameye koyamadılar. Yok. ‘Parkenin altından 2 milyon dolar para çıktı’ diyeceksin. Yalan damgası gelince bir de çok da hoş, gördüm şimdi. ‘Ya bazen insanlar yalan söyler’. Biz o insanlardan değiliz. ‘Bazen insanlar yalan söyler, ağzımdan kaçmış’. Adamın ağzından, ‘Parkenin altından 2 milyon dolar çıktı’ diye laf mı kaçar? Ağzından kaçacak laf bellidir. İstemediğin sert bir söz çıkar, birine bir şey dersin, özür dilersin. ‘Savcılıkta videosu var’ diye adam çıkmış, ‘Ekrem İmamoğlu, Fatih Keleş, bilmem bir yerde toplandılar. Çıkarken para dolu çantalar. Videosu var’ diyorsun, ‘Teknik takip yapılmış’ diyorsun. İddianamede yok. Sonra yalanı yiyince ondan sonra ‘Bana damga vurdu’. Vuracağım tabii. Daha bakın bundan sonra da yalan atmış olanların, iftira atmış olanların attıkları iddialar ispatlanmadıkça o iftiracıların alnına böyle ‘dan’ diye yalanı da iftiracıyı da vuracağım.
“O iddianameyi hadi savunsunlar”
Gazetecilik faaliyetine laf etmem. Eleştiriye açığız. Neler neler söylüyorlar ama burada yatan insanların çoluğu, çocuğu var, komşusu var. Yaz boyunca sen bunların haysiyetiyle oyna, sonra ‘İnsanlar bazen yalan atar’. Atmaz. Dün akşam canlı yayında söylüyor. ‘Beni yalanlamış’ diyor. ‘Ağzımdan kaçmış’ diyor. Ağzından ‘Parke altından 2 milyon dolar çıkmış’ kaçar mı bir adamın ya? Bu arkadaşların ayrı ayrı her birisinin de maalesef ‘Yapmayın’ dedik, uyardık, söyledik, ‘Nasıl Zekeriya Öz kaçtı, kendini kurtardı. Siz kalırsınız ortalarda’ dedik. Hem itirafçısına, Zekeriya Öz’ün itirafçıları burada yatıyor şimdi. Onlar kendini kurtarır. Yaz boyunca kullandılar sizi. Kendi mi söylemiş gazeteci onu? Savcılıktan sızdırıyorlar ‘İddianamede bu olacak’ diye. O da anlatıyor. Yeminler ediyor. Sonra mahcup oluyorlar. Dün 6-7 büyük yalanı nasıl deşifre ettik? Kamera burada, Silivri orada. Yaz boyunca demedim mi bunların her birini teker teker ‘Yalan, iftira. İddianame gelince göreceksiniz, biz onları yargılayacağız’. Sırf iddianame uzun olsun diye her sanığın altına bütün sanıkların ismini koyuyorlar. 450 sayfa öyle uzatmış iddianameyi. Şimdi o iddianameyi hadi bakalım çıksınlar, savunsunlar ve anlatsınlar.
“Arkadaşlarımız bu iddianameyle aklandı”
İçerinin ortak talebidir. Bu artık hepimizin ortaklaştığı noktaya geldi. Canlı yayın istiyoruz. İsteyen her televizyonun canlı vereceği frekans istiyoruz. TRT’nin hiç olmazsa başka işlerle meşgul olmayacağı, kanalın tahsis edileceği ve yargılamanın TRT’den canlı izleneceği, o sırada bir münafıklığın yapılamayacağı bir kanal istiyoruz. Hiç olmazsa iddianame okunur, cevapları verilir televizyondan da. TRT’nin de o kanalı hiç olmazsa benim paramla, benim vergimle bana karşı haksızlık yapmak yerine bir canlı yayın gerçekleştirir. Bu açıdan Silivri’ye her zamanki gibi arkadaşlarımıza yüksek bir güven, büyük bir moral vermeye geldik. Moral vermeye geldik, moral bulduk. Hepsinin keyfi son derece yerinde. Kendileri bir şey olmadığını biliyordu. Biz de biliyorduk. Hepimiz biliyorduk ama konusunun komşusunun, okuldaki çocuğunun yan sırasında oturanın ailesi ‘Ya demek ki var bir şey’ diyordu ya. Şimdi ‘Yok bir şey’ diyor. Arkadaşlarımız bu iddianameyle bu rüşvettir, irtikaptır, odur, budur, bunlardan aklandı. Geri kalan o iftira miftira mahkemede çürütülür.
“Sana senelerce ‘hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat’ dediler”
Bugün Sayın Erdoğan’ın konuşmasına şöyle bir baktım. Dün kendisine bir çağrımız vardı. Bugün Allah için bak ‘Geri vites yaptın filan demeyeceğim'. Çünkü bir çağrıdan sonra buraya dönüyorsa bu dönüş anlamlıdır. Geçen hafta böyle tutuyordu kürsüyü. Diyordu ki ‘Hırsız, yolsuz’ bilmem ne? Yahu dedik ki ‘İspatlanmamış bir şey. O oradan çıkar amaçlı suç örgütü der. Bu buradan hırsız’. Sana senelerce ‘hırsızlık, yolsuzluk, ihaleye fesat’ dediler. Yargılanırken suçun kesinleşene kadar kimse sana bir şey söylemedi. ‘Yanlış yapıyorsunuz’ dedik ve dedim ki dün, artık iddianame çıktı. Yani Ak Toroslar çetesinin etki ve ilgi alanı eğer siyasi irade Ak Toroslar çetesinden kurtarmak isterse Çağlayan Adliyesi’ni, huzur verirlerse yargılama evresine, bu evreye, bu evrede Ak Toroslar çetesine yaptığımız muameleyi yapmayız. Bir tutuksuz yargılamayla birlikte nasıl Erdoğan yıllarca tutuksuz yargılandı, tutuksuz yargılamalarla birlikte tensipte bir de TRT canlı yayını olursa Türkiye’de normalleşir, bu gerginlik azalır. ‘Yurt dışına gidip bizi şikayet ediyor’ diye söylediği, yurt dışındaki kardeş partilere, dost ülkelere, Türkiye’deki darbe girişiminin anlatılma zarureti yerine gider oraya daha önce de vaktimizin önemli kısmını verdiğimiz Eurofighter için olumlu konuşmalar yapılır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için gayret gösterilir. ‘Türkiye’nin yararına siyasette yarışalım’ dedim, hizmette yarışalım.
“Boşuna mı yüzde 65’ini CHP’ye veriyor”
Bugün bir video koymuş, ‘Efendim onlar bunu gösteriyor’. Dünkü filmi ben mi çektim? Dünkü filmi siz çektirdiniz. Senaristi Çağlayan Adliyesi’nde, oyuncuları bütün yaz boyunca yandaş kanallardaydı. Biz sadece parçaları yapıştırdık. ‘AK Toroslar çetesi gururla sunar’. AK Torosların sözüne inanan mağdur, yandaş yazarlar filmi. Yazık. O ona inanmış, yemin edecek neredeyse bütün yaz ‘Var’ diye. İddianamede yok. ‘Niye bana söyledi’ de ‘Sana söyledim, sen söyle diye söyledim’, ‘Doğrusunu sana da söylemedim’e kurban gitmiş arkadaşlar. Kendi filminde TUSAŞ’ımızın KAAN’ını gösteriyor. KAAN hepimizin KAAN’ı. Gel, AK Partili belediyelerle CHP’li belediyelerin hizmetlerini karşılaştıralım. Bir kent lokantasını markalaştırmak kolay iş mi? Sıfır kreş yaptın. Türkiye’de 770 kreş yapmışız bu kadar zamanda, kolay iş mi? Sıfır yurdun olduğu yerde 78 yurt açmışız, kolay iş mi? Sırf İstanbul’a 17 yurt kazandırmışız. Diyor ki ‘Efendim bizle hizmette yarışamıyor’. Ben senin yaptığın, yaptırdığın işlerle uğraşmaktan yaptığımız güzel işleri video yapıp sana gösteremedim. Gelecek haftalarda onu da gösteririz. Millet biliyor. Boşuna mı yüzde 65’ini CHP’ye veriyor? Boşuna mı senin memnuniyet anketlerinde yüzde 59 CHP’li belediyelere memnuniyet çıkıyor?
“Erdoğan’ın tutuksuz yargılamanın önünü açması lazım”
Sayın Erdoğan’ın şimdi ‘Ben bu davanın savcısı değilim, bir yerinde yokum, alakam yok’ demesi için ki bal gibi savcısısın da şu ana kadar, bundan sonra tutuksuz yargılamanın önünü açması lazım. İddianamenin başında senin siyasi sloganın var, ‘ahtapotun kolları’nı adam iddianameye yazmış. Yani hani başta diyor ya ‘Eşime, kızıma ithaf ediyorum’. ‘Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ithaf ediyorum kitabımı’ diye yazmamış Akın Gürlek. Başlangıcı senin sloganınla, başta bir siyasi değerlendirme ve sonunda ‘Hedef, CHP’ye kapatma davası’. Allah Akın Gürlek’ten gani gani razı olsun. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Benim 8 ayda yapmaya çalıştığıma iddianamenin iki satırında yaptı. ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk. ‘CHP’nin kapatılması lazım. Bunun için ihbarda bulunuyorum Cumhuriyet Başsavcılığı‘na’ dedi. Biz ‘Bu dava siyasidir’ diyorduk, başına sayfalarca siyasi değerlendirme koymuş.
“Buradan sonrası siyasileşmeyecekse tutuksuz yargılama ve canlı yayın”
Herkes her yerini göremiyor. Ekrem İmamoğlu’nun kurultay sonucunu ‘Özgür Özel şu kadar oyla kazandı’ diye ilan etmesini ‘CHP’de amacına ulaştığı ile ilgili’... Yahu adam divan başkanı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önerdi, ben kabul ettim. Hepimizin oylarıyla divan başkanı seçilmiş. Teşekkür konuşmamda ‘Cumhuriyetin ikinci yüzyılında önemli bir görev üstlendiğiniz oybirliği ile’ diyorum. O kadar şuursuz ki. O ‘oybirliği’ lafında ‘Bütün salon hep birlikte seni divan başkanı yaptık, alnınızın akıyla çıktınız’ diyorum. Diyor ki ‘Cumhuriyetin ikinci yüzyılındaki görev’ derken devletin başına geçme ile ilgili hedefi kastediyor. Zaten bu suç değil, olamaz da divan başkanına teşekkür konuşmasıyla Cumhurbaşkanlığı aday konuşmasını birbirine karıştıracak kadar şuursuzlaşmışlar yani. Tribünler slogan atıyormuş ‘Güzel günler göreceğiz’ diye. Bu günler, Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı, partimizi iktidar yaptığımız günlere hazırlandığımız kurultaydan gösteriliyor. Tabii öyle. ‘Özgür gelecek yazmış, baştan planladılar bunu’ diyor. ‘Özgür gelecek’ yazdılar.’ Sloganım benim o. Geldim zaten. Şuursuz. Oralardan suç çıkarmışlar. Sonra ‘Bu dava siyasi değil’. Erdoğan bugün diyor, ‘Yargı davası’. Yahu savcısı yargı kolları başkanı, iddianameyi hazırlayan. Sorun orada. Buradan sonrası siyasileşmeyecekse tutuksuz yargılama ve canlı yayın; ondan sonra hukuk, mahkeme yapılır, bütün sorulara arkadaşlarımız cevap verir. Ekrem Başkan’ın deyimiyle ‘Cevap veremeyeceğim, kanıtını ortaya koyamayacağım, çürütemeyeceğim bir soru sorulmadı. Hepsinin cevabı var. Hazır’ dedi. İddianame çıktıktan beri de bunun iç huzuruyla savunmalarına hazırlanıyorlar.”
“Bu davanın savcısı AKP’li”
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgili soruya da şu yanıtı verdi:
“Bir kere deprem bölgesindeki konut meselesi bir övünç değil, utanç meselesidir. Siz milletin karşısına çıkıp ‘Biz bir yıl içinde konutları bitireceğiz’ dediniz. Sanki o bir yılın sonundaymışız gibi konuşuyor. 3 yılın sonundayız. Hâlen daha şu anda 350 bin depremzede konteynerde yaşıyor. Hatta 350 bini konteynere ve daha 150-200 bin gurbette, başka yerde. Bunlar ‘Biz konut üretiyoruz’ diyorlar. Bir kere bu yalan. İkincisi çok net bir şey söyleyeyim. Bu davada ‘Yok o da CHP’li, bu da CHP’li’. Bu davanın savcısı AKP’li. Bir kere bunu bilelim. İddialar o savcıya ait. Bakan yardımcındı senin, aldın getirdin. Bu iddiaları ilk baştan itibaren sistem, yani senin ona anlattığın… Bir kafa var, ahtapotun kolları var. O kişi kendinden bilir işi. Tayyip Bey’in işi o. Yıllarca yaptığı, kurduğu kendisi. Tayyip Bey yargılanırken Albayraklarla yaptıkları işlere o dönemde ‘sistem’ diyorlar. Ben ‘sistem’ lafını ilk bu savcının aldığı ifadelerden duydum. Sonra döndük, baktık ki İBB’nin Recep Tayyip Erdoğan döneminde Albayraklara fon oluşturmak ve iktidara hazırlanmak için yaptıkları şeye ‘sistem’ derlermiş. Kişi kendinden bilir işi. ‘Bir sistemleri var bunların’ demiş. ‘Başı Ekrem İmamoğlu, kolları belediyeler ve bütün Türkiye’ye uzanıyor’ demiş. ‘Git, evlerine git. Bak, para bulacaksın’ demiş. Kişi kendinden biliyor işi. ‘Kaz’ demiş.
“Çok eminim, İBB’yi AK Parti yönetirken kuyuda para saklamışlar”
Çok eminim, içeride de söyledim arkadaşlara. Çok eminim o günlerde bunlar bir de bir kuyuda para saklamışlar. Çok eminim, İBB’yi AK Parti yönetirken kuyuda para saklamışlar. İkide bir kuyu aramalarının sebebi ondan. Bizim kuyulardan bir şey çıkmadı Allah’a şükür. ‘Git, sen bütün reklamcıları topla. Biz öyle yapmıştık’. Hatta İstanbul’u kaybetmeden bir sene önce bütün İETT duraklarını 20 yıllığına yandaş şirkete veren bunlar değil mi? ‘Karşılığında da yüzde şu kadar para almıştık, bulursun’ dedi. Savcı o niyetle geldi. Savcı AKP’li. Fikri veren AKP’nin başı, siparişi veren o ama bunun dışında herkesi aldı içeriye, şirketine el koydu. Sonra ‘Bu iftiranameyi imzalarsan çıkarsın’ dedi. İmzalayan çıktı, imzalamayan burada duruyor ama oradakinin bir ispatı yok; ne para ne başka bir şey. Bir tek şey o, onları görürsünüz, duyarsınız. Onunla da gurur duyarız. Geçmişte şirketlerden para alanlar, parayı alıp cebimize koyup yiyeceğimizi sanmışlar. Bizimkilerin paraya el sürdüğü falan yok.
“Bizimkilerin boğazından bir kuruş geçmemiş, garibanın boğazından geçmiş”
‘Ayıptır söylemesi bu ihaleyi alıyorsun, bilmem ne yapıyorsun. Bize de soruyorsun ‘Yapacağım bir şey var mı’ diye. Bu sorunun cevabı AK Parti’de başka, ayakkabı kutusu falan. Bizde kreş. CHP kreş yaptırmış. Parayı alıp da yaptırmamış. ‘Şuraya bir kreş yap’ demiş, ‘Şu yurdun içini doldur’ demiş. ‘Kent lokantası’ demiş. ‘Ramazan’da koli, koli yerine bilmem ne kartı’ demiş. Bizimkilerin boğazından bir kuruş geçmemiş, garibanın boğazından geçmiş. Garibanın çocuğu barınıyor. Garibanın çocuğu 3 yaşında kreşe kavuşuyor. Bu ihaleleri alanların gönülleriyle yaptırdıkları kreşten suç icat edecekseniz, buyurun edin. Bizde sıfırlama yok. Parayı alıp da evden sıfırlamamışız. Sıfır olan kreşi 770’e çıkarmışız. Bundan dolayı hapis yatacaksa da yatsınlar. 2 sene seçime kadar aslan gibi yatarlar, 2 sene sonra kahraman gibi çıkarlar. Kahraman olarak çıkarlar ama bu süreç, AK Parti’yi çok daha dibe çekiyor. Farkında. Bugün de gördü. Diyor ki ‘Ben bu işte yokum’. Olduğunu millet biliyor. Eğer bu işin içinde senin bilgin yoksa, senin düzenli olarak bilgi alman yoksa, birbirinize ahtapot anlatmıyorsanız, hep birlikte bu işleri konuşup planlamıyorsanız Allah benim cezamı versin. Yapıyorsanız Allah sizi bildiği gibi yapsın. Kimseye bela okumuyorum.”
“Konforlu bir siyaset alanı bitti Tayyip Bey’in”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında İmralı’yı ziyarete ilişkin açıklamasının sorulması üzerine Özel, şöyle konuştu:
“Ben dünkü konuşmaları dinledim. Dünkü konuşmalardan sonra gerçekten Sayın Bahçeli açısından şunu söylemek lazım. Takdir etmek lazım. Gurur duyması lazım grubuyla. İp attığında da aynı şeyde ayağa kalkıp alkışlıyorlar. ‘Adaya ben gideceğim’ deyince de alkışlıyorlar. Yani işin o boyutuna benim söyleyecek bir sözüm yok. Çünkü hep aynı şeye ayağa kalkmıyorlar ama hep ayağa kalkıyorlar. Sayın Erdoğan’a söyledi dün söylediklerinin hepsini. Ben baktım, cevabını görmedim bugün. Ne ‘ada’ diyor ne ‘İmralı’ diyor ne başka bir şey diyor Tayyip Bey. Bir süreç yürüyecek, bu sürecin içinde derenin derinliğini MHP’ye ölçtürecek. Kendi hem bu sürecin çözümünden menfaat bekleyecek hem de bırak elini taşın altına sokmayı, tamamen kendisini buradan kenara çekecek geçmişte olduğu gibi. ‘Oslo görüşmelerini devlet yapıyordu, duble yolları AK Parti’. Öyle mi? Böyle konforlu bir siyaset alanı bitti Tayyip Bey’in. Bilsin. Öyle Oslo görüşmelerini devletimizin yapıp duble yolları AK Parti’nin yaptığı konfor alanından çıktık artık.
“’Derenin derinliğini MHP ölçsün, bakalım’ diyor”
Bu ülkeyi yönetiyorsa sorumluluk alacak. ‘Ben bu dereyi geçeceğim ama önce MHP’liler bir girsin bakalım. Boğuyorsa derinliği onlar boğulsun, biz burada kuru duralım’. ‘Sonra Tayyip Bey’e sorulmayan soruyu Özgür Bey’e soralım’. Beklentileri var. ‘Herkes konuşsun, biz konuşmayalım. Sonra cuma günü kapalı oturum yapalım, içeride konuşup bir şey yapalım. Bunu da millete göstermeyelim. Sonra da bir şeyler olsun, bu işin faydası bana olsun, hasarı müşterek olsun’. Hesap bu. Bunu millet görüyor. O yüzden ben Tayyip Bey’in cevabını, AK Parti’nin tutumunu bir göreyim. Ekrem Bey’le biz siyaset de konuşuyoruz, sohbet de ediyoruz, hasret de gideriyoruz. Tabii böyle bir konu olduğunda bu konuları da konuşuyoruz. Tespitlerimiz de ortak. Bizim komisyona girmemiz doğrudur. Kalmamız doğrudur. Her türlü oyunu bozmamız doğrudur. Bundan sonra da arkadaşlarımızla, yetkili organlarımızla alacağımız kararları alındıktan sonra size duyuracağız.”