Bilim sofraları, özgür üniversiteler: Yeniden kuracağız!

SİYASET 16.02.2017, 09:04 16.02.2017, 09:04
Bilim sofraları, özgür üniversiteler: Yeniden kuracağız!

CHP Sözcüsü Doç. Dr. SELİN SAYEK BÖKE'nin birgün de yer alan açıklamalarına göre;

 

Çocuklar “üniversite”yle nasıl tanışır? Ben çocukluk yaşımda “en özgür halinde” tanıştım üniversiteyle. Evimde, yanı başımdaydı. En güvende hissettiğim yerdeydi. Bizim soframızdaydı o özgür üniversite. Kimi akşam genel cerrahların araştırma planlama ya da makale yazımı için buluştuğu, bilim tartıştığı; kimi zaman Türk Tabipler Birliği yönetiminin doktorların özlük haklarını konuştuğu, kimi zaman doktorların halk sağlığına dair yoğun fikir alışverişleri yaptığı sofra, bu sohbetlerden kısa süre önce bizim çekirdek ailenin etrafında toplandığı sofraydı hep. O sofraydı bize özgür düşünceyi öğretmiş olan. Konular farklıydı ama bilim ve bilgiye yaklaşım hep aynıydı. Farklı fikirler özgürce söylenebilmeliydi. Kimi zaman heyecanla, büyük tutkuyla, kimi zaman sükunetle; ama her zaman karşıdakini dinleyerek, anlamaya çalışarak ve sonunda anlaşarak yürütülen fikir sohbetleriydi bunlar. Gerçek bir üniversiteydi yaşanan ve yaşatılan.

Babamın yaptığı ameliyatların ağır sorumluluğunu biz kızlarına hiç hissettirmemeyi başarmış olmasına, şimdi düşünüyorum da, iki temel unsur yardımcı olmuş. İlki mutlaka insan hayatına dokunmaya ve hayat yolculuğunda ortak olmanın ne derece değerli olduğuna dair heyecanında ortaklaştığı yol arkadaşı annemdi. Ama diğeri sığındığı ve kendine tanımladığı yaşam biçimi olarak bu özgür düşünce sofrasıydı; kimi zaman annemle, kimi zaman öğrencileriyle, asistanlarıyla, kimi zaman yalnız, ama hep bilim yoldaşlarıyla beraber oturduğu fikir sofrası…

O sofradan onlarca bilimsel çalışmalar çıktı, dersler yazıldı – anlatıldı, profesörler, doçentler yetişti. Onlar da kendi sofralarında yüzlerce profesör ve doçentle ortak oldular. Hastalara çare olan ameliyat teknikleri tartışıldı. Şimdi o sofralardan yetişmiş, kendi sofralarında insanlığa dokunmuş, benim için bilimin ışığı olan bilim insanları, bir gece yarısı karanlığında kendini saklayarak iş yapmaya mahkum korkakların KHK’leri ile, çalıştıkları üniversitelerinden ihraç edildiler. Nice başka özgürlük diyen, barış diyen, demokrasi diyen bilim yoldaşlarımız gibi…

Çalıştıkları üniversitelerin içinden bu bilim insanlarını dışarı atmaya çalışan karanlık, dünyayı bir beton yığını olarak gördüğünden olacak, sanıyor ki içindeki bilim, özgür düşünce ve bilim insanı olmadığında, o taş binalar üniversite olmaya devam edecekler. Oysa öyle olmayacak. Üniversiteler yukarıda bahsettiğim özgür sofralar etrafında toplanacak, meydanlarda bilim anlatacak, bilimi yazacak ve büyütecek. O binalar karanlığa gömülecek, aydınlıklar Türkiye’nin sokaklarında omuz omuza yazılacak.

Akademiye, bilim insanlarına bu nefret, bu hırs Türkiye tarihinde yeni değil.

Her darbe, önce üniversiteyi susturmaya kalkar. Çünkü darbeciler; en çok bilimden, aydınlıktan, özgürlükten korkar. Evren faşizmi Korkut Boratav’ı, Bülent Tanör’ü, Tarık Zafer Tunaya’yı atmıştı üniversiteden. Ama tarih neyi yazdı hepimiz biliyoruz. Onlar onurları ve geçmişleriyle, dimdik ayaktalar ve bizim ışığımız olmaya devam ediyorlar. Ama onları üniversiteden atmaya cüret eden, bir dönemin muktedirleri, o günün darbecileri silinip gittiler. Bugün de öyle olacak.

Bugün üniversiteden atmaya kalktıkları bilim insanları da ayakta kalacak. Bugünün darbecileri de, 12 Eylül darbecileri gibi Cumhuriyet tarihinin karanlık bir döneminin temsilcileri olarak anılacaklar.

İnsan hatırlamadan geçemiyor. Almanya’nın faşist Hitler döneminde, baskıdan, zulümden kaçmak zorunda bırakılan bilim insanları genç Cumhuriyet’e sığınmışlardı; Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne. Nefes alabilecekleri, bilime, bilim adamına saygı duyan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne geldiler. Ankara Üniversitesi’ne, İstanbul Üniversitesi’ne... Bizim ülkemizin demokratik şemsiyesi altında bilim ürettiler, kimi zaman kalkınmanın lokomotifi oldular.

Ne acıklı bir çelişki ki, bir zamanlar faşizmden kaçan bilim insanlarına yuva olan Türkiye, şimdi aynı bilim kıyımını, aynı insan yok etmeyi, aynı vicdansız, akılsız, kin dolu, nefret dolu yaklaşımı, karanlıkta, gece yarılarında sinsice köşede bekleyip getirilen KHK’lerle yaşıyor. Bir zamanlar ülkelerinden kaçmak zorunda kalana evini açan bu ülke, bugün kendi bilim insanlarını okullarından atıyor.

Hatta daha korkuncu yaşatılıyor, dayatılıyor. İstifa etmiş olan akademisyenler bir hınçla, bir intikam duygusuyla zaten istifa ettikleri işlerinden atılıyorlar. Böylece ihraç edilen insanlar sadece ekmeklerinden, işlerinden, aidiyetlerinden değil aynı zamanda emeklilik haklarından, yurtdışına çıkış haklarından, pasaportlarından dahi mahrum bırakılıyorlar.

Bugün yapılan sadece, hayatının en az 21 yılını bilime, öğrenmeye, paylaşmaya adamış olan insanların hayatlarını ellerinden alma gayreti değil; hepimizin, Türkiye’nin aydınlık yarınlarını da karartma çabası… Ama hemen söyleyelim, hocalarımız, bilim insanlarımız, benim dostlarım, bu baskı döneminde, düşüncelerinden, yazdıklarından, ilkelerinden dolayı ödedikleri bu bedeli onur sayıyorlar. Ve açık ki, kendini bilime adamış olanlar, barış, özgürlük, demokrasi isteyenler onurlarıyla yaşamaya devam edecekler. Onlar bilimi, bilim onları; onlar barışı, barış onları; onlar demokrasiyi, demokrasi onları asla bırakmayacak.

Çünkü üniversiteleri üniversite yapan binaları değildir, içinde üretilen fikirdir, bilimdir, yapılan tartışmadır, ortaya çıkan akıldır.

Binası kalır insanı giderse, giden yanında fikrini, onurunu ve aklını taşır ama üniversite artık üniversite olmaz.

Binaları onlara kalsın.

Bu insanların fikirleri, onurları, duruşları yeter bize. Üniversite dediğimiz yer binalar değil, bu ülkenin en değerli bilim insanları neredeyse üniversite orasıdır.

Bizi biz yapan ne varsa; bütün insanların, bütün mekanların, anıların, değerlerin üzerinden geçmeye yeminliler belli. Ama biz buradayız, bir yere gitmiyoruz.

Diktatör olmaya özenenler varsa, ‘’kahrolsun istibdat’’ diyenler de var. Bilime, bilim insanlarına, bu ülkenin geleceğine sahip çıkacağız.

Bugün bunun karşısında hep birlikte ortaya koyacağımız mücadele topraklarımızda bilimsel aklın devam edip etmeyeceğini belirleyecek. Hep birlikte, yan yana duracağız ve mutlaka aydınlıklar ve bilim bu topraklarda yeniden yeşerecek.

Hocalar geri dönecek. Onlar da biliyor, biz de biliyoruz.

Hocalar geri dönecek, bu topraklara bilim ve aydınlık mutlaka geri gelecek. Karanlık mutlaka yenilecek. Bir gün mutlaka!

 

Yorumlar (0)