Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, Muğla’nın Marmaris ilçesi Selimiye Mahallesi’nde, Datça–Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde planlanan yat limanı projesini TBMM gündemine taşıdı.
Konuya dair Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle hazırladığı yazılı soru önergesini TBMM Başkanlığına sunan CHP’li Uzun: “Sakinliği, doğal güzelliği ve huzuru ile Ülkemiz ve Muğlamızın, gözbebeği haline gelen önemli Turizm alanlarından Marmaris Selimiye’de her türlü itirazlara rağmen 145 yat kapasiteli bu proje için verilen “ÇED Olumlu” kararı, koruma statülerinin ve bölge halkının açıkça yok sayıldığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
“Aynı Koltukta İki Şapka: Kıyılar Kim İçin Korunuyor?”
Daha da vahimi; proje alanının, Bakanlık bürokratlarının yönetiminde bulunan MUÇEV (Kıyı Yönetim ve Çevre Koruma A.Ş.) tarafından kiralanmış olması ve MUÇEV Genel Müdürü ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürünün aynı kişi olmasıdır. Bu tablo, kamusal karar süreçlerinde çıkar çatışmasının kurumsallaştığını ve denetim mekanizmalarının fiilen devre dışı bırakıldığını göstermektedir.
Selimiye; deniz çayırlarıyla, hassas ekosistemiyle ve doğal liman yapısıyla korunması gereken bir alandır. Marmaris Belediyesi ile MUSKİ’nin açık olumsuz görüşlerine rağmen verilen ÇED olumlu kararı; bilimin, yerel yönetimlerin ve halkın iradesinin yok sayıldığını göstermektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bölgeye yapılmak istenen yat limanı dayatması kıyıların planlı değil rant odaklı yönetildiğinin açık kanıtıdır.
Soruyoruz:
Koruma alanlarında yatırımcı kimliğiyle kiracı olan bir şirketin yöneticisi, aynı zamanda bu alanların korunmasından sorumlu genel müdürlük görevini nasıl yürütmektedir? Kıyılar halkın ortak varlığı mı, yoksa belli çevrelerin ticari tasarruf alanı mıdır?
Tüm olumsuz görüşlere, bilimsel verilere ve bölge halkının itirazlarına rağmen bu karar nasıl OLUMLU çıkmıştır?
Bölgede deniz çayırları ve hassas ekosistem bileşenleri bulunduğuna dair değerlendirmeler yapıldığı/uyarılar dile getirildiği halde neden dikkate alınmamıştır?
Bölge halkının itirazlarına rağmen bu projede neden ısrar ediyorsunuz?
Bu süreç şeffaf değildir, kamu yararı içermemektedir. Selimiye’de olan biten, münferit bir proje değil; kıyıların sistematik biçimde sermayeye açılmasının yeni bir halkasıdır. Bir an önce bu yanlış karardan dönülmesi için mücadelemize devam edeceğiz.” Dedi.