reklam
Gazete Kritik Meclis CHP'li Tanrukulu'dan kritik soru:'Ekran karartma' uygulamasına, 'Sansür tebligatı' ile geri mi dönülmüştür?

CHP'li Tanrukulu'dan kritik soru:'Ekran karartma' uygulamasına, 'Sansür tebligatı' ile geri mi dönülmüştür?

CHP PM Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yıldırım'a yönelik bir önerge vererek, KHK kapsamında "Program Durdurma" yasaklarının nasıl uygulandığını sorguladı. Tanrıkulu, Üst Kurul Bürokratları'nın bu durumu "ekran karartma" şeklinde dönüştürerek, yayın kuruluşlarıyla tehdit edici toplantılar yaptığına dair iddiaların doğruluğunu öğrenmek istedi.

CHP Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım'a yönelttiği sorularla, Türkiye'deki yayın yasakları ve Medya Ortamı'ndaki demokratik haklar üzerine dikkat çekti. Tanrıkulu, “Program Durdurma” yaptırımı ile ilgili iddiaların ciddiyetini sorgulayarak, RTÜK tarafından yayın kuruluşlarına yönelik tehdit niteliğindeki toplantılara dair sorular sordu.

Yayın Yasaklarının Ardındaki Gerçekler

Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’de yayın yasaklarının arttığını ve bunun uluslararası raporlarda somut bir şekilde yer aldığını belirtti. Özellikle Freedom House'un 2016 yılı verilerine atıfta bulunarak, Türkiye'nin bu yıl içerisinde özgürlükler bakımından en ciddi düşüşü yaşadığını ifade etti. Tanrıkulu, söz konusu raporda, Türkiye'nin daha önce görülmemiş bir şekilde özgürlüklerde 28 puan kaybettiği bilgisini paylaştı. Bu bağlamda, yayın yasaklarına karşı alınan tavırların, Türkiye’nin uluslararası alanda yaşadığı olumsuz yansımaların bir göstergesi olduğunu öne sürdü. Ayrıca, yasakların getirilmesiyle birlikte medya üzerindeki baskıların arttığını ve bu durumun vatandaşların bilgi alma haklarını da ihlal ettiğini vurguladı.

Bilgi Edinme Hakkı Üzerindeki Etkiler

Tanrıkulu, yayın yasaklarının sadece medyayı değil, toplumun bilgi edinme hakkını da ciddi şekilde etkilediğini belirtti. Olay yerinde yapılan haberlerin kısıtlanması, olaylara dair bilgi akışının sınırlanması ve yetkililerden gelen açıklamalara dayanarak halkın gerçeği öğrenmesinin engellenmesi durumunu eleştirdi. Özellikle ambulans görüntüleri, tanık anlatımları ve olay haritalarının paylaşımının yasaklanmasının, vatandaşların olaylar hakkında nasıl bilgilendirileceği konusunda önemli bir kısıtlama oluşturduğunu ifade etti. Bu durumun, halkın bilgilendirilmesi gerektiği her an, bilinçli bir şekilde engellendiğini savundu.

Devletin Medya Üzerindeki Kontrolü

Devletin medya üzerindeki kontrolüne yönelik eleştirilerde bulunan Tanrıkulu, yayın yasaklarının ardından devletin medya ile kurduğu ilişkinin tehlikeli bir hal alabileceğini belirtti. RTÜK’ün medya kuruluşlarına yönelik geliştirdiği yaptırımların, bireylerin haber alma özgürlüğünü kısıtladığını savundu. Ayrıca, Türkiye'nin geçmiş deneyimlerinden hareketle, büyük olaylarda yaşanan yayın yasaklarının, kriz anlarında halkın bilgilendirilmesi açısından ne denli önemli olduğunu hatırlattı. Tanrıkulu, “Ekran karartma” uygulamalarının geri dönüp dönmeyeceği konusunda da endişelerini dile getirdi.

Çifte Standartlar ve AB Normları

Sezgin Tanrıkulu, AB normlarına uyum nedeniyle geçmişte sona erdirilen "ekran karartma" uygulamalarına yeniden dönülüp dönülmeyeceği konusunu sorguladı. 2002 yılındaki süreçte bu tür uygulamaların yerine geçecek olan demokratik standartların günümüzde göz ardı edilip edilmediği hususunda kaygılarını dile getirerek, Türkiye'nin geçmişte demokratikleşme adına attığı adımların günümüzde nereden nereye geldiğini gözler önüne serdi. Bu durumun, toplumda yaratılan büyük bir kafa karışıklığına yol açtığını ve bireylerin bilgiye erişiminin giderek daha da zor hale geldiğini anımsattı.

Sonuç ve Sosyal Medyanın Rolü

Sonuç olarak, Tanrıkulu, Türkiye'deki basın özgürlüğü eksikliklerinin ve yayın yasaklarının toplumsal sağlığı olumsuz etkilediğine vurgu yaptı. Öne çekilen bu yasakların, halkın bilgi edinme haklarını ihlal ettiğini, aynı zamanda sosyal medyanın da bu noktada önemli bir rol oynayabileceğini belirtti. Sosyal medya platformlarının, kapalı kapılar ardında gelişebilecek sansür uygulamalarına karşın alternatif bir iletişim kanalı sunduğunu ifade etti. Ancak bu durumun sürdürülebilir bir çözüm olmadığını, gerçek anlamda demokratik bir medya yapısının inşa edilmesinin şart olduğunu dile getirdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *