22.08.2017, 09:04

Kadın'a Mektup (Bu bir yakında dönem mektubudur.)

Bu bir yakın dönem mektubudur. Bir erkeğin bir kadına yazarken, erkeklerin ve kadınların temsili olarak çoğullar atılmış, dünyanın bir kadın ve bir erkekten ibaret olduğu varsayılmıştır. Belki birebir insan ilişkisinde kadının ve erkeğin durumu daha iyi anlaşılabilir.

 

 

Merhaba güzel kadın,
Belki de senin talihsizliğin Adem yaratıldıktan sonra, senin yaratılmış olman ile başlamıştır. Tanrı’yı sigaya çekmek elbette ki kuluna düşmez ancak düşünmeden de edemiyor insan, kadın erkeğin bir parçasından değil de bir erkek bir kadının parçasından yaratılmış olsa belki o zaman kadına daha mı fazla değer verirdik diye…

 

 

Bunu bir kenara bıraksak bile, doğuran olarak değerinin ayrıca bilinmesi gerekmez mi?

 

Çok eskilere gitmeye gerek yok nihayetinde bu bir yakın dönem mektubudur.

 

Türkiye’de kadının adı var kendi yok maalesef, üstelik bunun okumuş olup olmamakla, başörtülü yada başı açık olmakla, şehirli yada köylü olmakla da bir ilgisi yok. Her gün haberlerde okuduğumuz şiddet gören, tecavüze uğrayan ve hatta yaşama hakkı elinden alınarak öldürülen kadınlar var.

 

Bunu yapanların müslüman olması, gayri müslim olması, genç olması, ihtiyar olması, taksi şöförü, minibüs kaptanı, öğretmen, hakim, savcı olması da bir şeyi değiştirmiyor.

 

Ben yine bildiğin gibiyim, iyi bir erkeğim. İyi bir insan olmaya çalışıyor, etrafımdakilere nasıl faydalı olabilirim diye kafa patlatıyorum. Yine Atsız ve Atay okuyorum. Keşke bütün kadınlar Atsız ve Atay’ın gözüyle bakabilseydi kadınlara… Keşke bütün erkekler kadınlara Enver Paşa’nın cepheden Naciye Sultan’a yazdığı mektuplar gibi mektuplar yazmasa da onun gibi sevgi dolu sözcükler söyleseydi mesela, ”Naciye’ciğim, Efendim, Cicim, Ruhumun Efendisi, Gönlümün Sultanı” diyebilseydi. Keşke erkekler Enver Paşa’nın cephede savaşırken bile vakit bulup mektuplar gönderdiği kadar evindeki, hayatındaki kadına işlerinin yoğunluğunu bahane etmeden vakitler ayırabilseydi. Keşke erkekler Enver Paşa’nın cepheden topladığı çiçekleri mektupların arasında sevdiği kadına gönderdiği kadar romantik olabilseydi. Belki o zaman kadınlar bizleri alır Kaf Dağı’nın ardına çıkarırdı ki ben kadınların görünmeyen iki kanadına olduğuna yemin edebilirim.

 

 

Türkiye’de eşinden veya eski eşinden şiddete maruz kalan kadınların oranı resmi makamlarca tespit edilmiş olan %49’dur. Bu rakam bir partiyi tek başına iktidar yapar.

 

Devletin ve kurumlarının geliştirdiği politikaları, izlediği yolları inceledim. Beğenmedim. Çoğunda erkeğin bu konularda eğitilmesi gerektiği vurgusu yapılmış. Ben hayatımın hiç bir döneminde ”kadına şöyle davranılır, kadına böyle davranılır” diye bir eğitim aldığımı sanmıyorum. Bu güne kadar hiç bir kadına kötü davranmadım.

 

Vaktiyle evlendim, büyük bir aşkla evlendim, kabul etmeliyim ki, büyük bir aşkla taçlandırdığım evliliğimin şiddetli geçimsizlik gibi aşağılayıcı bir neden ile mahkemeye taşınması sonsuza dek onurumu kıracaktır. Eşim üniversite mezunu, ben üniversite mezunu, bir oğlumuz oldu, her günümüz ayrı güzelliklerde geçerken fikir ayrılıklarımız başladı ama hakkımızı vermelisin, o kadar fikir ayrılığına rağmen bir kez bile birbirimizin kalbini kırmadık, üzüntümüz sadece aşkımızın hangi ara bu noktaya geldiğiyle alakalıydı. Daha fazla uzatmadık, birbirimizi daha fazla üzmemek adına ayrılık kararı aldık. O vakarlı bir şekilde oğlumuz bile birlikte doğduğu, ailesinin yaşadığı şehre dönerken, ben kendi şehrimde hayat mücadeleme kaldığım yerden devam ettim. Şimdi saygılı bir şekilde oğlumuzun iyi bir insan olması için çaba gösteriyoruz. Birbirimizden yine ricalarımız oluyor. Ayrılırken helallik isteyek ayrılmış olmak benim için çok önemli ve çok güzeldi. Bundan sonra hayatıma başka bir kadın alır mıyım bilmiyorum ancak 2 yılı geçmiş olmasına rağmen sadece işleriyle uğraşan, başını kaldırıp kadınlarla ilgilenmeyen, bu konuda ısrar eden eş-dost-akrabaları da nezaketle reddediyorum. Kim bilir belki bakarsın bir kadının aşkı yine kapımı çalar, ama lütfen bu defa hayal kırıklığı ile sonuçlanmasın.

 

Konuyu dağıtmayayım güzel kadın,

Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesindeki verilere göre kadın cinayetlerinde 2002 yılından 2009 yılına kadar %1.400 oranın da artış olmuş. Aynı verilere göre 2002 yılında 66, 2003’te 83, 2004’te 164, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de 806, 2009’un ilk 7 ayında ise 953 kadın yaşamını kaybetmiştir.

 

Ülkemde bir kadın tek başına minibüse binemiyorsa, tek  başına sokağa çıkamıyorsa, çarşıya-pazara gidemiyorsa, yalnız başına yaşayamıyorsa bunun suçlusu ne kadının kendisi ne de erkeğin aldığı eğitim düzeyidir. Bunun suçlusu iyi insan yetiştirememiş anne ve babalardır.

 

Bir kadın tecavüze uğruyor, öldürülüyor ce cesedi yakılarak yok edilmeye çalışılıyor, sebep-sonuç ilişkisinde profesör düzeyindeki insanlar, ”kadın açık giyinmese bunlar olmaz” gibi hayret verici açıklamalar yapıyorlar.

 

Eski kocası tarafından sokak ortasında pompalı tüfekle katledilen kadın için köşe yazarları kumdan köşelerinde ” kadın kocasını terk etmese bunlar olmazdı” diye saçmalayabiliyorlar.

 

Kadının erkeğin savunmasına ihtiyacı yok, erkek saldırmasın yeter.

 

Neyse güzel kadın,
İyi insan olmanın kadını-erkeği olmaz, hepimiz iyi insan olmakla mükellefiz, yoksa çocuklarımıza iyi insan olmayı öğretemez ve öğütleyemeyiz. Kadının iyi insan olması her şeyi düzeltmeyeceği gibi, erkeğin de tek başına cins olarak iyi olması da bir şeyi değiştirmeyecek. Bizler kadın ve erkek olarak birlikte iyi olacağız. Erkek kadını cinsel gözle görmeyecek, kadın erkeği yatağındaki hükümran olarak görmeyecek.

 

Kadına şiddet sadece o kadına karşı işlenmiş bir suç değildir. Kadına şiddet insanlık suçudur. Bir erkek çocuğunun annesine yada annesi adayına nasıl kıyabilir. Bir başkasının evladına,kardeşine,karısına,kızına nasıl kötü davranabilir anlamak mümkün değil.

 

Bak güzel kadın gel sen benim sözümü dinle, topla hem cinslerini, sizi başka bir gezegene gönderelim. Mesela, Mars’ta su bulundu, sizi oraya gönderelim. Şu dünya denen gezegen biraz kadınsız kalsın da belki kıymetiniz anlaşılır. Zaten sen suyu bulduktan sonra Mars’ı dünyadan daha güzel bir gezegen haline getirirsin. Sonra da himmet eder erkeği oraya alır mısın, almaz mısın senin bileceğin iştir.

 

Haydi güzel kadın, kendine çok iyi bak, inşallah seninle daha güzel bir gezegende tekrar karşılaşırız.

 

Vural Egemen

Yorumlar (0)