CHP’li Emre, sosyal medya mecrası Youtube üzerinden yayınladığı bu ayki videosunda, 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri sonrası yaşananlara ilişkin gözlem ve değerlendirmelerini anlattı. 6 Şubat 2023 günü saat 04.17’de başlayıp yaklaşık 65 saniye süren ve 11 ili etkileyen depremde 53 bin 537 kişinin öldüğü, 107 binden fazla kişinin de yaralandığını anımsatan Zeynel Emre, gerekli önlemlerin alınması halinde tıpkı Japonya’da olduğu gibi büyük depremlerde bile kimsenin ölmeyeceğini ifade ederek, şunları söyledi:
Özel iletişim vergisi adı altında toplanan paralar yandaş müteahhitlere gitti
“Türkiye’de deprem bölgesinde yaşıyoruz. Nüfusumuzun yüzde 99’u, yüz ölçümümüzün yüzde 96’sı deprem bölgesi. Dolayısıyla tarihimize baktığımızda, biz onlarca depremi yaşamış bir ülkeyiz. Bizim depreme karşı hazırlıklı olmamız lazımdı. 1999 yılında Gölcük merkezli gerçekleşen o büyük depremden sonra, ki orada da 18 binden fazla insanımız yaşamını yitirmişti. Türkiye'de Özel İletişim Vergisi adı altında, yani herkes bilir ki, depreme hazırlık amacıyla bir vergi türü çıkartıldı ve oradan, depremin gerçekleştiği 2023 tarihine kadar, o 24 yıllık süre içerisinde vatandaşlarımızdan yaklaşık 89 milyar TL para toplandı. Bununla istenseydi 764 bin adet konut yapılabilir, 2,5 milyondan fazla insan da bu konutlarda güvenli bir şekilde yaşayabilirdi. Peki, bu toplanan paralar ne oldu? Şimdiki Maliye Bakanı, 2011 yılında yaptığı bir açıklamada, toplanan paraların başka amaçlarla kullanıldığını itiraf etti. Eğer o toplanan paralarla depreme hazırlık yapılmış olsaydı, o illerde gerekli yatırımlar yapılmış olsaydı, bu kadar insanımız yaşamını yitirmeyecekti.”
‘İmar barışı’ binlerce insanın mezarına dönüştü
Depremde can ve mal kaybının artmasına sebep olan nedenlerden birinin de ‘imar barışı’ adı altında çıkartılan yasal düzenlemeler olduğunu kaydeden Zeynel Emre, “Yıllar içerisinde, AKP iktidarı tarafından seçim kazanmak amacıyla insanların hayatı, yaşamı hiçe sayılarak imar affı, imar barışı çıkarıldı. Bunların böyle televizyonda reklamlarını çektiler, seçim meydanlarında bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından anlatıldı. Dedi ki: ‘Vatandaşın sıkıntısını çözdük.’ Neydi bu sıkıntı, nasıl çözülmüştü? Bu iktidar döneminde yasa çıkardılar, 7 milyondan fazla konut ve iş yeri, ki bunlar mevzuata aykırı yapılmıştı. Kimisinde kaçak kat çıkılmıştı, kimisinde yanlış malzeme kullanılmıştı, kimisinde kolon kesilmişti. Ne oldu biliyor musunuz? Bunlara ilişkin, 2018 yılında sırf AKP iktidarı seçim kazanabilsin, fazla oy alabilsin diye bir yasal değişiklik yapıldı ve bunlar imar barışı adı altında affedildi. O insanlar, vermiş oldukları bu paralarla kendi evlerini kendi mezarları haline getirmiş oldular ve hükümet de bu işin birinci derece sorumlusudur.”
Depremin hemen ardından AFAD’ın arama ve kurtarma çalışmaları ile gıda ve barınma açısından yetersizlikleri, Kızılay’ın afet anında çadır satarak neden olduğu skandal ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin arama kurtarma çalışmalarında aktif görev üstlenmesinin engellendiğine dikkat çeken Zeynel Emre, depremin üzerinden iki yıl geçmesine karşın bölgede barınma sorununa hala çözüm bulunmamasına tepki gösterdi. Zeynel Emre şunları söyledi:
650 bin konut yalan oldu
“Peki sonrasında ne oldu? Bakıyorsunuz, yine biz bir seçime gidiyorduk. Ve Gaziantep’te 1 Nisan’da, herkesin gözü önünde Tayyip Erdoğan ne dedi! ‘Bana bir yıl süre verin. Bu bir yıllık süre içerisinde 650 bin konut yapacağım ve bu 650 bin konutu hak sahiplerine teslim edeceğim.’ 650 bin konutu ne kadar sürede yapabildiler? Bakın, üzerinden bir yıl geçtikten sonraki teslim edilen rakam 47 bin civarındaydı. Yani söz verilenin yüzde yedisi! Peki, sözler ne oldu? Tıpkı bundan önce verilen sözler gibi uçtu gitti. Bugüne geldiğimizde ne kadar gerçekleşmiş durumda? 90 binlerde.
Maddi kaybımız 103 milyar dolar civarında
Bu kadar canımız yandı, insanımız yaşamını yitirdi. İşin bir de maddi boyutu var. Türkiye Belediyeler Birliği’nin hazırlamış olduğu rapora göre yaklaşık 103 milyar dolarlık bir kaybımız söz konusu. Bakın, zamanında yapılmayan hazırlık, alınmayan önlemler – ki bizatihi sorumlusu AKP iktidarıdır – işin maddi olarak da bize böyle bir maliyeti oldu.
Bebek ölümlerinde deprem bölgesindeki kentler ilk sıralarda
Oradaki vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yararlanması, doğan çocukların durumu, kadınların durumu nasıl? Bunu size yine somut bir rakam vererek anlatacağım. Türk Tabipleri Birliği’nin Türkiye’deki bebek ölüm hızını gösteren bir çalışması var. Türkiye’de doğan her bin bebekten onu yaşamını yitiriyor. Yani yüzde birlik bir rakam aşağı yukarı. Ama deprem bölgesine bakıyorsunuz, ortalamanın çok üzerinde rakamlar çıkıyor. Malatya’da 11.5, Gaziantep’te 17.5, Hatay’da 20, Adıyaman’da 23. Ortalama rakamın iki katından fazla! Bölgedeki temel sağlık hizmetlerine, yaşanan kanser vakalarına baktığımız zaman, ortalamanın üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Sığınma evlerinde yaşananlar, kadınların karşılaştığı olumsuzluklar… Tüm bunlara baktığımızda, vatandaşlarımızın problemi orta yerde duruyor.
369 dava, bin 750 sanık, 351 tutuklu; tek bir tutuklu kamu görevlisi yok
Deprem davaları kapsamında yaşanan hukuki sıkıntıları da dile getirmek istiyorum. Ülkemizde milyonlarca insanın canı yandı. Hiç olmazsa bu işin sorumluları ayrım gözetmeksizin yargı önüne çıksın, hak ettikleri cezaları alsınlar. Acaba buradaki adalet duygusu ne oranda tatmin ediliyor? Gerçekleşen depremde 38 bin 901 bina yıkıldı ve depremden sonraki hasar tespit çalışmalarına baktığımız zaman, 650 bin bina ağır hasarlı olarak kayda geçti. 170 bin iş yeri ise yine ağır hasarlı hale geldi. Bu soruşturmalar sonrasında 369 dava açıldı, bin 750 kişi sanık oldu. Bunlardan kaçı tutuklandı derseniz? Tutuklu sayısı sadece 351. Peki, bu tutuklananlar arasında tek bir tane, tek bir tane kamu görevlisi var mı? İş belli bir yere varmadan, bu soruşturmaların önü kesiliyor. Bazı sembol davalar var. Mesela, Kahramanmaraş’ta sembol davalardan biri, Ezgi Apartmanının yıkılması ve 36 kişinin yaşamını yitirdiği davanın yargılanmasıdır. Apartmanın alt katında bir pastane var. Adı Kervan Pastanesi. Ve pastane kolonları kesmiş. Sahibi belli, kolonların kesildiği de belli. Peki, ne oluyor? O pastanenin sahibi ve yetkilisi olaydan sonra gözaltına alınıyorlar. Bir şekilde serbest bırakılıyorlar. Sonrasında ise kaçıyorlar. Ve şu anda ortada yoklar! Bakıyorsunuz Kervan Pastanesi'nin sahibinin fotoğraf albümüne… Ne görüyorsunuz? Çok sayıda AKP’liyle ve Sayın Erdoğan’la fotoğrafları var. Peki, ne olacak orada yaşamını yitirenlerin hakkı?
Başka sembol davalardan biri: Adıyaman'da Kıbrıslı sporcularımızın, gençlerimizin yaşamını yitirdiği bir olay. 72 can gitti! Bu otelin yıkımıyla ilgili yürüyen davaya baktığımızda ne görüyoruz? Zemine etüt yapılmamış. Dere kumu kullanılmış yasak olmasına rağmen. Mevzuata uyulmamış. Bütün bu ihmal zincirine rağmen, otelin sahiplerinden birine 17 yıl, diğerine 15 yıl hapis cezası verildi. Bu, sonuçlanan davalardan sadece biri!
Bakın bu davalarda ya taksir ya da bilinçli taksir dediğimiz hukuken, yani kazayla ölüme sebebiyet vermekten davalar açılmakta. Ve bu nedenle de onlarca kişinin ölümüne sebebiyet de verseniz, mahkeme size mahkûmiyet de verse, sonuçta toplamda mevcut yasal indirimler – ki durmadan yasal indirim yaptılar – belli bir sene içeride kalıp tekrardan dışarı çıkacak bu insanlar. Halbuki burada olası kastla, yani sen yaptığın bu eylemlerle insanların öleceğini bilmen lazımdı, bunu biliyor olman lazımdı. Böyle bir olası kastla ceza verilmesi durumunda olsa, her bir fiilden ötürü ayrı ayrı cezalar verilecek ve hiç olmazsa kamu vicdanı biraz tatmin edilmiş olacaktı. Eğer gerçek anlamda bir deprem soruşturması yapılacaksa, yargılaması yapılacaksa, adı geçen bütün kamu görevlilerinin, sorumlu olanların, imza atanların, aşağıdan yukarıya kadar göz yumanların hepsinin yargılanması lazım! Aksi halde kamu vicdanı, bu kadar insanın öldüğü bir olayda asla tatmin olmaz.
Çözüm için ilk yapılması gereken şey, AKP iktidarına son vermek!
Biz benzeri birçok olay yaşadık bu iktidar döneminde. Bu iktidar hatalardan bir türlü ders almadı, yapması gerekeni yapmadı. Peki çözüm ne? Bir defa, akılları ve fikirleri inşaat ekonomisinde, oradan kaynaklanan rantta olan, yandaşlarına sürekli para transferini hedefleyen bu iktidardan bir an evvel kurtulabilmek için, erken seçim çağrılarının her evden yapılması, ülkenin bir an evvel erken seçime gitmesi, bu iktidardan kurtulması, yeni gelecek iktidarın gidip de öyle Ankara'nın merkezinde bin yüz elli odalı saraylar yapmak değil, gidip de Marmaris'te yazlık saray yapıp, Ahlat’ta kışlık saraylar yapmak değil, on üç uçak, üç helikopterden oluşan bir hava filosu, ya da o gösterişli kara filolarını kurmak değil, gerçekten ülkede vatandaşın ihtiyaçlarını önceleyen, şeffaf hesap verebilen bir sistem ve gerçekten liyakatli insanları göreve getirmek, ülkesini, milletini seven, insanlara hizmet etmek isteyen, aklında rant olmayan, kötülük olmayan, kaynakları kendisine ve yandaşlarına transfer etmeyen düzgün yöneticileri başa getirmek.”