TİP LİDERİ ERKAN BAŞ: “CAN’A SÖZ VERİYORUZ, SENİ O ZİNDANDAN ALACAĞIZ YOLDAŞ"

TİP, cezaevindeki Milletvekili Can Atalay için özgürlük talebiyle Hatay'dan Ankara'ya yaptıkları yürüyüşün son durağında Ankara Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılda Cumhuriyete Özgürlük” mitingi düzenledi.

GÜNDEM 29.10.2023, 14:08
TİP LİDERİ ERKAN BAŞ: “CAN’A SÖZ VERİYORUZ, SENİ O ZİNDANDAN ALACAĞIZ YOLDAŞ"

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılda Cumhuriyete Özgürlük” mitingi düzenledi. Mitingde konuşan Genel Başkan Erkan Baş, “Buradan Can’a söz veriyoruz, seni o zindandan alacağız yoldaş. Buradan haksız biçimde cezaevlerinde tutulan Gezi tutsaklarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sadece bu iktidara teslim olmadığı için cezaevinde tutulan tüm arkadaşlarımıza söz veriyoruz hep birlikte özgürleşeceğiz” dedi.

TİP, cezaevindeki Milletvekili Can Atalay için özgürlük talebiyle Hatay'dan Ankara'ya yaptıkları yürüyüşün son durağında Ankara Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılda Cumhuriyete Özgürlük” mitingi düzenledi. Mitingin açılış konuşmasını yapan Parti Sözcüsü, İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, şunları söyledi:

“Bugün bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdiğimiz, özgürlüğümüzü gerici bir karanlıktan, halkın egemenliğini saraylardan söküp aldığımız günün yıldönümüdür, kutlu olsun!

Bugün cumhuriyetimizin 100. yılını doldurduğu en büyük bayramdır, kutlu olsun! Sevgili dostlar, bugün ikinci yüzyılında cumhuriyetimize özgürlük demek için doldurduk bu meydanı. Çünkü daha kurulduğu gün halkın cumhuriyetinde açılan gedikler 100 yıl sonra artık yama tutmaz halde. Emperyalist paylaşım hayallerini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kanımızla canımızla direnerek tarihin çöplüğüne attığımız günlerden 100 yıl sonra artık kazanan biz değiliz! Ülkemiz bir kez daha sözde dinci piyonlar eliyle emperyalizmin işgali altındadır. Aydınlığı değil karanlığı, uygarlığı değil ortaçağı hedefleyen çakma bir padişah iktidarda! Çocuğa düşman, doğaya düşman, emeğe düşman, kadına düşman bir grup yobaz iktidarda!

“KADERİMİZE RAZI OLMAMIZI BEKLİYORLAR”

Sevgili kız kardeşlerim; Fatma Aliye’nin, Zabel Eseyan’ın, Behice Boran’ın ve adını sayamadığım yüzlerce, binlerce cesur kadının mücadelesiyle kazandığımız haklarımıza, eşit yurttaşlığımıza göz diken, medeni kanunu sil baştan yazabileceğini iddia eden, karma eğitime savaş açan, 3 kuruş nafaka hakkına tebelleş olan, tarikatlarla kurduğu ortaçağ tezgahını bize kutsal aile diye yutturmaya kalkan, 9-10 yaşında kız çocuklarını istismar edebilmek için din kalkanının ardına saklanan, kadın düşmanı sapkın bir zihniyetle yönetiliyoruz şu anda. Ve halkın egemenliğine, laik cumhuriyete, kadınların özgürlüğüne ve bu ülkeyi omuzların taşıyan emekçilere karşı bir an olsun durmadan savaşan düşmanın gölgesi, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de çok büyük! İşte bu ülkeyi gerçekten seven herkesin taa içinde hissettiği o derin acı bundan! Ortada kutlanacak bir cumhuriyet bırakmayanların yenilemeyecek kadar güçlü olduklarına inanmamızı bekliyorlar! Susup oturmamızı bekliyorlar! Kaderimize razı olmamızı bekliyorlar! Ellerimizle ürettiğimiz her şeye muhtaç, yaşamak için çalışmamızı değil, bir avuç azgın azınlık yaşasın diye tüm ömrümüzü berbat şartlarda çalışarak çarçur etmemizi ve buna 'yaşamak' dememizi bekliyorlar! Saray da bunu bekliyor, tüm mücadeleyi bir küçücük sandığa bağlayıp bu topraklarda yeşeren haklı direnişleri büyüteceği yerde 'aman ağzımızın tadı kaçmasın' 'aman saraya yaramasın' diye diye söndüren mevcut rejimin en kullanışlı aparatı olan sözde muhalefet de bunu bekliyor!

Cumhuriyetin 100. yılında artık önümüzde çok keskin bir yol ayrımı var! Şimdi ne yapacağız? Gölgemizden korkarak mı yaşayacağız? Evde oturup Cumhuriyeti mahveden o aşağılık şirketlerin ajitasyon dolu reklamlarını gözyaşları içinde izlemeye devam mı edeceğiz? Yoksa hep birlikte silkinip ayağa mı kalkacağız? Emperyalizmi de onun emirerliğini din diye yutturmaya kalkan gericileri de bir kez daha bu topraklardan söküp atmak için topyekun mücadele mi edeceğiz? İşte biz bugün burada ikinciyi tercih edenlerle birlikteyiz! Biz bugün çaresizlik içinde kaderini bekleyenlerle değil, 'Şayet bir gün çaresiz kalırsanız bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!' diyenlerle birlikteyiz.

“SOLSUZ KALAN BİR CUMHURİYETİN SOLUKSUZ KALACAĞINI, BİLENLER OLARAK BURADAYIZ”

Biz bugün burada solsuz kalan bir cumhuriyetin soluksuz kalacağını, yurttaşını dili, dini, rengi, cinsiyeti, cinsel yönelimi üzerinden makbul ya da düşman belleyen bir cumhuriyetin gerçek bir cumhuriyet olamayacağını, olamadığını bilenler olarak buradayız! Biz bugün burada sermayenin değil emeğin, patronların değil emekçilerin, erkeklerin değil eşitlerin cumhuriyetini kurmak için savaşanlarla buradayız ve buradan sesimizin ulaştığı tüm yurttaşlarımıza, saraya kul olmayı, tebaa olmayı, ümmet olmayı değil, özgür birer yurttaş olmayı tercih eden, bunun için ne pahasına olursa olsun mücadele etmekten vazgeçmeyen herkese hep birlikte sesleniyoruz; Yarın cumhuriyetimizin 100. yılı! Gün evde oturup hayıflanma günü değil!Gün bu ülkenin aydınlık geleceğini savunan herkes için sokakları zapt etme, bu ülkenin azınlığı değil asli sahipleri olduğumuzu gösterme günüdür!”

ERKAN BAŞ: “CAN’A SÖZ VERİYORUZ, SENİ O ZİNDANDAN ALACAĞIZ YOLDAŞ”

Mitingde, cezaevinde bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay başta olmak üzere tüm Gezi davası hükümlülerine özgürlük talebiyle Hatay'dan başlattığı “Özgürlük Yürüyüşü'nü” tamamlayarak Ankara'ya gelen Erkan Baş, şöyle konuştu:

“Tam 28 gündür adım adım yürüyoruz. Köy köy ilçe ilçe yurttaşlarımızla dertleşe dertleşe, konuşa konuşa yürüdük. Ülkenin dört bir yanından haksızlığa, adaletsizliğe, baskıya, zulme karşı adımlarını adımlarımıza katan herkese, bizi hiç yalnız bırakmayan tüm yurttaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. 28 gündür her ihtiyacımızı karşılayıp bu yürüyüşün hedefine ulaşmasını sağlayan arkadaşlarımıza, tüm görev alan yoldaşlarıma, sağlık emekçilerine, doktorlara, hemşirelere, fizyoterapistlere huzurlarınızda bir kez daha teker teker teşekkür etmek istiyorum. Onlar olmasaydı bu yürüyüş olmazdı.

“CAN’A SÖZ VERİYORUZ, SENİ O ZİNDANDAN ALACAĞIZ YOLDAŞ”

Kardeşlerim, bu yolculuğa sevgili yoldaşımız, milletvekilimiz Can Atalay’ın esaretine son vermek için çıktık. Bırakmazlar diyenler oldu, artık böyle kabul edin diyenler oldu… En başta şunu söyledik, biz alışmayacağız. Bi seçim kazandılar diye her istediklerini yapacaklarını sananlara karşı kabul etmiyoruz, sinmiyoruz, susmuyoruz dedik. Biz de inat da umut da bitmedi dedik. Haklı olduğumuzu bilerek yürüdük, yürüdükçe güçlendik. Haksızlığa, hukuksuzluğa teslim olmayacağız, alışmayacağız dedik. Ve AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillendi.

Adalet geldi demiyoruz ama zor bir mücadeleyi kazandık. Hep birlikte kazandık. Bu mücadeleyi ülkenin dört bir yanında büyütenlere selam olsun… Şimdi bir adım daha atacağız, gideceğiz ve Can'ı o zindandan çıkaracağız. Mutlaka başaracağız hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bir şeyi daha söylemem lazım, aylardır böyle olduğunu anlatmaya çalıştık, ancak son 3 gündür artık iyice netleşti. İstanbul’daki mahkeme Saray’dan talimat bekliyor. Can Atalay’ın Saray’ın tutsağı olduğu tescillenmiştir. Adalet Sarayı dedikleri binaları Kaçak Saray’ın şubesine çevirmişler! Ama korkunun ecele faydası yok! Buradan Can’a söz veriyoruz, seni o zindandan alacağız yoldaş. Buradan haksız biçimde cezaevlerinde tutulan Gezi tutsaklarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sadece bu iktidara teslim olmadığı için cezaevinde tutulan tüm arkadaşlarımıza söz veriyoruz hep birlikte özgürleşeceğiz.

“100 YIL ÖNCE BÜYÜK BİR İLERİ ATILIMA İMZA ATTILAR, YILLAR İÇİNDE ÇOK GERİLERE DÜŞTÜK AMA İŞTE TAM BU NEDENLE ŞİMDİ YENİDEN DAHA İLERİ, ÇOK DAHA İLERİ YÜRÜMEK ZORUNDAYIZ”

Kardeşler, Can’a Özgürlük diyerek başladık, bugün Cumhuriyet’e özgürlük diyerek devam ediyoruz. Söz veriyoruz. Büyük bir cezaevine dönen güzel ülkemizi mutlaka özgürleşecek!Kardeşler, Cumhuriyet’in yüzüncü yılındayız. İktidar tarafından unutturulmak istense de, Bir sülale devrini bitirip Cumhuriyet’i kuranlara selam olsun… Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği olan herkesi bir kez daha saygıyla anıyorum. Onlar 100 yıl önce büyük bir ileri atılıma imza attılar, yıllar içinde çok gerilere düştük ama işte tam bu nedenle şimdi yeniden daha ileri, çok daha ileri yürümek zorundayız.

“BU ÜLKEYİ BİR DAHA BÖYLE SALTANAT HEVESLİLERİNİN İKTİDARINA BIRAKMAMAK İÇİN DAHA CESUR OLMALI, AKLIN, VİCDANIN, BİLİMİN GÖSTERDİKLERİYLE YOLA DEVAM ETMELİYİZ”

Yeni bir yüz yıla başlarken konuşulmadık, hesaplaşmadık hiçbir şey kalmamalı. Bu ülkeyi bir daha böyle saltanat heveslilerinin iktidarına bırakmamak için daha cesur olmalı, aklın, vicdanın, bilimin gösterdikleriyle yola devam etmeliyiz. Geçmişini aşamayan, geçmişle yüzleşmeyen geleceği de kuramaz. Solcu, sosyalist, komünist diye bu ülkenin gerçek yurtseverlerini, devrimcilerini hapsettikleri, öldürdükleri gün, cumhuriyetten kaçış başladı. NATO’nun, Amerika’nın çıkarları uğruna bu ülkenin çocuklarını Kore’ye asker gönderdiklerini, bu ülke insanını Amerika’nın süt tozuna muhtaç ettiklerini unutamayız. Bağımsız Türkiye diye yürüyen Deniz Gezmişlerin karşısına Amerikan marka yobazlıkla, faşistlikle çıktıkları gün halk düşmanlığının tescillendiği gündür Sendika isteyen işçileri joplayıp… Koç’ları, Sabancı’ları, büyük patronları ihya ettiklerinde halk egemenliğine en büyük darbeyi vurdular! Bu ülke madenci yakınlarını tekmeleyenleri gördü, o utanmaza devlet görevi verenleri gördü. Cumhuriyet kutlamak için önce bunlarla hesaplaşacağız!

“CESUR OLACAĞIZ, GÖRDÜĞÜMÜZÜ SÖYLEMEKTEN, YANLIŞI GÖRÜNCE KÖKTEN DÜZELTMEK IÇIN ILERI ADIM ATMAKTAN KORKMAYACAĞIZ”

Cesur olacağız, gördüğümüzü söylemekten, yanlışı görünce kökten düzeltmek için ileri adım atmaktan korkmayacağız. İşte buradayız! Anıtpark’tan, Ankara’nın göbeğinden haykırıyoruz! İkinci yüzyılda bunların hepsiyle tek tek hesaplaşacağız. Çünkü biz varız! Çünkü sol var, emekçiler var! Bağımsızlıktan, demokrasiden, sosyalizmden yana… Adaletten, barıştan, özgürlükten yana milyonlar var! 28 gündür adım adım yürümüş, mahalle mahalle gezmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum, bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak büyük bir güç var. Hep birlikte başarabiliriz.

Emekte birleşeceğiz. Solda Birleşeceğiz, sosyalizmde birleşeceğiz. Cumhuriyet’i emekle özgürleştireceğiz! Emeğin Cumhuriyetini, Barışın Cumhuriyetini, Eşitliğin-Özgürlüğün Cumhuriyetini, Kardeşliğin Cumhuriyetini, Devrimci Cumhuriyetimizi adlı adınca Sosyalist Cumhuriyeti mutlaka kuracağız. Kazanacağız dostlarım, mutlaka kazanacağız!”

İKİNCİ YÜZYIL BİLDİRGESİ: “CUMHURİYET EMEKLE ÖZGÜRLEŞECEK”

Miting sonunda okuna İkinci Yüzyıl Bildirgesi okundu. TİP'in İkinci Yüzyıl Bildirgesi şöyle:

“Bugün cumhuriyetin resmen ilanının 100. yılı. Bundan tam 100 yıl önce, bu ülkenin insanları bir Saray’ın, bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdi ve cumhuriyeti kurdu. Bir hanedanın varlığı devam etsin diye yoksul halk çocuklarını savaştan savaşa sürükleyen, halklar arasında düşmanlık yaratıp onları birbirine kırdırtan çürümüş bir imparatorluğa karşı verilmiş özgürlük mücadelesinin adıdır cumhuriyet. Bu tarihi atılımla gurur duyuyoruz. Cumhuriyet, sadece Saray’ın egemenliğine değil aynı zamanda emperyalist paylaşım politikalarının kurbanı edilmek istenen ülkemizin işgaline ve onunla kol kola giren işbirlikçi gericilere karşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde sergilenen cesur ve inatçı bir direnişin ürünüdür. Bu tarihi direnişle gurur duyuyoruz.

“CUMHURİYET FİKRİNDE İNAT EDİYORUZ”

Bugün hala birbirimize 'yurttaş' diyebiliyor yurttaşlık bilinci ile en temel haklarımızı çöpe atmaya çalışanlara karşı azimle ve inatla kafa tutuyorsak bu, yüz yıl boyunca emekçilerin, gençlerin, kadınların, aydınların, bu ülkenin ilerici ve mücadeleci insanlarının tarihimize bıraktığı izler sayesindedir. İnadımız da umudumuz da onların verdikleri özgürlük ve eşitlik mücadelesinden ilham almaktadır. Bu izlerle 100 yıldır gurur duyuyoruz, duymaya devam ediyoruz. İşte bu güvenle cumhuriyet fikrinde inat ediyoruz! Cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtarmak için azimle mücadele ediyoruz! Evet, cumhuriyet emekçilerin, yoksul Anadolu insanının, fedakar gençlerin, cesur kadınların elleri ve emekleri üzerinde kurulmuştur. Ama para babaları, toprak ağaları, bankerler ve tüccarlar, holding patronları ile onların semirttiği gerici, işbirlikçi siyasetçiler cumhuriyete, onun esas sahibi olan halkın damgasını vurmasından ölesiye kormuşlar; cumhuriyeti halktan koparmak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır.

“ÜLKE EMEKÇİLERİNİN YARIN NASIL BİR HAYATA UYANACAĞINI BİR AVUÇ PARA BABASININ KEYFİNİN BELİRLEDİĞİ, BUNA KARŞI YÜKSELTİLEN HER SÖZ KARŞISINDA SOPANIN GÖSTERİLDİĞİ BİR DÜZENDE CUMHURİYET ÖZGÜR OLAMAZDI, OLAMADI DA”

Ülke emekçilerinin yarın nasıl bir hayata uyanacağını bir avuç para babasının keyfinin belirlediği, buna karşı yükseltilen her söz karşısında sopanın gösterildiği bir düzende cumhuriyet özgür olamazdı, olamadı da. Emekçiler birleşmesin, hakkını aramasın, zulme ve yoksulluğa karşı koymasınlar diye kadınların, çocukların, gençlerin özgürlüğüne düşman her türlü gericiliği besleyen bir düzende halkın egemenliği yaşayamazdı, yaşayamadı da. Emekçiler her ses yükselttiğinde halk egemenliği fikrinin tabutuna bir çivi daha çakan, yurttaşlık bilincini piyasacılık ve bencil bireycilikle, laikliği din bezirganlığıyla, ortak yurt duygusunu ırkçılık, ayrımcılık ve şovenist düşmanlıkla aşındıran böyle bir düzende bağımsızlık, laiklik, kamuculuk tutunamazdı, tutunamadı da.

“KİMSE BİR DAHA CUMHURİYETİ DÜŞLEMESİN, CUMHURİYET İÇİN DÖVÜŞMESİN, CUMHURİYETE ÖZGÜRLÜK İSTEMESİN İSTİYORLAR”

Yüz yıl önce verilmiş 'halk egemenliği' ve 'eşit yurttaşlık' sözündeki hakkını aramak üzere her harekete geçtiklerinde emekçilere, aydınlara, sosyalistlere, kadınlara, Alevilere, Kürtlere ve gayrı-Müslimlere her türlü zulmü reva görenler, işledikleri suçları meşru kılmak, bu suçlardan sıyrılmak için ırkçılık, yobazlık zehrini topluma saçanlar ülkeyi en sonunda cumhuriyet düşmanlarının eline terk ettiler. Bugün, ülkenin kaynaklarını, doğasını, insanını para babalarının hizmetine sunmak konusunda gemi o kadar azıya almış durumdalar ki bu ülkenin onurlu insanlarının 'halkın egemenliğinin', 'kamu yararının', 'eşit yurttaşlığın' peşine düşmesinden, bunların bir fikir, bir sembol olarak yaşamasından bile ürküyorlar. Yangından mal kaçırırcasına yürüttükleri gaspın ve talanın karşısına kimse çıkmasın istiyorlar. Kimse bir daha cumhuriyeti düşlemesin, cumhuriyet için dövüşmesin, cumhuriyete özgürlük istemesin istiyorlar.

“CUMHURİYET FİKRİNİN SAHİPSİZ KALDIĞINI SANANLAR YANILIYOR”

Devleti kendi mülkü, vatandaşı tebası olarak gören bir tek adam sultasında, mafyanın, tarikatların hayatın her alanında büyük bir özgüvenle cirit attığı, lümpenliğin ve cehaletin övüldüğü böyle bir düzende cumhuriyete dair herhangi bir değerin lafının edilmesine bile tahammül edemiyorlar. 100 yılda ve 100 yılın sonunda, cumhuriyetimiz, cumhuriyet düşmanları tarafından esir alınmıştır. Fakat cumhuriyet fikrini bu topraklardan silebileceklerini düşünenler yanılıyor. Bizim halkımızı, tarihimizi ve inadımızı küçümseyenler yanılıyor. Cumhuriyet fikrinin sahipsiz kaldığını sananlar yanılıyor. Solu, sosyalistleri, ilerici ve devrimcileri bu ülkeden, cumhuriyet tarihinden söküp attıklarını sananlar fena halde yanılıyor. Bugün, Cumhuriyeti kurmak ve korumak için seferber olan emekçiler, gençler, kadınlar varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet fikri, her türlü saldırıya karşı ülkemizin ve halkımızın kalbinde, zihninde vazgeçilmez yerini koruyor. Bu ülkenin emekçileri, ezilenleri, gençleri ve kadınları, sosyalistleri ve ilericileri cumhuriyet fikrini sahipsiz bırakmayacak. Ve ikinci yüzyılda halkın egemenliğinin gerçekten hakim olduğu cumhuriyeti mutlaka ama mutlaka yeniden kazanacak. Bugün cumhuriyet, sermaye ve gericilik tarafından lime lime edilmiş geçmişe yakınmakla değil onu yüzyıllardır kemirerek tüketmiş sermaye düzenine karşı direnerek; halkın gerçek egemenliği için, emekçilerin iktidarda olduğu bir ülke için mücadele ederek kazanılabilir.

“ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNÜN SON GÜNÜNDE TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ OLARAK HEM DUYURUYOR HEM DE DAVET EDİYORUZ”

Depremde yıkılan ve kaderine terk edilen Hatay için, hukuksuzca tutsak bulundurulan Can Atalay için, KYK yurtlarında ihmaller sonucu katledilen ya da cemaat-tarikat yurtlarında canına kıyan gençlerimiz için, sokak ortasında öldürülen ve hayatın her alanında şiddete maruz bırakılan kadınlar için, ölesiye çalıştırılıp yoksulluğa ve açlığa mahkum bırakılan, fabrikada, madende, şantiyede ölüme itilen emekçiler için, Soma için, Ermenek için, Hendek için, Amasra için, Çorlu için, karanlığa boğmak istedikleri ülkemiz için başlattığımız Özgürlük Yürüyüşünün son gününde Türkiye İşçi Partisi olarak hem duyuruyor hem de davet ediyoruz.

“TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ OLARAK SÖZ VERİYORUZ: İKİNCİ YÜZYILDA CUMHURİYET, SOSYALİST BİR CUMHURİYET OLACAK”

İkinci yüzyılda cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtaracağız. Türkiye İşçi Partisi olarak cumhuriyete özgürlük mücadelesinin en ön safında olacak, emekçilerin cumhuriyeti kendi ellerinde yükseltmesi için çalışacağız. Türkiye İşçi Partisi olarak, 100 yıl önce büyük emeklerle var edilmiş cumhuriyetin bir grup para babası ve gerici tarafından yok edilmesine seyirci kalmayacak, ikinci yüzyılda sadece ve sadece halkın egemen olduğu, sadece ve sadece eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, adaletin, laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın yeşerdiği bir ülke kuracağız. İkinci yüzyılda cumhuriyet özgür olacak, cumhuriyet halka ait olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet emeğin, emekçinin, ülkemizin gençlerinin, kadınlarının, dil, din, mezhep fark etmeksizin tüm insanlarımızın yuvası olacak! Türkiye İşçi Partisi olarak söz veriyoruz: İkinci yüzyılda cumhuriyet, sosyalist bir cumhuriyet olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet sahipsiz kalmayacak, emekle özgürleşecek!”

Yorumlar (0)