Saymaz'dan AKP'li Tayyar:20 yıl önce İsmet Paşa’ya bu sözleri söyleyemezdiniz;Hava değişti İsmet Paşa’ya laf ediyorsunuz

Dün gece Habertürk kanalında yayınlanan Türkiye’nin nabzı programına katılan Gazeteci İsmail Saymaz, Soçi mutabakatına ve mevcut duruma dair açıklamalarda bulundu.

GÜNDEM 24.10.2019, 17:29 24.10.2019, 17:55
Saymaz'dan AKP'li Tayyar:20 yıl önce İsmet Paşa’ya bu sözleri söyleyemezdiniz;Hava değişti İsmet Paşa’ya laf ediyorsunuz

GAZETEKRİTİK/ÖZEL

Programın başında, Trump’ın terör örgütü PYD liderlerinden Mazlum Kobani’ye sosyal medya hesabı üzerinden attığı tweeti eleştiren İsmail Saymaz, “Az önce Trump bir tweet attı ve etiketlediği kişi kim biliyor musunuz? Mazlum Kobani, bir PYD lideri. ‘Nazik sözleriniz ve cesaretiniz için teşekkür ederim General Mazlum. ‘En içten duygularımı Kürt halkına iletin. Sizi yakın bir zamanda görmeyi sabırsızlıkla bekleyeceğim’ demiş. Ya bu kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı bültenle aradığı kişi” dedi.

Program boyunca sık sık Şamil Tayyar ile sert tartışmalara giren Saymaz, Tayyar’ın İsmet İnönü hakkında sözlerine karşılık, “Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve yurtseveri olarak bir tarihsel hatayı düzeltmek istiyorum. Şamil Tayyar az önce Johnson mektubu karşısında İsmet İnönü’nün kayıtsız kaldığını iddia etti. Bu baştan sona asılsızdır. 5 Haziran 1964’te Johnson mektubu gönderildi, bu doğru. Ama ondan önce İnönü’nün Times dergisine verdiği bir röportaj vardır. ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır’ cümlesi bu mektuptan önce, Times dergisine verilen röportajda söylenmiştir. Sonra Johnson’ın mektubu gelir ki, Johnson mektubu Trump’ın mektubunun yanında düğün davetiyesi gibi kalır, o kadar kibardır. Bunun üzerine 13 Haziran’da gayet diplomatik bir dille İsmet Paşa cevap verir. Şamil Bey ‘Türkiye bunun üzerine Kıbrıs’a asker çıkartamadı, kulağının üstüne yattı’ dedi. Cengiz Topel’i duydunuz mu? Cengiz Topel 8 Ağustos 1964’te Türkiye’nin Kıbrıs’a yaptığı hava harekatında şehit düştü. İsmet Paşa Filistin’de savaşmış, Dumlupınar’da savaşmış. İsmet Paşa Süleyman Şah’ı elinden kaybedip kazanmış gibi yapan biri değil ki, siz İsmet Paşa’yı kimle karıştırıyorsunuz? Bu ülkede Süleyman Şah kaybedildi, sanki alınmış gibi poz verildi. 8 Ağustos’ta Türkiye, Kıbrıs’ın üzerine, Amerikan baskısına rağmen, üstelik hava kuvvetleri yetersiz olduğu halde hava operasyonu yaptı. 99’da, 20 yıl önce İsmet Paşa’ya bu sözleri söyleyemezdiniz. Hava değişti şimdi İsmet Paşa’ya laf ediyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Soçi mutabakatına dair de dikkat çekici açıklamalarda bulunan ve başlatılan harekatın geldiği noktanın resmini çizen deneyimli gazeteci, “Soçi’nin başarısı şu: Türkiye Cumhuriyeti, PYD’nin ABD güdümünde kurmak istediği devlet hayalini artık suya attı. O bakımdan bu dönemde açık şekilde kaybeden PYD ve onun hamisi ABD’dir, çünkü ABD de bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Bu bakımdan Türkiye, bence gecikmiş olmakla beraber, etrafında güvenlik tehdidi oluşturacak unsurları aradan çıkardı. Bu bakımdan askeri operasyon başarılı. Bence Fırat Kalkanı’ndan ve Zeytin Dalı’ndan da daha başarılı bir operasyon oldu. Asker siyasetin ona dur dediği yere kadar hızla gitti ve operasyonunu başarıyla sürdürmüş oldu. Türkiye de ABD ve Rusya’dan sonra bölgede üçüncü büyük güç olduğunu ortaya koydu. İlk etapta isteği neydi? 30 Kilometre içeri doğru, 440 kilometre sınırına kadarki bölgeyi tümüyle bizzat kendisi kontrol etmek. Türkiye Cumhuriyeti bu bölgede PYD’nin varlığına son vermek istiyordu, hatta PYD’nin varlığına tamamen son vermek istiyordu, aynı zamanda 2 milyona yaklaşan Suriyeli nüfusu buraya taşımak istiyordu. Bütün bu işlerden en çok kazançlı çıkan ise Rusya. Suriye en azından bir süre toparlanana kadar, Rusya’nın doğrudan at koşturduğu yer haline gelecek. Bunun yanında Esad da varlığını perçinledi. Suriye artık savaştan bu yana ilk defa Türkiye sınırında bayrağını dalgalandırıyor. PYD fiziki olarak devlet iddiasını kaybetti ama birincisi, güdümlü bir örgüt olduğu ortaya çıktı, arkasında bir güç olmadan düzenli bir ordu tarafından paramparça edileceği ortaya çıktı. Ama bu arada da hiç olmadığı kadar uluslararasılaştı ve meşrulaştı. Türkiye de bir o kadar yalnızlaştı. Haklı olduğu argümanları bile anlatmakta başarılı olamadı” diye konuştu. Saymaz ayrıca, Trump’ın Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı bir teröristle yaptığı konuşma için,“Ben Trump’ın attığı bu tweetten sonra, Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyaretini tekrar gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

“CUMHURBAŞKANI YARIN BELKİ OLMAYACAK AMA TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET OLACAK”

Yayına katılan Rus stratejist ve bilim insanı AleksandrDugin’in kullandığı Kürt terörü sözü üzerine ise Saymaz, “Kendisini kim enforme ediyor bilmiyorum. Ama dünyada 20 milyon küsur Kürt var, bunun 15 milyonu Türkiye’dedir. Ben etnik olarak sorarsanız bir Türk’üm. Biz Kürtlerle uzun zamandır birlikte yaşıyoruz. Biz PKK ile 1984 yılından beri mücadele ediyoruz. Hiçbir zaman bu çatışmayı Kürt terörü diye adlandırmadı. Türk ordusu içinde PKK ile savaşırken şehit olan çokça Kürt vatandaşı var. Bizim için bu kabul edilemez bir söylem. Ben bir Türk vatandaşı olarak bunu reddediyorum” ifadelerini kullandı.

Başlatılan harekat sonrası, Türkiye’nin dış politika stratejilerini değerlendiren İsmail Saymaz, “Manzara-i umumiye şudur, Arap Birliği’nden Türkiye’yi destekleyen tek ülke Katar’dır. Bahsi geçen yerlere baktığımızda farklı çatışmalar yaşayan ülkeleri bile birleşmiş görüyoruz. Bundan sonra, Amerika ile olan sorunlu ilişkinin tanımlanması gerekir. Kopacaksa kopacak, olgunlaşacaksa olgunlaşacak. İş Amerika Türkiye ilişkilerinden, Erdoğan Trump ilişkilerine döndü birden bire. Kuşkusuz Erdoğan Türkiye’yi temsil ediyor, ama yarın bu insanlar olmayacak, devletler var olmaya devam edecek. Amerika Brunson olayından bu yana, Türkiye’yi diplomatik bir tutsak muamelesi yaparak tehdit ediyor. Trump o günden beri ‘Ben Türkiye’yi tehdit ettim, Brunson’u dizimin dibine getirdim’ diyerek sürekli bunu öne sürüyor. Siz o gün o tehdidi yerseniz, bugün de bu tehdidi yersiniz. O dönem çıkıp cevap verilmeliydi buna. ‘Burası Türkiye Cumhuriyeti, burası bir hukuk devleti, burada kimse siyaseten tutsak edilemez ve siyaseten bırakılamaz’ denmeliydi. Oradan cesaret alan Almanlar da Deniz Yücel davasında aynı şeyi yaptı. Adam daha tahliye edilmeden Türkiye’den gideceğini biliyordu. Türkiye tehditle diz çöktürülen görüntüsüne son vermeli. Ben bu süreçte yaşananları ‘iş bilmez monşerler’ diye kovulan diplomatlarımıza sordum. Dediler ki; ‘Yaptırım yoksa bile en azından cevap verilmeli.’ Buradan aldığı cesaretle adam her gün tweet atıyor, en son PYD lideri ile tweetleşmeye başlamış. Cumhurbaşkanı yarın olmayacak belki siyasette, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet olacak. Ve onun çocukları ‘Geçmişte o mektup geldiğinde biz de şöyle cevap vermiştik’ diye bunu hatırlayacaklar. Şimdi Amerika’ya benim adıma bu ülkeyi yönetenler demeli ki ‘Elinden geleni ardında koyma.”

Yorumlar (0)