Mustafa Balbay: AKP'nin evde yaptığı hesap çarşıya, parti de yaptığı hesap sandığa uymadı

Deniz Olgun'un moderatörlüğünde Gazete Kritik'in 'Kritik Sorular' programına konuk olan gazeteci-yazar Mustafa Balbay, Türkiye siyasetine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

GÜNDEM 14.07.2020, 12:33 14.07.2020, 14:10
Mustafa Balbay: AKP'nin evde yaptığı hesap çarşıya, parti de yaptığı hesap sandığa uymadı

 Kritik Sorular'da Deniz Olgun'un sorularını yanıtlayan Mustafa Balbay, bugünkü Türkiye siyasetine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

AKP iktidarının siyasi partilerin seçim yasasını değiştirme konusunda değerlendirmlerde bulunan Balbay şunları söyledi:

SİYASETTE İKTİDAR TAPULU MAL DEĞİLDİR

GAZETE KRİTİK-BUSE ERDİL ''2018 başında AKP ve MHP erken seçim demek ihanettir diyorlardı ama baktılar ki kendileri açısından yüzde 50’yi geçebilecek bir ortam buldular anlaştılar bir ittifak yasası çıkardılar. Bunu yaparken de CHP ve İYİ Parti’nin böyle bir hamle yapacağını düşünmüyorlardı. Bu ittifakı parçalamak için her şeyi yapıyorlar. İttifaktan daha güçlü bir sözcük hedef ortaklığıdır. İttifak bir çıkar için bir araya gelirsiniz olmaz ayrılırsınız ama hedef ortaklığı biz şu hedefe yürüyeceğiz diyorsunuz. Bu hedef ortaklığı 2018’de kuruldu başarılı oldu, 2019 da başarı tescillendi. AKP’nin evde yaptığı hesap çarşıya uymadı ve partide yaptığı hesap sandığa uymadı. Yeni bir seçim yasasıyla hayali baraj değişikliği gündeme geldi. Kendilerine hangisi gelirse siyasi partiler yasasında öyle bir değişiklik yapacaklar. Maalesef İktidarda olan partilerde siyasi partiler yasasını değiştirmek yadırganmayan bir hastalık olarak devam ediyor. Bugün itibariyle bahsettiğim üç hedeften birinde başarı yok, onun için seçim için düğmeye basmak gibi bir durum söz konusu değil. Ama başarılı olduklarını düşünürlerse erken seçim olabilir.'' dedi.

Balbay'ın konuşmasından satırbaşları:

AYASOFYA’NIN İBADETE AÇILMASI AKP’NİN TABANINI BİR ARADA TUTMA ÇIRPINIŞIDIR

Gerçek gündemi geri plana itmek, kendi tabanlarındaki parçalamayı durdurmak üzere bir hareket başlatmış görünüyorlar. İstanbul 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi . 1915’te ve 1923’te iki kez Mustafa Kemal tarafından işgalden kurtarıldı.Kurtuluş savaşını unutturmak istiyorlar. Erdoğan, Ayasofya kararıyla ilgili olarak Atatürk’e hiç hak etmediği şekilde o döneme ilişkin olumsuz cümleler sarf etmesi kabul edilemez. Erdoğan bu mabedi camiye çevirmekten öte Cumhuriyetin kazanımlarından rövanş almaya yönelik ve kendi tabanı da bir arada tutma çırpınışını içeren bir tablo görülmektedir. Türkiye’yi uluslararası alanda da hak etmediği bir noktaya getirdiler. Türkiye’nin laik, demokratik, hukukun üstünlüğüne inanan devlet yapısı zedelendi. Yoksa kimsenin Türkiye’de camilerin ibadete açılıp açılmaması gibi bir ikileme düşeceğini düşünmüyorum. Bunun üzerinden kilit yaratmak isteyenler geçmişte başaramadılar şimdi de başaramayacaklar.

ÇOKLU BARO GERÇEK GÜNDEMİN KONUŞULMAMASININ NİŞANESİDİR

Türkiye’nin gerçek gündeminin konuşulmamasının bir nişanesidir. Siyasetin bütün kurumlarını ele geçiren bir iktidarın toplumsal denetim kurumlarını da etkisiz hale getirme çabasının bir parçasıdır. Mecliste ‘çoklu baro’ ya oy veren AKP’nin milletvekilleri bile açıklayamadılar çünkü getirdiklerine onlarda hakim değiller. Adliyelerde bir baro odası var o da hangi baroya ait olacak? 10 bin avukat potansiyel olarak 5 baro kurabilecek, 20 bin avukat 10 baro kurulabilecek ama hangi baroyla muhatap olunacak? 12 Eylül’den önce Türkiye’de en büyük zaaflardan biri devletin ve toplumun kutuplaşması, farklı örgütlenmeler içinde olmasıydı. Şimdi oralardan öte yargının en önemli ayağını yani avukat ayağını parçalayarak nereye varacaksınız. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri Kürt sorunudur dese Kürt sorunlarının çözülmesi için baro kursa ne diyeceksiniz? Toplumsal barışın avukatlığını yapabilecek avukatlar bölünsün, parçalansın diyorsunuz. Bunun olumsuzlukları saymakla bitmez. Avukatlar bir hükmün mahkemenin parçasıdır.

ERKEN SEÇİM ÖNGÖRÜYORUM

Yakın tarihte bir erken seçim öngörüyorum. AKP’nin gündeminde üç konu var bu üç konudan ikisinde hedeflediği noktaya gelirse seçime gidecek.Bunlar; Ekonomi iyiye gidiyor havası verebilmek, Uluslararası bir başarı elde etmek, Millet İttifakını parçalamak. Bu üçünden ikisini gerçekleştirdikleri an ön seçime gidecek. Ayasofya’da bunun alt sınıflarından biri. DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin en azından kendinden söz ettirdiği kesim yüzde ‘1lik bile olsa seçimlerde baraj yüzde 50 olduğu için çok önemli olacak bu iki partinin kendi tabanından ne kadar oy alınır bilinmez ama pazarlık gücüne sahip olduğu bir havaya yerleşirse AKP’nin işi daha zor olacak. MHP’yle de kamu önünde diyalog iyi görünüyor ama bu diyaloğun uzun süre devam etmesi zor. AKP erken seçim kararını sonbahardan itibaren alabilir.

MHP’nin yüzde 10’un altında kalmasına çare arayan bir yasa bulacaklar. Yeni bir iktidar değişikliğine sebep olabilir. CHP Kurultaydan güçlenerek ve Türkiye’ye bir siyasal alternatif seçeneği sunarak çıkabilirse, toplumda devleti artık bunlar yönetsin düşüncesini güçlü halde söyletebilirse iktidar değişikliği geliyor.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanını masasız bırakarak, İstanbul Belediye Başkanının aldığı krediye el koyarak bir yere varamazlar halk bunları görüyor. Geçmişte de bunlar denenmişti ama halk hayır onu seçeceğiz demişti. Siyasette maslar yeniden kuruluyor. Halkımız seçmenimiz değiştirme gücüne, mutluluğuna, hazzına ulaştı. Siyasette iktidar tapulu mal değildir.

İKİNCİ BİR GENEL BAŞKAN ADAYI ÇIKMAYACAKTIR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu kurultaya iktidar kurultayı adını verdi. Kurultayda Türkiye’de karşılık bulan bir metin bekliyorum. Salgın nedeniyle coşkulu bir kurultay yok ama topluma umut verecek bir yöntem bulunmalı. Görünen şekliyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun rakibi olmayacak bir şekilde kurgulandı. İkinci bir Genel Başkan adayının çıkmayacağını ön görüyorum. İktidar değişikliği sorunu çok önemli, siyasi partilerde genel başkanın çevresi çok önemlidir.

Kaptanın başarısı gemiyi limana getirmesiyle oluşur. Bu kurultayın devamında çıkacak noktada bunlar tartışılacak. Şuan ki belediye başkanlarımızın görevine devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.Tekrar AKP’ye devretme lüksümüz kesinlikle yok. Cumhurbaşkanlığı için şuan tartışılan isimlerin Erdoğan’ın karşısında yüzde 51’i toplayacak bir birleştiricilik yaratmasının zor olduğunu düşünüyorum

AKP’nin basın özgürlüğü karnesi en istikrarlı şekilde bozulan karnelerden biridir. İlk 30’un arasında yer alalım derken 154’üncü basamağa kadar geriledik. Ne olursa olsun gerçekleri anlatan gazeteciler bitmeyecek ve tükenmeyecektir.Sosyal medya düzenlemesiyle ciddi bir tartışma yaşanmaktadır. Erdoğan, 26 Haziran’da sosyal medyada gençlere seslenirken beğenme sayısının beğenmeme sayısından 10 kat daha az olması karşısında sosyal medyaya karşı bir duvar ördüler. Sosyal medyaya karşı ne yapabiliriz arayışına girdiler. Topluma ulaşmak onlar içinde bu kadar önemliyken buna rağmen yasaklamayı akıllarına getirebiliyorlarsa işleri hakikaten çok zor.

AKP KORONAVİRÜSE RAĞMEN KUTUPLAŞMADAN VAZGEÇMEDİ

Türkiye 10 Mart’ta koronavirüs salgını var ilanından sonra yeni bir döneme girdi.Türkiye’nin bu süreçte yaşadığı ortamda iktidardan şunu bekledim; Bütün muhalefet partileriyle birlikte koronavirüse karşı ortak bir mücadele yürütme. Ama onun yerine Erdoğan belediyeler bağış toplayamaz dedi ve yerel yönetimleri paralel devlet kurmakla suçlayarak paralarına el koydu. Muhalif medyayı da virüsebenzetti. AKP koranavirüse rağmen kutuplaşmadan vazgeçmedi. Türkiye bunun sonuçlarını aşacak ama AKP bunun sonuçlarını aşamayacak, sonuçlarını en ağır şekilde görecektir.

Yorumlar (0)