reklam
Gazete Kritik Gündem Hakan Fidan'dan Suriye için diplomasi çağrısı, El Salvador ile ilişkiler güçleniyor!

Hakan Fidan'dan Suriye için diplomasi çağrısı, El Salvador ile ilişkiler güçleniyor!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'deki gelişmelere karşı diplomasi çağrısı yaparken, Türkiye'nin El Salvador ile stratejik ilişkileri güçlendireceğini ve vize serbestisi hedefinin önemini vurguladı. Ayrıca, Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma taahhüdünde bulundu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'deki son gelişmelere ilişkin olarak, "Uyarıyoruz, hiçbir grup parçalamaya yönelik hareket içerisine geçmesin. Diplomasi yoluyla konuşacağımız çok şey var. Her şey konuşulur, konuşuluyor da.  Bütün gruplarla, bütün unsurlarla. Ama bunun ötesine geçerek, şiddet kullanarak bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, biz bunu kendi milli güvenliğimize yönelik doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz. Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun. Ne taleplerimiz varsa yapın. Biz bu konuda nasıl yardım olacaksak olalım" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan El Salvador Dışişleri Bakanı Alexandra Hill ile Bakanlık’ta görüştü. Görüşmenin ardından iki bakan ortak basın toplantısı düzenledi. Fidan, Türkiye'nin son 20 yılda Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki varlığını düzenli biçimde artırdığını belirterek, "Açılan büyükelçiliklerimiz, artan ticaret hacmimiz ve kurumsallaşan işbirliğimiz uzun vadeli bir stratejinin ve vizyonun ürünüdür. Coğrafi uzaklığı kendimize asla bir bahane olarak kabul etmiyoruz. Latin Amerika ve Karayipler'de 33 ülke 700 milyona yakın nüfus bulunmaktadır. Bu bölgeyle olan işbirliğimizi her alanda derinleştirmek istemekteyiz. El Salvador Latin Amerika ve Karayipler'e bağlı stratejik açılımımızda önemli bir yer tutmaktadır. El Salvador Devlet Başkanı Sayın Ukale'nin liderliğinde büyük bir dönüşüm süreci geçirmektedir hem bölge hem dünya bu süreci yakından ve ilgiyle takip etmektedir" ifadesini kullandı.

Fidan, şunları kaydetti:

"Askeri çerçeve antlaşmasını en kısa süre içinde imzalamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz"

"Halklarımızın karşılıklı çıkarları doğrultusunda ekonomik ilişkilerimizi daha da güçlendirmeyi hedeflemekteyiz. Askeri çerçeve antlaşmasını en kısa süre içinde imzalamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu anlaşma iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında eğitim ve kapasite geliştirme bu alanlarda çalışmalar yürütülmesine imkan sağlayacaktır. Mevkidaşım ile savunma sanayi alanındaki potansiyel işbirliğimizi de ele aldık. Nisan ayında savunma sanayi alanında işbirliği anlaşması imzalamıştık.

"İstanbul'da yoğun bir diplomatik trafiği yaşanacak"

Bu hafta İstanbul'da yoğun diplomatik trafik yaşanacak. Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerin üçüncü turuna inşallah bu hafta ev sahipliği yapacağız. Buradaki amacımız tarafların birbirleriyle konuşmaya devam etmesinin sağlanması. Cuma günü bildiğiniz gibi İran ile Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa arasındaki nükleer görüşmeler İstanbul'da taraflar arasında gerçekleştirecekler. İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili meselelerin diplomasi yoluyla çözülmesini hedeflemekteyiz. Cumartesi günü Balkanlar'dan mevkidaşlarımla İstanbul'da bir araya geleceğiz. Balkanların istikrarını ve refahını artıracak adımları ele alacağız.

İsrail'in soykırım politikalarını durdurmak artık tüm insanlığın ortak görevi haline gelmiştir. Türkiye olarak Filistin'in haklarını siyasi ve hukuki tüm araçları kullanarak savunmaya devam edeceğiz. İsrail'in istikrarsızlık yaratmayı amaçladığı diğer bir alan da Suriye'de biliyorsunuz son bir haftadır gelişmeleri hep beraber yakından takip etmekteyiz. Ülkenin güneyinde yaşanan gelişmelerle başından beri yakından ilgilendik. Olaylar İsrail'in Dürzileri koruma bahanesiyle gerçekleştirdiği müdahaleyle birlikte başka bir boyuta dönüştü. Son 7 aydır bölge devletlerinin yanı sıra ABD ve Avrupa ülkeleri Suriye adına destek amacıyla yapıcı bir yaklaşım ortaya koymuştur. Suriye'nin teröre ev sahipliği yapmadığı ve düzensiz göçe kaynaklı eden bir ülke olmadığı bir yer olması için bütün uluslararası toplum ve bölgesel aktörler hep beraber çaba içerisindeler. İsrail ise Suriye'de barış, istikrar ve güvenliği sağlamaya yönelik tüm bu girişimleri sabote etmek istemektedri. Çevresinde istikrarlı bir ülke görmek istemeyen İsrail, Suriye'yi bölmeyi amaçlamaktadır. Netanyahu'nun çıkarları Orta Doğu’nun kaosa sürüklenmesinde yatmaktadır. Ancak biz bölge ülkeleri olarak buna izin vermeyeceğiz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin bozulmasına sonuna kadar karşı çıkıyoruz.

"Süveyda’daki ateşkese tarafların riayet etmesi kritik önem taşımakta" 

Ülkenin güvenliği ve idaresi Suriye merkezi yönetiminin sorumluluğundadır. Bu aşamadan sonra Süveyda’da ilan edilen kapsamlı ateşkese tüm taraftarca riayet edilmesi, çatışmaların tamamen sonlandırılması, sivillerin korunması, sorumluların hesap vermelerinin sağlanması, Suriye güvenlik birimlerinin bu doğrultudaki çalışmalarına destek verilmesi ve insani yardımların kesintisiz ve engelsiz biçimde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması kritik önem taşımaktadır. Türkiye olarak yaşanan insani krizin etkilerinin hafifletilmesi için destek sağlıyoruz. Karşılıklı esir ve naaş değişimi başlamıştır. Bu çalışmaları sekteye uğratacak bir sürecin tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz. Tüm tarafların toplumsal barışı tahkim etmeye odaklanması gerekmektedir. Biz bu iradeyle çalışmaya ve İsrail'in sinsi planlarına karşı çıkmaya devam edeceğiz."

"Sizler çok güçlü bir ulussunuz"

Konuşmasına Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözlerini alıntılayarak ve önemine değinerek başlayan Bakan Hill ise şunları kaydetti:

"Sizler çok güçlü bir ulussunuz ve özgürlüğünüz için savaşıyorsunuz, değerleriniz için savaşıyorsunuz ama aynı zamanda dünya barışı için savaşıyorsunuz diplomasi yoluyla. Bunu da yaparken savaş değil, barış, konuşarak, müzakere yöntemlerini tercih ediyorsunuz. Dostluğumuzu güçlendirme, ilişkilerimizi güçlendirme, ticaretimizi güçlendirme konusunda tam bir taahhüt içindeyiz. Dayanışma dostluğumuz için çok temel bir değer. " 

"Kendinizi güvende tutmak için etrafınızı kaosta tutmak iyi bir adım değil"

Fidan, açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Fidan, Süveyda’da yaşanan gelişmelerin Suriye’nin istikrarlı ve güvenli şekilde geleceğe bakma perspektifine etkileri ve "Birlik perspektifine zarar veren adımlar nelerdir? Siz bölge ülkeleri ve Batılı devletlerin temsilcileriyle çok sayıda görüşme yaptınız. Onların görüşleri nelerdir? Tehlike arz eden unsurların bertaraf edilmesi için bölge ülkelerine ve uluslararası aktörlere düşen sorumluluklar nelerdir" soruları üzerine şu değerlenirmeyi yaptı:

"Başta ABD, Avrupa Birliği (AB), bölgesel aktörler olmak üzere birçok aktör yeni Suriye'ye bir fırsat verme konusunda mutabık kaldılar. Aslında bu türden bir diplomatik başarıyı uluslararası toplumun Suriye'ye, Suriye halkına, Suriyeli mültecilere fırsat vereceğini kimse beklemiyordu. Ama bu konuda imkansız başarıldı ve ciddi bir fırsat ortaya çıktı. Suriye'nin yakın gelecekte toprak bütünlüğünü tamamıyla sağlamış, egemenliğini kullanabilen, ekonomisini geliştiren, mültecilerini geri alan, altyapısını tekrar inşa eden, güçlü ve istikrarlı bir ülke olmasını istemeyen aktörler de var bölgede. Bunların en başında İsrail geliyor. İsrail, sadece Suriye için değil, bölgedeki kendisine komşu bütün aktörler için izlediği bir strateji var. Bu stratejiden yol yakınken vazgeçmesi lazım. Kendinizi güvende tutmak için etrafınızı kaosta tutmak kendi ülkeniz için iyi bir adım değildir.

Biz Türkiye olarak bölgemizdeki bütün ülkelerin, komşularımızdaki çatışmaların, savaşların son bulması için istikrarın gelmesi için yıllardır canla başla mücadele ediyoruz. Diplomatik çabalar ortaya koyuyoruz. Kaldı ki, komşuda olan sıkıntılardan güvenlik olarak, terör açısından en fazla zarar veren ülkelerden biriyiz. Ama buna rağmen mücadelemizi sürdürürken daha büyük stratejik vizyon olarak istikrarı ortaya koymaya çalışıyoruz. İsrail kendi bölgesini gittikçe güçsüzleştirip, kaosla tutmaya çalışan bir politika izliyor. Suriye'de son gelişmeler de bunun yansımasıdır.

"Güneydeki çatışmalar ancak merkezi hükümetin sonlandırabileceği bir durum"

Suriye'de uzun yıllar devam eden iç savaş ve Esad zulmünden sonra üstü örtülü kalan toplumsal fay hatlarının problemli olduğunu, etnik sıkıntıların olduğunu herkes biliyor. Zaten amacımız uluslararası toplum olarak ortaya konacak bütün insanları kuşatacak, can güvenliğini, mal güvenliğini sağlayacak bir Suriye'nin inşa edilmesidir. Amerika, AB, Türkiye, bölge ülkeleri, Arap Ligi, Körfez herkes bu konuda mutabık kaldılar. Bu çok önemli bir husus. İsrail bunu beklemiyordu. Kendi kendine uluslararası toplumun desteğiyle kaostan çıkmayı başaran bir Suriye perspektifini görünce devreye girme ihtiyacı hissetti. Dürzileri bahane ederek bir plan ortaya koydu. Ne biz ne bölge ülkeleri ne başka ülkeler buna sessiz kalamazdık. Bu yönde atılan çabalar var. Güneyde olan Dürziler ile Bedeviler arasındaki çatışmalar ancak merkezi hükümetin kendi unsurlarını o bölgede bulundurmasıyla sonlandırılabilecek bir durum. Merkezi ülke asker gönderemiyor. Bu fraksiyonlar birbirleriyle savaşıyorlar, kan döküyorlar, işkence yapıyorlar, kimsenin görmek istemediği sahneler ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktığı zaman intikam duygusu pekişiyor, netleşiyor ve daha fazla şiddet sarmalına girildiğini görüyoruz. Bu şiddet sarmalında Dürzilerle Bedevilerin kendilerinin başa çıkması mümkün değil. Merkezi hükümetin taraf tutmadan bölgeye müdahale ederek olayların yatışması beklenirken, ‘Bölgede merkezi hükümetin asker bulundurmasını istemiyorum’ bahanesiyle İsrail'in hem Şam'ı vurduğunu hem oraya doğru giden askerleri vurduğunu görüyoruz.

Amerika'nın Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın büyük emeği olmuştur. Ürdün Dışişleri Bakanı yine bu konuda çalışmıştır. Hem Bedeviler hem Dürziler Ürdün'deki toplantıda çok yapıcı rol oynamışlardır. Biri hariç o da Dürzilerden biri olan ismi malum şahıs, El Hicri, gerçekten İsrail'in bir vekil unsuru gibi davranmakta. İstikrarı ve barışı mümkün kılan hiçbir çözüme, arabuluculuğa, teklife yanaşmama gibi bir tavır ortaya koymuştur. Ama şu anda belli bir noktaya ulaşılmış durumda. Küçük ölçekli çatışmalar devam etse de merkezi hükümet unsurları özellikle Süveyda'nın etrafında pozisyonlanmışlardır ve giderek daha cerrahi müdahalelerle çatışmaları yatıştırmaya yönelik adımlar atılmaktadır.

"Bazı ülkelerin amacı Suriye’yi en az dört parçaya bölmek"

Umarız bu son olur. Suriye'nin güneyindeki çatışmalar daha fazla alevlenmez. Biliyorsunuz, güneyde bir şey çıktığı zaman, Suriyeli Alevileri de kışkırtmaya yönelik eski rejim kalıntılarının harekete geçtiğini görüyoruz. Diğer taraftan YPG'nin harekete geçmeye başladığını görüyoruz. Bazı ülkelerin amacı Suriye'yi en az dört parçaya bölerek istikrarsız, güçsüz, bölgeye daha fazla göç üreten, terör üreten, suç üreten bir ortam olması.

"Zaman, entegre olma zamanıdır"

Benim buradan uyarım Suriye’deki gruplara, bu türden kaosları kendiniz için küçük ve taktik fırsatlar bilmeyin. Bu küçük taktik başarıları atarken büyük bir stratejik faciaya gittiğinizi her zaman aklınızda tutun. Her zaman için başkasının ortaya koyduğu bir oyundan size bir fayda olmayacağını hatırlayın. Ait olduğunuz toprakların onurlu, eşit, güven içinde yaşayan bireyleri olmayı hedefleyin. Başkasının yardımıyla oluşturulmuş, kan üzerinde kurulmuş kaostan otonomi çıkarmaya çalışan, bağımsızlık çıkarmaya çalışan, bunun için de her şeyi yakıp yıkmaya çalışan bir perspektifte olmayın. Bunun gideceği hiçbir yer yok. Zaman, entegre olma zamanıdır. Zaman, herkesin kendi kimliğini, inancını muhafaza ederek daha fazla entegreasyonla hayata tutunma zamanıdır.

"Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun"

Uyarıyoruz, hiçbir grup parçalamaya yönelik hareket içerisine geçmesin. Diplomasi yoluyla konuşacağımız çok şey var. Her şey konuşulur, konuşuluyor da. Bütün gruplarla, bütün unsurlarla. Ama bunun ötesine geçerek, şiddet kullanarak bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, biz bunu kendi milli güvenliğimize yönelik doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz. Bölünme dışında ne konuşuyorsanız konuşun. Ne taleplerimiz varsa yapın. Biz bu konuda nasıl yardım olacaksak olalım. Ama bunun ötesine geçtiğiniz zaman biz kendimizi tehdit altında tutmayız."

"Nihai hedefimiz AB aday ülkesi olarak vize serbestisi konusunu başarmak"

Avrupa ülkeleriyle yaşanan vize konusundaki olumlu haberler olduğu ve atılan adımların neler olduğu sorulan Fidan, şu yanıtı verdi:

"AB ile özellikle devam eden vize konusunda sessiz bir diplomasimiz var. Türkiye'den başvuruların çoğalması ve pandemide bütün Avrupa'daki vize altyapısının kapatılması, pandemi sonrası bunun toparlanmasında bir türlü istenilen sistemin kurulamaması nedeniyle vize başvurularında her zaman için bir sıkıntı yaşadık.

İş dünyamız, eğitim dünyamız, teknoloji dünyamız, gençlerimiz gerçekten daha fazla etkileşimde bulunmak istiyorlar Avrupa ile. Bunun için AB ile yürüttüğümüz görüşmelerin neticesinde şu anda özellikle daha önce vize almış olanların tekrar vize almasındaki problemlerin ortadan kaldırılması yönünde alınmış bir karar var. Bu fevkalade önemli. Özellikle iş adamlarımız ve akademisyenlerimiz için büyük bir fırsat. Diğer taraftan ilk defa başvuranların vizelerini daha hızlı bir süreçte çözümlenmesi için altyapı imkanlarının artırılması konusunda da bir plan ve çaba içerisinde olduklarını bize ifade ettiler.

Bu elde edilen iyi haber tabii ki bizim için yeterli değil. Bizim nihai hedefimiz AB aday ülkesi olarak vize serbestisi konusunu başarmaktır. Şu ana kadar normalde Avrupa müktesabatı ve maceramız çerçevesinde bizim vize serbestisi alanına girmiş olmamız lazım. Çünkü Avrupa politikalarıyla, entegrasyonuyla bu kadar çok meşgul olan bir ülke, kendini bu kadar çok Avrupa'ya uyumlandıran bir ülkenin belli bir aşamadan sonra zaten vizeyle bir sorunu kalmaması lazım. 2019'dan sonra bizim özellikle kendi toprak bütünlüğümüzü, ulusal güvenliğimizi korumak için Suriye'de yaptığımız operasyonlardan sonra ortaya konan bir tavır var ve bu tavıra karşı atılan adımlar var. Yeni dönemde son birkaç yıldır bunu tekrar Cumhurbaşkanımızın iradesiyle bir rotaya oturtturmuş durumdayız. Avrupalı liderlerden de bu konuda belli düzeyde anlayış görüyoruz. Amacımız tamamıyla bir vize serbestisi politikasına girmek."


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *