HDK operasyonu kapsamında 22 Şubat'ta tutuklanan ve 160 gün sonra bugün ilk kez hakim karşısına çıkan gazeteci Ercüment Akdeniz’in tutukluluk halinin devamına karar verildi. Karara, ailesi ve siyasiler tepki gösterdi. Anne Milkinaz Akdeniz, “Benim oğlum bir yazar, bir gazeteci, bir siyasetçidir. Onunla gurur duyuyorum. Ben oğlumu çok seviyorum, bu karara saygı duymuyorum” dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) operasyonu kapsamında 18 Şubat’ta gözaltına alınıp 22 Şubat'ta tutuklanan ve ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılanan gazeteci Ercüment Akdeniz, tutukluluğunun 160. gününde bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmayı birçok meslektaşı ve siyasi takip etti. Akdeniz’in ve avukatlarının savunmalarının ardından savcılık, dinlenemeyen tanıklar nedeniyle Akdeniz’in tutukluluk halinin devamına karar verilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti aynı nedenle Akdeniz’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma ise 23 Ekim’de yapılacak.
“Bu iki tanık gerekçe gösterilerek duruşma üç ay ertelendi. İşte Türkiye’de yargının durumu maalesef bu”
Karara tepki gösteren siyasiler, meslektaşları ve ailesi İstanbul Adliyesi önünde tepki gösterdi. DEM Parti Erzurum Milletvekili ve HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, şunları söyledi:
“Gerçekten garabet bir tabloyla karşı karşıyayız. Mahkeme başkanı izinde herhalde; yerine geçici bir üye bakıyor. İki tanık huzurda dinlendi, ancak bu tanıkların ne bilgi ne de görgüleri var. Peki bu insanlar neden tanık? Neden dosyada ifadeleri bulunuyor? Bu bile bilinmiyor. Bir tanığın Amerika’ya yerleştiği bilgisi avukat arkadaşlar tarafından iletildi. Diğer tanıklar ise teknik yetersizlik nedeniyle SEGBİS’e bağlanamadı. Bu iki tanık gerekçe gösterilerek duruşma üç ay ertelendi. İşte Türkiye’de yargının durumu maalesef bu.
Sevgili Ercüment Akdeniz savunmasını son derece ayrıntılı bir şekilde yaptı. Avukat arkadaşlar da dosyada söylenmesi gereken her şeyi açıkça ortaya koydular. Burada 30 yıl boyunca Emek Partisi’nde siyaset yapmış, genel başkanlık yapmış bir isimden söz ediyoruz. Göç konusunda sayısız çalışması olan bir yazardan, insan hakları savunucusundan ve bir gazeteciden bahsediyoruz.
Bütün bu kimliklere sahip bir insan neden yargılanıyor? Efendim, Gezi Parkı’na gittiniz mi? Elinde beraat kararı var. Efendim şu şu kişilerle görüştünüz mü? Aidatlar, bağışlar nedir diye soruluyor. Bahsedilen şey Emek Partisi’nin üyelik aidatları ve bağışları. Ayrıca kamuya açık kaynaklardan katıldığı toplantılar, yaptığı açıklamalar… Ercüment Akdeniz zaten sözünü her zaman aleni biçimde ifade eden bir kişidir. İlke TV’de düzenli olarak program yapan, kamuoyunun yakından tanıdığı bir isimdir. Aslında bırakın tutukluluğu, bir saat gözaltında tutulmasına bile hukuken gerekçe yok. Altını çizerek söylüyorum, tek bir hukuki dayanak yok.
“Ercüment Akdeniz’in HDK’da aktif bir çalışması yok. Ben ise bu dönem eş sözcü olarak seçildim”
Peki dosyaya neyi monte etmişler? İddianın odağına neyi koymuşlar? HDK’yı. Benim de eş sözcüsü olduğum Halkların Demokratik Kongresi… Duruşmada adım sık geçtiği için söylüyorum. Ercüment Akdeniz’in HDK’da aktif bir çalışması yok. Ben ise bu dönem eş sözcü olarak seçildim. HDK, 30’u aşkın bileşeniyle her yerde olan, mücadele eden, Türkiye’nin demokratikleşmesini, sosyal devleti, emeği, kadın haklarını, doğayı savunan bir platformdur.
HDK’yı bir suç örgütü gibi gösterip insanları bu bahaneyle tutuklamak, sadece başka yargılamaların zeminini hazırlamak içindir. Amaç, Türkiye'deki kaotik düzeni sürdürmek, muhalif her sesi bastırmak ve iktidarın devamlılığını sağlamaktır. Bu mesajı biz hep aldık, hiçbir zaman da görmezden gelmedik. Ama yanıtımız da hep net oldu: Daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme, daha fazla hak, hukuk ve özgürlük. HDK burada sadece bir ‘kılıf’ olarak kullanılıyor. Çünkü tek bir muhalif sese bile tahammül edilmiyor.
“SEGBİS çalışmadı diye Ercüment Akdeniz üç ay daha cezaevinde mi kalacak?”
Bugün Ercüment Akdeniz’i dinlerken bir kez daha gördüm ki, ne kadar çok düşünürseniz bu ülkede o kadar çok suçlu sayılıyorsunuz. Türkiye’de yargının durumu ortada. Her gün yeni bir yargı skandalına tanıklık ediyoruz. Artık ikinci adresimiz adliyeler ve cezaevleri olmuş durumda. Peki bunun sebebi ne?
Talimatla çalışan bir yargı. Önceden karar veriliyor, sonra uygulamaya geçiliyor. Böyle bir düzeni kabul etmeyeceğiz. ‘Yargı kararıdır’ diye saygı duymayacağız. Çünkü bu tutukluluğun hukuki hiçbir zemini yok. Bu tamamen siyasi bir karardır. Bir hakim. “Geçiciyim” diyerek sorumluluktan kaçamaz. SEGBİS çalışmadı, tanıkla bağlantı kurulamadı. Üç kez denendi, olmadı. Peki bu mu gerekçe? SEGBİS çalışmadı diye Ercüment Akdeniz üç ay daha cezaevinde mi kalacak? Amerika’daki bir tanık ifade vermedi diye, bir insan üç ay daha özgürlüğünden mahrum mu bırakılacak? Bu artık tutukluluk değil, açık bir rehin alma durumudur. Bu rehineliği kabul etmiyoruz. Ercüment Akdeniz özgür olana kadar, tüm siyasi tutuklular özgür olana kadar susmayacağız. Bu hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz. Mücadele etmeye devam edeceğiz, arkadaşlar.”
“Bu karara saygı duymuyorum”
Ercüment Akdeniz’in annesi Milkinaz Akdeniz ise karara şu şekilde tepki gösterdi:
“İyi ki hepiniz varsınız, hepiniz hoş geldiniz. Benim oğlum bir yazar, bir gazeteci, bir siyasetçidir. Hem de dürüst bir siyasetçi… Onunla gurur duyuyorum. Ben oğlumu çok seviyorum, sizleri de öyle. Bu karara saygı duymuyorum.”
“Bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu şey; utanabilen insanlar, utanabilen bürokratlar, yöneticiler”
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, şu şekilde konuştu:
“‘Başkasının adına utanmak’ diyorlar ya… İşte bugün verilen karar, tam da böyle bir utanma duygusunu tetikliyor. Gerçekten çok utanç verici bir karar bu. Bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu şey; utanabilen insanlar, utanabilen bürokratlar, yöneticiler… Ama bakın etrafınıza: İnsanlar tatile gidiyor, yanarak ölüyor… Utanan var mı? Yok. Orman yangınlarını önleyemeyenler, yangına müdahale etmeye gidip hayatını kaybediyor. Bundan bile utanmıyorlar. Hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk zirve yapmış… Utanan yok. Asker, polis, işçiler… Önlenebilir nedenlerle hayatlarını kaybediyorlar ama hâlâ utanan yok. İş cinayetlerinde her gün insanlar katlediliyor. Yine utanma yok! Ve bugün… Karşınızda sanık sandalyesine oturtulmuş bir Ercüment Akdeniz var. Sadece şunu sormak istiyorum: O cübbenin altında, verdiğiniz bu karardan sonra hiç mi utanmıyorsunuz? O savunmayı dinlediniz… O sözlere rağmen kalkıp bu kararı veren sizsiniz. Kendi vicdanınıza sorun, gerçekten utanıyor musunuz, utanmıyor musunuz? Ben utanıyorum. Peki siz nasıl utanmıyorsunuz? Çünkü bir insan, haysiyetini kaybettiğinde utanmasını da kaybeder. Durum bu kadar açık, bu kadar acı.”