Gazete Kritik Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kıbrıs Türkü'nün haklarını asla yedirmeyiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kıbrıs Türkü'nün haklarını asla yedirmeyiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin toplantısında vurguladı: Kıbrıs Türkü'nün haklarını koruyacaklarını, Gazze'ye insani yardımda bulunacaklarını ve muhalefeti eleştirdi. AK Parti'nin tüm Türkiye'yi kucaklama hedefi olduğunu belirten Erdoğan, vatandaşla yakın temasta olacaklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İster Doğu Akdeniz'de ister Ege'de isterse başka bir yerde olsun, biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz. Kıbrıs Türkü'nün hak ve çıkarlarının gasp edilmesine de müsaade etmeyiz. Anlaşmalar yapılabilir, imzalar atılabilir, sipariş sorularla çeşitli mesajlar da verilebilir. Bunların hiçbiri bizi bağlamaz, bizim politikamızı değiştirmez. Elinde 70 binden fazla Filistinli kardeşimizin kanı olanların hadsizliklerinin bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yoktur ve olamaz. Oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Partisi'nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’na katıldı. Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi'ndeki programda şöyle konuştu:

"Dün Ankara'dan Trablus'a giderken kaza kırıma uğrayan uçakta şehit olan Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad'ın başkanlığını yaptığı Libya heyetine ve uçak mürettebatına Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Mevla ruhlarını şad, mekanlarını inşallah cennet eylesin. Kardeş Libya halkına, Libya Silahlı Kuvvetlerine, hükümetine aynı şekilde başsağlığı diliyor, ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum. Bizleri derinden üzen elim hadiseyle ilgili gerekli tahkikat başlatılmıştır, safahatına dair bilgilendirme ilgili Bakanlıklarımız tarafından yapılacaktır.

Birçok insanımız, hassaten AK Parti dönemlerinde hayata gözlerini açan gençlerimizin eski Türkiye'yi hatırlamaması gayet doğaldır. Sabah erken kalkanın Türk siyasetine ayar verdiği, hizmet üretilmeyen, icraat yapılmayan, sorunlara çare bulunmayan, istikrarsız dönemlerin 23 yıllık icraat fırtınası sebebiyle hafızalardan silinmesini yadırgamamalıyız. Dünü yarınlara unutturmamalıyız. Hem eski Türkiye'yi hatırlatmak hem de hizmet ve eser siyasetimizi millete anlatmak bizim vazifemizdir. Dolayısıyla, bir taraftan insanımızla ruberu iletişim kurarken aynı zamanda Türkiye'yi nereden aldığımızı, 23 yılda nereye taşıdığımızı nezaketle, sabırla ve müspet bir üslupla halkımıza tek tek izah edeceğiz.

"Tüm Türkiye'nin partisiyiz" 

Bizim derdimiz muhalefet gibi sadece kendi seçmenimize ulaşmak, sadece bize oy verenlerle gönül köprüleri kurmak, yankı odalarında birbirimize konuşmak değildir. Bizim derdimiz Türkiye'nin tamamına seslenmek, Türkiye'nin tamamını kucaklamak ve 86 milyonunun tamamına hitap etmektir. Çünkü biz belli çevrelerin, belli ideolojik kabilelerin değil tüm Türkiye'nin partisiyiz, 86 milyonun iktidarıyız. Bunun için etnik köken, dil, din, mezhep, görüş ayrımı gözetmeksizin 86 milyonun her bir ferdine ulaşmanın çabası içinde olacağız.

Talimatlarımız doğrultusunda Teşkilat Başkanlığımız mübarek üç ayları ihtiva eden kış mevsimi için detaylı bir program hazırladı. Kış döneminde saha çalışmalarıyla en tepeden en ücra birimimize kadar tek tek hane ziyareti, ev sohbetleri, kahvehane buluşmaları, sivil toplum kuruluşları ve esnaf ziyaretleriyle yine milletimizle bir araya geleceğiz. Muhalefetin ülkeye dair dişe dokunur hiçbir projesinin bulunmadığı, ana muhalefetin belediyeleri yağmalayanları adaletten kaçırmak dışında hiçbir gündeminin olmadığı, siyaset sahnesinde arz-ı endam edenlerin kendi ikballeriyle meşgul olduğu bu dönemi biz dolu dolu geçireceğiz. Onlar kendi dertleriyle uğraşa dursun, biz milletin derdiyle dertleneceğiz.

"Gurur, böbürlenme gibi karakter zafiyetleri Tayyip Erdoğan ile yol arkadaşlığı yapan hiç kimseye yakışmaz"

AK Parti Genel Başkanı olarak, zemherinin başladığı bu soğuk kış günlerinde bacaları tütmeyen evleri mutlaka bulmanızı, oralarda yaşayan kardeşlerimizin kapısını mutlaka çalmanızı, imkanlar dahilinde hepsine tek tek el uzatmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum. Kardeşlerim, bu bizim görevimizdir, milletimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Uzak yakın demeden her mahalleye gitmek, kime oy verdiğine bakmadan her sokağa, her haneye erişmek AK Parti'nin siyaset anlayışının özüdür. İşimiz çok olabilir, mesuliyetimiz ağır olabilir, vaktimiz kısıtlı olabilir; ama bunların hiçbiri vatandaşla arayı soğutmanın mazereti olamaz. Hele hele kibir, gurur, böbürlenme, sokakta çarşıda kasılarak yürüme gibi karakter zafiyetleri, bu çatı altında Tayyip Erdoğan ile yol arkadaşlığı yapan hiç kimseye yakışmaz. Buna en başta AK Parti Genel Başkanı olarak biz izin vermeyiz. Milletle arasına mesafe koyan bizimle arasına mesafe koymuş demektir. Millete tavır alan, millete hürmetsizlik eden, şehrine, ilçesine hizmet ederken yüksünen, bize saygısızlık etmiş, bize tavır almış demektir.

"İsrail, böyle insani bir meselede bile sözünü tutmuyor" 

Bu dayanışma mevsiminde Gazze'deki kardeşlerimiz başta olmak üzere mazlumları da ihmal etmeyeceğiz. 11 Ekim'den beri Gazze'de ateşkes tesis edilmiş olsa dahi İsrail'in enkaza çevirdiği yerleşim yerlerinde sıkıntılar halen devam ediyor. Havaların soğuması ve yağışların başlamasıyla birlikte Gazze halkının yükü daha da artmış durumda. Gazze’de şiddetli yağmurun etkisiyle su altında kalan çadırları aşırı soğuk sebebiyle hipotermi geçiren bebek ve çocukları hepimiz içimiz yanarak takip ediyoruz. Mutabakata göre günlük 600 tırın Gazze'ye giriş yapması gerekiyordu. Ancak İsrail, böyle insani bir meselede bile sözünü tutmuyor, insani yardım girişlerine uyduruk bahanelerle sürekli zorluk ve engel çıkarıyor. Biz bunlara rağmen Gazzeli mazlumların yanında olmaya çalışıyoruz. Geçen hafta bin 300 ton insani yardım malzemesi taşıyan 19’uncu iyilik gemimiz Mısır'ın El-Ariş limanına ulaştı.

Son iki yılda Gazze'ye gönderdiğimiz yardım miktarı 105 bin tona yaklaştı. Gazze halkının ilaca, yiyeceğe, giyeceğe, ısınmak için yakıta ihtiyacı var. Hepsinden öte Gazze'nin umuda, dayanışmaya, manevi desteğe ihtiyacı var. İşte onun için çok dua edeceğiz, dua ile kalmayacak, mübarek üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız. Türkiye olarak sinmeyeceğiz, susmayacağız, unutmayacağız, Gazze'yi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız.

Biz farklı bir ülkeyiz, çok farklı bir milletiz. Bakın, 1071'den beri biz bu coğrafyadayız. Bedel ödedik, mücadele ettik, can verdik, can aldık. Bu topraklarda bin yıldır tutunmayı işte böyle başardık. Bize ömür biçenler oldu, ‘hasta adam’ diyenler oldu, harim-i ismetimize el uzatmaya cüret edenler oldu. Asrın başında Çanakkale'de, daha sonra Milli Mücadele'de, en son 15 Temmuz'da istiklal ve istikbalimize kast edenler oldu. Hepsini bozguna uğrattık. İman dolu göğsümüzle ehl-i salip heveslerini kursaklarında bıraktık. Herkes bilsin ki biz, dün olduğu gibi bugün de sulh-u sükundan yanayız.

"Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız"

Ama bu demek değildir ki haksızlığa rıza gösterir, zulme sessiz kalırız. Asla. Şunu burada çok açık ve net söylüyorum. İster Doğu Akdeniz'de ister Ege'de isterse başka bir yerde olsun, biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz. Kıbrıs Türkü'nün hak ve çıkarlarının gasbedilmesine de müsaade etmeyiz. Anlaşmalar yapılabilir, imzalar atılabilir, sipariş sorularla çeşitli mesajlar da verilebilir. Bunların hiçbiri bizi bağlamaz, bizim politikamızı değiştirmez. Elinde 70 binden fazla Filistinli kardeşimizin kanı olanların hadsizliklerinin bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yoktur ve olamaz. Oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız. Türkiye olarak uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalarımız çerçevesinde, tarihi tecrübelerimize ve köklü geleneğimize yakışır şekilde vakarla, basiretle, sağduyuyla, sükunetle hareket etmeye devam edeceğiz.

Sorunlara çözüm bulmak, dertlere derman olmak adına bütün enerjimizi, bütün gayretimizi, birikimlerimizi, tecrübelerimizi tüm bunlarla birlikte yüreğimizi ortaya koymuş durumdayız. Liyakatli ve tecrübeli kadroların riyasetinde Türkiye büyüyor, güçleniyor, küresel bir aktör olma hedefine sağlam adımlarla ilerliyor.

"Süreçte mesafe kat ettikçe sınırlarımız dışında karamsarlık havası dağılmaya başladı" 

Doğuda, batıda, 783 bin kilometrekarelik vatan toprağının her karışında, elbette dünyanın birçok yerinde ülkemize yönelik muhabbetin çoğaldığını, teveccühün arttığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bilhassa Terörsüz Türkiye sürecimizde mesafe kat ettikçe sınırlarımız dışında da karamsarlık havası dağılmaya, Arap, Kürt, Türkmen, Sünni ve Şii kardeşlerimiz geleceklerine daha bir umutla bakmaya başladı. Biz de bu umutları güçlendirmek için üzerimize ne düşüyorsa, meşru daire içerisinde kalarak harfiyen yerine getiriyoruz. İstişareler neticesinde, unutmayın, efradını cami, ağyarını mani bir anlayışla hazırladığımız raporumuzu geçen hafta Komisyon’a teslim ettik. İttifak ortağımız MHP de büyük emek verildiği anlaşılan raporunu komisyona takdim etti. Bu vesileyle 5 Ağustos'tan beri fedakarca çalışan Komisyon üyelerimizi tebrik ediyor, her birinden tek tek Allah razı olsun diyorum.

"Bu sürece siyasi hesap zaviyesinden bakmıyoruz" 

Komisyon'un son eşiği de başarıyla aşacağına inanıyorum. Biliyorsunuz, Cumhur İttifakı olarak ilk günden itibaren yapıcı, kuşatıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım benimsedik. Sözümüzü ölçerek, biçerek, tartarak, bir değil bin kez düşünerek sarf ettik. 86 milyonun emanetini taşıdığımızın bilinciyle çok dikkatli, çok serinkanlı ama bir o kadar da samimi ve kararlı bir politika takip ediyoruz. Şunu aziz milletimizin çok iyi bilmesini arzu ederim. Biz asla siyasi ikbal peşinde değiliz. Bu sürece siyasi hesap zaviyesinden de bakmıyoruz. Türkiye'nin önünde aralanan bu tarihi fırsat penceresini ardına kadar açıp ülkemizi terör belasından ilanihaye kurtarmanın gayretindeyiz. Bunu da şehitlerimizin ruhunu incitmeden, onların kemiklerini sızlatmadan, tabuta sığmayan o kahramanların aziz hatıralarına gölge düşürmeden yerine getirmenin çabasındayız. Ne şehit yakınlarımızı ne de gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir girişime, söze, tavır, eyleme fırsat vermedik ve vermeyeceğiz.

Allah'a hamdolsun, şimdiye kadar böyle bir adımımız hiç olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Ne bizim ne de MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin böyle bir girişim içinde bulunması zaten düşünülemez. Ne yapıyorsak Türkiye için, Türkiye'nin selameti için yapıyoruz. Birileri görmese de milletimiz bizim hüsnüniyetimizi görüyor. Birileri anlamasa da 86 milyon bizim neyi başarmaya çalıştığımızı anlıyor. Türkiye sonunda huzurun, güvenliğin, kalkınmanın ve refahın olduğu bir yola girmiştir, inşallah bu yolu sonuna kadar sabırla yürüyecektir. Ne terörden beslenenlerin ne coğrafyamızı kan gölüne çevirmek isteyen katliam şebekelerinin tuzakları ne de bu şebekelerin kayığına binmeye hevesli aparatların provokasyonları buna engel olamayacaktır. Ortak tarih, ortak gelecek vizyonu ekseninde kardeşliğimizin güçlenmesi, bölgemizde barış ve istikrar kuşağının tesis edilmesi için ne icap ediyorsa bunu hayata geçirmeye inşallah devam edeceğiz.

"Muhalefet Komisyon raporunda kolaya kaçmıştır" 

Muhalefet ülkenin her meselesinde olduğu gibi Komisyon raporunda da yine kolaya kaçmış, hasbi değil hesapçı davranmayı tercih etmiştir. Ana muhalefet partisi CHP vesayete teslim olmuş, baskılara direnememiş, sürecin önünü açacak hiçbir somut teklif getirememiştir. Her fırsatta 'Şu kadar raporumuz var' diye övünen CHP, iş çözüm üretmeye, risk almaya gelince yine su koyvermiştir. İşte sizler de görüyorsunuz. Ülkenin neredeyse yarım asırdır ayağına bağ olan bir meselenin çözümü için Meclis, gerçekten önemli bir sorumluluk üstleniyor. Cumhur İttifakı sorun çözülsün diye eliyle birlikte tüm gövdesini taşın altına koyuyor. Fakat ana muhalefet cephesinde ne bir ciddiyet var ne bir irade var ne de rapor diye Komisyon'a sundukları evrak yığınında somut bir öneri var. Ezberleri tekrarlama dışında çözüme dair hiçbir reçeteleri yok, rüzgar nereye eserse oraya savrulan yaprak misali ne yaptıklarını bilmez halde sürekli yön ve fikir değiştiriyorlar.

"Gidiyor, utanmadan Türkiye'yi yabancılara şikayet ediyor" 

Bu rotasızlığı sadece rapor konusunda değil, yurt dışı ziyaretlerinde de görüyoruz. CHP Genel Başkanı, verdiği sözlerin hilafına yurt dışında Türkiye partisi olma erdemini ne yazık ki gösteremiyor. Her seyahatinde başta CHP'li vatandaşlarımız olmak üzere milletimizi mahcup ediyor, gaflarıyla ve skandallarıyla 86 milyonu utandırıyor. Gidiyor, utanmadan Türkiye'yi yabancılara şikayet ediyor. Sosyalist Enternasyonal'deki yoldaşlarından 5 dakikalık bir randevu koparabilmek için adeta yalvarıyor, eziliyor ve onurunu ayaklar altına alıyor.

Siyasi rakibimiz dahi olsa CHP’nin yabancılar karşısında zafiyet içinde, acziyet içinde olmasını biz istemeyiz. Türkiye'nin ana muhalefet partisi Genel Başkanı'nın yalnızca 5 dakika için uluslararası bir toplantıda muhataplarına yalvarmasını istemeyiz. Bırakın siyasetçisini, bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen hiç kimsenin Türkiye'yi bu duruma düşürmeye hakkı olamaz.

Sayın Özel, ülkesini kötülemeyi belki kendisi yakıştırabilir. Sayın Özel muhatabından 5 dakika dilenmekten belki gocunmayabilir. Ama biz bunu Türkiye'nin ana muhalefet partisine ve Genel Başkanı'na asla yakıştırmıyoruz. Milletimizin desteğiyle 23 yıldır Türkiye'yi uluslararası arenada iftiharla temsil eden bir siyasetçi olarak Batı karşısındaki bu kompleksi tavrı ben içime sindiremiyorum. Hatta Sayın Özel'in, tüm Türkiye'nin başını öne eğdiren içler acısı hallerini gördükçe inanın onun adına ben hicap duyuyorum. CHP'li vatandaşlarımın da böyle bir ezikliği, böyle bir layakatlığı kendi gönül dünyalarında kabul etmediklerine inanıyorum. Hoş, daha mezar başında nasıl davranacağından habersiz, kabristanda kadeh tokuşturmayı maharet zanneden birisinden yurt dışında diplomatik temas beklemek beyhude bir uğraştır.

Kendi müteveffa milletvekiline saygı duymayan, soruyorum, millete saygı duyar mı? Kendi örfünü, adetini bilmeyen diplomasinin teamüllerini bilir mi? Çıkmışlar bir de bu edepsizliği savunmaya kalkıyorlar. Ne diyelim, Allah CHP'li vatandaşlarımıza sabır, bunlara akıl fikir versin.

"Türkiye'nin çok güçlü bir AK Parti'ye ihtiyacı var"

Bütün bunlar bize şunu gösteriyor. Türkiye'nin çok güçlü bir AK Parti'ye ve Cumhur İttifakı'na ihtiyacı var. Bizim de saflarımızı genişletmeye, muhabbetimizi güçlendirmeye, birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirmeye ihtiyacımız var. Siyaseti bir hizmet aracı olarak değil, bir rant vasıtası olarak görenlerin belediyeleri ne duruma düşürdüklerini sizler de takip ediyorsunuz. 86 milyonun kaderini, gözlerini para hırsı bürümüş kifayetsizlerin insafına terk etmeyeceğiz. Sizlerden omuzlarınızdaki yükün bilinciyle daha fazla çalışmanızı, daha fazla eser ve hizmet üretmenizi bekliyorum. Milletin bir kör kuruşunu dahi boşa harcamadan, tek bir lirasına dahi kirli ellerin uzanmasına müsaade etmeden çalışacağız, koşturacağız.

"Emekçimizin, çalışanımızın, işverenimizin yanında olacağız" 

2026 yılı için 28 bin 75 lira olarak açıklanan yeni asgari ücretin işçi ve işverenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Böylece net asgari ücret, geçtiğimiz yıla göre yüzde 27 oranında artmış oldu. Ayrıca geçtiğimiz yıl bin lira olarak uyguladığımız asgari ücret desteğini de önümüzdeki yıl bin 270 lira olarak uygulamayı sürdüreceğiz. Bundan sonra da emekçimizin, çalışanımızın, işverenimizin, velhasıl, 86 milyonun her bir ferdinin yanında olacağız."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *