CHP İSTANBUL İL BAŞKANI CANAN KAFTANCIOĞLU’DAN ÇARPICI İDDİA…

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, seçim gecesi AK Parti’li üst düzey bir ismin, bir gazeteciyi arayarak, “ıslak imzalı tutanaklar gerçekten CHP’lilerin elinde var mıdır?” diye sorduğunu savunarak, “demek ki biz tutanakları toplamamış olsaydık, kendilerini galip ilan edeceklerdi” dedi. Seçim gecesi bir “sandık darbesi”ni önlediklerini söyleyen CHP İstanbul İl Başkanı, seçim gecesi “3 bin oy farkla kazandım” diye açıklama yapan Binali Yıldırım’ın kandırıldığını ileri sürdü.

GÜNDEM 12.04.2019, 18:46 12.04.2019, 20:16
CHP İSTANBUL İL BAŞKANI CANAN KAFTANCIOĞLU’DAN ÇARPICI İDDİA…

İşte Canan Kaftancıoğlu’nun TV5’te yayınlanan Buluşma Noktası adlı programda Mehmet Ali Kayacı’ya yaptığı açıklamalardan bir özet:

BİNALİ YILDIRIM KANDIRILDI”

“Sayın Yıldırım için üzülüyorum” ifadesini kullandınız. Sayın İmamoğlu her gün, her dakika açıklama yapma mecburiyetinde hissediyor kendisini. Sayın Yıldırım açıklama yapmıyor. Onun yerine her gün farklı isimler ekrana çıkıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Ben Binali Yıldırım'ın açıkçası seçim gecesi vatandaşa yanlış bilgi vermiş olmasının üzüntüsünü atamadığını düşünüyorum. Sonuça bu memlekette başbakanlık yapmış birisi, TBMM başkanlığı yapmış birisi seçim gecesi geride olduğunu bildiği halde, çıkıp “biz üç bin küsür farkla seçimi aldık” demez. Belli ki Binali Yıldırım o gece kandırıldı. Bütün ekranlarımızda bu verilerimiz var, bizim. Belli ki Binali Yıldırım'ı birileri çıkıp bu konuda ikna etti. Binali Yıldırım da bu duyguyla çıkıp o açıklamayı yaptı. Acı olan şu; seçim gecesi seçim atmosferini düşündüğümüzde biz bu sayımlar başlamadan önce Ekrem Bey ile şu konuşmayı yapmıştık. 'Biz tüm gece boyunca burada olacağız, seçimi takip edeceğiz ve bizim İstanbul halkına verdiğimiz bir söz var. İstanbul halkının azalmış olan sandığa güvenini yeniden tesis edeceğiz. Kazanırsak, ki kazanacağımıza inanıyoruz ama bu bir seçimdir elbette kaybetmek de var bu işin içinde. Kazanırsak çıkıp hangi verilerle kazandıysak onu söyleyeceğiz. Kaybedersek de eğer, hiç bu işte şaibe vs.  bulmadan vatandaşın sandığa olan güvenini artırmak için; evet bu kadar oy kullanıldı, biz bu kadar oy aldık, diğer partiler bu kadar oy aldı diye çıkıp 'kaybettik' deyip vatandaşın sandığa olan güvenini artıracak şekilde açıklama yapacağız' diye konuştuk. Biz böyle yaklaşırken çıkıp bu memlekette olabilecek en yüksek görevlerde bulunmuş birinin 'kandırılarak' diyorum, kandırılarak çıkıp ekranlara 'üç bin oyla seçimi kazandık' demesinin bana sorarsanız hiçbir açıklaması olamaz. 

“SEÇİM GECESİ BİR TELEFON GELDİ”

Sayın Yıldırım'ın açıklamasının ardından geçmiş seçimlere bir benzerlik olarak sandıkların terkedilmesi ve AK Parti'nin kazanması gibi bir süreç mi işletilmek isteniyor gibi bir şey hissettiniz mi? 

Bunu hissetmemin ötesinde belki de ilk defa sizin yayınınız da paylaşacağım bir bilgiyi sizinle paylaşayım. Kendisine çok güvendiğim bir gazeteci arkadaşım seçim gecesi sabaha karşı beni arayarak 'AKP'den çok üst düzey bir yetkilinin kendisini aradığını ve hakikaten bütün ıslak imzalı tutanaklar ellerinde var mıdır?' dediğini bizzat bana söyledi. Bunu nasıl yorumlayabiliriz? Üst düzey bir yetkili bakın temsilci demiyorum, üst düzey bir yetkili. Bir gazeteci arkadaşımızı arıyor ve “gerçekten söyledikleri gibi bütün ıslak imzalı tutanaklar (CHP’lilerin) ellerinde midir?” diye açık bir şekilde soruyor. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? “Üç bin oyla öndeyiz” deniliyor. Bizim önümüzde rakamlar var ve biz doğruyu açıklayarak diyoruz ki; bütün ıslak imzalı tutanaklar elimizde. İki tanesi haricinde. Çünkü biz doğru bilgi vermekle sorumlu kılıyoruz kendimizi. Demek ki bizim Cumhuriyet Halk Partisi'nin sandık başı görevlileri sorumluluklarını yerine getirip de  ıslak imzalı tutanakları o gece biz toplamamış olsaydık, o seçimin galibi olarak kendilerini açıklayacaklardı. Bugünde ne diyeceklerdi biliyor musunuz? 'Atı alan Üsküdar'ı geçti, işinize bakın' diyeceklerdi. Cevap verecek durumda olacaktık ama hakkımızı arayacağımız mecralar olmayacaktı. Islak imzalı tutanaklarımız olmayınca,  geçmiş seçimlerde kimi zaman olduğu gibi bu olmayacaktı. Yani bugün bu kadar sürecin uzatılmasının onlar tarafından ilk gece ben bunu şöyle ifade ediyorum. Biz o gece aslında 'sandık darbesini' önledik. 

KUTUPLAŞMA NASIL ORTADAN KALKAR?

Ayrışsak bile bile birbirimizle konuşmayı becerebilmeliyiz. Türkiye siyasetinin en büyük özlemi bu. Bunu yaptığınız zaman toplum o kadar kolay barışacak bir hali olacak ki. Bakın Türkiye siyasetinde yapılan şu. Fikirlerimizi tartıştırmak yerine birbirimizi tartışıyoruz. İnsanları tartıştırıyoruz. Türkiye siyaseti bundan kurtulduğunda, dilini yumuşattığında, nefret söyleminden uzaklaştığımızda, birbirimizi anlar ve birbirimizi seven gözlerle baktığımızda bu söylediğiniz şey ortadan kalkacaktır. 

“BİR HEKİM OLARAK SÜLEYMAN SOYLU’YA TAVSİYEM…”

En çok zorlanacak kişi İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu mu olacaktır?  

Ben bir hekimim, tıp doktoruyum biliyorsunuz. Öfkenin ve nefretin insanlarda yaşam süresini kısalttığı yönünde bir bilimsel çalışma okudum geçenlerde. Kendisine sadece burdan bir hekim olarak bunu tavsiye ediyorum. Süleyman Soylu'nun bile bu toplumsal mutabakat sürecinde kendine ayna tutarak düzelebileceğini, değişebileceğini düşünüyorum. Çünkü değişme konusunda çok mahirler. O yüzden umudumu ben hiç kaybetmiyorum insana dair. 

Yorumlar (0)