Ali Kenanoğlu: İstanbul’da binaların yüzde 70’i riskli

Kenanoğlu, İstanbul’da toplanma alanlarının yetersizliğine değinerek, merkezi yönetimin yerel yönetimi güçlendirerek depreme hazırlık yapması gerektiğini ifade etti. 

GÜNDEM 16.03.2023, 10:36
Ali Kenanoğlu: İstanbul’da binaların yüzde 70’i riskli

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, Meclis’te söz alarak İstanbul’da deprem riskine dikkat çekti. İstanbul’da binaların yüzde 70’inin riskli olduğunun altını çizen Kenanoğlu, İstanbul’da toplanma alanlarının yetersizliğine değinerek, merkezi yönetimin yerel yönetimi güçlendirerek depreme hazırlık yapması gerektiğini ifade etti. 

Ali Kenanoğlu'nun yaptığı konuşma şu şekilde:

    ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, depremi ve etkilerini konuşmaya devam ediyoruz. Tabii, bu arada Adıyaman ve Urfa’da meydana gelen sel felaketinde ölü sayısının arttığına yönelik bilgiler de geliyor, 13 kişi şu ana kadar gelen sayı. Tabii, deprem felaketinden kurtulan insanların bir taraftan da bu sele ve yağmurlara maruz kalması oldukça canımızı acıtan bir konu oldu. Tabii, bütün bunların birer tedbirsizlikten, birer önlem almamaktan kaynaklı olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.
Şimdi, ben Deprem Araştırma Komisyonundaydım, örneğin, bu Komisyona sunulan raporlarda binaların neden yıkıldığıyla ilgili veriler var. Şimdi, bu binalar niye yıkılıyor depremde? Diyor ki:
“İnşasında yeterli mühendislik ve denetim hizmeti olmadığından.
Yönetmeliklere uymadıklarından.
Uygulamada yapılan hatalar, zayıf tasarım, işçilik, malzeme gibi nedenlerden dolayı.
Sonradan yapılan hesapsız müdahaleler.
Zaman ve çevresel şartlara bağlı bozulmalar.
Yetersiz enine donatı yani sargılama ve yetersiz kesme kapasitesi.
Yetersiz bindirme boyu ve detaylandırma problemleri.
Beton kalitesi ve yerleşimindeki sorunlar.
Kolon, kiriş birleşmelerinde yetersiz enine donatı.
Taşıyıcı sistemdeki düzensizlikler.
Yumuşak kat, zayıf kat düzensizliği.
Zayıf kolon, güçlü kiriş düzensizliği.
Kısa kolonlar ve -en önemlisi de- zemin şartlarının hiçbir şekilde dikkate alınmaması.”
Şimdi, bütün bunlara baktığınız zaman buna “kader” deme imkânınız var mı? Burada sayılan şartların tamamı yöneticilerden, yönetimlerden, insanlardan kaynaklı şeyler. Yani bu düzenlemeler kime ait? Tümüyle insanların, yöneticilerin, belediyelerin, idari birimlerin yapması gereken işler. Bunları düzgün bir şekilde yerine getirmediğiniz zaman, işte, deprem oluyor ve binalar yıkılıyor.
Ben İstanbul Milletvekili olarak… İstanbul’daki binaların yüzde 70’i 99 öncesinde yapılmış binalar. Ne anlama geliyor? 99 depremi bir milat olarak alındı, yönetmelikler değiştirildi, birtakım yeni yönetmeliklerle binaların yapılması uygun görüldü. Şimdi, bu, şu anlama geliyor: İstanbul’daki binaların yüzde 70’i eski yönetmeliğe göre yapılmış ve riskli binalar yani İstanbul’da yüzde 70 riskli bina var. Binadan bahsediyoruz, bağımsız bölümden değil; yüzde 70 riskli bina çok sayıda bağımsız bölüme de tekabül ediyor. Tabii, başka bir veriye göre de -yani yine bu Deprem Araştırma Komisyonuna sunulan raporlardan bahsediyorum, rastgele veriler değil bunlar- 250 bin bina risk altında yani ya yıkılacak ya ağır hasar alacak ya da işte kolon, kiriş içinde oturamaz vaziyete gelecek. Tabii, bunlar yapılırken büyük oranda -altını tekrar çizerek söylüyorum- zemin yapısına bakılmadan, zemin etütlerine bakılmadan ortaya konan binalar. Ya, esasında zeminlere bakıldığı takdirde bunların sayısının çok daha fazla olacağı görülecektir. Dolayısıyla İstanbul’da 250 bin binanın yıkılacağı yani ya çok ağır hasar göreceği ya da yıkılacağı öngörüldüğü bir yerde karşılaşacağımız felaketin durumunu anlamamız gerekir. Peki, İstanbul’da bu yıkım sonrasında insanlar ne yapacak yani nereye gidecekler? İstanbul’da depremler için toplanma alanları AVM’ler ve mezarlıklar arkadaşlar. Bir deprem olduğu zaman yani depremden kurtulabildiysen, sokağından çıkabildiysen, mahallenden dışarı çıkabildiysen en yakındaki ya AVM’ye gideceksin ya da mezarlığa gideceksin, başka toplanma alanı yok. Niye? Çünkü önceden tespit edilmiş toplanma alanları imara açılmış, buralara binalar yapılmış dolayısıyla toplanma alanı dediğimiz o büyük boş araziler kalmamış. Şimdi, sizin yani İstanbul’da yaşayan insanların depremden kurtulması anında dahi kendilerini o alandan dışarı çıkartma imkânları kalmamış, bu felaketlerin -bunun yol açacağı felaketler- tabii ki alınacak tedbirlerle önlenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakıyoruz, İstanbul’da, Deprem Araştırma Komisyonuna sunuma gelen Belediyeye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına baktığımızda… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının muhalif bir partiden olmasından kaynaklı olarak İstanbul’da koordineli bir çalışma da yürütülmüyor yani merkezî iktidar diyor ki: “Benim dediğim olur. Ben belirlerim.” Bütün çalışmaları kendisi yapmaya çalışıyor ama öbür taraftan, biz bu depremde gördük ki: Merkezî yapıyı ne kadar güçlendirirseniz güçlendirin, yerel zayıf kaldığı zaman yetişme imkânınız olmuyor. Şimdi, bu depremde yollar çöktü, kardan kapalıydı filan; bunların hepsinin problemleri bir tarafa ama diğer taraftan, şu gerçekle karşılaştık: Demek ki yerel yönetimleri güçlendirmek gerekiyor, yerinden yönetim anlayışını esas almak gerekiyor ve buralarda daha güçlü kurumlar, kuruluşlar oluşturmak gerekiyor ki anında o bölgedeki depreme o bölgedeki insanlar ya da kurumlar yetişebilsin. Bu olmadığı takdirde, maalesef, büyük depremler büyük felaketlere yol açmak durumunda kalır.

Yorumlar (0)