Erdoğan Toprak:Erdoğan konuştukça piyasalar karışıyor, belirsizlik artıyor

CHP'li Toprak, "Hazine ve Maliye Bakanı susarken Bakan Yardımcısı, gece yarısı ekonomik program açıklıyor. Yönetim kargaşası öyle boyutlara varmış durumda ki,  Erdoğan ya da bir AK Parti yöneticisi veya Merkez Bankası Başkanı konuştuğunda piyasalar karışıyor, raflar boşalıyor, belirsizlik artıyor!" dedi.

EKONOMİ 29.11.2021, 11:36 29.11.2021, 16:51
Erdoğan Toprak:Erdoğan konuştukça piyasalar karışıyor, belirsizlik artıyor

Gazetekritik/  CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, "İktidarın ekonomik kriz karşısında bir yapısal reform ya da acil önlemler programı yok. Böyle bir program olsa da uygulayacak liyakatli-deneyimli kadrolarının olmadığı görülüyor. " ifadesini kullandı.

Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda Türkiye'nin ekonomik tablosunu özetlerken şu tespitlerde bulundu.

Bilinen tüm iktisat kuramlarını yok sayan “faiz sebep, enflasyon netice” söylemi üzerine kurgulanan ve dünyada örneği olmayan bir ekonomik senaryo uygulamaya konulurken, bu programın ilk iki haftadaki sonuçları bile yakın gelecekte olabilecekler açısından ürkütücü bir tablo sergiliyor.


Türkiye ekonomisi geçmiş dönemlerde de ekonomik krizler yaşadı. Ancak bu krizlerin hepsinden kendi içinde tutarlı, ne yapılacağını ve hangi aşamalarda hangi adımların atılacağını kamuoyuna, iç ve dış piyasalara ilan eden Ekonomik Programlar, Yapısal Reform Planı, Eylem Planları veya Önlemler Paketi vb. adlar altında açıklanan düzenlemelerin arkasına siyasi irade de konularak öncelikle güven tesis edildi. Deneyimli ve liyakatli bürokratik kadrolar siyasi iradenin emir ve koordinasyonunda bu programları hayata geçirmekle görevlendirildi. Ülke ekonomisi pek çok krizden kurtularak daha güçlü bir şekilde yoluna devam etti.


 Erdoğan, ‘cari fazlaya odaklı yeni bir ekonomik modelden’ söz ediyor ve kısa sürede bu modelin olumlu sonuçlarının görüleceğini öne sürüyor. TL’yi değersizleştirip döviz kurlarını yükseltmeye ve ihracat artışıyla cari fazla vererek, kurları ve enflasyonu aşağı çekmeye yönelik bu modelin söylemde olsa da eylemde hayata geçirildiği bir örnek yok.


Özellikle Türkiye gibi ihracatının yüzde 80’i ithalata, ithal ara malı, hammadde, yarı mamul maddeye dayalı bir ekonomide kurları yükselterek ithalatı pahalılaştırmak kısa sürede ihracat üzerinde fren etkisi yapacaktır. Ya da yaz aylarında turizm gelirleriyle döviz artışı sağlanarak verilebilecek cari fazla en fazla birkaç ay ömürlü olacaktır. Türkiye ekonomisinin yüksek büyüme hızı yakaladığı dönemlere bakıldığında hep cari açık verilen, ucuz ithalat artışıyla ihracatın desteklendiği, rekabet gücünün arttığı ve artan döviz gelirleriyle de cari açığın sorunsuz şekilde finanse edildiği dönemlerdir.
Bu modeli kurgulayanlar tek kişiyi ikna etmenin yeterli olacağını bilerek Türkiye’nin önüne böyle bir felaket senaryosu koymaktadır.

Ülkeyi yöneten tek kişinin iradesi ve vereceği emirlerle her şeyin sorunsuz yürüyeceğini sanmaktadırlar

İktidarın bu modelde umut bağladığı ihracatçılar bile kurlardaki yükseliş ve aşırı oynaklık karşısında ihracat yapamamaktan, fiyat verememekten, kurun ne olacağını öngörememekten feryat ediyor!
Gıda ve diğer sektörlerde tedarik zincirlerinde sert kırılmalar yaşanıyor. Market zincirlerinin rafları hızla boşalıyor. Fiyatların her gün daha fazla yükseleceği beklentisi ağırlık kazandığı için üretip satmak yerine eldeki ürünü depoda-stokta tutmak daha çok kazandırdığı için stoklar bekletiliyor.Ekonomide çok büyük sıkıntı ve kriz var ancak ortada bir program yok.


Nasıl bir ekonomi programı uygulanacağını kimse bilmiyor!
Hazine ve Maliye Bakanı altüst olmuş bir tabloda susmayı tercih ederken Bakan Yardımcısı gece yarısı peş peşe tweet atıp kendince ekonomik program ilan ediyor, faiz indirimlerinden vazgeçilmeyeceğini sonunda istedikleri hedefe ulaşacaklarını iddia ediyor. Ardından bu gelişme üzerine bakan değişikliği iddiaları ortaya yayılıyor.


Devlet aklı ve devlet hafızası 1970’li, 80’li, 90’lı yıllarda ve 2000’in başlarında uygulanan kapsamlı ekonomik programları, modelleri, yürürlüğe koyulan serbest piyasaya geçiş, serbest kambiyo rejimi, dışa açılma, ihracata dayalı büyüme vb. programlarıyla, çözüm modelleriyle dolu. Bu programlarla üç haneli enflasyon krizleri, bankacılık krizleri, kur krizleri aşıldı. Türkiye kriz dönemlerini atlatabilen, kriz çözme kapasitesine ve birikimine sahip, yapısal reformları hayata geçirebilen bir ülkeydi.


Şu anda böyle bir akıl, irade, kadro ve plan-program ya da ekonomi reformlarından söz edilebilir mi? İktidarın ne bir ekonomik programı ne de bir acil eylem planı var. Olsa bile böyle bir programı uygulayabilecek, ekonomik krizi sonlandırabilecek nitelikte ve liyakatte kadrolar yok!İş dünyasını ciddi iflasların patlama yapacağı kaygısı sardı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı 1 puanlık faiz indiriminin TL’de böylesine değer kaybı yaratmasını, kurları kontrolsüz şekilde yükseltmesini anlamakta güçlük çektiklerini söylüyor. İktidar sözde uygulamaya koyduğu ekonomik temelin odağına oturttuğu ihracatçılara bile ne yapmak istediğini anlatamamış, ikna edememiş!Oysa bir ekonomik model uygulamaya konulurken bundan etkilenecek kesimler, sanayi, ticaret, ihracat, üretici kesimleri, bankalar ile bir araya gelinir, herkese ne yapılmak istendiği anlatılır ve programın toplumsal desteği oluşturulur.


Sarayda birkaç kişiyle oturup ne yapılacağına karar verip Hazine ve Maliye Bakanının bile haberinin olmadığı bir model hazırlayıp, herkesin bu modeli sahiplenmesini talep etmek; eleştiren, karşı çıkanı ‘Mandacı’ olarak itham etmek devlet aklı ve şeffaf devlet yönetiminin tamamıyla dışında kabul edilemez bir tutumdur. Türkiye’ye yaşatılan tam olarak budur.


 

Yorumlar (0)