CHP'Lİ VELİ AĞBABA: MAAŞIN NE OLDUĞU DEĞİL, MAAŞLA NE ALINDIĞI ÖNEMLİ!

“Önemli olan asgari ücretin alım gücünü artırmaktır. Yoksa asgari ücreti 10 bin yaptınız, enflasyon yüzde 85 olduğu sürece bunu bir anlamı olmadığını söylemek isterim” diyen Ağbaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e sert sorular sordu.

EKONOMİ 11.11.2022, 14:15
CHP'Lİ VELİ AĞBABA: MAAŞIN NE OLDUĞU DEĞİL, MAAŞLA NE ALINDIĞI ÖNEMLİ!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Türkiye'de çalışma yaşamına ilişkin çarpıcı veriler sundu.

“Önemli olan asgari ücretin alım gücünü artırmaktır. Yoksa asgari ücreti 10 bin yaptınız, enflasyon yüzde 85 olduğu sürece bunu bir anlamı olmadığını söylemek isterim” diyen Ağbaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e sert sorular sordu.

SEÇİM SONRASI O KOLTUKTA MİLLET İTTİFAKI OTURACAK

Ağbaba konuşmasında şunları dile getirdi:

Sayın Bakan güzel bir sunum yaptı ancak sanki 20 yıldan beri yöneten hükümetin bir üyesi gibi değil de yeni bakanlığa aday gibi bir konuşma yaptı Sayın Bakan. Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki inşallah önümüzdeki dönemde yerlerimiz değişecek. Orada sizin yerinizde Millet İttifakı’ndan bir arkadaş oturacak.

“SSK’YI KILIÇDAROĞLU BATIRDI” SÖZÜ AÇIK BİR YALAN VE İFTİRADIR

Çalışma Bakanlığı bütçenin içinde en önemli kalemlerinden biri. Sosyal Güvenlik Kurumu 2008'de yeniden yapılandırılarak yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu üzerinden on dört yıl geçti, AKP iktidarı üzerinden ise yirmi yıl geçti. Yirmi yıldır açıkları kapatmak şöyle dursun, açık maalesef 106 katına çıkmış durumda. "Sosyal güvenlikte devrim yaptık." dendi, şimdi sistem mali açıdan sürdürülebilirliğini maalesef kaybetmiş durumda. Sık sık Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir propaganda var, yirmi yıldan beri yapılıyor. AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan ve sözcüleri, sakız gibi "SSK'yi Kılıçdaroğlu batırdı." diye bir algı operasyonu yapmaya çalışıyorlar. Biraz sonra tablolarla göstereceğim bunun manipülasyon olduğunu, yalan olduğunu, iftira olduğunu ve maalesef yirmi yıldan beri kendi beceriksizliklerini kapatmaya yönelik hamleler olduğunu söylemek isterim.

SGK AÇIĞI KILIÇDAROĞLU DÖNEMİNDEN TAM 106 KAT DAHA FAZLA

Elimde birkaç tablo var, Kılıçdaroğlu'nun toplam görev yaptığı sürede -1999'un iki ayı da dâhil- 4 milyon 572 bin açık var SSK'de, 2003-2022 yıllara arasında SGK'nin toplam açığı ise 482,5 milyar lira. Yani, AKP'nin SGK açığı Kılıçdaroğlu'nun tam 106 katı. Bunun nasıl bir yalan olduğu, nasıl bir manipülasyon olduğunu da hem sizlerle hem de kamuoyuyla paylaşmak istiyorum Şimdi, SGK finansman açığı daha bu yıl bitmeden geçen yılki toplam açığı geçmiş durumda. 2021 yılında, 21 milyar 613 milyon TL olan SGK finansman açığı, henüz bu yılın ilk sekiz ayında 35 milyar 809 milyon TL'ye çıkmış durumda. Ayrıca, bu yılın ilk sekiz ayındaki toplam açık, son yirmi yılın on yedisindeki toplam yıl sonu açığını geride bırakarak rekor kırmış durumda. Şimdi, bir gerçeği daha paylaşmak istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu dönemi ile AKP dönemini daha iyi karşılaştırabilmek için bir tablo daha var elimizde.

SGK BÜTÇESİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ KAYBETTİ

Kemal Kılıçdaroğlu döneminde emekli olabilmek için yaş sınırı daha zor... Yaş sınırına bakın, Kemal Kılıçdaroğlu dönemine bakın, hem yaş sınırına bakın hem aylık bağlama oranlarına bakın maalesef Kemal Kılıçdaroğlu dönemi çok daha bütçe açığını fazla vermesi gereken bir dönem iken şimdi bu, emeklilik şartları zorlanmasına rağmen, maaş bağlama oranları artırılmasına rağmen bu açığın ne kadar yukarıya gittiğini de görebiliyoruz. Yani buradaki bu bizim aldığımız bilgiler de SGK bilgileri, bizim kafamızdan uydurduğumuz bilgiler değil bu hem birinci tablo hem ikinci tablo burada da bunun da dikkatini dikkatinize sunmak istiyorum. Dolayısıyla bugün eğer bu şekilde devam ederse SGK'nin yönetimi sürdürülebilir olmaktan çıkacağını söyleyebiliriz.

MESELE NE VERDİĞİNİZ DEĞİL, EMEKLİNİN YA DA ASGARİ ÜCRETLİNİN NE ALABİLDİĞİ!

EYT meselesinin mutlaka çözülmesi gerekiyor ama bu EYT meselesinden daha önemli bir mesele var: Emekli aylıklarıyla ilgili sorunu çözmek gerekiyor. Biraz önce Sayın Bakan söyledi, temel mesele ne verdiğiniz değil, emeklinin ya da asgari ücretlinin ne alabildiği. Yani 2.500 TL'yle bakın, bir tablo göstereceğim size en düşük emekli maaşıyla ilgili ocak-ekim aylarında alım gücünü göstereceğim. Sayın Bakan, bakın, bu alım gücüne göre emekli aylıklarına yüzde 40 zam geliyor 2.500'den 3.500 TL'ye yükseliyor ancak ocak ayına göre 3.500 TL en düşük emekli aylığı 2.500 TL en düşük emekli aylığına göre oradaki tabloda 102 kilo daha az pirinç, 129 adet daha az makarna, 140 kilo daha az patates, 29 kilo daha az tavuk alabiliyor, 58 adet daha az yumurta alınabiliyor yani 2.500'ün alım gücü 3.500'ün alım gücünden yüksek. Bu da resmî rakamlara göre yayınlamış olduğumuz bu tablo yani önemli olan emekli maaşını yükseltmek değil, önemli olan emeklinin alım gücünü yükseltebilmek.

EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYELERİ HARİÇ HER ŞEYE ZAM GELDİ

Bir mesele de bu 2018'de yine bizim sözümüzle verilen, bizim taahhüdümüzle verilen bir mesele var, emekli maaşları, ikramiyesi. 2018'de 1.000 TL olan ikramiye şu anda 1.100 TL. Maalesef zam gelmeyen tek bir şey var, o da emekli bayram ikramiyesi. Şimdi, müsaade ederseniz emeklilerimizin taleplerini bir kez daha hızlıca seslendirelim. En düşük emekli aylıkları asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir. Bayramlarda emeklilere verilen birer maaş ikramiyeler asgari ücretle eşitlenmelidir. Emekli aylığı bağlama oranı eski düzeye çekilmeli, güncelleme katsayıları da millî gelir artışının tümü dikkate alınmalıdır. Emekli intibak yasası çıkarılmalı, katsayı ve gösterge sistemi yeniden düzenlenmelidir.

ESKİDEN EMEKLİ OLAN EV ALIRDI, ŞİMDİ EVİN TUVALETİNİ BİLE ALAMIYOR

Bir de memurlar var, memur maaşları yirmi yıl içinde çok fazla kayba uğruyor. Bakın, orada 1982 var, 1996 var, 2000 var, 2022 var. Emekli maaşı ikramiyesi ortalama yazıyor orada, ortalama konut fiyatları yazıyor. 1982'de 1,5 ev alabilirken bir memur emeklisi 1996'da 1,01, 2000'de 0,72, 2022'de 0,15 bir ev alabiliyor. Ne yani? Evin tuvaletini bile alamıyor. Bu tabloyu da sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, işçi emeklilerinin durumu çok daha vahim. Bakın, eskiden bir işçi emekli olduğu zaman evini alırdı, arabasını alırdı. Burada işçi emeklisi çocuğu var mı, bilmiyorum, çoğu patron çocuğuna benziyor buradan bakınca AKP'lilere! Ama bir işçi emekli olduğu zaman evini alırdı, arabasını alırdı ve çocuğunun çeyiz parasını alırdı.

TÜRKİYE'DE HER 2 İŞÇİDEN 1'İNİN İŞ GÜVENCESİ YOK

Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde bir konuşmanızı dinledim, çok da beğendik konuşmanızı, onu da burada söylemiş olayım: "Kapitalizmin sağlıksız büyüme modeli insanlığı tahrip ediyor, emekçilerin hayatını yok ediyor." Vallahi, buna katılmamak mümkün değil, sizi de tebrik ediyoruz. Tabii, yalnız bunlara bakınca, ya bunu söyleyen sizsiniz, sonuçta sizin Bakanlığınız, geçmişteki bakanlıkların da Bakanın da sorumlulukları size ait. Acaba bu söylenen söz bir kâğıt üzerinde mi kalacak, hayata geçecek mi, onu da merak ediyoruz. Şimdi, değerli arkadaşlar, bizim yaşadığımız ülkeyle aslında sizin söylediğiniz ülke arasında çok fark var. Bakın, SGK verilerine göre, ağustos ayı verilerine göre, Türkiye'de 17 milyon 81 bin 434 -Sayın Bakanın da söylediği gibi- 4/A zorunlu sigortalı işçinin 8 milyon 79 bin 625'inin güvencesi yok. Neden? Çünkü bizim mevcut İş Kanunu'muza göre, 30 kişinin altında çalışan iş yerleri güvence kapsamında değil. Yani Türkiye'de her 2 işçiden 1'inin iş güvencesi yok. Sayın Bakan, Türkiye'nin en büyük meselelerinden birisi de bu güvencesizler. Evde temizliğe giden ev emekçileri, motokuryeler, apartman görevlileri, sokakta çalışanlar; normalde var ama resmiyette olmayan simitçisi, kestanecisi, seyyar satıcısı gibi çok daha önemli konular var.

SÜREKLİ GİRDİ-ÇIKTI YAPTIRILARAK İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARI SIFIRLANIYOR

Bir önemli ikinci konu, DİSK Araştırma Merkezi'nin yayınladığı SGK verilerine göre, Türkiye'de işten çıkış bildirgelerinin yüzde 80'i kıdem tazminatı ödenmeyecek şekilde düzenleniyor. Çok önemli bir konu Sayın Bakan; geçtiğimiz yıl 16,8 milyon olan toplam işten çıkış gerçekleştiren işçinin 14,1 milyonu kıdem tazminatı alamamış. Örneğin, 2021 yılında 16,2 milyon sigortalı işçi varken işten çıkış bildirgesi sayısı 17,8 milyona yakındır. Şimdi, merak ettiğimiz şudur: 16,2 milyon sigortalı işçi var iken nasıl oluyor da 17,8 milyon işçinin iş çıkışı yapılabiliyor. Demek ki işçiler sürekli girdi-çıktı yaptırılarak ya da istifa ettirilerek kıdem tazminatlarının sıfırlanması sağlanıyor. Bu mağduriyetin giderilmesinde de en büyük sorumluluk sizindir Sayın Bakan; bu kıdem tazminatını alamayan, her yılbaşında işten çıkarılıp 1 Ocak’ta tekrar işlem başlatanların da sorumluluğu sizdedir, bunda da hassasiyet göstereceğinize inanıyorum.

SENDİKALAŞMADA ÇOK KÖTÜ DURUMDAYIZ

Türkiye'deki sendikalaşma rakamları son derece kötü durumda. Sayın Bakan, "Bu sendikalaşma aslında her derdin devası." diye düşünüyoruz. Bakın, bugün aktif-pasif sigortalı oranı 1,94; bunu artıracaksak burada kayıt dışılığı yok ederek artırmak lazım. "Sendikalaşma, her şeyin ilacı." dedim. Ayrıca, örneğin bir firma, kurumsal bir firma sendikalı işçi çalıştırıyor; karşısındaki rakibi, sendikalı işçi çalıştırmıyor; dolayısıyla o, haksız bir rekabete yol açıyor, bunu da düzeltmek lazım. Ben şimdi "Beyaz Bayrak" uygulamasını görünce umutlandım, mutlaka işverenlere eğitim vermek lazım bu konuda; sendikalaşmanın bir düşman olmadığını... Aslında onların da faydasına olan bir şey, bunu da anlatmak lazım, bu teşvik verilerek bunların da çözülebileceğini düşünüyoruz.

TÜRKİYE’DE YAKLAŞIK 150 BİN TAŞERON İŞÇİ VAR

Taşeronda ısrarlı bir şekilde kadro çağrımız söylendi; bir kısmına verildi, bir kısmına verilmedi. Ama bir tabloyla tekrar sizin burada dikkatinize sunmak istiyorum. Türkiye’de yaklaşık 150 bin taşeron işçi var. Sayın Bakan, bakın, burada birçok alanda, hastanelerdeki bilgi işlem sistemi, kara yolları, görüntüleme merkezi, TCDD, PTT gibi birçok kalem var; bunların da mutlaka giderilmesi lazım. Birazdan Trabzon Milletvekili Cora da konuşacakmış. Bu Rize'deki çay işçileri meselesinde sorunun çözülmesi lazım; yaklaşık 10 bine yakın işçi var, onlar altı ay çalışıyor, emekli olmaları mümkün değil. Ayrıca, aynı konu, Devlet Demiryolu işçilerinde de geçerli. Bu sorunun da mutlaka çözülmesini sizden beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

ASGARİ ÜCRET TÜRKİYE’NİN UTANÇ TABLOSU

Bir asgari ücret tablosu var ki aslında Türkiye'nin utanç tablosu. Bakın, Avrupa'da asgari ücretli çalışanların tüm çalışanlara oranlarına lütfen buradan bir bakın, bizim yüzde 57 -araştırın lütfen- Hollanda'da yüzde 3, Belçika'da 3, Yunanistan'da 3, bizi kıskanan Almanya'da 5, Malta'da 6, rakam çok, AB ortalaması yüzde 8; bu, çalışanların asgari ücretteki oranı, bu bizim utanç tablomuzdur Sayın Bakan. Türkiye'de maalesef asgari ücret olağan ücret olmuş durumda, bunu da düzeltmek hepimizin sorumluluğudur, en çok da sizin sorumluluğunuz.

TÜRKİYE EN DÜŞÜK ASGARİ ÜCRET SIRALAMASINDA AVRUPA 2'NCİSİ

Yakında tek tip ücretten söz edeceğiz yani tek tip ücrete doğru hızla gidiyoruz. Tabii "Avrupa bizi kıskanıyor." "Tüm dünyada enflasyon var, kriz var." yalanları da var ya, onlarla ilgili bir tablo paylaşmak istiyorum. Bizim asgari ücretlerimiz ile Avrupa'daki asgari ücreti paylaşmak istiyorum. Türkiye'deki asgari ücret 297 euro, enflasyon 85,51; Almanya'ya bakın, 1.811 euro; Fransa 1.646 euro; Hollanda 1.756 euro; Yunanistan 832 euro, enflasyon 12. Türkiye en düşük asgari ücret sıralamasında Avrupa 2'ncisi, gördüğünüz gibi bizi kıskanan Avrupa'nın neredeyse toplamı kadar bir enflasyon rakamımız var; bunu da sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.

ÖNEMLİ OLAN ASGARİ ÜCRETİ ARTIRMAK DEĞİL, ALIM GÜCÜNÜ ARTIRMAK

Bakın, asgari ücret 2.825'ten artarak geliyor. Önemli olan asgari ücretin alım gücünü artırmaktır yoksa asgari ücreti 10 bin yaptınız, enflasyon yüzde 85 olduğu sürece bunun bir anlamının olmadığını söylemek isterim. Bakın, yine bir tablo var, orada alım gücü kıyaslaması var Avrupa ile Türkiye arasında, bu da önemli bir tablo. Fransa'da bir asgari ücretli bizim asgari ücretlimizden 2.607 kilogram daha fazla soğan, 1.578 litre de daha fazla süt alabiliyor. Almanya hakeza bakın, 5.612 adet daha fazla yumurta, 959 kilogram daha fazla patates, 30 kilogram daha fazla et alabilmektedir. Yani önemli olan asgari ücreti artırmak değil, önemli olan alım gücünü artırmak, asgari ücretlinin ne aldığı önemli. Bunu da sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.

VERGİ DİLİMİ SOYGUNU VAR

Bir de vergi dilimi soygunu var. Geçtiğimiz yıl yine bütçede gündeme getirmiştik, maalesef, çok dikkate alınmadı. Ağustos ayından itibaren yüzde 27'lik 3'üncü vergi dilimine girmeye başladı insanlar. Brüt asgari ücretin 222 TL olduğu 2002 yılında ilk vergi basamağı 3.800 TL iken asgari ücretin 17 katıydı. AKP iktidarında vergi dilimi tarifeleri asgari ücret ve millî gelir artışından daha az artırıldı. Böylece 2022 yılında temmuz ayı 6.471 brüt asgari ücret. İlk vergi dilimi asgari ücretin 4,95 katına gerilemiş durumda, bu da önemli bir tablo. Sadece bir rakamı söyleyerek anlatmak istiyorum. 68 bin alan vergi ödemiyor, 70 bin alan yüzde 27 vergi ödüyor. Bunun da mutlaka düzeltilmesinin lazım olduğunu söylemek istiyorum.

MAAŞ PROMOSYONU ADALETSİZLİĞİ ÇÖZÜLMELİ

Bir de maaş promosyonları veriliyor, milletvekilleri de aldı promosyon, bütün memurlar alıyor. Maaş promosyonu almayan kim var biliyor musunuz? Mecliste çalışan danışmanlara maaş promosyonunda adaletsizlik yapılıyor, memur olanlar maaş promosyonu almıyor -memur olanları söylüyorum, kadrolu olanları söylüyorum- yarın milletvekilliği biter, ne olur olmaz diye işten çıkarılır diye. Bu da önemli bir konu, burada danışman arkadaşlar da var, onlar da beni teyit edecektir, bunu da sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.

İŞ CİNAYETLERİNİN SORUMLUSU SİZSİNİZ

Sayın Bakan, bu iş cinayetlerinin sorumlusu ne madende çalışan işçi ne gariban emekçi, bu cinayetlerin sorumlusu bu ülkeyi yönetenler, bu sorumluluğu almanız lazım. Nasıl ki duble yolları siz yapıyorsanız, barajları siz yapıyorsanız vallahi billahi bu cinayetlerin de sorumlusu sizsiniz. Bakın, daha bundan sekiz yıl önce 2014'ün 13 Mayısında ülkemizin yaşadığı en büyük cinayetlerden birini -toplu 301- yaşadık ama o yıldan itibaren her yıl bir Soma yaşıyor Türkiye. Bakın, o rakamları da sizlerle paylaşmak istiyorum, iş cinayetleri tablosunu, dönemizdeki iş cinayetleri tablosunu. Bu, Türkiye'de yaşayan herkesin ayıbıdır, en çok da sizin ayıbınız sizin Sayın Bakan bu ciddi bir şey. Burada bir de sendikaların sorumluluğuna dikkat etmek lazım Sayın Bakan. Yani sendika da kendi işçisini riske atıyorsa bunun da bir sorumluluğu lazım, bunun da bir değerlendirilmesi lazım. Çok kimse laf etmiyor, belki bu konuda tepki de alacağım ama sendikanın da sorumluluğun işverene karşı olması gerektiğini söylemek istiyorum.

İŞ KAZASI ÖLÜM ORANINDA DÜNYADA EN ÜST SIRALARDAYIZ

İş kazalarının yüz binde ölüm oranlarını da sizinle paylaşmış olayım. Bakın, Kırgızistan, Mısır, Moldova bizden fazla, bizde 100 binde 24,6; işte, ne bileyim İtalya'da 11, ABD'de 11, en düşük Hollanda, Kolombiya, İngiltere vesaire... Bu tabloyu da sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. 100 bin işçi başına ilk iş kazasında ölüm oranları; bizim medeniyetimiz, bizim adamlığımız, bizim gelişmişliğimiz bu oranı gerilere çekmekle olur. Bunu da sizlerle paylaşmış olayım.

ARTIK AKP'YE OY VEREN FAKİR FUKARA DA İŞE GİREMİYOR

Bu işsizlik konusunda da değinmek istiyorum. Bakın, Ecevit -Allah rahmet eylesin- 1999'da o zaman MHP’de ortaktı, onları da tebrik edelim bu arada; hep sorumluluğu Ecevit'e atıyoruz, MHP'ye atmıyoruz da iyi bir şey var, MHP'yi de paylaşayım. Bu KPSS fakir fukaranın en büyük torpiliydi ama maalesef bunun da içine yani edildi demeyim de bu da berbat edildi; "mülakat" denen bir sistem getirildi, Sayın Bakan bunu da değiştirmek, hakikaten fakir fukaraya karşı ayrımcılık yapmak... bu konuda ayrımcılık yapmak en büyük ahlaksız yani bakın, ben şunu da söyleyeyim CHP ile AKP'ye oy veren fakir fukara arasında fark yok tarafınızda. Milletvekili yakını değilse, il başkanı yakını değilse AKP'ye oy veren fakir fukara da işe giremiyor. Mutlaka bu mülakat sisteminin tekrar hayata geçmesi gerekiyor.

PTT’DE SENDİKALI DİYE ÇALIŞANLAR SÜRGÜN YİYOR

PTT'de insanlar örgütlü oldukları için sürgün yiyor; bakın, tekrar söylüyorum, PTT'de insanlar örgütlü olduğu için BİRLİK HABER-SEN, TÜRK HABER-SEN hariç diğer tüm sendika yöneticilerine, il ve iş yeri temsilcilerine 4688 sayılı Kanun'a aykırı sürgün yapılıyor. Lütfen, bu konuyu sizin dikkatinize sunmak istiyorum, bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

SENDİKALI OLDUĞU İÇİN İŞÇİLER CEZALANDIRILIYOR

Ayrıca, DİSK Gıda-İş üyesi 124 kişi Philip Morris'ten atıldı İzmir Torbalı'da, bu da sendikalaşmadan dolayı buna da bir çözüm bulunması gerekiyor. Yine Eskişehir'de Atışkan Alçı Fabrikası'nda çalışan KRİSTAL-İŞ sendikasına üye olduğu için 40 kişi işten çıkarıldı, orada TÜRK-İŞ'e bağlı 2 sendikanın rekabeti var ama mağdur olan oradaki... Yine İzmir'de Özsüt Fabrikası'nda TEK GIDA-İŞ sendikasına üye oldukları için 16 kişi işten çıkarıldı. Bu sendikalı oldukları işten çıkarıldı, bir an önce "beyaz bayrak" diyordunuz, tam da beyaz Bayrakla ilgili bunların yapılması lazım. Lütfen, sizden çok rica ediyoruz, bu konunun tarafınızca incelenmesini talep ediyoruz.

Yorumlar (0)